Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcılarının görevlerinin belli olduğunu belirterek, ”Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş kamu diplomasisi ile ilgili kurumların koordinasyonundan sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ekonomiyle ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyonundan sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan TİKA ve Yurt Dışı Türkler Başkanlığı gibi yurt dışıyla ilgili kuruluşların koordinasyonundan sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, kamu kurumları ile hükümet arasındaki ilişkilerden sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan ise Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilişkiler ve reform ve yatırımların koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görevlerini sürdüreceklerdir” dedi.
Kurtulmuş, Çankaya Köşkü’nde Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Geçen hafta 63. Hükümet’in Bakanlar Kurulu toplantısı yaptıklarını hatırlatarak, bugün 64. Hükümet üyelerinin katılımıyla Bakanlar Kurulu toplantısının gerçekleştirildiği anlatan Kurtulmuş, 64. Hükümet’in millete hizmet konusunda başarılı olması temennisinde bulundu.
Ülkenin 1 Kasım’dan sonraki süreçte önemli demokrasi süreçlerini tamamladığını ve 1 Kasım’dan sonraki tablonun tek başına bir iktidarı oluşturduğunu anlatan Kurtulmuş, önce yemin töreninin gerçekleştiğini, ardından TBMM Başkanı olarak İsmail Kahraman’ın seçildiğini hatırlattı.
Hükümet programının okunduğunu, yarın da program hakkında meclisteki parti gruplarının müzakere edeceğini dile getiren Kurtulmuş, pazartesi günü de hükümetin güven oyu alarak yoluna devam edeceğini bildirdi.
64. Hükümetin esası itibarıyla bir reform hükümeti olduğunun altını çizen Kurtulmuş, “Türkiye’de 13 yıldır devam eden reformların karar kısmının tamamlanması için milletten almış olduğu yetkileri sonuna kadar kullanacak ekonomik ve siyasi alanlarda, hukuki alanlarda hükümet programında ortaya konulan, vaat edilen hususları gerçekleştirmek için bütün gücüyle çalışmasını sürdürecektir. Bu bağlamda sadece hükümet programı değil, hükümet programından çıkartılacak olan icraat programı 3 aylık, 6 aylık icraat programları ve yıllık icraat programlarıyla da hükümetimiz çalışmalarına başlayacaktır” diye konuştu.
Kurtulmuş, salı günü Bakanlar Kurulu’nun açıklandığını, devir teslimlerin yapıldığını ve bakanların görevlerine başladığını hatırlattı. Bakanlar Kurulu’nun da ilk toplantısını gerçekleştirdiğini ve ilk toplantının tanışma ile başladığını söyleyen Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcılarının da görevlerinin açıklandığını bildirdi. Kurtulmuş, yeni görevlendirmeleri şu şekilde açıkladı:
“Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş kamu diplomasisi ile ilgili kurumların koordinasyonundan sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ekonomiyle ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyonundan sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan TİKA ve Yurt Dışı Türkler Başkanlığı gibi yurt dışıyla ilgili kuruluşların koordinasyonundan sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, kamu kurumları ile hükümet arasındaki ilişkilerden sorumlu olacak. Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan ise Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilişkiler ve reform ve yatırımların koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görevlerini sürdüreceklerdir.”
Kurtulmuş, Başbakan Yardımcılarına hangi kurum ve kuruluşların bağlandığı ile ilgili listenin ise resmi gazetede yayımlanacağını kaydetti.
Düşürülen uçak konusu
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu’nun bugünkü en önemli gündem maddesinin Türkiye’nin güney sınırlarında vuku bulan Türkiye sınırlarını ihlal eden uçağın düşürülmesi olduğunu belirtti. Rusya Federasyonu ile yaşanan kriz ile ilgili değerlendirmede bulunulduğunu aktaran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bildiğiniz gibi bu salı günü sabah saatlerinde Suriye Türkiye sınırlarında sınır ihlali olmuş ve bunun sonucu olarak bir Rus savaş uçağı düşürülmüştür. Burada 4 temel hususun altını çizerek ifade etmek istiyorum. Öncelikli olarak bu uçak düşürüldüğü anda milliyeti bilinmeyen sonradan milliyeti açıklanan, öğrenilen bu uçak, Türkiye hava sahasına yaklaşmaya başladığı andan itibaren defaatle ikaz edilmiştir. Genelkurmay Başkanımız da biliyorsunuz Bakanlar Kuruluna katıldı. Genelkurmay Başkanımız ve ilgili komutanlar bize ses kayıtlarını da dinlettiler ve bu anlamda bu ikazlar defaatle yapılmıştır. Hem de herhangi bir savaş uçağında pilot göreve başladığı anda telsiz kanalını açtığında bütün savaş uçakları tarafından duyulabilecek ortak kullanılan bu kanaldan bu ikazlar defaatle yapılmıştır. Dolayısıyla öncelikli olarak daha evvel ilan edilen bu angajman kuralları çerçevesinde Türkiye kara sınırlarına yaklaşan uçakların ya da hava cisimlerinin hepsi için bu ikazlar yapılıyor. Bu da bütün olarak yapılmış, defaatle yapılmıştır, kamuoyuna da paylaşıldı. Bunun altını çizmek istiyoruz. Çünkü bu olay ortaya çıktıktan sonra Rus Federasyonu tarafından herhangi bir ikaz yapılmadığına ilişkin bazı açıklamaların da gelmekte olduğunu görüyoruz. Bu doğru değildir, bütün uluslararası camianın o anda o kanalı kullanan bütün herkesin de teyit edebileceği gibi Türkiye bu hava aracının sınırlarımıza yaklaşmaya başladığı andan itibaren 10 kere ikaz edilmiş, bu ikazlar da uluslararası kullanıma açık kanal vasıtasıyla duyurulmuştur. İkinci temel mesele bu krizin iyi anlaşılması bakımından bu hava aracı, bu uçak, Türkiye kara sınırları içerisinde vurulmuştur. Nitekim Türkiye kara sınırları içerisinde vurulduktan sonra uçağın bazı parçaları da Türkiye sınırları içerisine düşmüş, bu uçağın bazı parçaları da daha sonra Suriye sınırları içerisine düşmüştür. Üçüncüsü yine defaatle ilan edildiği gibi uçak vurulduğu anda uçağın milliyeti belli değildi, bilinmeyen bir uçaktı. Çünkü maalesef Suriye hava sahasında çok sayıda uçak var, rejimin uçakları var ve orayı kullanan çok sayıda farklı ülkelerin uçakları var.”
Milliyeti bilinmeyen uçağa yönelik yapılan ikazlara karşı cevap verilmediği için uçağın düşürüldüğünü yineleyen Kurtulmuş, 3-4 Ekim’den sonra yaşanan ihlaller nedeniyle Rusya Federasyonu’nun defaatle Türkiye’nin angajman kuralları çerçevesinde bütün askeri ve diplomatik kanallar kullanılarak uyarıldığını vurguladı.
Türkiye’nin angajman kurallarını Rusya Federasyonu ile diğer ülkelerin çok iyi bildiğine işaret eden Kurtulmuş, “Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Türkiye’nin üst düzey yetkilileri tarafından ifade edilmiş hususlardır ama maalesef konu artık uluslararası alana doğru taşınan bir kriz haline gelmeye başladığı için bunu Türkiye kamuoyu tarafından dünya kamuoyu tarafından da bir kez daha bilinmesinin isabetli olacağını düşündüğümüz için paylaşmak istiyorum. Ayrıca Genelkurmay Başkanımız, komutanlarımız Bakanlar Kurulumuzda Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyadaki hassasiyetleri, askeri hassasiyetleri, Doğu Akdeniz’deki, Suriye’deki, Karadeniz’deki hassasiyetleri Bakanlar Kurulumuzla paylaşmışlardır.”
Kurtulmuş, dün yapılan Yüksek Askeri Şura Toplantısı’nda da Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı muhtemel tehditler ve bu anlamda imkan, fırsat ve yeteneklerinin masaya yatırıldığını belirtti.
“Ortada bir kriz olduğu açıktır”
Bunun olmasını asla istemediklerini ifade eden Kurtulmuş, ”Bilerek, kasıtlı yapılmış olan bir husus değil. En üst düzeyde ifade edildiği gibi böyle bir olayın gerçekleşmesinden üzüntü duyduğumuzu bir kere daha ifade etmek isterim. Ancak Türkiye Cumhuriyeti kendi sınırlarını koruyacak, kendi sınırlarını ve egemenliğini koruyacak imkana da güce de sahiptir. Bu çerçevede keşke böyle bir ihlal olmasaydı. Bu ihlale de angajman kuralları çerçevesinde cevap verilmeseydi. Ortada bir kriz olduğu açıktır” diye konuştu.
Türkiye ve Rusya’nın çok uzun yıllardır, ciddi dostane ilişkiler geliştirdiğini ifade eden Kurtulmuş, ekonomik alanda karşılıklı ticaretin yanı sıra neredeyse ortaklık seviyesinde ilişkilerin bulunduğunu söyledi.
Krizin çözülebilmesi için askeri ve diplomatik kanalların açık tutulmasını istediklerini belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şunu da samimiyetle ifade etmek isterim ki ne Türkiye ne de Rusya Federasyonu bu durum dolayısıyla ilişkilerini ortadan kaldıracak ya da ilişkilerini gözden çıkaracak değildir. Biz kısa süre içerisinde karşılıklı müzakere ile bu konuyla ilgili olarak, bu krizin daha büyümemesini, daha ileriye gitmemesini temenni ediyoruz.
Türkiye olarak da zaten bir ateş çemberine dönüşmüş olan bölgede, yeni ve kapsamlı bir krizin ortaya çıkmaması için de azami şekilde dikkat gösterdiğimizi, teenni içerisinde hareket ettiğimizin bilinmesini bir kere daha ifade ediyoruz. Ancak, bu teenni içerisinde hareketin, içerisinde aynı zamanda da Türkiye’nin egemenliğini koruyacak her türlü tedbiri alacak teyakkuz içerisinde olduğumuzun da bilinmesini isteriz. Dolayısıyla bu meseleyi inşallah daha büyümeden daha ileri bir kriz boyutuna gelmeden çözebilecek kanallar açık olur. Türkiye ve Rusya iki komşu dost, müttefik hatta stratejik ortak iki devlet olarak bu krizin sonuçlarını ortadan kaldıracak adımları atar. Bunun sağlanabilmesi için de ifade ettiğim gibi diplomatik ve askeri kanalları açık tutarlar diye ümit ediyoruz.”
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesine ilişkin, ”Böylesine bir olay dolayısıyla Rusya’nın Türkiye ile ilişkililerini hepten gözden çıkaracağını asla tahmin etmiyoruz. Aynı şekilde Türkiye tarafı için de bizim için de bu olay dolayısıyla Rusya’yı gözden çıkarmamızın mümkün olmadığını çok açıklığı, çıplaklığı ile ifade ediyoruz” dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 64. Hükümet’in ilk Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Rusya’nın vize muafiyetini kaldıracağı yönündeki açıklamalarına ilişkin soruya karşılık Kurtulmuş, iki ülke arasında sadece vize muafiyeti değil, turist gidiş gelişi, ticari ilişkiler, tarım ürünlerinin ithalat ve ihracatı, Rus doğalgazının Türkiye üzerinden geçmesi ve Akkuyu Nükleer Santrali mutabakatı gibi birçok ilişki bulunduğunu söyledi.
İki ülke arasında çok sayıda ekonomik ilişki olduğunun da altını çizen Kurtulmuş, ”Şu anda olayın sıcaklığı ve hassasiyeti dolayısıyla Rus tarafından bazı tedbirler alınabilir. Buna karşı olarak da Türkiye’nin hangi tedbirleri alacağını, tabii ki bunları müzakere ediyoruz. Ama bunların uzun sürmeyeceğini temenni ediyoruz. Böylesine bir olay dolayısıyla Rusya’nın Türkiye ile ilişkililerini hepten gözden çıkaracağını asla tahmin etmiyoruz. Aynı şekilde Türkiye tarafı için de bizim için de bu olay dolayısıyla Rusya’yı gözden çıkarmamızın mümkün olmadığını çok açıklığı, çıplaklığı ile ifade ediyoruz” diye konuştu.
“Çözüm sürecinden sorumlu isim siz mi olacaksınız” şeklindeki soru üzerine Kurtulmuş, “Hayır. Benimle ilgili görev alanları, kamu diplomasisi dediğimiz, yani siyasi anlamda, kamunun bilgilendirilmesi ve bununla ilgili kurumlar olarak TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK ve kamu diplomasiyle ilgili diğer kurumların koordinasyonundan… Sorumluluk anlamında söylüyorum. Bildiğiniz gibi milli birlik ve kardeşlik, terörün sona erdirilmesi ve kardeşliğin sağlanmasıyla ilgili yasa gereği başbakanın koordinasyonunda, ilgili başbakan yardımcıları ve ilgili bakanların katıldığı bir kurul. Bu anlamda milli birlik ve kardeşlik projesinden bundan sonraki süreçte sorumlu olacaktır” şeklinde yanıtladı.
Konuşmasının başlangıcında hükümetin kurulduğu 24 Kasım günü, Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesine ilişkin “ne tesadüf ki” dediğinin anımsatılması üzerine Kurtulmuş, ”Bir kinaye yapmadım. Yanlış anlaşılmasın. Tam manasıyla tesadüf olarak söylüyorum. Talihsiz bir tesadüf anlamında söyledim onu. Yoksa herhangi bir şekilde kinayede bulunmadım” dedi.
Cumhuriyet Gazetesi’nin yöneticilerinin tutuklanmasıyla ilgili soruya üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Biz, Türkiye’de hiçbir basın mensubunun tutuklanarak, yargılanmasını istemeyiz. Aslolan bu anlamda basın mensuplarının ya da kamuya malolmuş kişilerin tutuksuz yargılanması süreçleridir. Tutuklu yargılanma hali ise istisnai bir süreçtir, ancak biz yürütme tarafıyız, yargı tarafı ise tamamen yürütmeden bağımsız olarak işlerini sürdürüyorlar, devam etmekte olan bir süreç var. Biz önce şunu ortaya koymak durumundayız, bu kişilerin Sayın Erdem Gül ve Sayın Can Dündar’ın gazeteci olmaları vasfı ayrı bir vasıftır ama gazeteci de siyasetçi de herhangi bir insan da herhangi bir şekilde bir suçla ilişkilendirilebilir ya da itham edilebilir. Dolayısıyla ortada henüz bir iddia vardır. Bu iddia çerçevesinde bu iki gazeteci arkadaşımızın yargılanması devam ediyor. Biz burada şunu çok açık bir kere daha söylüyorum, aslolan bu süreçlerde tutuksuz yargılanma olmasıdır. Konunun iddia edildiği kadarıyla, elimizde metinler var, savcılığın iddiasındaki esas şey, gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla bu arkadaşlarımız itham edilmiyor, bu arkadaşlarımız gizli kalması gereken devletin bilgilerini ve sırlarını bir türlü ifşa etmek ya da casusluk sayılabilecek bir takım faaliyetlerde bulunmak konusundan itham ediliyor. Dolayısıyla bu ithamın mahkemede görüleceği bir süreç var. Ümit ederiz ki mahkeme bu iddia edilen hususlarda objektif ve adil davranır. Bizim bu aşamada yapabileceğimiz, yürütme olarak mahkemeye, Türkiye kamuoyu üzerinden bu tavsiyede bulunmaktır. Objektif ve adil davranarak bu devam eden mahkemede en doğru kararı vereceklerini ümit ediyoruz. Keşke tutuklama olmadan dediğim gibi bu süreç tutuksuz yargılamayla sürdürülebilseydi.”
“Yüksek Askeri Şura toplantısında ‘bundan sonraki süreçte, bu olayların tekrarlanmaması için ilave tedbirlerin alınması gerekir’ ifadesine yer verildi. İlave tedbirlerden kasıt nedir” sorusu üzerine Kurtulmuş şunları söyledi:
“Bakın iki anahtar kelime söyledim. Birisi ‘teenni’dir, birisi ‘teyakkuz’dur. Teenni, evet devlet olmak onu gerektirir. Sabırla itinayla sükunetle ortaya çıkan krizleri mümkün olduğu kadar çözebilecek bir aklı ve bu aklın gerektirdiği tedbirleri ortaya koymayı zorunlu kılar. Teyakkuz ise ülkenizin ulusal bütünlüğünü, ülkenizin milli egemenliğini ve sınırlarınızı koruyabilme kabiliyetini ve yeteneğini gerekli kılar. Dolayısıyla her ikisiyle ilgili de ilave hangi adımların atılacağı bunlar konuşuldu. Tabii ki burada sizlerle paylaşmamı beklemiyorsunuz. Bir teenni içerisinde ama aynı zamanda teyakkuz içerisinde bu süreci inşallah milletimize ve Rusya Federasyonu ile olan ilişkilerimize zarar vermeden atlatabileceğimize inanıyoruz.”
Kurtulmuş, “Kriz çerçevesinde Rusya’nın Türkiye’den bir özür beklentisi var. 64. Hükümet bu özür talebine nasıl bakıyor” sorusuna karşılık, dile getirilen her bir ifadenin, kelimenin, cümlenin bir de diplomatik anlamı olduğunu, bu nedenle kendisinin de mümkün olduğu kadar dikkatli konuşmaya çalıştığını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Aslında bu uçağın vurulduğu anda milliyetinin bilinmediğini ve böyle bir olayın eğer Rus uçağı olsaydı -çünkü biliyorsunuz çok sayıda kimliği bilinmeyen hava aracı var- biz böyle bir olayla karşılaşmayacak olduğumuzu devletin en üst kademesinden bu görüşleri dile getirdik. Bu aslında bu konuda ne kadar titiz davrandığımızın da diplomatik anlamda açık bir ifadesidir. Ama bundan sonra şunu da ifade etmek isterim ki bu süreçte herkes karşılıklı olarak her iki tarafın yetkilileri karşılıklı olarak diplomatik olarak sözlerini dikkatle seçiyorlar ve konuşuyorlar. Türkiye bunu çok açık ifade etmiş oldu. Yani eğer bu bir Rus uçağı olduğu bilinseydi böyle bir olay vuku bulmazdı. Eğer o kanallarda uyarılar yapıldığında karşı taraf ‘biz Rus uçağıyız’ diye en azından ikazda bulunsaydı, bizim ikazlarımıza mukabil ikazlarda bulunulmuş olsaydı herhalde böyle bir olay vuku bulmazdı. Biz nasıl ‘Rus uçağı, milliyetini bilseydik böyle bir şey olmazdı’ diyorsak, şuna güvenerek söylüyoruz, Rusya ile bu kadar yakın ilişkilerimiz var, bu kadar stratejik ortaklıklarımız var, ticari olarak bu kadar gelişme potansiyeli çok yüksek bir ticari ortaklık alanımız var ve aramızda hiçbir sorun yok, uzunca bir süredir hiçbir sorun yok. Böyle ikili ilişki içerisinde olan ülkeden Rus tarafının da bile bile isteyerek Türkiye tarafında, Türkiye’ye düşmanca bir tavır içerisinde olmayacağını bildiğimiz için Rus uçağı olsaydı zaten böyle olmazdı diyoruz. Rus uçağı buradan geçiyorsa, Ruslar herhalde gelip uçaklarıyla Türkiye’yi bombalarlar diye endişe etmeyiz. Türkiye’ye bir zarar verir diye endişe etmeyiz. Onun için bunu bu rahatlıkla söylüyoruz. Dolayısıyla diplomatik anlamda bu söz söylenmiştir. Türkiye’nin en üst devlet kademelerinden söylenmiştir. Doğrusu da budur. Bunu söylerken de hem sözler dikkat edilerek seçilmiş, hem de olayın hakikati ortaya konulmuştur.”