Olağanüstü hal uygulamasının uzatılıp uzatılmayacağına yönelik soru üzerine Yıldırım, “Olağanüstü hal vatandaşa değil, olağanüstü hal Meclis’e ve hükümete, vatandaşa her şey olağan.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında OHAL uygulamasının 3 ay daha uzatılması tavsiye kararı alındığını anımsatan Yıldırım, pazartesi günü Bakanlar Kurulunun Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında yapılacağını, kararın burada görüşüleceğini ve hükümet olarak Meclis’e OHAL’in uzatılması için talepte bulunacaklarını söyledi.
Mevcut OHAL kararının bitmesini beklemeye gerek olmadığını ifade eden Yıldırım, “Karar günü gelmeden Meclis’e gelecek ki vakti geçmeden gerekli çalışmalar yapılsın.” diye konuştu.
Yıldırım, OHAL uygulamasının 12 ay olabileceği iddialarına ilişkin, “OHAL’in 3 ay uzatılması yönünde tavsiye kararı var, bunun dışında başka bir konu gündemimizde değil.” ifadesini kullandı.
Yeni bir darbe kalkışması iddiaları üzerine de Yıldırım, “Yeni bir kalkışma olur, bu gece olacak, yarın gelecekler…’ Bunlar toplumda tedirginlik oluşturmaya yönelik arkasında FETÖ ekibinin olduğu tezviratlardır. Bunu yapmak suretiyle insanları huzursuz ve tedirgin etmeyi, toplumsal huzuru, barışı bozmayı hedefliyorlar. Bunların itibara alınmaması lazım. Hükümetimiz, kurumlarımız gerekli tedbirleri alıyor, böyle bir çılgınlık yapmaya kalktıklarında bu sefer 15 Temmuz’dan daha ağır fatura öderler.” şeklinde konuştu.
Başbakan Yıldırım, siyasi parti liderleriyle de ihtiyaç duyulduğunda her zaman görüşebileceğini vurgulayarak, “Konular, sorunlar görüşerek çözülür. İnsanlar konuşarak anlaşır, diğer mahluklar da koklaşarak anlaşır. Onun için görüşürüz, anlaştığımız konular olur, anlaşamayacağımız konular olur ama bir şeyi unutmayacağız; milletin ali menfaati mevzu olduğunda ayrışmalar, anlaşmazlıklar teferruattır.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir gazetecinin seçimlerin tarihinin değişmesi konusunda anayasa değişikliği çalışmasının olup olmadığı sorusuna Yıldırım, “Küçük anayasa değişikliği konusu için 3 partiden görevlendirme yapıldı. Çok titiz çalışma yapıldı, bu konu da gündeme geldi, görüşüldü ama henüz o madde bir sonuca bağlanmadı. Önümüzdeki günlerde parti genel başkanlarıyla görüşme olunca bu konu da dahil bütün anlaşılan, anlaşılması ihtimal dahilindeki maddeleri ele alacağız, gerekli adımları atacağız.” yanıtını verdi.
Lozan Anlaşması’na yönelik tartışmaların hatırlatılarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerinin anımsatılması üzerine Yıldırım, şöyle konuştu:
“Türkiye Cumhuriyeti hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde başarılarla dolu bir devlettir. Sevr mi, Lozan mı karşılaştırmaları anlamsızdır. Bu millet Sevr’i asla kabul etmemiştir, Sevr yürürlüğe girmeyen bir anlaşmadır. Sevr yürürlüğe girmiş olsaydı bugün Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet yoktu, parselleyip bölüşmüşlerdi. Lozan’dan önce Türk milletinin İstiklal Harbi’nde ortaya koyduğu kahramanlığı görmek lazım. Bir sözümüz var ‘cephede kazanırız, masada kaybederiz.’ Lozan görüşmelerinin ilk etabında heyetimizin geri döndüğünü biliyoruz. Sonra tekrar müzakereler yapılmış ve bir noktaya gelinmiş.
‘Lozan zafer mi, hezimet mi?’ bu tartışma tarihçiler arasında o günden bugüne devam ediyor. Hatta o dönemde Meclis görüşmelerini açıp bakarsanız, Gazi Mustafa Kemal’in Lozan’da gelinen noktayı beğenmediği, mutlu olmadığını ifade ettiği sözleri göreceksiniz. Örnek mi istiyorsunuz Musul, Kerkük Misak-ı Milli sınırlarındayken Lozan’da dışarıda kalmıştır. Boğazların özel bir idare tarafından yönetilmesine razı olunmuştur. Hatay topraklarımızın dışında kalmış, daha sonra 1939’da Anadolu topraklarına dahil edilmiştir. Boğazlar 1936 Montrö Anlaşmasıyla ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kontrolüne geçmiştir. Lozan imzalandığında Samsun, Antalya limanlarının yönetimi bile bize bırakılmamıştır. 1926’da çıkardığımız Kabotaj Kanunu ile limanlarımızı da kendi hükümranlığımız, yetkilerimizi elde ettik.”
Başbakan Yıldırım, Kılıçdaroğlu’nun konuya ilişkin sözlerinde ayrıştırıcı bir dil kullandığını vurgulayarak, “Lozan’ı ortaya koyup, Lozan üzerinden siyaset yapmak Sayın Kılıçdaroğlu’na bir şey kazandırmaz. O defterler açılınca üzüleceği çok şeyi göreceksiniz. Fevkalede ayrıştırıcı bir dil kullandı, bunu da doğrusu tasvip etmek mümkün değil.” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun “biz ve onlar” ayrımı yapmasının fevkalede yanlış ve mahsurlu olduğunu dile getiren Yıldırım, “Yenikapı ruhunun artarak devam etmesi bugün milletimizin ve ülkemizin en fazla muhtaç duyduğu şeydir. Doğu ve Güneydoğu’da yurdumuzun her köşesinde bölücü terör örgütüyle mücadele ediyoruz. FETÖ küresel terör örgütüyle amansız mücadele ediyoruz, diğer yandan DEAŞ, PYD/YPG örgütleriyle mücadele ediyoruz. Bu kadar mücadele içerisinde siyasette bu ve buna benzer aykırı çıkışlar bu mücadeleye katkı sağlamaz. Ülkenin ve milletin selameti için siyasi parti liderlerimizin çok daha birleştirici, uzlaştırıcı bir dil kullanmalarını doğrusu önemsiyoruz.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın da Lozan Anlaşması tartışmaları üzerine kullandığı ifadeleri “O da fırsatçılık yapmış.” sözleriyle değerlendirdi.
Yıldırım, kabine revizyonu iddialarını da yalanladı.
Bir soru üzerine Yıldırım, FETÖ’ye ilişkin olarak sürekli yeni belgeler, bilgiler geldiğini ve bunların ABD’li muhattaplara gönderildiğini belirterek, “FETÖ örgütü küresel, kapalı, kayıt dışı bir örgüt. Bunlarla mücadelede de bir o kadar zorluklar var. ABD’deki muhattaplarıyla İçişleri, Adalet bakanları sürekli temasta. Ellerinden gelen bütün gayretleri gösteriyorlar.” şeklinde konuştu.
Yıldırım, bir gazetecinin sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada Avrupa Birliği ile vize anlaşmasının bu yıl yürürlüğe girmesi gerektiğini hatırlattığını belirterek, “AB’ye verdikleri sözlerin, taahhütlerin arkasında durmasını söyledi. Gayet açık bir beyanat. Gelişmeleri görelim ne gerekiyorsa bizde onu yaparız.” değerlendirmesinde bulundu.