Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Suudi Arabistan Kralı Selman’a Devlet Nişanı Verildi

Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz Al Saud’a, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Devlet Nişanı takdim edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan törende yaptığı konuşmada, “Türkiye ve Suudi Arabistan’ın, sizin desteğinizle iş birliğini her alanda daha da derinleştirmesi, bölgesel ve küresel barış için bir fırsattır” dedi.

Suudi Arabistan Kralı Selman

 Yabancı devlet başkanlarına verilen ve Türkiye’nin en yüksek nişanı olan Devlet Nişanı’nın Kral Selman Bin Abdulaziz’e takdimi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen bir törenle gerçekleştirildi.

 

Nişan Tevcih Töreni’nde; Suudi Arabistan’lı heyet üyelerinin yanı sıra Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve diğer yetkililer de hazır bulundu.

İstiklal Marşı’nın okunmasının ve Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz Al Saud’un kısa öz geçmişinin sunulmasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan düzenlenen törene ilişkin bir konuşma yaptı.

Misafirleri ve törene katılanları selamlayarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün burada, değerli kardeşim ve dostum, Hadim-ül Haremyn Eşşerifeyn (iki şerefli haremin, Mekke ve Medine’nin koruyucusu, hizmetkârı) Selman bin Abdülaziz Âl Saud’a, Devlet Nişanı takdim etmek üzere toplanmış bulunuyoruz” dedi.

“BU NİŞAN, İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNİN VE DOSTLUK BAĞLARININ BİR SEMBOLÜDÜR”

Devlet Nişanı’nın yabancı devlet başkanlarına verilen, Türkiye’nin en yüksek nişanı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, takdim edilen bu nişanın; iki ülke ilişkilerinin ve dostluk bağlarının güçlenmesine yönelik gösterilen çabaların, en üst düzeyde takdir edilmesinin bir sembolü olduğunu belirtti.

Konuşmasının devamını Kral Selman Bin Abdulaziz’e hitaben gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Değerli dostum, aziz Kardeşim, Suudi Arabistan’da tahta çıktığınız günden bu yana, ülkelerimiz arasındaki dostane ilişkilerin geliştirilmesine büyük katkılar sağladınız. İki toplum arasında kökünü tarihten alan dostluk ve kardeşlik bağlarının daha da güçlendirilmesine yönelik güçlü irade gösterdiniz. Büyük sorunlarla yüzleşen coğrafyamızda dirayetli yönetiminiz, bölgesel barış, güvenlik, huzur ve istikrar için bir teminat teşkil ettiniz. Bu bakımdan, ülkemizle sergilediğiniz iş birliği ve dayanışma her türlü takdirin üzerindedir. Türkiye ve Suudi Arabistan’ın, sizin desteğinizle iş birliğini her alanda daha da derinleştirmesi, bölgesel ve küresel barış için bir fırsattır.”

Önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki iş birliğini, her alanda perçinleyecek adımları kararlılıkla atmaya devam ettireceklerine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Şüphesiz bugün gerçekleştirdiğiniz bu tarihî ziyaret, ilişkilerimizin geleceğine dair verilmiş çok güçlü ve anlamlı bir mesajdır. Bu düşüncelerle kadim dostluğumuzun ve kardeşliğimizin en güzide sembolü olacak bu nişanı zat-ı âlilerine takdim etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Devlet Nişanı’nı Kral Selman Bin Abdulaziz’e takdim etti.

Kral Selman Bin Abdulaziz de kendisine tevcih ve tevdi edilen nişandan dolayı teşekkürlerini ve minnettarlığını ifade ettiği konuşmasında, Türkiye’nin hem halkıyla hem hükûmetiyle olan ilişkilerinin her türlü takdire şayan olduğunu dile getirdi.

Nişan törenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, misafiri Kral Selman Bin Abdulaziz onuruna Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde resmî öğle yemeği verdi.

Türkiye’ye resmî bir ziyarette bulunan Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz Al Saud, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde resmî törenle karşılandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmî ziyaretini gerçekleştirmek üzere Ankara’da bulunan Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz Al Saud ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi.

Görüşme öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kral Selman Bin Abdulaziz’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde düzenlenen resmî törenle karşıladı. Törende Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve diğer yetkililer de hazır bulundu.

Kral Selman Bin Abdulaziz için düzenlenen törende, her iki ülkenin millî marşları 21 pare top atışı eşliğinde çalındı. Marşların çalınmasının ardından Kral Selman Bin Abdulaziz, tören kıtasını selamladı.

Her iki ülke heyetlerinin liderlerle tanıştırılmasının ardından basın mensuplarına görüntü veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Selman Bin Abdulaziz Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçti.

Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz Al Saud, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabetle resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, misafiri Suudi Arabistan Kralı Selman’ı Ankara Esenboğa Havalimanı’nda karşıladı.

Play
Current Time0:00
/
Duration Time0:00
Loaded: 0%
Progress: 0%
00:00
Fullscreen
00:00
Mute

Karşılamanın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Selman Bin Abdülaziz, basın mensuplarına görüntü verdikten sonra Esenboğa Havalimanı Şeref Salonu’na geçti. Burada gerçekleşen kısa bir görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, misafiri Kral Selman Bin Abdülaziz’e konaklayacağı otele kadar refakat etti.

12-13 Nisan tarihlerinde Ankara’da resmî temaslarını gerçekleştirecek ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelecek olan Suudi Arabistan Kralı Selman, 14-15 Nisan 2016 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam Zirvesi’ne de katılacak.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirvesi, 14-15 Nisan tarihleri arasında çok geniş bir katılımla İstanbul’da gerçekleşecek. Bu yılki zirvenin başlığı adalet ve barış için birlik ve dayanışma, bu tema etrafında pek çok konu ele alınacak. Bu zirve vesilesiyle Türkiye Zirve Dönem Başkanlığını da devralacak, böylece zirvenin önümüzdeki 2 yıl boyunca başkanlığını da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yapacaklardır” dedi.

Gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının sorularını da cevapladı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, kamuoyu ile canlı olarak da paylaşılan toplantıda şunları söyledi: “Öncelikle açılışı yapılan Vodafone Arena Beşiktaş camiasına ve futbol dünyamıza hayırlı, uğurlu olsun. Bugün de ilk maçı oynayacaklar, takımlara başarılar diliyoruz. Bildiğiniz gibi bu hafta Perşembe ve Cuma günü, 14-15 Nisan tarihleri arasında İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 13. Liderler Zirvesi İstanbul’da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak. Öncelikle bu zirveyle ilgili birkaç konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi İslam İşbirliği Teşkilatı 1969 yılında Kudüs’te, hassaten de Mescid-i Haram’da meydana gelen hadiseler neticesinde İslam ülkelerinin girişimiyle kurulmuş bir platform. Belli periyotlarla yapılan liderler zirvesinde üye ülkelerin İslam dünyasının temel sorunlarını, konularını ilgilendiren bütün başlıklar, etraflı bir şekilde bu zirvede ele alınıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın en yetkili organı devlet ve hükümetler başkanları zirvesidir ki bu da İslam Zirvesi diye adlandırılıyor.

“13. İSLAM İŞBİRLİĞİ ZİRVESİ, 14-15 NİSAN TARİHLERİ ARASINDA İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞECEK”

Daha önce 6-7 Şubat 2013 tarihlerinde Kahire’de yapılan 12. Zirvede bir sonraki zirvenin ülkemizde yapılması kararlaştırılmıştı. Bu çerçevede de İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirvesi 14-15 Nisan tarihleri arasında çok geniş bir katılımla İstanbul’da gerçekleşecek. Bu yılki zirvenin başlığı adalet ve barış için birlik ve dayanışma, bu tema etrafında pek çok konu ele alınacak, onların bir kaçına da biraz sonra değineceğim. Bu zirve vesilesiyle Türkiye Zirve Dönem Başkanlığını da devralacak, böylece zirvenin önümüzdeki 2 yıl boyunca Başkanlığını da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yapacaklardır.

İstanbul’da yapılacak olan zirve, katılım durumu itibarıyla, bugüne kadar yapılan zirvelere en yüksek katılımın olduğu bir zirve diyebiliriz. Dün itibarıyla 24 ülke devlet başkanı, 9 ülke hükümet başkanı, 6 ülke meclis başkanı ve devlet başkanı yardımcısı, 12 ülke bakan, 2 ülke müsteşar ve 3 ülke büyükelçi düzeyinde bu zirveye katılıyor. Dolayısıyla Suriye’nin üyeliği, bildiğiniz gibi son yaşanan hadiselerden sonra askıya alınmıştı. Normalde 57 üyesi var İslam İşbirliği Teşkilatı’nın; 56 üye ülkenin hepsinin temsilcileri farklı düzeylerde, ama gördüğünüz gibi genel olarak gayet üst düzeyde bir temsil ile bu zirveye katılıyorlar. Zirvenin ana başlığı çerçevesinde, zirve sonunda bildiğiniz gibi bir nihai bildiri kabul ediliyor. Aynı şekilde Filistin davası ve Kudüs’e ilişkin olarak bir karar tasarısı ele alındı, çalışıldı, bu hayata geçirilecek, kabul edecek.

“İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI, ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILLA İLGİLİ BİR EYLEM PLANI HAZIRLADI”

Aynı şekilde İslam İşbirliği Teşkilatı, önümüzdeki 10 yılla ilgili olarak bir eylem planı hazırladı. Bu 10 yılda bir yapılan bir çalışmadır. Bunun ikincisi de İslam İşbirliği Teşkilatı 2025 Eylem Programı başlığı altında bu belge de zirvede kabul edilecek, bununla ilgili hazırlıklar devam ediyor. Bu belgelere ilave olarak genellikle ev sahibi ülke de kendisi bir müstakil deklarasyon hazırlıyor. Bu çerçevede Cumhurbaşkanımızın talimatları çerçevesinde bir İstanbul deklarasyonu metni hazırlandı ve bu da zirvede ilan edilecek. Bunun mekanizması biraz daha farklı; zirvenin kendi bildirgesinden ayrı olarak biraz daha genel çerçeve çizen bir İstanbul deklarasyonu da zirvede kabul edilerek kamuoyuyla paylaşılacak. Nihai bildiriyle ilgili olarak üye ülkelerin siyasi, ekonomik, kültüre ve diğer alanlardaki temel konularını, insani durumu, terörle mücadele gibi meseleleri ilgilendiren başlıklar etrafında kapsamlı bir nihai bildirge hazırlandı. Yaklaşık 200 paragraftan oluşan oldukça detaylı bir metin bu. Tabi hala bunların müzakereleri devam ediyor, kıdemli memurlar düzeyinde yapılan değerlendirmelerden sonra bugün ve yarın Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda da bu metnin nihai hali üzerinde çalışmalar devam edecek, Perşembe günü de zirve başladığı zaman Liderler Zirvesi’ne bu bildirge arz edilecek. 

FİLİSTİN DAVASI VE KUDÜS KARAR TASARISI

Aynı şekilde bizim için önem arz eden, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bizzat başkanlığını yaptığı İSEDAK’la ilgili, İslam Ülkeleri Arasında Ekonomik İşbirliği’ni koordine eden İslam İşbirliği Teşkilatı’nın temel kurumlarından birisidir, onunla ilgili de maddeler nihai bildiriye girdi. Yine İslam İşbirliği Teşkilatı 2025 Eylem Programı çerçevesinde de önümüzdeki 10 yıl boyunca teşkilatın ne tür hedefler etrafında çalışma yapacağına dair yine kapsamlı bir metin hazırlandı. Bu da zirve günü kabul edildikten sonra liderler tarafından, basınla ve kamuoyuyla paylaşılacak. Filistin davası ve Kudüs karar tasarısı ayrıca önem arz ediyor. Demin de ifade ettiğim gibi, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın kuruluş amacını, kuruluşunu tetikleyen temel hadise, 1969 senesinde Mescid-i Aksa‘da ve Kudüs’te meydana gelen hadiselerdi. Hatırlarsanız orada bir kundaklama hadisesi olmuş, hatta Mescid-i Aksa’nın içindeki bazı bölümler yanmış, tarihi birtakım eserler, ünlü minber, mihrap, tarihi ve sanatsal özelliği yüksek olan o eserler de o yangında kül olmuştu. Onun üzerine 1969 yılında İslam ülkelerinin girişimiyle İslam İşbirliği Teşkilatı kuruldu. Dolayısıyla Kudüs meselesi her zaman zirvenin önemli başlıklarından biri olmuştur. Bu zirvede de özellikle son dönemde Mescid-i Aksa’da yaşanan hadiseler, Filistin topraklarının genelinde cereyan eden hadiseler etraflı bir şekilde ele alınacak ve ‘Filistin Davası ve Kudüs’ konulu kararda özellikle de İsrail’in işgaline son vermesi, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi ve Filistin’in bağımsız bir devlete kavuşması için gerekli çağrılar da yapılacaktır.

İSLAM İŞBİRLİĞİ ZİRVESİ’NDEKİ TEMAS GRUPLARI

Yine aynı şekilde zirve marjında bir dizi temas grubu toplantıları da yapılmaktadır. Özellikle bunlardan üç tanesini sizinle paylaşmak istiyorum. ‘İslam İşbirliği Teşkilatı Mali Temas Grubu’, gene ‘İslam İşbirliği Teşkilatı Jammu-Keşmir Temas Grubu’ ve son olarak da ‘Myanmar Temas Grubu’ da zirve marjında toplanıp çalışmalarını yapacaklar. Böylece İslam dünyasının tamamını ilgilendiren, üye ülkelerin ortak gündemini oluşturan ana başlıklarla ilgili liderlerin katılımıyla iki günlük yoğun bir çalışma yapılacak. Burada güvenlik, terörle mücadele, radikalleşme, DAİŞ, El-Kaide gibi örgütlerin neden ortaya çıktığı ve bunlara karşı nasıl daha etkili mücadele edileceği, aynı zamanda İslam ülkeleri arasında ekonomik, siyasi, kültürel iş birliğinin arttırılması, ortak girişimler yapılması konularında da müzakereler, toplantılar, çalışmalar yapılacak. Yine zirve marjında bir dizi toplantı da yapılacak. Bunlardan bir tanesi, ‘İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerde Kanserle Mücadele’ başlığı altında hanımefendilerin liderliğini esas alan bir çalışma yapılacak. Bunu Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanımızın refikaları Sayın Emine Erdoğan’ın Başkanlığında üye ülkelerin hanımefendileriyle birlikte bir kapsamlı toplantı yapılacak. Özellikle bu kanserle mücadele konusunda İslam ülkelerinde daha fazla neler yapılabilir, bu konular ele alınacak.

“ZİRVE KAPSAMINDA ‘İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI GENÇ LİDERLER ZİRVESİ’ YAPILACAK”

Aynı şekilde zirve marjında ‘İslam İşbirliği Teşkilatı Genç Liderler Zirvesi’ yapılacak. İslam İşbirliği Teşkilatı’yla irtibatlı kuruluşlardan birisidir, İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu. Bu forum tarafından yapılacak Gençlik Zirvesi’nde de özellikle İslam dünyasındaki gençlerin temel sorunları ele alınacak, sonuç bildirgesi de Liderler Zirvesine arz edilecek. Yine zirve marjında da bir dizi sergilerin, stantların açılacağını, SESRIC, İSEDAK gibi kuruluşların da orada faaliyet göstereceğini ifade etmek isterim. Bu zirve vesilesiyle ülkemize çok üst düzeyde hayli yoğun bir talep var. Demin de söylediğim gibi 50’ye aşkın ülkeden devlet başkanı, başbakan, meclis başkanı, devlet başkanı yardımcısı, bakan düzeyinde katılım olacak. Tabi bu çerçevede de Sayın Cumhurbaşkanımızın zirve marjında birçok ikili görüşmesi olacak, artık program ve vakit el verdiği oranda bu ikili görüşmeleri de yapacağız.

İRAN, SUUDİ ARABİSTAN VE KAZAKİSTAN’IN TÜRKİYE’YE RESMÎ ZİYARETLERİ

Ama bunlardan ayrı olarak önümüzdeki hafta 3 ülke de Türkiye’ye, ülkemize resmî ziyaret düzenleyecek. Bunların ilki bildiğiniz gibi bugün Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz’in ziyaretiyle başlıyor. Kendileri bugün Ankara’ya intikal edecek, yarın da resmî ziyaretlerini yapacaklar. Ardından çarşamba günü Kazakistan Devlet Başkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’in ülkemize yapacakları resmî ziyareti İstanbul’da gerçekleşecek, daha sonra zirveye katılacaklar. Zirvenin ardından da İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ruhani’nin ülkemize zirveden ayrı olarak bir ziyareti olacak. Böylece yoğun bir üst düzey diplomasi trafiği yaşayacağız önümüzdeki günlerde. Öncelikle bunları sizinle paylaşmak istedim. Bildiğiniz gibi zirve belli tarafları basına da açık olacak zaten, zannediyorum sizin de o konuyla ilgili hazırlıklarınız, çalışmalarınız devam ediyordur. Ben şimdilik bu başlıkla yetineyim, biliyorum sorularınız var, sorularınızla devam edelim, başka bir konu başlığı olursa da paylaşırız onları da sizinle.” 

SURİYE REJİMİNİN HALEP’E OPERASYONU

Soru: “Hafta sonunda Suriye yönetiminin bir açıklaması oldu; Halep’e Rusya’nın desteğiyle kapsamlı bir operasyon gerçekleştirileceği belirtildi. Ankara daha önce bu tür bir operasyonun yeni bir mülteci dalgasına yol açabileceğini belirtmişti. Nasıl değerlendiriyorsunuz? İkinci sorum da, Almanya’da Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili eleştirel şiir okuyan bir komedyen hakkında Ankara daha önce rahatsızlığını iletmişti, bugün Alman ve Türk basınında Ankara’nın bu komedyenin yargılanması talebini Alman Dışişleri Bakanlığı’na ilettiği yönünde bazı haberler var. Böyle bir talep oldu mu acaba?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Şimdi birinci sorunuzla başlayacak olursam, Suriye’deki görüşmeler bildiğiniz gibi Cenevre’de siyasi geçiş sürecinin sağlanması amacıyla devam ediyor. Orada üçüncü tur görüşmeler de bu hafta başlayacak, Birleşmiş Milletler Suriye Temsilcisi De Mistura’nın Başkanlığında. Şimdi Halep’le ilgili operasyon haberlerinin bugünlerde çıkıyor olması oldukça enteresan; zira üçüncü tur görüşmelerin hazırlıkları yapılırken, yani bir siyasi geçiş sürecinin temel çerçevesi, temel ilkeleri üzerinde çalışırken, sahada Halep’e yönelik ve diğer yerlerde de biliyorsunuz, İdlib ve diğer yerlerde buna benzer askeri operasyonlar ve saldırılar, kuşatma harekâtları devam ediyor. Bunların devam ediyor olması aslında Suriye rejiminin barış ve siyasi geçiş süreci konusunda samimi olmadığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi De Mistura geçtiğimiz günlerde 12 maddeden oluşan bir ilkeler bildirisi açıkladı. Bunun en temel maddelerinden bir tanesi de, mevcut çatışmaların durdurulması, insani yardımların derhal ulaştırılması. Fakat maalesef sahaya baktığımız zaman bunların hiçbirisinin gerçekleşmediğini, rejim tarafından bu çerçevenin de ihlal edildiğini görüyoruz. Nitekim, müzakerelerde de özellikle siyasi geçiş süreciyle ilgili konulara rejim ve taraftarlarının ısrarla girmek istemediğini görüyoruz. Halbuki gerek BM’nin çizdiği çerçeve, gerekse bugüne kadar yapılan bütün müzakereler, muhaliflerin Cenevre’ye gidip bu görüşmelere katılmasının temel zeminini bu siyasi geçiş süreci oluşturuyor. Yani bir tarafta ‘çatışmalar dursun’ diye bütün uluslararası toplumun katkısı ve desteğiyle bir anlaşmaya varacaksınız, ama öbür tarafta da, işte Halep’te, İdlib’de ve başka yerlerde ‘DAEŞ’e karşı mücadele ediyoruz’ bahanesiyle bu operasyonları devam ettireceksiniz, bunun tabi ki kabul edilmesi mümkün değil. Bizim Halep’ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgasıyla ilgili endişelerimiz de devam ediyor. Oraya yönelik kapsamlı bir askeri harekat yapılırsa gayet doğal olarak bu insanlar nereye gidecekler? En yakın melce olarak, sığınak olarak gördükleri Türkiye’ye gelecekler. Böylece ortaya belki yeni bir insani dram, yeni bir mülteci krizi çıkacak. Tabi ki biz bunu arzu etmiyoruz, olması halinde gerekli tedbirleri almış durumdayız, hamdolsun bu yönde kapasitemiz, altyapımız müsait. Ama bu bizim arzu ettiğimiz bir şey değildir. Umarız sahadaki gelişmeler böyle bir neticeyi icbar etmez.

İkinci sorunuzla ilgili olarak, bildiğiniz gibi o konuda Dışişleri Bakanlığımız Alman makamlarına gerekli girişimleri yaptı, nota verildi ve Alman makamları da kendi hukuk kuralları çerçevesinde bir soruşturma başlattılar. Mainz Başsavcılığı bununla ilgili bir hukuki süreç başlattı. Bundan sonraki süreç, artık tabii ki Alman makamlarının yürüteceği Alman hukuk sistemi çerçevesinde ilerleyecek bir süreçtir. Ama şunun altını çizmek isteriz: Bir ülkenin Cumhurbaşkanına ve bir halkı hedef alarak bu tür hakaret içeren, galiz ifadelerle yapılan saldırıların ne ifade özgürlüğüyle, ne basın özgürlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur. Dünyanın her yerinde bu hakarettir, bu bir suçtur. Bununla ilgili de dediğimiz gibi Alman makamları süreci takip ediyor, biz de tabi ki yakından takip edeceğiz. Şunun da altını çizeyim: Son dönemde Türkiye’yle Almanya arasında özellikle mülteci meselesi, AB konusu ve diğer konularda hakikaten yakalanmış iyi bir ivme var. Belki ki bu tür karikatürleri yayınlayanlar ya da bu tür yayınları yapanlar, klip, şiir vesaire adı altında bu tür çirkinlikleri ortaya koyanlar, Türkiye’yle Almanya’nın bu yakınlaşmasından rahatsız olan çevreler. Zira baktığınız zaman bu materyallere; bir değil, iki değil, son birkaç haftada ivme kazandı bunlar. Sadece Sayın Cumhurbaşkanımız ve Türkiye’yi değil, Sayın Merkel’i de çok çirkin bir şekilde hedef alan, son olarak Sayın Başbakanımızı da çirkin bir şekilde hedef alan ifadeler olduğunu görüyoruz. Demek ki, birileri bu ivmeden rahatsız. Biz bunu dikkate alarak Alman makamlarıyla gerekli girişimleri yaptık. Umarız bu tür anlamsız, saçma, hakaretamiz yayınlardan en kısa sürede vazgeçerler.”

“49 YILDIR DEVAM EDEN FİLİSTİN’İN İŞGALİNİN ARTIK SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR TARAFI KALMAMIŞTIR”

Soru: “İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde de dikkat çektiniz İsrail konusuna. Geçtiğimiz hafta iki ülke arasında yapılan toplantılar, özellikle İsrail basınından bazı bilgiler kamuoyuna da yansıdı. Bu yansıyan bilgiler daha önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettiği oranda ele alınan konular nelerdir, bu ifadeler doğru mu? Bizimle bu manada paylaşabileceğiniz bilgiler var mı? Önümüzdeki toplantıya ilişkin de bir imza sürecine, yani sağlanan mutabakatın imzalanması aşamasına geçileceği yönünde bilgiler var. Son durum nedir, bir anlaşma sağlandı mı? İlerleyen süreçte özellikle bu bahsedilen konular başta olmak üzere, büyükelçilerin ataması ve benzeri gibi durumları görecek miyiz?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Şimdi bildiğiniz gibi geçen hafta Dışişleri Bakanlığımız konuyla ilgili bir yazılı açıklama yaptı ve bu İsrail tarafıyla ortak yapıldı. Neden? Varılan neticeyi, noktayı karşılıklı mutabakat çerçevesinde kamuoyuyla paylaşalım diye. Şimdi tabi o çerçevede müzakereler devam ediyor, henüz nihai olarak bir anlaşma metni masaya kondu ve artık imzalandı diyecek durumda değiliz. Bununla ilgili birkaç görüşme daha yapılacak; yakın vadede, önümüzdeki haftalar içerisinde bazı görüşmeler daha yapılacak. Burada bildiğiniz gibi baştan beri Türkiye’nin ortaya koyduğu bir çerçeve vardı. Özür meselesi bildiğiniz gibi 2013 senesinde gerçekleşti, tazminat meselesinde bir noktaya gelindi. Ama bir üçüncü nokta var ki, o da; özellikle Gazze’deki insani yaşam şartlarının yeniden sağlanması konusudur. Bu konuda biz baştan beri son derece kararlı, istikrarlı ve ısrarcı olduk. Çünkü Gazze’de adeta açık hava hapishanesinde yaşayan 2 milyondan fazla insanın temel insani ihtiyaçlarının karşılanamıyor olması ne insani, ne ahlaki, ne vicdani, ne de siyasi açıdan kabul edilebilir bir şey değil. Bugün Ortadoğu barış sürecinin, Filistin meselesinin merkezinde de bu abluka var. Filistinlilere karşı uygulanan bu yıldırma, kuşatma, abluka faaliyetleri var. Tabii bunların artık sona ermesi gerekiyor. Filistinliler de en az İsrailliler kadar, diğer halklar kadar Ortadoğu’da temel insani yaşam şartlarını fazlasıyla hak eden insanlardır. Şu veya bu gerekçeyle, güvenlik, terör vesaire gerekçesiyle sivil insanları en temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakmak elbette kabul edilemez. Bu çerçevede de bizim anlaşmanın yapılabilmesi için ortaya koyduğumuz üçüncü şart; Gazze’ye yönelik bu abluka meselesi. Burada da temel insani ihtiyaçların karşılanması, gıda gibi, ilaç gibi, inşaat malzemesi gibi yardım malzemelerinin oraya ulaştırılması için çalışma şu anda devam ediyor. Bu neticelendiği zaman elbette artık anlaşma noktasına ya da imza noktasına gelecek bir metinden bahsedebiliriz.

Tabii burada İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da bu konu yine gündeme getirilecek, yani 49 yıldır devam eden Filistin’in işgalinin artık sürdürülebilir bir tarafı da kalmamıştır. Her yönden, insani, vicdani, siyasi yönden artık bu işgalin sona ermesi gerekir. Bu yöndeki pozisyonumuz hiçbir zaman değişmedi, değişmeyecektir. Ta ki Filistin, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlete kavuşana ve Filistin toprakları üzerindeki işgal, abluka, kuşatma politikaları tamamen ortadan kalkana kadar. Tabii bu çerçevede bu sıkıntılar devam ederken, bu müzakereler de sürdürülürken Türkiye olarak Filistin’e her sahada destek vermeye de devam ediyoruz. Ben bu çerçevede özellikle Gazze’de 150 yataklı Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi’nin inşaatının kısa bir süre önce tamamlandığını sizinle paylaşmak isterim. Şu anda hastanenin tıbbi donanım ihalesi yapılıyor, umarım en kısa sürede bütün teçhizatıyla, tıbbi malzemeleriyle, ekipmanıyla bu hastane tamamlanır ve Gazze halkına hizmet etmeye başlar. Yine bu çerçevede Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Gazze’de birçok proje yürütüyor, özellikle son savaşta evlerini kaybedenler için 320 kadar daimi konut inşası projesi başlatıldı. Bu birtakım aksaklıklara rağmen şu anda devam ediyor. Yine aynı şekilde son saldırılar neticesinde tahrip olan 9 Kadar camiyi de Diyanet İşleri Başkanlığı’mız şu anda tamir ediyor. Umarız, özellikle Filistin halkının temel insani ihtiyaçlarının ve yaşam şartlarının sağlanması konusunda hızlı mesafe alırız. Bu, hem bölgeye, hem Türkiye-İsrail ilişkilerine önemli bir katkı sağlar.

NUSAYBİN’DEKİ TERÖR OPERASYONLARI

Soru: “Nusaybin’de devam eden operasyonlar çerçevesinde geçtiğimiz günlerde günlük bir gazetede bir haber yer aldı; Nusaybin’de Valinin devre dışı kaldığı ve komutanın askere geçtiği şeklinde. Bu yeni bir uygulama mıdır, bu doğru mudur acaba? Ve bu çerçevede operasyonların devam ettiği örneğin Hakkâri’de ve Şırnak’ta da bundan sonra durum böyle mi olacak?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Bildiğiniz gibi terörle mücadele kapsamında ülkemizin belli noktalarında kapsamlı operasyonlar yürütülüyor. Bu haberle ilgili olarak da bir yanlış anlaşılma, -eğer bir kasıtlı saptırma yoksa- olduğu kanaatindeyiz. O da şudur: İl İdaresi Kanununun 11/D maddesine göre; vali terör olaylarıyla ilgili olarak, ilgili askeri birimden yardım talep eder. Ve o askeri birlik, birim o ile gelerek terörle ilgili mücadeleyi yürütür. Bu karar verildiği andan itibaren artık operasyon sorumluluğu oradaki en yüksek komutuna aittir. Yani, operasyon valinin bilgisi, talebi ve koordinasyonu çerçevesinde yürür. Ama operasyonun günlük işleyişini yürüten oradaki en yüksek komutandır. Bu yeni bir şey değil, bu hep böyle oldu. Şu anda da uygulama bu şekildedir. Doğal olarak burada bir görev ayrımı var, vali mülki amir olarak buradaki çalışmayı koordine eder. Çünkü kamu güvenliğinin sağlanmasından birinci olarak sorumlu odur. Ama sahadaki operasyonu askeri anlamda kimin ne yapacağını tabii ki en yüksek rütbeli komutan yönetir, sevk ve idare eder. Burada tam bir koordinasyon var. Yani bunun yeni bir uygulama gibi yansıtılması doğru değil. Çünkü şu ana kadarki buydu. Şu anda da Nusaybin’de ve diğer illerde devam eden uygulamada da bu şekildedir. Burada yeni bir şey yok. Tabii terörle mücadele konusunda da Sayın Cumhurbaşkanımız da son günlerde biliyorsunuz bu konuda net, kararlı mesajlar verdi. Bu terör belasından kurtulana kadar mücadele elbette devam edecek. Biz bu konuyu her platformda dile getirmeye de devam edeceğiz. Geçtiğimiz hafta Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde bu konuyu gündeme getirdik. Bu hafta İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da PKK terör örgütü ve onun uzantılarıyla ilgili konuları yine gündeme getireceğiz. Bizim için, daha önce de ifade etmiştik, ‘iyi terör örgütü-kötü terör örgütü’ diye bir şey olamaz. PYD’si, PKK’sı, YPG’si, DAEŞ’i, El- Kaide’si, Boko Haram’ı, bunların hepsi birer terör örgütüdür ve dünyanın da bunlara karşı böyle bir tutarlı ve kararlı tavır içinde olması gerekir. Bir terör örgütüyle mücadele ediyor diye bir başka terör örgütünü aklamaya çalışırsanız, bu terör örgütü gelir sonunda sizi de vurur. Dolayısıyla bu konuda tutarlı, kararlı bir tavır sergilenmesi için biz bu konuyu her platformda dile getirmeye devam edeceğiz.” 

“PYD, YPG HALA REJİMLE İŞ BİRLİĞİ YAPMAYA DEVAM EDİYOR”

Soru: “Türkiye sınırında DAEŞ’in kontrol ettiği bölgenin DAEŞ’ten arındırılması için Amerika ile Türkiye arasında görüşmeler sürüyordu. Özellikle Münbiç cebi diye tarif edilen bölgenin hangi güç kontrolünde olacağını, YPG’nin bu bölgeye girip girmeyeceği konusunda Türkiye’nin duyarlılığı vardı. YPG’nin girmesine Türkiye’nin evet dediği yönünde iddialar vardı. Bu konuda sonuç alındı mı acaba?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: Şimdi arkadaşlar, bu bildiğiniz gibi bizim Suriye-Türkiye sınır hattında Azez-Cerablus arası olarak bilinen bölgede birtakım DAEŞ unsurları bulunmakta idi çok yakın bir zamana kadar. Gerek Amerika Birleşik Devletleri, gerek diğer uluslararası koalisyon güçleriyle ve sahadaki muhaliflerle yürüttüğümüz yoğun ve iyi koordine edilmiş çalışma neticesinde bu bölgede 15’ten fazla köy muhalifler tarafından DAEŞ’ten geri alındı geçtiğimiz bir hafta, 10 içerisinde. Tabii son olarak Çobanbey’in 11 Nisan’da tekrar DAEŞ’in eline geçmesi bir yeni haber, yeni gelişme. Ama sahada çok dinamik bir durumun olduğunu ifade etmeliyiz. Biz bu hat üzerinde özellikle YPG ve benzeri örgütlerin bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi açık bir şekilde ifade ettik. Alternatif olarak Münbiç de dâhil olmak üzere bu bölgede konuşlanabilecek, burada güvenliği sağlayabilecek muhalif grupların sahada bulunduğunu da bu gelişmeler zaten açık bir şekilde gösteriyor. Bu konuda bizim tavrımız, tutumumuz değişmiş değil. Sahada hem DAEŞ dışında, hem YPG ve benzeri unsurlar dışında bu bölgeyi kontrol altına alabilecek, güvenliği sağlayabilecek, herkesin güvenebileceği muhalif gruplar bulunmaktadır. Ve bu muhalif grupların burada konuşlanması bizim öncelikli tercihimizdir. Zaten fiilen şu anda sahada yaşanan da budur. Bu konuda iyi bir mesafe aldığımızı, iyi bir iş birliği örneği ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Umarız bu Azez-Cerablus’un tamamında ve Halep’in kuzeyindeki bütün o bölgede bu durumu inşa edecek ve garanti altına alacak çalışmayı etkin bir şekilde devam ettiririz.

Onun dışında, YPG, PYD vesaire gibi örgütlerin gerek sahada, gerekse siyasi olarak masada, Cenevre görüşmelerinde bulunmasıyla ilgili bizim tavrımız son derece açık ve nettir. PYD, YPG hala rejimle iş birliği yapmaya devam ediyor, hala PKK terör örgütüyle işbirliği yapmaya devam ediyor ve bunları da artık gizlemiyorlar, herkesin gözü önünde oluyor. Dolayısıyla bizim bu konudaki tezlerimizin ne kadar doğru olduğu da aslında açık bir şekilde bir kez daha görülmüş oldu. Nitekim birçok müttefikimiz de yakın bir zamanda bildiğiniz gibi ‘PKK’yla PYD aynıdır, aralarında bir fark yoktur’ diye, yani Kuzey Irak’tan Avrupa’ya kadar farklı mecralarda bunları dile getirmeye başladılar, işin hakikati de budur zaten.”

SUUDİ ARABİSTAN’IN TÜRKİYE’YE RESMÎ ZİYARETİ

Soru: “Suudi Arabistan Kralı bugünkü ziyareti öncesinde 5 günlük bir Mısır ziyaretinde bulunmuştu. Basında Kralın bu konuda bir arabuluculuk girişiminde bulunabileceği, gerilen ilişkileri bir anlamda yumuşatabileceği konusunda iddialar var. Siz Kral Selman’ın Mısır’dan arabuluculuk girişimiyle ilgili bir mesaj getirebileceğini düşünüyor musunuz, bu konuda değerlendirmeniz nedir? Bir de, son günlerde basında Cumhurbaşkanlığıyla ilgiyi yeni bir 650 milyon liralık yatırım yapılacağı iddia ediliyor. Bu konuda değerlendirmenizi alabilir miyiz?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Şimdi birinci sorunuzla ilgili olarak; Suudi Arabistan Kralı Mısır ziyaretini tamamlayarak bugün ülkemize geliyor, tabii bunun doğrudan Türkiye ziyaretiyle bir ilgisi yok. Yani ülkemize yapacağı resmî ziyaret daha önce planlanmış, Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine gerçekleşen bir ziyaret. Burada tabii biz ağırlıklı olarak ikili ilişkilerimizi, bölgesel konuları ele alacağız bu görüşmelerde. Tabi kendilerinin yarın görüşmelerde şu konuyu, bu konuyu gündeme getirip getirmeyeceğine dair benim şu anda bir kehanette bulunmam doğru olmaz. Ama bölgesel bütün konuları ele alacağımızı, Suriye’den Irak’a, DAEŞ’le mücadeleden Filistin meselesine kadar bunları ele alacağımız da ortada. Bizim Mısır konusundaki tavrımız, tutumumuz bellidir; o konuda zaten daha önce gerekli açıklamaları yapmıştık. İkinci sorunuzla ilgili olarak da, yine bakın burada bir enteresan medya manipülasyonu ya da habercilik manipülasyonu yapılmak isteniyor. Bizim daha önce defalarca ilan ettiğimiz, yapılacağını duyurduğumuz çok amaçlı salonlar ve Külliye kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi, bu habere yeni binalar, yeni yatırımlar gibi konu edilmiş. Hâlbuki daha önce biz bunu pek çok defa ifade ettik, ben buradan da size duyurdum, Sayın Cumhurbaşkanımız da duyurdu biliyorsunuz. Şu anda bitmiş olan Millet Camii’nin hemen altına, yine bütün vatandaşlarımızın, kamu kurumlarımızın, özel kuruluşlarımın, iş çevrelerinin vesairenin kullanacağı bir toplantı salonu yapılacak. Onun altına da gene bütün halkımıza açık olacak, şu anda ilk hedefi 5 milyon kitap olan, 24 saat açık bulunacak bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi yapılacak, bunların dışında yapılacak yeni bir bina ya da binalar söz konusu değil. Tabii yıllık bütçe planlaması yapılırken DPT bunları bir bütçe kalemi olarak Maliye’nin kayıtlarına geçer. Dolayısıyla burada yeni bir şey yok, daha önce ilan ettiğimiz çok amaçlı salon ve Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi binalarıdır. Bunların dışında yeni bir yatırım, yeni bir bina yapımı, ek bina vesaire yapımı söz konusu değil.”