Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Başbakan Yıldırım, Türkiye İyi Gelecek konferansında konuştu

Başbakan Binali Yıldırım, “Brüksel’de bir havaalanı bombalandı 10 gün havaalanını açamadılar. Biz hemen ilk pazartesi bankalar açık, her şey tıkır tıkır çalışmaya başladı. Milletimiz darbecilere ayar vermekle kalmadı, ekonomiye de ayar verdi.” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, "Brüksel'de

 Başbakan Binali Yıldırım, sınırları her türlü canlı bombaya, terör faaliyetlerine karşı emniyet altına almanın asli görevleri olduğunu belirterek, “Bu tip tehditler olmadığından emin oluncaya kadar biz orada faaliyeti sürdüreceğiz.dedi.

Başbakan Yıldırım, Çırağan Sarayı’nda düzenlenen “Türkiye İyi Gelecek” konferansındaki konuşmasının ardından gazetecilerin ekonomi ve gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, “Türkiye Varlık Fonu yurt dışında bir yatırım yapacak mı?” sorusu üzerine Yıldırım, şunları söyledi:

“Yurt dışında yatırım yapmak isteyenlere buradan destek vereceğiz. Mesela yatırımcılarımız, müteahhitlerimiz ihtiyacı olan kaynak varsa, buradan kullanabilecek. Çok maksatlı ama gerçek ekonomiye yönelik. ‘Biz bu fondan sadece kağıt alalım, efendim Hazine’ye satalım, oradan para yapalım’, böyle şeyler yok. Gerçek, elle tutulur, ölçülür projelerle uğraşacak. Bankalar, bankalar da biraz naz yapıyor para verirken. ‘Anan kim, baban kim, nereden geldin?’ Yedi ceddini soruyor. Bu fon diyecek ki, ‘Artık fazla naz aşık usandırır. Ben gideyim Türkiye Varlık Fonu ile iyisi mi halledeyim’ diyecek. Halledecek. Bankalar bu sefer dönecekler ‘Gel kardeşim biz daha iyisini yaparız.’ diye. O günleri bekliyoruz.”

“Hükümetin bankacılık sektöründen, taşın altına elini sokma açısında beklentisi var mı?” sorusu üzerine Yıldırım, bankaların zaten görevini yaptığını, çiftçiye, KOBİ’lere, girişimcilere zaten kaynak aktardıklarını ama daha fazlasını yapmaları için bir engel olmadığını anlattı.

Bankalara, “Elinizi korkak alıştırmayın” dediklerini aktaran Yıldırım, “Verin birazı kaybolur, birazı kazandırır, sonunda denge bulunur. Ne yapacaksınız turşusunu mu kuracaksınız paranın? Her sabah açın bakın, senetler yerinde duruyor değil mi? Bir şeye faydası yok. Para artık avucunuzun içinden fazlasına taşıyorsa, o para sizin değil. Avucunuzdaki parayı harcayabilirsiniz ama onun dışındakilerin sahibi millettir, yatırımcıdır. Vatandaş oraya yatırıyor ki para orada yatmasın. (Gitsin yatırım olsun, kazansın, ülke de kazansın. Ben de kazanayım).” ifadelerini kullandı.

Başbakan Yıldırım, “Gayrimenkul sektöründe, önümüzdeki dönemde yabancı yatırımcıya Türkiye’de gayrimenkul satışının bir parça yavaşladığından dem vuruluyor. Deniyor ki, ‘Arsa fiyatlarının geldiği noktada zorlanıyoruz.’ denilmesi üzerine şu değerlendirmede bulundu:

“Onun da yolu var, bankalar demek ki kredilerde faizleri yüksek tutuyor. Birin altına düşmüş. İşte bunlar hızlandırır piyasayı. Daha da aşağı düşebilir. Enflasyon yüzde 8,5. Onun üzerine yüzde 10’da emniyet alarmı koysalar 9,5. Sen de 10. 10’a geliyor. Yavaş yavaş hizaya geliyor.”

TÜRK EKONOMİSİ GÖSTERGELERİYLE SAPASAĞLAMDIR

Türkiye’de gelecek dönemde ekonomi dünyasında sektörel bazda öne çıkacak sektörlerin hangileri olacağına ilişkin soruyu yanıtlarken Yıldırım, ihracatta katma değeri yüksek ürünlere özel önem verildiğini söyledi.

Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

“Diyelim ki bir kilogramlık bir mal sattınız. Şu anda 2,60 dolar para kazanıyorsunuz. Bunu 5-10 dolara, gelişmiş ülkeler gibi çıkarırsak o zaman kısa sürede beklediğimizi elde etmiş oluruz. Yani yükte hafif, pahada ağır. Alın terinden akıl terine geçiş üretimde. Yani bilgi, iletişim, bilişim teknolojilerini sanayi gibi değişimleri mutlaka yapıyor olmamız lazım. Bunlara daha çok yatırım yapıyoruz. Türkiye’de böyle kısa zamanda bir hareket olur, tekrar bir şeyler değişir diye hesap yapanlar korkarım ki yanılırlar. Türk ekonomisi bütün yönleriyle, bütün parametreleriyle, göstergeleriyle sapasağlamdır. İç spekülatif haberlere karnımız tok. Biz ekonomimize de iş adamlarımıza da ülkemize de milletimize de güveniyoruz.”

DURUP DURURKEN KİMSENİN EKMEĞİYLE OYNAYACAK HALİMİZ YOK

Başbakan Yıldırım, “Bugüne kadar FETÖ ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle kapatılan, el konulan ya da TMSF’ye devredilen şirketlerin, bankalara borçları konusunda hükümet ne yapacak? Bu konuda bankacılarla görüştünüz mü ve bu borçların tutarı nedir?” sorusu üzerine, bugün çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile FETÖ ile bağlantılı şirketlere kayyum atama işi tamamen TMSF’ye devredildiğini hatırlattı.

Önceden kayyumu mahkemenin atadığını ve bunun bazı mahsurlarını gördükleri için sistemi değiştirdiklerini anlatan Yıldırım, bugüne kadar yapılmışlar da dahil olmak üzere bütün bu şirketlere kayyum olarak TMSF’yi atayacaklarını kaydetti.

TMSF’nin bu şirketleri yöneteceğini, çalıştıracağını, icap ederse satacağını belirten Yıldırım, “Dava, diyelim ki FETÖ’cü, bilmem neci sahipleriyle devlet arasında devam edecek ama şirket çalışmaya, üretmeye, yaşamaya devam edecek. Bankacıların istediği de bu. Dolayısıyla ‘Para verdik, ne olacak?’ değil, TMSF ile bundan sonra işinizi halledin. Bir daha da başınızı ağrıtmayın.” diye konuştu.

Bir başka soru üzerine, FETÖ soruşturmaları sonrasında işten çıkarılanlar konusunun önemli olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Bu keyfi bir çıkarma değil. Durup dururken kimsenin ekmeğiyle oynayacak halimiz yok. Mutlu da olmuyoruz, onu söyleyeyim. Ama ortada da bir gerçek var. Bütün tahminleri alt üst eden bir örgütten bahsediyoruz. 160 ülkede varlık gösteren ve bütün ülkelerin kimyasını bozan… Türkiye’de nelere sebep oldular, gördük. Bu soruşturmalarda, ifadelerde çorap söküğü gibi gidip geliyor. O onu söylüyor, o onu söylüyor. Elde diğer belgeler, bilgiler var. 16 kriterimiz var. Bunlar değerlendiriliyor, kılı kırk yarıyorlar. Arkadaşlar, bakanlıklar yaş ile kurunun bir arada yanmaması için azami gayret gösteriyorlar. Bu konuda ben de çok titiz davranıyorum. Nihayet bir suç örgütüne öyle veya böyle bulaşmış birileri varsa bunlara müsamaha gösteremeyiz. Asıl olan adalettir. Adaletle muamele ediliyor. Bunlar işsiz güçsüz kalıyor, doğru. İleride yaşanması muhtemel sorunlara karşı da bir çalışmamız olacak. Onların detaylarını şu anda paylaşmayayım. Mutlaka o alanda da bir sorun alanı oluşuyor. Ona da bir çare bulacağız. Kimler için bu? Zaten mahkeme olmuş, hüküm giymiş olanlar hariç. Ama onun dışında olanlar için bir tedbir geliştireceğiz. Bu da görevlerimiz içerisinde.”

Yıldırım, Türkiye Varlık Fonu’nun Başbakanlığa bağlı fakat çalışma, usul ve esaslarının tamamen serbest olduğunu, özel sektör firmalarının çalıştığı gibi çalışacağını anlattı. Yıldırım, fonun yöneticilerinin, çalışanlarının devlet memuru kurallarıyla görev yapmayacağını, sözleşmeli personelin görevlendirileceğini, ömür boyu tezgahı kurup, emekli oluncaya kadar iş garantisi olmadığını aktardı.

Fonda ne kadar para birikeceğine yönelik henüz bir hesap yapmadığını aktaran Yıldırım, “İyi tüccar, önce ne kaybedeceğini hesap eder. İyimser tüccar da ne kazanacağını önceden hesap eder. Ben önceden ne kazanacağımı hesap etmiyorum. Nasıl kaybetmem veya en az kaybım ne olur? Onu hesap ediyorum. Biz de bir laf var; ‘Sen işini kış tut, yaz çıkarsa bahtına.’ Biz emniyetli çalışmayı severiz ama risk almayı da severiz. Bu fondan iyi şeyler olacak.” diye konuştu.

ÖZGÜR SURİYE ORDUSU’NA DA GEREKLİ DESTEĞİ VERECEĞİZ

Bir gazetecinin, “Türkiye’nin, Cerablus’un 90 kilometre batısına kadar olan bölgeyi Türk askerlerinin temizleyeceği açıkladı. Bu Türkiye’nin uzun zamandan beri istediği güvenli bölge oluşturulmasının bir adımı mı ve bu sağlanana kadar Türk askeri orada kalmaya devam edecek mi?” sorusu üzerine Yıldırım, Cerablus’un tamamen güvenlik konusu olduğunu belirtti.

Başbakan Yıldırım, şu bilgileri verdi:

“Suriye tarafından roketler, füzeler geliyor, 29 vatandaşımız dünyadan bir şeyden haberi yok, bu füzelerden hayatını kaybediyor. Dolayısıyla vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumak, sınırlarımızı her türlü canlı bombaya, terör faaliyetlerine karşı emniyet altına almak bizim asli görevimizdir. Bu tip tehditler olmadığından emin oluncaya kadar biz orada faaliyeti sürdüreceğiz. Özgür Suriye Ordusu’na da gerekli desteği vereceğiz. Burada duruşumuzda herhangi bir değişiklik olmaz.

O bölgede DAEŞ ile mücadele ediyoruz, ses PKK’dan geliyor ne hikmetse. Biz DAEŞ mensuplarını o bölgeden çıkarıyoruz bir de bakıyoruz ki ses YPG’den, PYD’den, PKK’dan geliyor. PKK’nın Türkiye’deki faaliyetlerinin bir benzerini de Suriye’de doğudan batıya, oradaki otorite boşluğundan da yararlanarak yayma hedefinin olduğunu görüyoruz. Bu konuda hiçbir müsamaha göstermeyeceğimizi bütün dostlara, müttefiklere bildirdik. Bunun uygulamalarını gerçekleştiriyoruz.”

Bir gazetecinin, “Bir yandan faizlerin indirilmesi yoluyla iç talep canlandırılmaya çalışılıyor. Bir yandan da tasarruf açığı var ve tasarrufların arttırılmasına çalışılıyor. Bu ekonomi politikası açısından bir çelişki değil mi? Buradaki önceliğiniz hangisi? Kamuda ve özel sektörde yaygın şekilde işten el çektirilmeler, ihraçlar, kredi derecelendirme kuruluşlarının, kurumların zaafiyete uğrayıp uğramayacağı açısından yakından takip ettiği bir konu ve Türkiye yatırım yapılabilir kredi notunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Burada kredi kuruluşlarını nasıl ikna edeceksiniz?” sorusu üzerine, şöyle cevap verdi:

“Neden çelişki olsun. Babaannemin bir lafı var, eskiden sofraya bir ekmek koyuyordu, çocukları etrafına oturtuyordu, ‘Evlatlarım bütünü bölmeyin, yarımı yemeyin, yiyin, için, karnınızı doyurun.’ Şimdi böyle bir şey olur mu ya? Harcamadan bir şey olmaz, harcayacağız, ama nereye harcayacağımızı bileceğiz. Harcamadan ekonomi gelişmez, ilerlemez, canlanmaz. Bu ekonomistleri de anlamak mümkün değil, harcamayın mı diyorlar? Hem harcayacağız hem de tasarruf yapacaksın kardeşim ikisi de mümkün. Tasarruf bir yandan da geleceğe yatırım yapacaksınız. Ben anlıyorum bu politika başka politika. Yani diyor ki; ‘Siz fazla açılmayın kardeşim. Borcunuzu tıkır tıkır ödeyin. Diğer işleri boşverin derleyin, toplayın borç ödeyin. Büyümeye lüzum yok. İşsizlik artsa da olabilir, önemli olan sizin borcun ödenmesi. Bir kuruş bizden alacağı olan var mı kardeşim? Geciktirdiğimiz var mı? Biz borcumuza sadık bir milletiz. Yemeyiz, içmeyiz borcumuzu öderiz. Bu kadar. Bize başka talimat vermesinler. Borcunu tanısınlar. Borcunu alır, sen sağ ben selamet. Ama biz harcarız da yatırım da yaparız. Faizler de düşer, ekonomi de çalışır.”

ACELE KARAR VERMESİNLER, SONRA PİŞMAN OLURLAR

Başbakan Yıldırım, değerlendirme kuruluşlarının kendilerine göre Türkiye’yi sıkıştırmaya çalıştığını anlatarak, acele karar vermemeleri gerektiğini, sonra pişman olabileceklerini söyledi.

Zorunlu karşılıkların düşürülmesi veya faiz verilmesi gibi yapısal önlemler alınıp alınmayacağına yönelik soru üzerine Yıldırım, “Biliyorsunuz Merkez Bankası bağımsızdır. O işlere Merkez Bankası bakıyor. Merkez Bankası duydu bu talebi onlar da insan, bakacaklar bir şeyler yapılacaksa yaparlar. Her şey risk, emniyet dengesine bağlı.” dedi.

“15 Temmuz’daki FETÖ’nün darbe girişiminin ardından Türkiye’ye yönelik tehditler bitti mi?” şeklindeki soru üzerine Yıldırım, şunları söyledi:

“Hayat başlı başına bir risktir. ‘Risk var’ diye hiçbir şey yapmayacağız diye bir şey yok. Burada bu darbeyi kim öngörüyordu? Öngören vardı da bize niye söylemedi? Bu bölge dinamik bir bölge, hareketli bir bölge her türlü gelişme olabilir ama biz 15 Temmuz’da her türlü beklenmedik olaya karşı hazır olduğumuzu gösterdik. Bundan sonrakiler teferruat. Daha fazla kötü ne olacak? Darbe yok. Yani öyle bundan sonra sıkar artık darbe girişimi, öyle kolay değil, kusura bakmasınlar, başka yol bulsunlar. Bir şey olmaz, hiçbir şey olmaz, bu memlekette hiçbir şey olmaz, yeter ki biz sağlam duralım. Omuz omuza dayanışma içinde sürekli ileri, büyüme, gelişme, refah, ekonominin büyümesi…

Efendim dünyada yalnızlaşıyoruz falan… Dünyada zaten gelişmiş ülkelerde büyüme yok. Para ellerinde patladı. Ne yapacak orada burada değerlendirecek. Yeter ki düzgün projeler verelim, öngörülebilir şartlar ortaya koyalım. ‘Gel kardeşim her şey açık şöyle bir işimiz var.’ Buyuran değil, iki ortak gibi oturacağız. Sen bu yatırımı mı yapmak istiyorsun geç şuraya otur, ben de buradayım. Sen şunu istiyorsun, ben bunu veriyorum, tamam sana şunları şunları verelim, 10 yıl vergi almayalım, primlerinden vazgeçelim, şunu bunu edelim. ‘Sen ne vereceksin?’ Efendim şu kadar adam çalıştıracağım, ekonomiye bu kadar katkı sağlayacağım.’ Böyle anlaşmış olacağız.”

AB’DEN DAHA FAZLA SAMİMİYET BEKLİYORUZ

Başbakan Yıldırım, “Türkiye’nin eksen kayması olur mu?” şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:

“Türkiye aynen terazi gibi bir tarafta batı bir tarafta doğu var, kuzey var, güney var. Hepsini dengeleyen bir ülke. Bizim eksenimiz kaymaz. Avrupa ile ilişkilerimizde hiçbir kafa karışıklığımız yok. AB’ye tam üyelik hedefimizden vazgeçmiş değiliz, ancak AB’den daha fazla samimiyet bekliyoruz. Sözlerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Biz bugüne kadar verdiğimiz hiçbir sözü yerine getirmekte tereddüt etmedik. Bütün sözlerimizi yerine getirdik AB’den de aynı şeyleri yapmasını bekliyoruz, önümüzdeki zaman diliminde iyi gelişmelerin olacağını gözlemliyoruz.”

Yıldırım, Akdeniz’i çevreleyen 23 ülke, Karadeniz’i çevreleyen 10 ülkenin bulunduğunu, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika’nın yer aldığını anlatarak, “Geniş bir coğrafyaya hitap eden bir ülkeyiz. Rusya ile ilişkilerimizi geliştirmemiz, İsrail ile mutabakata varmamız, Orta Doğu’da İran’da Türki cumhuriyetlerde iş yapıyor olmamız, Avrupa’ya rekabet, alternatif değil, onların yeri ayrı, diğerlerinin yeri ayrı.” diye konuştu.

FETÖ BÜTÜN ÜLKELER İÇİN TEHDİTTİR

Başbakan Yıldırım, katıldığı oturumda yabancı gazetecilerin sorularını da cevapladı. Yabancı yatırımcılar ve yabancı liderlerin Türkiye’de gazeteciler ve milletvekilleri aleyhine ifade özgürlüğü ile ilgili açılan davaları yakından takip ettikleri yorumunda bulunan Financial Times’ın Hindistanlı muhabiri, Yıldırım’a Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği için hakkında dava açılan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklanma ihtimalinin olup olmadığını sordu.

Soru karşısında Yıldırım, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatıp, ister milletvekili ister sade vatandaş olsun, herkesin hukuk devletinin gereğini yerine getirmesi gerektiğini, konumunun ve pozisyonunun bir ayrıcalık sağlamayacağını belirterek, “Terör örgütüne aleni destek olmak Türkiye’de suçtur. İşleyen milletvekili de olsa suç, sade vatandaş da olsa suç. Yargı mensupları kanunları biliyor, kanunlara göre de kim suç işliyor, kim suç işlemiyor onu da takip ediyor. Bu arkadaşımız hakkında da bir soruşturma başlatmış, bir sonucunu bekleyelim. Nedir, ne değildir. Eğer suç işlemediyse, zaten ortaya çıkar, suç işlediyse de cezasını çeker.” dedi.

Soruyu soran basın mensubunun Hindistan’dan geldiğini öğrendikten sonra, kendisine “Hindistan’da durum ne?” diye soran Yıldırım, gazetecinin, “Bir suç işlendiği zaman, Türkiye’de ve dünyada olduğu gibi kanunlara göre hareket ediliyor.” cevabını aldıktan sonra, “Türkiye’de de biz aynen öyle yapıyoruz işte, bu kadar basit” ifadelerini kullandı.

Aynı gazeteci tarafından sorulan, “Türk devleti, siz, Sayın Erdoğan darbe girişiminde suçu Sayın Fethullah Gülen ve takipçilerine attınız ancak, siz hükümetinizin ilk 10 yılı boyunca Gülen örgütü ile çok yakın ilişkiler içindeydiniz AK Parti olarak. Benim gibi kişiler veya yabancı yatırımcılar Gülen hareketinin Türkiye’de bu kadar hızlı olması konusunda AK Parti’yi ne kadar suçlamalı? Darbe girişiminde bulunacak kadar güçlenmesinde AK Parti ne kadar sorumlu tutulmalı?” sorusuna şu cevabı verdi:

“Bir kere ‘Mister Gülen’ dedin, o Mister falan değil, onu geç. Terörist başı Mister olur mu ya, nerede görülmüş? Adam şeytana pabucunu ters giydiren adam, ne Misteri? Milletin canına okudu, bu kadar şehidin kemikleri sızlıyor, bu kadar gazimiz var. Alçak! Soruya gelince, tabii eleştirebilirsiniz. Suç işlemeyene kadar herkes masum. Suç işleyince kanunlar devreye giriyor. Seninle beraber gidiyoruz mesela, arkadaş olduk, üç,beş, on sene…

Sonra günün birinde diyorsun ki, ‘Arkadaş buraya kadar, senin kollarını bağlıyorum, ihtilal yapıyorum.’ Genelkurmay Başkanı’nın yanında on senedir duruyor adam. Bir tek yatakları ayrı, günleri hep beraber geçiyor. Özel kalemi, yaveri, en yakın adamı ve darbede onu etkisiz hale getiren bu. Peki o zaman Genelkurmay Başkanı’nı mı suçlayacağız. Kapalı bir örgütten bahsediyoruz, kapalı kutu, şeffaf değil, kayıtları yok, ilkeleri yok, prensipleri yok, senin benim gibi gözüküyor ama başka bir gündemleri var, başka bir hesapları var. Yaptılar, yaptılar, yaptılar, sonunda da tökezlediler, hataları meydana çıktı, bu kadar basit.”

FETÖ’nün sadece Türkiye’nin sorunu olmadığına, bunun küresel bir örgüt olduğuna işaret eden Yıldırım, “Bütün ülkeler için bu tehdittir. Biz bütün ülkeleri uyarıyoruz, buna karşı tedbirli olun, bizim canımız yandı sizin de canınız yanmasın” dedi.

“Türkiye İyi Gelecek” konferansında, isabetli bir başlık seçildiğini ve buna dikkati çekmek istediğini belirterek, “Türkiye İyi Gelecek” başlığının bir çok şeyi kapsadığını anlattı.

“Bunun yanı sıra panellerde de ‘Türkiye Kazandırır’ teması işlenmek suretiyle, Türkiye’nin yakın ve orta vadede, küresel yatırımcılar ve ekonomik faaliyetler için ne kadar önemli bir yer olduğunu kendi başına ifade ediyor.” diyen Yıldırım, “Türkiye İyi Gelecek” başlığının, bütün küresel yatırımcılara açık bir davet olduğunu dile getirdi.

Binali Yıldırım, “Türkiye diyor ki; ‘Biz sadece bölgenin değil, küresel anlamda da büyümenin merkezindeyiz.’ Dünya ekonomisi küçülüyor. Bir kaç yıldan beri bu daralma devam ediyor. Bu sene de dünya küçülmeye devam ediyor. Ancak bu küçülmenin yanı sıra büyümesini sürdüren bir kaç ekonomi var. Onlardan birisi de Türkiye’dir. İlk 5 büyüyen ekonomi arasında Türkiye yine yerini almış vaziyette.” diye konuştu.

TÜRKİYE ÖZEL SEKTÖRLE BÜYÜDÜ

Bazılarının, Türkiye’nin bir yandan terörle mücadele ettiğini, güney sınırlarında Suriye’de iç savaş, Irak’ta ve kuzeyde karışıklık olduğunu söylediğini, bunların üstüne de darbe teşebbüsü yaşandığını ve bütün bunlara karşın nasıl büyümeye devam ettiğini sorduğunu anlatan Yıldırım, “Haklı bir soru ancak Türkiye ekonomisinin geçmişten bu yana kazandığı tecrübeleri bilmeyenler bunu anlayamazlar.” dedi.

Başbakan Yıldırım, “Türkiye özel sektörle büyüdü. Türkiye’nin yılık 150 milyar dolar yatırımı var. Bunun yüzde 80’i özel sektör marifetiyle yapılıyor. Eskiden kapalı ekonomi vardı, her şey kamu eliyle yapılıyordu.” dedi.

Yatırımların gecikmesinin ekonomiye çok anlamlı bir katkısı olmadığı gibi bazen de verimsiz bir yatırıma dönüşebildiğini vurgulayan Yıldırım, bunun için yatırımı bizatihi devletin bütçesinden kamu eliyle yapmak yerine, kamunun bunun organizasyonunu yapması gerektiğini söyledi.

Yıldırım, bakanlığı döneminde havacılıkta model geliştirerek havalimanlarının alt yapısını yenilediklerini, bütçeden para ayırarak yapılması halinde bitirilmemiş olacağını çünkü o kadar ayıracak paranın olmadığını aktardı.

Maliye Bakanının önceliklere göre bütçeyi sıraladığını dile getiren Yıldırım, “Önce maaş ödemelerini yapıyor. Her şey durur, maaş durmaz. Aybaşı gelince memur maaşını bankada görmezse kimyası bozuluyor. Sonra sağlık harcamaları, daha sonra sosyal güvenlik harcamaları. Faiz ödemeleri, şunlar, bunlar hepsini alt alta yazıyor, bakıyor ki masraflar irattan fazla. Ne oldu? Açık. ‘Açık var kusura bakmayın yatırımlara para kalmadı’. Yatırımı da vatandaş bekliyor. Çünkü, siyaset yolla, suyla oluyor, yatırımla oluyor.” diye konuştu.

VATANDAŞ BİZE GÜVENDİ

Verilen sözlerin tutulmaması durumunda bir daha ki seçimde vatandaşın desteklemeyeceğini dile getiren Yıldırım, 15 yıl sözlerinin geride kalmadığını, verdikleri sözü yapa yapa bugünlere geldiklerini, vatandaşın da kendilerine güvendiğini dile getirdi.

Yıldırım, şöyle konuştu:

“8 tane seçim yapacaksın, her seferinde üzerine biraz daha koyacak vatandaş. 34 ile başladık, 50 ile iktidarımıza devam ediyoruz. 65. hükümet 100 günü geride bıraktı. Geçmiş 100 güne bakıyoruz. Vallahi başımıza gelmeyen kalmadı. Başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmez. Ne biçim iş, hepsi bugünü mü beklemiş? Darbeciler de bizi beklemiş. İçeriden dışarıdan şer odakları onlar da var gücüyle yüklendi ama öyle bir millet var ki hepsinin canına okudu. 15 Temmuz, dünya tarihine altın harflerle geçti. Dünyanın hiçbir ülkesinde silaha karşı, uçağa karşı, tanka karşı, topa karşı bedeniyle, göğsüyle siper olarak darbeyi çökerten, darbecilere darbe yapan bir başka millet yok. Bu milletin adı Türk milleti ve bu milletle ne kadar övünsek o kadar az. Bir kez daha milletimiz asaletini göstermiştir. Cümle alem Türk milletinin bağımsızlık, istiklal aşkının ne demek olduğunu 15 Temmuz gecesi bütün dünyaya göstermiştir.”

Yıldırım, “dost bilinen bir çok ülkenin şaşkınlık geçirdiğini, bir anlamda suç üstü yakalandıklarını” vurgulayarak, sonrasında durum yavaş yavaş anlaşılınca onların da “demokrasi, insan hakları gibi bir takım bilinen lafları tekrar etmeye başladıklarını”, Türkiye’ye gelerek gözleriyle gördüklerini ifade etti.

MİLLET EKONOMİYE DE AYAR VERDİ

Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

“İşin şakası yok. Adam Meclisi bombalıyor. İnsanların üzerine ateş ediyor. Gözünü kırpmadan masum insanları şehit ediyor. Böylesine bir olayı yaşamış olmamıza rağmen, siz de içindesiniz gördünüz, Türkiye’de ekonomide, normal dalgalanmalar dışında hiçbir değişiklik olmadı. Brüksel’de bir havaalanı bombalandı 10 gün havaalanını açamadılar. Biz hemen ilk pazartesi bankalar açık, her şey tıkır tıkır çalışmaya başladı. Milletimiz darbecilere ayar vermekle kalmadı, ekonomiye de ayar verdi. 11 milyar dolar, tık diye parayı, dövizi bozdurup bankalara yatırdı. Yeter ki vatandaş sıkıntı çekmesin. Öyle bir asil millet arkamızda olduğu müddetçe biz hiç bahanenin arkasına sığınamayız. Daha güzel yapacağız.”

Yıldırım, 100 günde darbe ve terör mücadelesini yaparken bir yandan da ekonominin ve yatırımcıların geleceğine yatırım yapıldığını, düzenlemelerin sayısının 150’yi bulduğunu, Meclis’in darbeden sonra ilk salı toplanarak çalışmaya devam ettiğini anlattı.

Meclis’in gündemindeki bütün konuları görüştüğünü ve karara bağladığını dile getiren Yıldırım, yapılan düzenlemelere de değindi.

Yıldırım, ekonomiyle ilgili iş adamları, esnaf, tüccar ve yatırımcıların aralarındaki devletle kavgayı ortadan kaldırdıklarını belirterek, vergi borcu, ödenmemiş sigorta primi ve cezalarda anlaşma sağlandığını kaydederek, şöyle devam etti:

“Yetmedi, stok affı getirdik. Böylece kayıtdışı olmaktan milleti kurtardık. Kasa fazlası, para çekmiş işlememiş, ne yapmış. ‘Bunları da beyan et bitsin’ dedik. Bırak artık sıkıntılı yaşamayı. Yetmedi, ‘İçeride ve dışarıda param var. Vaktiyle biriktirdim.’ Maliyeye falan hiç uğrama, götür bankaya yatır. Yeni yatırım mı yapacaksın, inşaat mı yapacaksın, alışveriş mi yapacaksın. Ne yapacaksan yap. Maliye Bakanı, ‘Bu kadar para yatıyor, biz de üzerinden sebeplensek’ dedi. Dedim, ‘Kusura bakma. Ter dökmeden milletin parasına gözünü dikme kardeşim.’ Öyle, ‘yüzde 1-2 alsak falan’ yok kardeşim. Milletin parası millete ait. Yatırıma dönecek. Bir kuruş almadan paranızı dışarıdan içeriden getirin bankaya yatırın. Vergi dairesine falan da hiç haber vermenize gerek yok. Öyle bir meramları da yok. Çünkü bir şey alamayacaklarını bildikleri için ilgilenmezler. Hiçbir vergi soruşturması falan da olmayacak. Garanti ediyorum. Olursa sorumlusu benim.”