Türk Metal Sendikası’nın 21. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlar kota değil, adil bir yarış talep ediyor.
Kadınlar istismar edilmek değil, saygı görmek istiyor.
Kimse kadınların bu isteklerine kulak tıkayamaz, sırtını dönemez. Biz, bugüne kadar kadınlarımızın hak arayışlarında hep yanlarında olduk, cinsiyetleri sebebiyle istismar edilmelerine de daima karşı çıktık” dedi.
Büyük Anadolu Otel’de, Türk Metal Sendikası’nın kadın üyelerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen kurultayda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Emine Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Borsa İstanbul ev sahipliğinde kadın-erkek eşitliği için gerçekleştirilen Gong Töreni’ne katıldı. Emine Erdoğan burada yaptığı konuşmada, “Şirketlerin yönetim kurullarında kadınlara daha çok yer verilmesi, tüm kadın ve erkeklere işte adil davranılması gibi ilkeler, daha iyi bir dünyanın müjdecisidir” dedi.
Emekleriyle hayatın her alanında üretken ve başarılı olabileceklerini gösteren tüm kadınlara teşekkür ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizler, kadınların ‘nisa’, yani insan sıfatıyla, diğer tüm özelliklerinden bağımsız bireyler olarak, bu ülkede yaşayabileceğini, kendi ayakları üzerinde durabileceğini gösteren birer kahramansınız. Aynı zamanda sizler, kadının metalaştırılmadan, sadece cinsiyeti kullanılarak istismar edilmeden; kendi kişiliğiyle, kimliğiyle, inancıyla, değerleriyle hayatta hak ettiği yeri alabileceğinin de ispatısınız” diye konuştu.
“İNSAN, YARATILMIŞLARIN EN ŞEREFLİSİDİR”
İslam medeniyeti inancı ve kültüründe, kişilerin cinsiyetleriyle değil insan sıfatlarıyla muhatap alındığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü biz de insan eşrefi mahlûkattır, yani yaratılmışların en şereflisidir” dedi ve dünyada kadın hareketlerinin, kadınların en çok aşağılandığı, istismar edildiği ve mağdur edildiği yerlerde ortaya çıktığını söyledi.
Eşitlik adı altında kadının her türlü sömürüye ve istismara açık hale getirildiği bir anlayışa, herkesten önce kadınların karşı çıkması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Asıl olan kadının insan sıfatıyla kabul edilmesidir. İşte kitabımız Kur’an-ı Kerim bir sureyi nereye ayırmış? Kadına. Nisa Suresi… İşte o zaman eşitliği değil adaleti tartışmaya başladığımızı göreceğiz. Adalet; erkek-kadın, çocuk-yaşlı demeden tüm insanları ilgilendiren bir sorundur. Unutmayınız, kadının olmadığı yerde insan da yoktur. Bunun için kadın olmak, peşinen imtiyazlı olmak demektir. Kadın çocuk doğurduğu için cezalandırılmaz, tam aksine mükâfatlandırılır. O yüzden bizim değerlerimizde, bizim inancımızda cennet, babaların ayakları altında değil, annelerin ayakları altındadır. Onun için annelerin ayaklarının altı öpülür, ben öptüm siz de öpün. İnsanoğlu, kendi geleceği için, kendi bekası için kadına hak ettiği değeri vermek mecburiyetindedir. Kadına haksızlık eden tüm insanlığa haksızlık etmiş olur.”
“MAZLUMLA ZALİMİN MÜCADELESİ İNSANLIK TARİHİYLE YAŞITTIR”
Mazlumla zalimin mücadelesinin, insanlık tarihiyle yaşıt olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi safının mazlumların yanı olduğunu söyledi ve “Adalet için, onurları, haysiyetleri, hakları için mücadele eden tüm kadınların da sonuna kadar yanındayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam medeniyeti ve tarihinde emeğin kutsal olduğuna, emeğe saygı duyulması, çalışanın ve üretenin haklarının korunması konusunda güçlü kurumsal yapıların olduğuna dikkat çekti ve şöyle dedi: “Esasen, bizim tarihimizde emek bakımından ustayla-çırak, işverenle-işçi arasında bir ayrıma gidilmemiştir. Hepsi de alınteri, katkısı, mahareti ölçüsünde aynı sistemin içinde, karşılıklı saygı, sevgi ve hakkaniyet temeline dayalı olarak yer almıştır. Dünyadaki sendikal mücadelelerin tarihine baktığımızda ise sistemin, tam tersine, şiddetli bir çıkar çatışması üzerine kurulduğunu görürüz. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan ağır çalışma şartları, ortada düzenleyici kurumlar ve kurallar olmadığı için, işçileri haklarını aramak amacıyla örgütlenmeye yöneltmiştir.”
“İLHAMINI MEDENİYETİMİZDEN ALAN BİR SENDİKA ANLAYIŞINA İHTİYAÇ VAR”
İlhamını tarihimizden ve medeniyetimizden alan bir sendika anlayışına ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma hayatında kadınların emeklerinin korunması bakımından bu yaklaşımın çok önemli olduğunu söyledi ve şunları kaydetti: “Nüfusunun yüzde 92’sinin il ve ilçe merkezlerinde yaşadığı bugünkü Türkiye’nin, nüfusunun yüzde 70’inin köylerde yaşadığı dünkü Türkiye’den farklı olduğunu elbette biliyoruz. Şehirlerde yaşama oranının artmasıyla birlikte, kadınların toplumsal hayattaki rollerinde meydana gelen değişimin de elbette farkındayız. Ama bu durum, kadının istismar edilmesine, sömürülmesine, ötekileştirilmesine müsamaha göstereceğimiz anlamına asla gelmiyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen 14 yılda, işçilerin, emekçilerin, çalışanların, özellikle de kadınların haklarını korumaya yönelik çok önemli düzenlemelerin hayata geçirildiğini hatırlatarak, yasa ve yönetmeliklerde bu yönde yapılan değişikliklere ve düzenlemelere ilişkin örnekleri sıraladı. Bu dönemde en büyük mesafenin kız çocuklarının okullaşma oranlarının artırılmasında alındığına dikkat çeken ve eşi Emine Erdoğan ile birlikte ‘Haydi Kızlar Okula’ adlı kampanyayı başlattıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında ilkokul ve ortaokulda yüzde 87 olan kız çocuklarının okullaşma oranının 2015’te yüzde 96’ya, lise düzeyinde ise yüzde 45’ten yüzde 79’a yükseldiğini kaydetti. Yine aynı dönemde kadın istihdam oranının yüzde 20’den yüzde 30’a çıktığını, kadınların TBMM’deki temsil edilme oranının yüzde 4,5’tan yüzde 15’e yükseldiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerde, kamu kurumlarında çalışan kadın oranları ile ilgili de bilgiler verdi.
“KADINA GİYİMİNDEN DOLAYI DEĞİL, İNSAN OLDUĞU İÇİN DEĞER VERDİK”
Çalışan kadının, annelik görevini ve aile içindeki sorumluluklarını yerine getirmek durumunda da kaldığı için yükünün giderek arttığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde, bu çerçevede pek çok düzenleme yapıldığını, doğum sonrası izinlerinden işyerlerindeki kreşlerin yaygınlaştırılmasına kadar pek çok düzenlemeyle, çalışan kadınlara destek sağlandığını kaydetti.
Bütün bunların yanında bazı çevrelerin ısrarla, özgürleştirme adına, kadınları kadın yapan farklılıkları, güzellikleri, imtiyazları ortadan kaldırmaya çalıştığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu: “İşte bu zihniyetin yansımalarına bazı belediyelerin, bir takım siyasi partilerin, güya kadınlar günü için hazırladıkları afişlerde, etkinliklerde şahit oluyoruz. Bu topraklara yabancı ne varsa getirip ‘işte kadın’ diye sunan, inancını ve kılık kıyafetini aşağılayarak kadına hakaret eden bu karanlık zihniyet, esasen en büyük kadın düşmanıdır. Kadını başında örtü var, başında örtü yok diye nasıl ayrıma tabi tutarsın? Yani başında örtü varsa kadın değil, örtü yoksa kadındır, böyle bir tanımlama olabilir mi? Yılarca bu ülkede bu yapıldı. Eğer başında örtü varsa, üniversiteye almadılar, okullara almadılar. Örtü varsa devlet dairelerine almadılar, işe almadılar, yoksa aldılar. Ayrımcılığın ta kendisi bu, bunu yaptılar. İşte bunu hamdolsun biz değiştirdik. ‘Nisa’, yani insan olduğu için değer verdik, giyiminden kuşamından dolayı değil.”
“DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR”
İlgili çevrelerin kadını özgürleştirmekten anladıkları şeyin, ‘kadını kendi ideolojilerine, kendi zihinlerinde kurdukları dünyaya köle yapmak’ olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ailesinden, mahallesinden, toplumundan, değerlerinden kopararak savunmasız bıraktıkları kadını, emeğiyle ve bedeniyle istismar etmenin adını özgürlük koyanlar, aslında nesillerimizi hedef alıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Geçen hafta Fildişi Sahili, Gana, Nijerya ve Gine’ye yaptığı ziyaretlere değinerek, seyahatinde o coğrafyalara yapılan sömürüyü gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Peki bu dünyada hani o ‘gelişmiş ülke’ olarak geçinenler var; niçin acaba buralara ellerini uzatmazlar? Niçin acaba ellerini buralara uzatıp da oradaki yavruları oralardaki çocukları yetiştirmezler? İşte bunun hesabını vermek gerekiyor. Onun için biz ne diyoruz? ‘Dünya 5’ten büyüktür’. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, görevini ifa etmiyor. Sadece 5 ülkenin iki dudağının arasına sıkışmış bir dünyayı biz özgür dünya olarak kabul etmiyoruz. 191 ülke, 5 ülkenin iki dudağının arasına sıkışmış. Onlar ne derse onlar onu yapıyor.”
“NESİLLERİ HEDEF ALAN BİR KUŞATMA TEŞEBBÜSÜYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Bugün topla, tüfekle yapılan saldırılardan çok daha tehlikesiyle, nesilleri hedef alan bir kuşatma teşebbüsüyle karşı karşıya olunduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun için televizyondan internete, müzikten sinemaya, modadan mimariye her türlü araç kullanılıyor. Gençlerimizi ruhsuz bir ceset gibi, sadece dünyevi hazların peşinde koşmaya yönlendiren bu tehdide karşı, hep birlikte mücadele etmeliyiz. Terör örgütlerinin en büyük güç kaynağı, işte bu yeni nesil profilidir. Bu bakımdan, bölücü terör örgütü de, DEAŞ terör örgütü de, paralel devlet yapılanması örgütü de aynı kaynaktan besleniyor” değerlendirmelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin neresinde olursa olsun, bölücü terör örgütü terör estirdiği sürece operasyonların durmayacağını, huzurun yakalanacağı ana kadar devam edeceğini, milletin huzuruna kastedenlere karşı her türlü tedbiri aldıklarını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu açıklamaları yaptı: “Bu ülkede Parlamento’ya girip de hala terör estirenlere karşı, ben Parlamento’daki diğer siyasi partilerin bunlar hakkında atılması gerekli olan adımları da geciktirmeden atmalarının gerektiğine inanıyorum. Bunu birkaç kez daha söyledim, yine söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim. Zira Anayasa ortada, yasalar ortada. Bunların yaptığı özgürlükçü bir mücadele değildir. Özgürlük mücadelesi insanların öldürülmesi ile gelmez. Bütün bunların bedeli silahla Parlamento’ya girmek değildir. Siz silahla mı girmek istiyorsunuz? O zaman buyurun, Anayasa’nın ve yasaların amir hükümleri ortadadır, bunun gereğini yaparız, iş olur biter. Geldin girdin Parlamentoya, demokratik bir şekilde mücadeleni ver. Sözle ver, kalemle ver. Ama silahla dersen kusura bakma.”
“BATI’DA GERÇEK ANLAMDA BİR KADIN HAKLARI SAVUNUCULUĞU YOK”
Kadın haklarını, Batı’daki formatta ve üslupta ifade etmek, savunmak, hayata geçirmek zorunda olunmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi tarihi ve kültürel birikimimiz ışığında, yanlışları düzelterek, eksikleri tamamlayarak, kadının bir insan, bir birey, bir fert olarak varlığını güçlendirecek adımları hep birlikte atabiliriz. İnanın bana, böylesi çok daha etkili olacaktır” şeklinde konuştu.
Batı’da gerçek anlamda bir kadın hakları savunuculuğunun olmadığını bu yüzden de Suriye’de yüzbinlerce kadının, çocuklarıyla birlikte hayatlarını kaybetmesine sessiz kalındığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DAEŞ terör örgütünün internete koyduğu şov amaçlı videolar karşısında ortalığı ayağa kaldıranlar, neden Esed’in devlet terörünün katlettiği masum çocukları ve kadınları görmezden geliyor?” eleştirisinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rusya’nın uçaklarıyla bombardımana tuttuğu Bayırbucak Türkmenlerini, oradaki Arapları, oradaki kardeşlerimizi niçin görmezden geliyorlar? Yine çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu, Akdeniz’in ve Ege’nin karanlık sularında yitip giden hayatlar, ağızlarından kadın haklarını, hümanizmi düşürmeyenlerin niçin umularında değil? Bakınız aramızda, ülkemizdeki mülteci kamplarından gelen Türkmen, Arap ve Kürt hanım kardeşlerimiz var. Bu kardeşlerimizin her biri, 5 yıldır Suriye’de yaşanan zulüm ve katliamın en yakın şahitleridir. Onların acısına, gözyaşlarına duyarsız kalanların, kadın haklarından, insan haklarından bahsetmelerinin hiçbir anlamı yoktur. Sınırlarına çektikleri tel örgülerle, kapattıkları kapılarla, en sert polis müdahaleleriyle kadınları ve çocukları çaresizliğe terk edenlerin, Suriye’deki DAEŞ şovlarına karşı hassasiyeti, bize asla inandırıcı gelmiyor. Biliyoruz ki bunların, aslında kadın diye, çocuk diye, mazlum diye, mağdur diye bir dertleri yok. Onların derdi başka. Biz, ne onlar gibi meseleye bakabiliriz, ne de onlar gibi davranabiliriz. İnancımız ve tarihimiz, böyle bir hoyratlığa, böyle bir vicdansızlığa, böyle bir ahlaksızlığa asla izin vermez.”
“MAZLUMLARIN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye başta olmak üzere, dünyanın her köşesindeki mazlumların, mağdurların yanında olmaya devam edeceklerine vurgu yaptı ve geçen hafta gerçekleştirdiği Batı Afrika ziyaretlerine atıfta bulunarak, “Altı zenginlik üstü sefalet kaynayan Afrika’daki sömürge düzeni, çok daha ağır bir şekilde, bugün Suriye’ye ve tüm Orta Doğu’ya, Kuzey Afrika’ya uygulanmak isteniyor. Biz buna asla rıza göstermeyeceğiz. Celladına âşık kurbanların ihanetine rağmen, bölgede kurulmak istenen bu düzene karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi. Bu mücadeleyi en çok da kadınlar için vereceklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü onlar, özgürleştirilmek adına yeni bir köleliğe teslim edilecekleri modern kölelik düzenini değil, insan sıfatlarına layık bir hayatı hak ediyorlar” diye konuştu.
Konuşmasının sonunda katılımcıların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan ve “Buradan ülkemizdeki muhacir kardeşlerimiz başta olmak üzere, Suriye’nin ve Irak’ın tüm yiğit kadınlarını gönülden selamlıyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, ‘5. Kadın Emeği Buluşması’ etkinliğinin hayırlı olmasını dileyerek tamamladı.
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile Kadının Güçlenmesi Birimi ortaklığı ile oluşturulan ‘Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ (WEPs) Platformu’nun, bu yıl 27 ülkeden 33 borsanın ev sahipliğinde gerçekleştirdiği etkinliğin İstanbul ayağındaki törende Emine Erdoğan bir konuşma yaptı.
Konuşmasına, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak ve Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne imza atan liderleri tebrik ederek başlayan Emine Erdoğan, “Şirketlerin yönetim kurullarında kadınlara daha çok yer verilmesi, tüm kadın ve erkeklere işte adil davranılması gibi ilkeler, daha iyi bir dünyanın müjdecisidir” diye konuştu.
“KADINLARIN EKONOMİK ALANDA GÜÇLENMESİ ERKEKLER TARAFINDAN DA DESTEKLENMELİ”
Türkiye’de son 10 yılda kadının güçlenmesi adına ‘yetmez ama…’ denebilecek çok önemli gelişmeler yaşandığını kaydeden Emine Erdoğan, 2004 ve 2010 yıllarında kadın lehine Anayasa’da yapılan değişikliklere atıfta bulundu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun, bu konudaki siyasi kararlılığın göstergesi olduğunu belirtti.
Kadın-erkek eşitliğinin, cinsiyet adaleti gibi bir değer kriteri ile gerçekleştirilmesinin önemine dikkat çeken Emine Erdoğan, kadınların çocuk sahibi olması ve çocuğun yetiştirilmesinde toplumun benimsediği bazı geleneksel rollere atıfta bulundu. Emine Erdoğan, kadınların çalışma şartlarında sağlanması gereken ayrıcalıklara da değinerek, kadınların ekonomik alanda güçlenmesinin erkekler tarafından da desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
“CUMHURİYET, MİLLETİMİZİN ORTAK ESERİDİR”
Emine Erdoğan geçen hafta yaptığı bir konuşmada bazı sözlerinin çarpıtıldığına işaret ederek, şunları söyledi: “Türkiye, 1934’te, dünyada kadınların seçme ve seçilme hakkı kazandığı ilk ülkelerdendir. Bu, Cumhuriyet tarihinin en önemli kazanımlarından birisidir. Bir ülkenin tarihinde kazanımlar olduğu gibi, elbette bir takım uygulama sorunları da vardır. Nitekim seçilme hakkının tüm kadınları kapsamaması, bir ayrımcılık sorunu doğurmuştur. Mesela, başörtülü kadınlar seçilme hakkına ancak 80 yıl sonra sahip olabilmiştir. Öte yandan Türkiye’de, bazı etnik ayrımlar konusunda birikmiş sorunlarımız olmuştur. Keza 60 darbesi, 80 darbesi Türkiye tarihinin enkazlarıdır. Geçtiğimiz hafta, tarihimizin bu tür enkazlarına atıf yapan bir ifadem, çarpıtılarak bambaşka noktalara çekildi. Oysa kazanımlarıyla ve birikmiş sorunlarıyla geçmiş, hepimizin ortak geçmişidir. Cumhuriyet, milletimizin ortak eseridir, yaşadığımız coğrafyanın umut kaynağıdır, hepimiz için bir değerdir.”
Tarihin kazanımları koruyup artırmak, sorunları bertaraf etmek için, şimdi milletçe bir mücadele verildiğini vurgulayan Emine Erdoğan, bu mücadelenin meyvelerinin alındığını de sözlerine ekledi.
“CİNSİYET ADALETİNİN TECELLİ ETTİĞİ BİR DÜNYA İNŞA ETMELİYİZ”
G-20 Liderler Zirvesi kapsamında Türkiye’nin öncülüğünde oluşturulan Kadın-20 girişim grubunun, 2025’e kadar kadın ve erkeğin iş gücüne katılım farkını %25 indirme hedefi belirlediğini dile getiren Emine Erdoğan, Borsa İstanbul’da gerçekleşen törenin de bu küresel hedefi güçlendireceğini söyleyerek Borsa İstanbul yönetimine teşekkür etti. Emine Erdoğan, Borsa İstanbul’daki konuşmasını, “Cinsiyet adaletinin tecelli ettiği bir dünya inşa etmek umuduyla, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum” sözleriyle tamamladı.
Törende ayrıca Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, IFC Türkiye Direktörü Aisha Williams, UN Women Türkiye Temsilcisi Ingibjörg Gisladottir, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Talat Ulussever, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Sema Ramazanoğlu ve bazı şirket temsilcileri de birer konuşma yaptı. Tören sonrasında ‘Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne imza koyan şirket liderleri ile aile fotoğrafı çekildi.
Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs), kadınların tüm sektörlerde ve her düzeyde ekonomik yaşamın içinde yer alabilmeleri için belirlenen yedi ilkeyi içeriyor. Dünya çapında 1000’den fazla işletmenin imza verdiği WEPs’te Türkiye, platformda en çok imzacıya sahip 5. ülke konumunda bulunuyor. Bu yıl da yeni imzacılarla genişleyen girişim, şirket politikalarında kadın-erkek eşitliğini teşvik ediyor.
Türk Metal Sendikası’nı 21 yıldır sürdürdüğü bu etkinlik için tebrik edip kurultayın hayırlı olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, emekçi ve çalışan kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı ve “Sizin bu coşkunuz, bu sevginiz, bu muhabbetiniz, kadınlarımızla ilgili yaptığımız ve yapacağımız çalışmalarda bizim en büyük moral kaynağımızdır, en büyük gücümüzdür” diye konuştu.
“İNSANLARI HİÇBİR ZAMAN CİNSİYETLERİNE GÖRE TASNİF ETMEDİK”
Kişinin kadın veya erkek olarak dünyaya gelmesinin, bir tercih değil bir takdir olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanları hiçbir zaman cinsiyetlerine göre tasnif etmediklerini, insanın kadınıyla-erkeğiyle eşrefi mahlûkat olduğu anlayışına sahip olduklarını ifade etti.
“Kadın ve erkeğin her biri, insanın yarısıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanın yarım olamayacağını, kadını yok sayan erkeğin kendi yarısından da vazgeçmiş olacağını söyledi ve “Tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya sesleniyor ve diyorum ki, kadınlar inayet değil, adalet bekliyor. Kadınlar kota değil, adil bir yarış talep ediyor. Kadınlar istismar edilmek değil, saygı görmek istiyor. Kimse kadınların bu isteklerine kulak tıkayamaz, sırtını dönemez. Biz, bugüne kadar kadınlarımızın hak arayışlarında hep yanlarında olduk, cinsiyetleri sebebiyle istismar ve istiskal edilmelerine de daima karşı çıktık” dedi.
“BENİM İÇİN KADIN ANNEDİR”
40 yıllık siyasi hayatında yanında her zaman kadınların bulunduğunu; elde ettiği başarıların arkasında kadınların gayreti, emeği, alın teri ve fedakârlığının olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Benim için kadın annedir. Birileri rahatsız olabilir; ama ben, az önce dinlediğim hanım kardeşimin de tescil ve tespit ettiği gibi, kalbimde, cennetin müjdecisi olduğuna inandığım ayaklarının altını öpmekten şeref duyduğum kendi annemle birlikte tüm annelerin özel bir yeri vardır. Anacağım, ayağının altını öperken ayağını çekerdi, kendi ifadesiyle ‘Oğlum ne ediyorsun?’ derdi. Ben de ‘Olmaz, ana bana cenneti çok mu görüyorsun, ben cennetin kokusunu almak istiyorum derdim. Anne bu kadar önemli… Ve siz işte o şerefli makamdasınız. Siz olmasaydınız, az önce de ifade edildiği gibi erkekler olmazdı. Siz onların banisisiniz. Benim için kadın eşimdir. Hayatımı paylaştığım, iyi ve kötü tüm günlerimde dimdik yanımda olan eşimle birlikte, ailelerinin direği olan tüm kadınlarımıza saygılarımı sunuyorum. Benim için kadın kızlarımdır. Gözlerimin nuru olan kızlarımla birlikte, tüm genç kızlarımıza sevgilerimi iletiyorum. Benim için kadın torunumdur. Varlığıyla hayatıma neşe katan, ruhumu dinlendiren, yaşama sevincimi artıran torunumla birlikte, tüm kız evlatlarımızı muhabbetle kucaklıyor, hepsinin alınlarından öpüyorum.”
“Elbette, en büyük saygıyı, en büyük selamı, en samimi anmayı hak edenler, şehitlerimizin anneleridir, eşleridir, çocuklarıdır” diyerek sözlerine devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Onların evlatları, eşleri, babaları birer kahramandır. Bu ülkenin, bu milletin bekası için geride sevdiklerini bırakarak gözlerini kırpmadan büyük bir mücadeleye giren, sonuçta da hayatlarını feda eden bu kahramanların hepsini de rahmetle, minnetle, hürmetle yâd ediyorum. Onlar peygamberlikten sonra en yüce makama sahip oldular, onları kutluyorum.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazileri de anarak, gazilerle ailelerine selam ve muhabbetlerini ilettiğini sözlerine ekledi.
“BU ÜLKENİN KADINLARINI YANINA ALANIN SIRTI YERE GELMEZ”
“Bu ülkenin kadınlarını yanına alanın sırtı yere gelmez, karşısına alan da iflah olmaz” ifadelerini kullanan ve Kurtuluş Savaşı’nda kadınların da erkeklerle beraber cephede olduğunu, savaşıp şehit düştüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkelerin ve milletlerin geleceklerinde kadınların hayati role sahip oldukları gerçeğinden hareketle, yurt dışına yönelik kalkınma yardımlarında kadınlara öncelik verdiklerini açıkladı.
Kadın elinin değmediği, kadın desteğinin olmadığı hiçbir işin başarıya ulaşma şansı olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılara hitaben şunları söyledi: “Yeni Türkiye’yi birlikte inşa ediyor muyuz? Yeni Anayasa’yı birlikte hayata geçiriyor muyuz? ‘Katil devlet’ diyerek ihanet çukuruna gömülenlere inat devletimize sahip çıkıyor muyuz? Sendikaları terör örgütlerinin değil, gerçek emekçilerin yuvası haline getiriyor muyuz? Bölücü terör örgütünden paralel devlet yapılanması örgütüne kadar tüm şer çetelerine karşı milletimizin yanında yer alıyor muyuz?”
“BU MİLLETİ PARÇALAMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEKTİR”
Soruları katılımcılar tarafından hep birlikte ‘evet’ sesleriyle cevaplanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlarımız tamam diyorsa, bu iş tamamdır” dedi ve konuşmasına şu cümlelerle devam etti: “Bu milleti parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Bayrağımıza eş, bayrak dikmeye çalışanlar bu ülkede yer bulamayacaktır. Bu vatan topraklarını bölmek isteyenler, bu ülkede yer bulamayacak, çukurlara gömülecektir. Devlet içinde devlete asla müsaade edilmeyecektir.”
Türkiye’nin her köşesinde kadınların giderek daha etkin, daha görünür şekilde çalışma hayatındaki yerlerini aldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadını; ekonomik ve sosyal hayattan tecrit edilmiş olarak, sadece evine hapseden anlayışın yakın döneme ait bir tasavvur olduğunu ve bunu yıkmak için geliştirilen reflekslerin ise ifrattan tefrite bir savruluş örneği sergilediğini dile getirdi.
“KADIN EMEĞİNİN SÖMÜRÜLMESİNE YÖNELİK HER GİRİŞİM, TOPLUMLARIN GELECEĞİNİ HEDEF ALIYOR”
Kadına en büyük zararı, hayatı ‘ekonomik özgürlük’ parantezine mahkûm eden anlayışın verdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Hâlbuki hangi annenin yaptığı iş paraya tahvil edilebilir? Ailesinin tüm hayatını çekip çeviren kadının bu gayretini, bu fedakârlığını hangi maddi ölçüyle değerlendirebiliriz? Aile kurumunu yıkarak, değerleri yok ederek kadını özgürleştiremezsiniz. Tam tersine bu, kadının her alanda istismarının önünü açan bir yaklaşımdır. Kadın emeğinin ve bedeninin sömürülmesine yönelik her girişim, aslında toplumların geleceğini hedef alıyor. Batı’da bu tehdidin acı sonuçları, aile kurumunun zayıflaması, nüfusun azalmaya başlaması ve değerlerin çöküşüyle görülmeye başlandı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan kadınların, iş hayatının her alanında hak ettikleri konumlara geleceklerini, bununla birlikte, değerlerin taşıyıcısı, ailenin temel direği olarak, anne-babalarıyla, eşleriyle, çocuklarıyla, yakınlarıyla, dostlarıyla olan ilişkilerini de güçlü bir şekilde sürdüreceklerini ifade etti ve aynı sorumlulukların, aynı derecede erkeklerin de omuzlarında olduğunu vurguladı.
Kadınlarla ilgili bir takım yanlış anlayış ve uygulamaların faturasını dine çıkartanların art niyetli olduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun; zaman içinde ortaya çıkan uygulamaların, mutlak kabul olarak vehmedilmesinde olduğunu belirtti ve şunları kaydetti: “Her şey değişirken, kadınlarla ilgili algıların ve uygulamaların aynı kalmasını beklemek adaletsizliği savunmaktır. Kadınların, ölçülerimizi, mihenk noktalarımızı sağlam tutmak şartıyla, günümüzün ekonomik, sosyal, siyasi şartları doğrultusunda daha adil bir konuma ulaşma taleplerini sonuna kadar destekliyorum. Geçtiğimiz 14 yılda bu konuda gerçekten tarihi önemde reformlara imza attık. Önümüzdeki dönemde de aynı kararlı tavrımızı devam ettireceğimizden emin olmanızı istiyorum.”
“BİZİ YAŞAM BİÇİMİ ÜZERİNDEN ELEŞTİRENLER, BU KONUDA EN KÜÇÜK BİR DELİL ORTAYA KOYAMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geçmişte, kadınları sadece cinsiyetlerine değil, kılık-kıyafetlerine göre de tasnif eden bir çarpık zihniyetin nobran, incitici ve kadını aşağılayıcı uygulamalarına şahit olduğuna dikkat çekerek, “Biz, kadının kafasındaki örtüyle değil, kafasının içindeki fikirlerle; üzerindeki elbiseyle değil, yüreğindeki inançla ve sevgiyle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Bunun için başı açık-başı kapalı ayrımı yapmıyoruz, yapamayız. Buna hakkımız yok. Bu, insana değer vermemektir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Geçmişte, başı örtülü evlatlarımız, kadınlarımız mağdur edildiği için elbette onların yanında yer aldık, almaya devam edeceğiz. Buna karşılık, asla başı açık kadınlara yönelik en küçük bir karşı duruşumuz, tacizimiz, saygısızlığımız söz konusu olmamıştır, olamaz da… Bakınız, bu ülkede 12 yıla yakın süre Başbakanlık yaptım, işte 2 yıla yakındır da Cumhurbaşkanıyım. Mesai arkadaşlarımın içinde başı kapalı olan hanımlar bulunduğu gibi, başı açık olanlar da var. Hiç kimse, kimseye orada bir ayrımcılık yapamaz. Ama daha önce bu makamlara maalesef başı örtülü olanlar giremiyordu. O da bu ülkenin kızı. Üniversiteyi bitirmiş, layık olmuş, oraya girmek istiyor. Niye almıyorsun? Başörtülü. Bu adaletsizlik değil mi? Bu, ayrımcılık değil mi? Onlar bu ülkenin evlatları değil mi, maalesef bunu yaptılar. Bizi bugüne kadar ‘yaşam biçimi’ üzerinden eleştirenlerin hiçbiri, bu konuda en küçük bir örnek, en küçük bir delil ortaya koyamaz.”
“NEZAKET NEZAKETİ GETİRİR, NEZAKETSİZLİK DE KARŞILIĞINI BULUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun geçen ay davet üzerine gittiği Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 15. Olağan Genel Kurulu’nda protesto edilmesine de değinerek şu değerlendirmeleri yaptı: “Geçenlerde bir sendikanın genel kurulunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, farklı dünya görüşlerinde oldukları halde nezaket gösterip oraya katılıyor ama orada her türlü edep dışı hakaretler sloganlar atılıyor. Bir taraftan ‘katil devlet’ diyorlar bir taraftan da adeta orayı terk etmesi için hakaret ediyorlar. O zaman bu davet niye? Davet ettiyseniz bu hakaret niye? Hakaret ettiğiniz kim? Bu devletin, bu hükûmetin bakanı. Yani bir sendika olarak devlette veya hükûmette kapısını çalacağın bir bakan. Bunu yapamazsın. Yaparsan yarın bunun karşılığını bulursun. Bulduğun anda da rahatsız olma. Ben tabii bu tür sendikacılara zaman zaman hep karşılık vermişimdir. Bunu sendikacı arkadaşlarım bilir. Nezaket nezaketi getirir. Nezaketsizlik, hiç kusura bakmasınlar karşılığını bulur, bulmalıdır. Çünkü nezaket gösterildiği zaman ben fazlasıyla nezaket gösteririm. Ama nezaketsizlik yaptığınız zaman da aynı şekilde karşılığını bulursunuz. Çünkü bizler bu makamlarda şahsımız adına değil, sizin adınıza bulunuyoruz, bunun bilinmesini istiyorum. Bizlere yapılan saygısızlık, milletimize yapılan saygısızlıktır.”
Kadınların bu tür yollara tevessül edenlere hak ettikleri cevabı her platformda vereceklerine inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk Metal Sendikamızın tunç yürekli, altın kalpli, elleri hünerli, gözleri sevgi dolu, başları dik tüm kadınlarını bir kez daha saygıyla, muhabbetle selamlıyorum” dedi ve sözlerini tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak tamamladı.