Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Denklik mağdurları da yüz binlerin yeğeni

Sayın Özlem Zengin Hanımefendi! Milletvekilimiz! Denklik mağdurları da sizin yeğeniniz olsun!

Sayın Özlem Zengin Hanımefendi!

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin‘in hakim savcı kura törenine katılan yeğeni Arif Dağhan için “Sayın Cumhurbaşkanım, yeğenimin adını da telaffuz etmek istiyorum. En azından selam versin size” demesi hiç de etik olmadı. Muhalefetin yargı siyasallaştı diye hükümeti acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu bir ortamda bu hareket yakışmadı.

Yüksek Öğrenimde ve YÖK’te  bunca sorun varken;

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, halbuki yeğenini atama töreninde öne çıkarma yerine; Yurt dışında okumuş ve diploma denkliği bekleyen nice anne ve babaların evladı, hukuk dışı yollarla YÖK tarafından mağdur edilmiş sayıları on binleri aşmış denklik mağdurlarının  sorununa sahip çıkarak çözüme kavuştursalardı. Hala da bu kitlenin bu mağduriyetleri sürüyor. Yüz binin üstünde yurt dışı mezununa yıllardır YÖK tarafından denklik verilmedi ve verilmiyor.  YÖK’ün ileri sürdüğü gerekçelerden biri olan Türk Dili ve Edebiyatında eğitim aldınız diyerek mağdur edilen milyonlarca yiğenlerin  sizde sesi olabilirdiniz. Fırsat hala geçmiş değil. Denklik vebasını TBMM’de çözüme kavuştura bilirsiniz. Denklik mağdurlarıda anne kuzusu, onlarda yüz binlerin yeğeni! Denklik mağdurları sizinde yeğeniniz olsun. Sayın Özlem Zengin Hanımefendi! Milletvekilimiz!

 

Haber Muharrem Karabulut (Bursa Haber alıntı)

Anayasa Mahkemesi, Yüksek Öğretim Kurulu’nun yurt dışı eğitim ve denklik uygulamalarında hem anayasaya hem de kanuna aykırı uygulamalara imza atarak eğitim hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. Mahkemenin bu kararı denklik için mücadele eden yüz binlerce eğitimli gencin yüreklerine su serpti.

12 Eylül darbe ürünü olan ve ülkemizdeki pek çok uygulamaları benimsenmeyen Yüksek Öğretim Kurulu’nun yurt dışı eğitim tanıma ve denklik işlemleriyle ilgili olarak kendi kendine yazıp uygulamaya koyduğu ve sürekli değiştirdiği yönetmelik ile uluslararası anlaşmaların ve Anayasa’nın 42. Maddesine aykırı hareket ettikleri, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 09 Ekim 2024 tarih ve 2018/35913 sayılı başvuru numarasıyla verdiği ve 10 Ocak 2025 tarihindeki 32 bin 777 sayılı Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe giren kararıyla tespit edilmiş oldu. Deyim yerinde ise Anayasa Mahkemesi, tanıma ve denklik konusundaki engel çıkaran bütün zincirleri kırdı.

Ben bu konularla ilgili olarak YÖK’ün hatalı ve yanlış uygulamalara imza attığı iddiaları sürekli yazdım. Yurt içinde veya yurt dışında her kim olursa olsun, eğitim hakkının kişilerin kazanım hakkı olduğunu sürekli hatırlattım. Fakat, YÖK, 2015 yılından bu yana, iddialara göre bazı Vakıf Üniversitelerinin bazı AK Parti üst düzey yönetimindeki kişilere yaptığı baskılar nedeniyle, yurt dışı denklik uygulamalarında akla hayale gelmeyen kararlara imza attığı iddiaları sizlerle paylaştım. Gerçekten de ortada, akıllara sığmayan ama YÖK’ün “ben kanuna göre yönetmelik çıkardım. Böyle uygulamaya yapıyorum” diye savunduğu pek çok akıl dışı uygulama iddiaları, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu kararla sanırım artık BUTLAN (Yok hükmünde) sayılacak.

Çünkü, artık pek çok konuda yapılan uygulamaların dayandığı iddia edilen kanunların ve kararların, Anayasa’nın eğitim- öğretim hakkını düzenleyen 42. Maddesine aykırı olduğuna dair ülkemizin en büyük yargı erki olan Anayasa Mahkemesi tarafından “bu uygulamalar ve verilen kararlar kişilerin hak ihlalidir” kararıyla “Hukuksuzluk yapıldığı” konuşulmaya başlandı.

Peki, Anayasa Mahkemesi bu kararını neden verdi?

Önce onun cevabını inceleyelim.

Bosna Hersek’te eğitim veren ve YÖK tarafından eğitimi tanınan Burs Üniversitesi’nden, Polonya’da bulunan Vistula Üniversitesinden mezun olan öğrenciler,12 Eylül ürünü olan 7077 sayılı kanunun 55. Maddesiyle kabul edilerek kanunlaşan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurulu Kanununun ek 31. Maddesine göre, diploma denklik işlemleri için 2016 yılında YÖK’ü başvuru yapmışlar. YÖK, aynı kanuna eklenen 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre denklik işlemlerini ret etmiş.

Taraflar, haklarını alabilme adına yargıya başvurup, Ankara İdare Mahkemelerinde dava açmışlar. YÖK’ün Ankara Adliyesinde görevli hakimlere, savcılara verdiği brifing (noter tasdikli belgeleri mevcut) üzerine de açtıkları davaları ret edilmiş. Yine, Bölge İdare Mahkemesine başvurmuşlar. Dava yine ret edilmiş. Tarih gelmiş, 2018 yılına. Bu kez de Anayasa’nın 42. Maddesinde yazılı eğitim ve öğretim haklarının, YÖK’ün kendi kendine çıkardığı yönetmelik bahane edilerek ret edildiğini, eğitim aldıkları alanlarda mesleki çalışma yapmalarının engellendiğini, kanunların ise geriye dönük uygulandığını, müktesep hak ve kazanımlarının yok sayıldığını iddia edip dava açmışlar.

Anayasa Mahkemesi her iki dosyayı da birleştirip, 9 Ekim 2024 tarihli genel kurul oturumda konuyu gündeme alıp değerlendirmiş. Yani, Hak ihlali olduğuna dair öngörü kabul edilmiş. Mahkeme değerlendirmesinde, Anayasa’nın 42. Maddesinde yer bulan “kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmüne göre YÖK’ün yaptığı denklik ret işlemlerinin 42. Maddede güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamında incelenmesine karar vermiş.

Mahkeme kararında meşru amaç olarak;”Anayasa’nın 42. Maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte eğitim hakkının mutlak ve sınırsız bir hak olduğu düşünülemez. Nitekim anılan maddenin ikinci fıkrasında yer verilen “öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir” ifadesi ile devlete verilen bir takdir alanı yaratılmıştır. Eğitim hakkının Anayasanın “Sosyal ve Ekonomik Haklar” bölümünde düzenlendiği hususu da gözetildiğinde; devlete tanınan bu takdir hakkının özünde bir sınırlama yetkisi içerdiği anlaşılmıştır. Öte yandan, Anayasa’da diğer haklardan farklı olarak eğitim hakkının sınırlanması hususunda kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun eğitim hakkının sınırlandırılması hususundaki takdir aralığının geniş olduğu ifade edilebilir. Ancak kanun koyucunun takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır.” Şeklinde değerlendirme yapılmış.

Dava konusu olaya bakıldığında ise Eğitim Hakkına yönelik müdahalenin dayanağı olarak gösterilen YÖK genel kurulunun 2014/2017 tarihli, YÖK yürütme kurulunun da 1/12/2016, 21/12/2016 ve 21/06/2017 tarihli genel nitelikteki kararlarıyla yurt dışındaki tanıma ve denklik işlemlerinin hukuka aykırılık belirlenmiş. AYM E.2018/ 94 K.2023/ 10, 23/01/2023, E 92) sayılı kararında ise, YÖK’ün uygulamalarının geriye dönük olamayacağı, alınan kararların ise yeni kayıt yaptıracak olan öğrencileri kapsayacağını göz önüne alarak, söz konusu yönetmeliklerin geçmişe yönelik uygulanmasının hak ihlali oluşturduğunu ifade etmiş.

Kararın hüküm bölümünde yer alan bilgilere göre, yurt dışı tanıma ve denklik işlemlerinde YÖK’ün yönetmeliğe dayanak gösterip diploma denkliklerinin ret etmesinin Eğitim Hakkının ihlal edildiğine dair iddianın Kabul edilebilir olduğuna oybirliğiyle karar vermiş.

YÖK’ün iddia ettiği 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında bazı üniversitelerin tanıma ve denklik işlemlerinin yapılmamasına yönelik yönetmeliklerin çıkarılmasına yönelik kararlara göre Anayasa’nın 42. Maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine dair karar ise 15 üyeden 13’nün olumlu, iki üyenin ise karşı oyuna rağmen oy çokluğuyla kabul edilmiş.

Mahkeme ayrıca, bu dosyalarla ilgili YÖK’ün lehine, öğrencilerin ise aleyhine verilen kararlara imza atılan Ankara 9. İdare Mahkemesi ve 12. İdare Mahkemesi ve 14. İdare mahkemesine gönderilerek eğitim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılanma yapılmasına karar vermiş.

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu karar emsal niteliğinde ve temyizi olmayan, itirazı olamayacak bir karar. Hukukçuların yaptığı değerlendirmelere göre, bu karar göz önüne alındığında, YÖK’ün kararda belirtilen ve denklik, tanıma işlemlerinin ret edildiği bütün yönetmelikleri yok hükmünde sayılır. Bunun yorumlanması da, denklik işlemleri ret edilen bütün öğrencilerin denklikleri yeniden değerlendirme altına alınması zorunlu. YÖK; iddialara göre de kendi kendine kanun ve Anayasa’ya aykırı yönetmelik çıkarıp, geçmişe yönelik uygulaması yapılamaz. Bu tür uygulamaya tabi tutulanlara yeni bir hak ve kazanım elde edilmiş oldu.

Bu karar denklik kuyruğunda bekleyen, denklik davaları nedeniyle Ankara İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi koridorlarında zaman geçiren binlerce öğrenciye aydınlık yolu açacak ve haklarını alabilme imkanı sağlayarak yeni bir rehber oldu.

Senelerdir bu konu tartışılıyor. Fakat İddialara göre, YÖK her defasında 15 Temmuz hain darbe girişi ve yönetmelikleri ileri sürüp, öğrencilerin haklarının verilmemesi için yargıdaki hakimlere, savcılara brifingler verip, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesine imza atılan kararların ortaya çıkmasına yol açıyor.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı Resmi Gazete’de yayınlanıp kesinleşti. Bakalım YÖK şimdi ne yapacak? Hangi gerekçeleri ortaya atıp, iddialara göre vakıf üniversitelerinin ekmeğine yağ sürebilecek başka ne gibi gerekçeler ortaya çıkaracak? Merak edilen bu.

Peki, YÖK, denklik işlemleri ret gerekçesi olarak ne gösteriyordu? En son 2021 yönetmeliğinin 7/ ç bendinde, “…. Yurt dışında eğitim dili Türkçe olan üniversitelerden mezun olanlara diploma denkliği verilmez…..” ibaresi yazılı. Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olan YÖK, kendi kendini ve Türklüğü ret eden kararlara imza atmakla suçlanıyor. YÖK’e göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana dilinde eğitim almak suçmuş gibi bir sonuç çıkarmak mümkün.

Zaten, Anayasa Mahkemesinin kararı açık ve net. Bu yönetmelikler kanuna aykırı hazırlanmış. Kısıtlama içeriyor. Anayasa’ya da aykırı.

YÖK’ün ret gerekçesinin bir başka uygulaması, yurt dışında eğitim alan öğrencilerin, Türkiye’de sınava girmemiş olması. İbretlik bir uygulama, çünkü, yurt dışında bizim ülkemizdeki LGS, eskiden ÖSYM gibi sınavlar zaten yok. YÖK’ün bunu diretmesi de eğitim özgürlüğünün engellenmesinin en güzel ispatı ve belgesi olarak değerlendiriliyor.

Bir başka gerekçe, yurt dışında kalma süreleri; el insaf denilecek bir uygulama. 2020-21 yılları pandemi ile geçti. İnsanlar evlerinden dışarı çıkamadılar. Çıkanlara ceza verildi. Bu öğrenciler, nasıl yurt dışına gitsin? Zaten yurt dışına çıkışlarda devlet eliyle kısıtlanmıştı. Üstüne üstelik YÖK, ülkemizdeki üniversitelerde uzaktan online eğitim yapılmasına yönelik bir sürü kararda almış iken, böyle bir uygulamaya imza atmasının gerekçesini izah edemiyorlar. Fakat, yönetmelik var, denklikleri ret ediyoruz diyebiliyorlar.

Kanuna bakıldığında ise, okula devam süreleri, her okulun sendi senatosu tarafından belirleniyor. YÖK’ün müdahale hakkı ve şansı yok. Yönetmelikte yazılıp bu konu ret unsuru yapılmış.

Bu konu ülkemizde pek çok mağdurun oluşmasına yol açtı. Nitekim, konuları çok iyi değerlendiren İYİ Parti Gurup Başkanvekili Ayyüce Türkeş Taş, parti gurubu YÖK’ün tanıma ve denklik işlemleriyle ilgili keyfi uygulamasına engel olunması için YÖK kanununa eklenmesi istemiyle kanun teklifi verdi.

Şimdi, iktidar AK Parti’nin ve Cumhur ittifakı ortağı MHP’nin ne yapacakları merak ediliyor. On binlerce yetişmiş diplomalı insan gücü, ülkemiz ekonomisi başta olmak üzere YÖK’ün keyfi tutumlarıyla çalışma hayatından uzak tutuluyor.

Bu işe acil çare gerekli. Hazır Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermişken, ya YÖK yönetmelik değişikliğine gidip gerekeni yapacak veya milletin vekilleri TBMM’de gerekli kanunları çıkarıp, eğitim ve öğretim özgürlüğü önündeki engelleri kaldıracaklar.

YÖK’ün sınavı şimdi başlıyor. Siyasetçilerin sınavı şimdi başlıyor.

Diploma Denklik Mağdurları Derneği, Ankara Ulus Meydanı’nda taleplerini dile getirdi. Dernek Başkanı Ahmet Özdemir, “Denklik sorunun çözümü çok basit: Lizbon Sözleşmesi uygulandığında, yedi bölgede kurulacak intibak komisyonlarının belirleyeceği fark dersi ve staj ile bu sorun çözülebilir ve bizler de başka ülkelere hizmet etmek yerine kendi vatanımıza hizmet etme imkânı bulacağız” dedi.

Diploma Denklik Mağdurları Derneği, bugün Ankara Ulus Meydanı’nda sorun ve talepleriyle ilgili basın açıklaması yaptı. Dernek adına açıklamayı okuyan Dernek Başkanı Ahmet Özdemir, şunları kaydetti:

“2023 YILI İTİBARİ İLE 104 BİNE DAYANAN DENKLİK MAĞDURU GENÇ VAR”

“Yükseköğretim Kurulu’ndan (YÖK) aldığımız gayri resmi verilere göre; 2023 yılı itibari ile sayıları 104 bine dayanan denklik mağduru genç olduğunu bilmekte fayda var. Denklik sorunundan kısaca bahsetmek gerekirse; Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu Lizbon Sözleşmesi’ne göre yurt dışındaki birçok ülkeye YÖK’ten alınan tanınırlık yazılarına istinaden okumaya giden öğrenciler, okullarını bitirip geri döndüklerinde çeşitli bahaneler ile 2547 sayılı yasayla kurulan ve 12 Eylül darbe ürünü olan YÖK adındaki bir kurumun keyfi ve hukuksuz kararları ile karşı karşıya kalmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın denklik sorunu ile alakalı medya önünde farklı zamanlarda tam üç defa çözün diye talimat vermiş olmasına rağmen maalesef bu sorun çözülemediği gibi daha da vahim bir hâl almıştır.

YÖK, uluslararası anlaşma olan Lizbon Sözleşmesi’ni hiçe sayarak, çıkarmış oldukları yönetmelikleri ile Türk gençlerini mağdur etmektedir. Anayasa’nın 90. maddesinde açıkça düzenlenen ‘Uluslararası anlaşmalar iç hukuk kurallarıyla ve yönetmeliklerle değiştirilemez’ olmasına rağmen YÖK neredeyse her yıl yönetmelik değişikliğine giderek ve yönetmelikleri de geriye yürüterek arkada mağdurlar ordusu bırakmaktadır. Yine ne hikmetse YÖK, Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine rağmen aynı sınıftan, aynı şartlarda mezun olan öğrencilere bile farklı farklı kararlar vermektedir.

Ayrıca Kuzey Makedonya’daki bazı okullar YÖK tarafından, eğitim dili ve üniversitenin vermiş olduğu eğitimi Türkçe olarak tanınmasına rağmen ilgili üniversiteden mezun olan öğrencilere Türkçe dilinde eğitim alması nedeniyle ret kararları verilmektedir. Oysa bu üniversitenin bulunduğu ülkenin resmi dilinden biri olarak Türkçe kabul edilmiştir. Fakat ne hikmetse YÖK, anadilimiz olan Türkçe eğitimi ret sebebi olarak görmektedir. Hatta bu hukuksuzluğu dava edip Türkçe dilinde eğitim gördüğü için ret kararı verilenler davaları kazandıkları hâlde YÖK mahkeme kararlarını uygulamayıp sanki dava hiç görülmemiş gibi tekrar ilgili kişileri Türkçe eğitim gerekçesiyle ret kararı vererek adeta eziyet etmektedir.

Bir başka hukuksuzluk ise yurt dışından Kıbrıs’taki üniversitelere yatay geçiş yapan öğrencilere, sınıf arkadaşları doğrudan mesleğine başlarken yurt dışından YÖK’ün onayı ile yatay geçiş yapmış ve YÖK’ün öğrenci sistemine kaydolmuş öğrencilere denklik dayatmasıdır. YÖK’ün Lizbon Sözleşmesi’ne aykırı bir şekilde vermiş olduğu STS sınavlarına da değinmek gerekir. Yapılan sınavların yok hükmünde olduğunu görmek kaçınılmaz.

“TUS SINAVINA SOKULAN YURT DIŞI MEZUNLARI BAŞARILI OLURLARSA PRATİSYEN HEKİM OLARAK GÖREVE BAŞLARKEN, AYNI SINAVA GİREN TÜRKİYE’DEKİ DOKTORLAR UZMAN DOKTOR OLARAK BAŞLIYOR”

Yine yurt dışındaki tıp fakültesi mezunlarına yapılan ilmi hüviyet sınavlarındaki saçmalığa da değinmek gerekir. Türkiye’deki doktorların tıpta uzmanlık sınavı olan TUS sınavı adı altındaki bir sınav dayatmacası vardır. Türkiye’de uzman hekim olmak isteyenlerin girdiği TUS sınavına sokulan yurt dışı mezunları, bu sınavlarda başarılı olurlarsa eğer pratisyen hekim olarak göreve başlayacakken, aynı sınava giren Türkiye’deki doktorların başarılı olması hâlinde uzman doktor olduklarını söylemek gerekir. Hatta bu sınavlarda Türkiye mezunları her bir soru için 1,80 kat sayı puanı alırken, yurt dışı mezunları aynı sorular için 0,60 puan almaları da aslında yurt dışı mezunlarının geçirilmemek üzere bu sınavlara sokulduğunun bir ispatıdır.

“BİZLER ALMANYA’DA HANS’A HİZMET ETMEK YERİNE KENDİ ÜLKEMİZDE HASAN AMCAYA FAYDALI OLMAK İSTİYORUZ”

YÖK denklik davalarına bakan hakimleri tam üç defa YÖK’te toplantıya davet ederek davalar ile ilgili brifing vermesi ve cüretkâr bir şekilde bu brifingi YÖK’ün faaliyet raporunda yayınlamasıdır. Ancak denklik mağduru arkadaşlarımız bunu 28 Ocak 2020 tarih ve 3548 yevmiye numaralı onayı ile Ankara 63. Noterliğinde tasdik ettirerek adeta suçüstü yaptılar. Bizler vatanını seven Türk gençleri olarak aslında eğitim aldığımız ülkelerde çalışabiliyorken kendi vatanımıza hizmet etmek üzere geri geldiğimizde YÖK engeliyle karşılaşıyoruz. Bizler Almanya’da Hans’a hizmet etmek yerine kendi ülkemizde Hasan amcaya faydalı olmak istiyoruz.

Bu hukuksuzlukları anlatmak üzere 27. yasama döneminde defalarca TBMM’ye giderek o dönemki milletvekillerine bu sorunları anlatmamıza rağmen hatta eğitim komisyonunda uzun süre bu konu tartışılmasına rağmen sürekli engellemeler ile karşılaşarak bu sorundan kurtulmak mümkün olmadı.

Sayın Özvar’a soruyoruz: Şimdiye kadar denklik başvurusunda bulunan kaç kişi hakkında FETÖ’den dolayı ihbarda bulunmuştur. Bunun da açıklamasını istiyoruz. YÖK Başkanı’nın asli görevlerinden biri olan denklik meselesini çözmek yerine, işin kolayına kaçarak bizleri FETÖ’cü ilan etmesi bu sorunun olmadığı anlamını taşımamaktadır.

“LİZBON SÖZLEŞMESİ UYGULANDIĞINDA, YEDİ BÖLGEDE KURULACAK İNTİBAK KOMİSYONLARININ BELİRLEYECEĞİ FARK DERSİ VE STAJ İLE BU SORUN ÇÖZÜLEBİLİR”

Aslında denklik sorunun çözümü çok basit: Lizbon Sözleşmesi uygulandığında, yedi bölgede kurulacak intibak komisyonlarının belirleyeceği fark dersi ve staj ile bu sorun çözülebilir ve bizler de başka ülkelere hizmet etmek yerine kendi vatanımıza hizmet etme imkânı bulacağız. Son olarak, diploma denklik mağdurlarının sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beyefendiden ve milletvekillerimizden talebimiz aileleri ile birlikte 1 milyon insanın yaşadığı bu sorunu ortadan kaldırmasıdır.”