KDK’nın “Uluslararası Göç ve Mülteciler” başlığıyla düzenlediği sempozyumun hayırlı olmasını dileyerek sözlerine başlayan Yıldırım, bugün insanlığın en önemli sorunlarının başında göçlerin geldiğine işaret etti.
Sorunun derinliğine inildiğinde, ülkelerdeki iç karışıklıklar, baskıcı idareler ve iç savaşların göçün en önemli sebepleri arasında olduğunu belirten Yıldırım, bunun yanı sıra insanların daha iyi bir gelecek aramak amacıyla da göç ettiğini söyledi.
Yıldırım, Türkiye’nin, mülteciler ve göç meselesinin önemini bilen ve elini taşın altına koyan ülkelerin başında geldiğini vurguladı.
Suriye’de ve Irak’ta yaşanan otorite boşluğu ve iç savaş nedeniyle Türkiye’nin 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaptığını hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Bundan da iftihar ediyoruz. Bu insanları bir yük olarak görmüyoruz. Çünkü yaşam hakkı en kutsal haktır. İnsanların hayatlarını kurtarabilmek için yerlerinden yurtlarından, evlerinden barklarından çıkıp bir bilinmeze gitmeleri kolay bir şey değildir. Bu kararı vermek elbette ki hayat hakkının ne kadar kutsal olduğunu gösteriyor. Türkiye olarak biz bu kardeşlerimize kucak açarken, hiçbir hesap içerisinde olmadık. Onların acılarını paylaşmak, hayata tutunmalarına vesile olmak istedik.
Türkiye’de bugüne kadar 3 milyon üzerinde mülteciden 900 bin öğrenci var ancak 510 binine eğitim verebiliyoruz. Diğer 400 bini en temel hak olan eğitimden yararlanamıyor. Türkiye’de misafir ettiğimiz mültecilerin 200 bin bebeği gözlerini bu topraklarda dünyaya açtı ve burada emniyet içerisinde büyüyecekler, hayata tutunacaklar. 21 milyon kez sağlık hizmeti verildi. Türkiye kıt imkanlarıyla ekmeğini paylaşarak, aşını paylaşarak, misafir ettiği, ev sahipliği yaptığı, geleneksel Türk konukseverliğinin en güzel örneğini gösteriyor. Onlara evlerinden uzakta evlerinin sıcaklığını aratmayacak bir şefkat içerisinde yaşamalarına vesile oluyor. Bu bizim inancımız gereğidir, geçmişimiz, geleneğimiz gereğidir. Onun için yapıyoruz, kimseye yaranmak için yapmıyoruz. Herhangi bir hesap içinde de olmadık, olmuyoruz.”
120 ÜLKENİN NÜFUSUNDAN DAHA FAZLA
Başbakan Yıldırım, dünya toplumundan, Birleşmiş Milletlerden, gelişmiş ülkelerden heyetlerin gelip gittiğini, Türkiye’nin yaptıklarının hep takdirle anıldığını belirterek, şu görüşlere yer verdi:
“Sırtımızı sıvazlıyorlar, ‘Çok iyi işler yapıyorsunuz’ diyorlar. İyi de kardeşim ‘Sırtımızı sıvazlamayın, biraz da siz yük alın’ dediğimiz zaman ortada kimseyi göremiyoruz. Bu üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir sorundur. Bu sorunu bir ülkenin tek başına halledemeyeceğinin mutlaka görülmesi gerekir. Bugün dünyada mülteci konumuna düşmüş 55 milyon insan vardır. Bunların yeri yurdu yok, memleketi yok. 120 ülkenin nüfusundan daha fazla. Bu büyük probleme duyarsız olmak, sağır olmak, görmezden gelmek, hiçbir sorunu çözmez. Eğer dünyada terörü insanlığın başının belası olmaktan kurtarmak istiyorsak, eğer dünyada küresel barışın, kardeşliğin daim olmasını istiyorsak, yapmamız gereken sorunun kaynağına inmektir. Sorunun kaynağı, adaletsizliktir, sevgisizliktir, hoşgörüsüzlüktür ve ülkeler arasındaki kalkınma, refah farkının azaltılması yönünde gereken gayretin gösterilmemesidir.”
Yıldırım, Türkiye’nin bir yandan kendi insanının refahı ve mutluluğu, Cumhuriyetin 100. yılı hedeflerinin gerçekleşmesi için yoğun bir gayret içerisinde çalışırken diğer yandan da bölgede barışın ve istikrarın tesis olması, terörün ortadan kaldırılması için amansız bir mücadele verdiğine dikkati çekti.
GERÇEK MÜCADELEYİ ORTAYA KOYAN TÜRKİYE’DİR
DEAŞ’ın El Kaide’den sonra meydana çıktığını ve İslam dinini en kötü şekilde istismar ettiğini vurgulayan Yıldırım, “İslam’la da hiçbir alakası olmayan bu alçak terör örgütüyle dünya sanki mücadele ediyor. Mücadele etmiş gibi gözüküyor ama gerçek anlamda bu mücadeleyi ortaya koyan Türkiye’dir. Bugüne kadar sınırlarımızdan bölgeye gitmeye çalışan 50 binden fazla DEAŞ sempatizanını engelleyen ülke Türkiye’dir. Sınırlarımızdan geçişini engelledik. 3 bin 500’ün üzerinde DEAŞ örgüt mensubunu da tutuklayarak eylem yapmalarının, kan dökmelerinin, insanları katletmelerinin önüne geçtik.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin terörle mücadelede dünyada bir çok ülkeden fazla tecrübe kazandığını, bunun acılarını da en çetin şekilde yaşadığını aktaran Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
“O bakımdan barışın, kardeşliğin, huzurun değerini bu topraklarda bizden daha iyi bilen kimse yoktur. Onun için Suriye’de akan kanın durdurulması, ateşkesin sağlanması için Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Rusya, İran’ın da katkılarıyla bir ateşkes süreci başlattık. Bundan sonraki adım Suriye’de kalıcı barışı sağlayacak siyasi çözümün getirilmesidir. Burada da Birleşmiş Milletlere, bölgedeki bütün koalisyon ülkelerine, ortak sorumluluk düşmektedir. Bunca bedeli ödedikten sonra görüyoruz ki bazı terör örgütleri bu sonuçtan istifade etmeye çalışıyorlar. Yıllarca Türkiye’nin başını ağrıtmış olmaları yetmezmiş gibi şimdi Suriye’de başka başka isimler altında YPG, PYD gibi isimlerle yeni bir arayış içerisinde yeni bir mevzi kazanma yollarını denemektedirler. Dostlarımız şunu iyi bilmelidir ki hangi ad altında olursa olsun, hangi kılığa girerse girsinler biz bunları iyi tanırız. Yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz. O bakımdan dost ve müttefiklerimiz iş tutarken 1 kere değil 10 kere düşünmeleri lazım. Kiminle yola gideceklerine oturup karar vermeleri lazım. Ya Türkiye ile karar verecek ya da terör örgütleriyle yollarına devam edecekler.”
VATANDAŞ İLE İDAREYİ BARIŞTIRIYOR
KDK’nın önemli bir kuruluş olduğunu dile getiren Yıldırım, vatandaşların devletle olan işlerini yaparken haksızlığa uğramış olabileceğini, işlerinin yapılmadığını ya da yanlış kararlar verildiğini düşünebileceğini anımsattı.
Bu tür konulara çözüm üretmek için anayasaya kamu denetçiliği sistemini getirdiklerini belirten Yıldırım, “Bu mahkeme yolunu kapatmıyor, bir anlamda vatandaşla idareyi barıştırıyor, yanlışı düzeltiyor. Önemli bir kurum, önemi, değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılacak. Biz hep şunu diyoruz, ‘insanı yücelt ki devlet yücelsin’ vatandaşın hayatını kolaylaştırmak, yaşam kalitesini artırmak devletin müşfik yüzünü, vatandaşa açık yüzünü daha da geliştirmek için bu demokratik yapıları anayasamıza getiriyoruz.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, yeni ve önemli bir değişiklik daha yaptıklarını bunun da yönetim sistemiyle ilgili olduğuna işaret ederek, “16 Nisan’da yapacağımız halk oylamasının temel amacı Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhuriyet kurulduğu günden beri yaşadığı olaylar, edindiği tecrübeler ışığı altında bundan böyle istikrarın kalıcı hale getirilmesi, güçlü siyasi iradenin hep sandıkta tecelli etmesini sağlayacak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişi öngören bir değişiklik getiriyoruz.” ifadesini kullandı.
Bu değişikliğin kabulü halinde zaman kayıplarının asgariye ineceğini ve vatandaşın verilen sözlerin iki seçim arasında eksiksiz yapıldığını mutlaka göreceğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
“İstikrarın, güçlü iktidarın ne anlama geldiğini 15 Temmuz gecesi bizatihi yaşayarak gördük. 15 Temmuz’da Türkiye’nin demokrasisine, Meclisine, istiklaline karşı alçakça bir saldırı olmuş başta Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti, hükümetimizin kararlığı ve milletimizin cesareti ile bu alçak girişim püskürtülmüş, darbecilere aziz Türk milleti darbeyi vurmuştur. Bundan sonra eminim ki yeni cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle, hükümet sistemiyle vesayetler, darbeler, demokrasi dışı girişimler asla ve asla Türkiye’nin gündemine gelmeyecek ve Türkiye muasır medeniyetler seviyesine olan yolculuğunda kararlılıkla devam edecek.”
Yıldırım, konuşmasının sonunda, KDK tarafından düzenlenen “Uluslararası Göç ve Mülteciler” konulu toplantının dünyanın bir numaralı sorunu haline gelen mülteciler konusuna farkındalık oluşturmasını temenni etti.
Başbakan Binali Yıldırım, ATO Congresium’da “15 Temmuz Darbe Girişimi – Küresel Satranç” temalı Uluslararası Demokrasi Kongresi’nde konuştu.
Konuşmasına, salondakileri selamlayarak başlayan Yıldırım, Öz Orman-İş Sendikasınca düzenlenen kongrenin hayırlara vesile olmasını diledi.
Böylesine kapsamlı, uluslararası bir etkinliğin düzenlemiş olmasının çok önemli ve anlamlı olduğunu belirten Yıldırım, Türkiye’de ilk defa bir sendikanın 15 Temmuz konusunu bu kadar geniş bir organizasyonla ele aldığını ve bu konuda farkındalık oluşturduğunu ifade etti.
Yıldırım, üzerine düşen toplumsal sorumluluğun gereğini büyük bir gayretle yerine getiren Öz Orman-İş Genel Başkanı Settar Aslan’a ve yönetim kurulu üyeleri ile Hak-İş Onursal Başkanı ve Çorum Milletvekili Salim Uslu’ya teşekkür etti.
Kongrede, 43 farklı ülkeden emekçilerin temsilcilerinin de bulunduğunu kaydeden Yıldırım, Fransa Hristiyan İşçileri Sendikası Genel Sekreteri Pierre Jean Coulon’un kendisinden önce yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak, şunları kaydetti:
“Coulon çok anlamlı bir konuşma yaptı. Kendisine milletim adına teşekkür ediyorum. Hislerimize tercüman oldu. Bizim söyleyemediklerimizi de söyledi. Avrupalı dostlarımızın bir kısmı ne yazık ki 15 Temmuz alçak darbe teşebbüsü sonrasında gerektiği gibi dik duramadı, darbeyi açık bir şekilde kınayamadılar, Türkiye ile dayanışma konusunda sınıfta kıldılar. Sayın Coulon’un bugün dile getirdiği bu konular, eminim ki bu ses, Avrupa’da yankılanmış ve dost Avrupa ülkeleri bundan böyle demokrasinin, özgürlüklerin korunmasında çifte standardı terk etmiş olurlar.”
ŞEHİTLER ANILACAK, GAZİLER ŞÜKRANLA YAD EDİLECEK
Yıldırım, 15 Temmuz’un artık takvimdeki günlerden bir gün değil, “Demokrasi Şehitlerini Anma Günü” olduğunu belirterek, bugün de resmi olarak her yıl şehitlerin anılacağını, gazilerin şükranla yad edileceğini söyledi.
Kendisinden önce Kahramankazan’da darbecilere karşı direnirken yaralanan öğretmen Derya Ovacıklı’nın bir konuşma yaptığını anımsatan Yıldırım, “O geceyi yaşar gibi konuştu, gönüllerimize, milli hislerimize hitap etti. O gün 80 milyon vatan evladının bu bayrak, vatan, millet, devlet için her şeyini ortaya koyduğunu burada bir kez daha bizlerle paylaştı. Kendisi bunun en yakın şahididir.” dedi.
Yıldırım, Kahramankazan’da 8 bin kişinin o alçakça planın icra edildiği üsse akın ederek, orada bunların hayasızlıklarına karşı göğsünü siper ettiğini belirtti. Yıldırım, Kazan’ın 9 şehit, 94 gaziyle kahraman olmayı o gece hak ettiğini kaydederek “Biz demokrasimizi daha ileriye götürmek, özgürlükleri daha da genişletmek, vesayetleri, darbeleri tarihin derinliklerinde yok etmek adına çıktığımız bu yolda, ilk durağımız Kahramankazan dedik ve mitingimizi Kahramankazan’dan başlattık.” diye konuştu.
KİRLİ EMELLERİNİ AKAMETE UĞRATTINIZ
Yıldırım, mitingleri Kahramankazan’da başlatarak “Türkiye’nin bir daha darbelerle, vesayet heveslilerinin girişimleriyle muhatap olmayacağı” mesajını verdiklerini söyledi. Yıldırım şöyle devam etti:
“16 Temmuz sabahı nasıl karanlıktan aydınlığa uyandıysak, bu ülke, bundan böyle 16 Nisan’la birlikte artık bir daha vesayetlerin, demokrasi dışı güçlerin heveslerinin, hayallerinin hayata geçmeyecek şekilde yok olduğu bir günü, bu ülkeye, bu büyük Türkiye’ye inşallah kazandıracağız. Sizler, Türkiye’nin dört bir yanında orman teşkilatına ait iş makinalarıyla, araçlarla bu hainlerin çıkmaya çalıştığı kışlaların önünü kapadınız ve bunların bu kirli emellerini akamete uğrattınız. Sizler 15 Temmuz’un kahramanlarısınız, sizlerle gurur duyuyorum. Bu alçakça darbe girişiminde yaptığınız bu çalışmayla, daha fazla can kaybı yaşanmamasını siz sağladınız. Sağolun, varolun.”
Emekçilerin, Türkiye’de demokrasiye ve özgürlüklere hiçbir gücün asla halel getiremeyeceğini yedi düvele gösterdiğini dile getiren Yıldırım, “Bu mesaj, bütün darbe heveslilerine çok ağır bir derstir. Milletin verdiği bu büyük mücadele bütün dünya halklarına, bütün insanlığa önemli bir mesajdır. Hiçbir güç, odak milli iradenin, millet iradesinin üstünde değildir.” diye konuştu.
Konuşmasında, halka rağmen var olmaya çalışan karanlık yapılanmaların milli iradenin önünde diz çökmeye mahkum olduğunu belirten Yıldırım, 15 Temmuz’un bunu tüm dünyaya gösterdiğini ifade etti.
Darbecilerin ilk hedefinin “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etmek, seçilmiş hükümeti devirmek ve parlamentoyu kapatmak” olduğuna değinen Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Şükürler olsun ki bunu başaramadılar. Milletine ve ordusuna layık bir cumhurbaşkanı olarak, hükümet olarak darbecilere milletimizle omuz omuza durarak karşı koyduk, darbecilere darbeyi vurduk. Fetocu hainler halktan gasp ettikleri uçaklarla, helikopterlerle, milli iradenin merkezi Meclis’in tepesinden bombalar yağdırdılar. O gece bombalara rağmen milletvekillerimiz Meclis’ten ayrılmadılar, bu alçaklığa karşı kahramanca direndiler. Hainler tankların önüne çıkan vatandaşlarımızın üzerine yağmur gibi kurşunlar yağdırdılar.”
HALKIN GÜCÜ TANKIN GÜCÜNÜ YENMİŞTİR
Yıldırım, darbe girişimi sırasında şehit olanları hayırla ve şükranla her zaman anacaklarını, aziz hatıralarını kalplerinin en müstesna köşesinde yaşatacaklarını ve emanetlerine sahip çıkacaklarını vurgulayarak, gazilerle de omuz omuza olacaklarını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin geçmiş dönemlerde zaman zaman darbe girişimleriyle karşı karşıya kaldığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Her seferinde, 60’ta da, 71’de de, 80’de de, 28 Şubat’ta da ne yazık ki darbeciler galip geldi ama bu sefer sizin iktidarınızda, AK Parti iktidarında, darbeciler dersini aldı, darbeyi yediler. Halkın gücü tankın gücünü yenmiştir. Millet olarak büyük acılar yaşadık, büyük bedeller ödedik, ekonomik kayıplarımız oldu. Bunları telafi ederiz ama en büyük kaybımız insan kaynağımızdır, insanlarımız hayatını ortaya koydu, hayatlarıyla bir bedel ödeyerek bu belayı defetti.
Daha önce bu kadar büyük bir ihanet, böyle büyük bir felaket yaşamadı bu millet. Üstelik fetocu hainler bu acıların hepsini bütün dünyanın gözü önünde bize yaşattılar. Ruhlarını, akıllarını satanlara, Türkiye’nin ruhunu, istiklalini teslim etmedik, etmeyeceğiz. O karanlık gecede okunan ezanlar ve selalar, kalplerimizi bütünleştirdiği gibi sonsuza kadar hep bir olacağız, beraber olacağız. Bundan böyle bu asil millete hiç kimse böyle kötülükler yapamayacak. Hiçbir alçakça girişim, provokasyon bizim kardeşliğimizi bozamayacak.”
YENİKAPI RUHU
Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, demokrasi, hukuk, istiklal ve özgürlük için hükümet ve muhalefetin birlikte “Yenikapı Ruhunu” yaşattığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanı ve tüm siyasi parti genel başkanlarının aynı yerde saf tuttuğunu vurgulayan Yıldırım, o gece medyanın da darbeye karşı önemli bir sınav verdiğine işaret etti. O gece ayakta olan 80 milyonun daha sonra da demokrasi nöbeti tuttuğunu anımsatan Yıldırım, aynı duygu ve kardeşliğin tüm Türkiye’de ve gönüldaş ülkelerde yaşandığını söyledi.
Yıldırım, dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye desteklerini ileten, demokrasi ve hukuk adına Türk milletinin yanında acılarını paylaşan tüm dost ülkelere teşekkür etti.
Başbakan Yıldırım, “(Türkiye otoriterleşiyor) diyenlere bu tabloyu iyi okumalarını öneriyorum. Milletin oylarıyla iş başına gelen cumhurbaşkanını alaşağı etmek isteyenler, insafsızca eleştirenler, verilen bu mesajı, bu kardeşlik ruhunu iyi değerlendirmelidir. Bugün bu ülkede demokrasimiz ayaktaysa, cumhurbaşkanımız, hükümetimiz ve onun liderliğinde kahramanca direnen milletimiz sayesindedir.” diye konuştu.
Darbe gecesi halkın bir, iri ve diri olduğunu belirten Yıldırım, o gece hainlerin, devletine, Meclisine, emniyetine, vatandaşına kurşun atan alçakların kaybettiğini, milletin ve demokrasinin kazandığını ifade etti.
Bu başarının hep birlikte kazanıldığının ve demokrasi destanı yazdığının altını çizen Yıldırım, Türkiye’nin şimdi daha güçlü olduğunu belirterek, 16 Nisan’da da milletin “evet” oylarıyla büyük bir değişime imza atacaklarını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, daha güçlü bir demokrasi ve dinamik bir yönetimle Türkiye’nin çok daha büyük hedeflere koşacağına değinerek, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle, mevcut sistemin yol açtığı boşlukları da dolduracağını ve artık zaman kaybetmeden 2023 hedeflerine ve muasır medeniyetler seviyesine kararlı adımlarla yürüneceğini kaydetti.
Yıldırım, ATO Congresium’da düzenlenen “15 Temmuz Darbe Girişimi – Küresel Satranç” temalı Uluslararası Demokrasi Kongresi’nde yaptığı konuşmada, demokrasiyi koruma ve geliştirme konusunda sivil toplum örgütlerinin, sendikaların rolünün büyük olduğuna işaret etti.
Bir ülkenin demokrasi kalitesinin, sivil toplum kuruluşlarının gelişmişliği ile doğru orantılı olduğunu ifade eden Yıldırım, sendikaların bu noktada önemi ve rolünün büyük olduğunu söyledi.
İşveren ile emek arasındaki dengenin adalet eksenli mücadele ile sağlanacağının altını çizen Yıldırım, salondakilere hitaben, “Sizler dünyanın en önemli örgütlerinden birisiniz. Çünkü gücünüzü emekten, alın terinden, akıl terinden alıyorsunuz. Onun için verdiğiniz mücadele kutsaldır.” diye konuştu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesindeki tüm çalışanların hemen hemen tamamının, bugünkü organizasyonu düzenleyen Öz Orman-İş Sendikasının üyesi olduğunu aktaran Yıldırım, çalışanların doğanın korunması, Türkiye’nin güzelliğinin muhafazası için büyük gayret gösterdiklerini anlattı.
Türkiye’nin ormancılığı geliştirme yolunda büyük bir gayret gösterdiğini, önemli hedeflerin gerçekleştirildiğini dile getiren Yıldırım, ormancılıkta bu noktaya gelinmesinde fedakar orman çalışanlarının katkısının büyük olduğunu vurguladı.
Merkezde ve taşrada çalışan 44 bin orman işçisinin bulunduğunu anlatan Yıldırım, bu çalışanlar sayesinde orman varlığının geçen 15 yıl içerisinde bir buçuk milyon hektar arttığını belirtti. Bakan Yıldırım, bu gelişme için orman işçilerine teşekkür etti.
Özellikle orman yangınlarıyla mücadele konusunda çalışanların ortaya koyduğu başarının önemine dikkati çeken Yıldırım, “2003 yılında ortalama 40 dakika olan yangına ilk müdahale süresini 15 dakikaya düşürdünüz. Bunu sizler başardınız. Yanan alanların her bir metrekaresini bir yıl içinde yeniden yeşillendiriyorsunuz. Orman yangınları ile mücadelede gösterdiğiniz bu gayret, fedakarlık için hepinize teşekkür ediyorum.” dedi.
Yıldırım, yangınla mücadele çalışmalarında bugüne kadar 113 orman şehidinin olduğunu anımsatarak, şehitlere Allah’tan rahmet diledi. Yıldırım, bu ülkenin bir karış toprağı için canını vermekte bir an bile tereddüt etmeyen her cana minnet borçlu olduklarının altını çizdi.
Ülkenin ağaçlandırma ve ormancılık alanında 15 yıldır yapılan çalışmalarda önemli bir yere geldiğini belirten Yıldırım, bu noktada uzun yıllardır görev yapan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve arkadaşlarının da büyük gayreti ve başarısının bulunduğunu ifade etti.
Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin 15 yılda ağaç servetini yüzde 30 artırdıklarını, yaklaşık 4 milyar fidan diktiklerini belirterek, “Türkiye, dünyada orman varlığını artırabilen sayılı ülkelerden biri. İktidarımız döneminde ormanlık alanlarımız yüzde 6’dan fazla artarak toplamda 22,5 milyon hektara ulaşmıştır. Bu, bir ülke için, bir milletin geleceği için çok ama çok önemli bir başarıdır. Bu başarı sizindir, ne kadar gururlansanız yeridir.” diye konuştu.
Her ilde bir orman projesi başlattıklarını hatırlatan Yıldırım, 2003’ten bugüne kadar 145 şehir ormanının kurulduğunu, tüm dünyada ormanlık alanlar azalırken Akdeniz kuşağı gibi yangına son derece hassas bir coğrafyada orman varlığını artırabilmeyi başardıklarını kaydetti. Yıldırım, ormanları kırsal kalkınmanın lokomotifi haline getirdiklerini söyledi.
UYGUN BİR ÇÖZÜM BULUNACAK
Yıldırım, 2002’de 500 milyon olan orman ürünleri gelirinin bugün 3 milyara yaklaştığını aktarırken, Türkiye’nin erozyonla mücadelede dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdiğini söyledi. Bu başarıda ormancılığa hizmet eden çalışanların payının yüksek olduğuna vurgu yapan Başbakan Yıldırım, “Gözden ırak olabilirsiniz ama gönlümüzden asla uzak değilsiniz.” ifadelerini kullandı.
Öz Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan’ın ormancıların sorunlarının giderilmesi için büyük gayret sarf ettiğini belirten Yıldırım, geçici orman işçilerinin sorunlarını ve çözümü konusundaki taleplerini dinlediklerini kaydetti. Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:
“Sorununuzu en yüksek perdeden burada huzurumuzda ilettiniz. Siz görevinizi yaptınız. Şimdi bize düşen sizin sorunlarınızı torunlara havale etmek değil, çözmektir. Türkiye’de mevsimlik işçi, geçici işçi, taşeron işçisi ve buna benzer kamuda var olan önemli de bir sorunumuz var. Sorunları çözerken asla popülizm yapmadık. Bundan sonra da popülizmle işimiz olmaz. Ümit verip arkasını getirmek bizim en büyük hassasiyetimizdir. Bu konuyu biliyoruz. Bunun çözümünün kolay bir iş olmadığını da biliyoruz. Ama bunun bir şekilde çözülmesi gerekliliğini de biliyoruz. Onun için herkesi mutlu edecek bir çözümü üretme konusunda, gerek taşeron işçilerimiz, gerek mevsimlik işçilerimiz, gerek 4/C’liler, bütün bu sorunları çözmek için arkadaşlarımıza gereken talimatları verdim, çalışmalarını yapıyorlar. İnşallah uygun bir çözüm mutlaka bulunacak. Biz hiçbir konuyu bugüne kadar çözümsüz bırakmadık, bundan sonra da bırakmayız.”
Etkinliği düzenleyenlere teşekkür eden Yıldırım, istikrar için, güçlü Türkiye için ve aydınlık yarınlar için ‘evet’ denilmesi gerektiğini vurguladı.