Bugün Türkiye’nin geleceği için çok ama çok önemli bir konu için bir arada olduklarının altını çizen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasa değişikliğini görüşüyoruz. Türkiye’nin geleceğini konuşacağız. Bugünden itibaren anayasa değişikliğini bütün yönleriyle ele alacağız. Meclisimiz bu değişikliği en iyi şekilde müzakere edecek, vatandaşlarımız bu görüşmelerde yapılan bu değişikliğin ne anlama geldiğini daha iyi anlayacak. Hayatlarında neyi değiştireceğine kanaat getirecek. Tabii bu görüşmeler burada bitmiyor. Meclis görüşmelerimizi inşallah bütün partilerimizin katılımıyla tamamladıktan sonra bunun bir de asıl sahibinin önüne gitmesi var. Asıl işin sahibi, onay verecek makam da millettir. Millet bu değişikliğe, öyle inanıyoruz ki aynen olur verecek ve Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine giden yolda önünü açacak, yolunu aydınlatacaktır.”
Yıldırım, 60 yaşını geride bıraktığını ve son 15 yıldır siyasetin içinde olduğunu anlatarak, milletvekili, bakan olarak Türkiye’ye hizmet etmek için gece gündüz çalıştığını söyledi. Erzincan’da kendi halinde bir ailenin 10 evladından biri olarak bu ülkenin yönetim kademesinde önemli bir sorumluluk aldığını dile getiren Yıldırım, bunun cumhuriyetin bahşettiği en büyük imkan, en büyük onur olduğunu kaydetti.
Kurtuluş Savaşı için hayatlarını ortaya koyan, bu toprakları vatan yapan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlere Allah’tan rahmet, gazilere de hayırlı uzun ömürler dileyen Yıldırım, “Onların bıraktığı bu emaneti hiçbir zarar gelmeden, bir karış toprağına bile halel gelmeden gelecek kuşaklara aynı şekilde tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet olarak teslim etmek boynumuzun borcudur.” diye konuştu.
Siyasetin tek amacının millete hizmet olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Gerisinde millete hizmet olmayan siyaset benim için hiçtir. Yaptığımız yollar, yaptığımız tüneller, köprüler, hastaneler okullar her şey insanımızın hayatını kolaylaştırmak için, her şey insanımızı mutlu etmek, yaşam kalitesini artırmak içindir.” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, hizmet yolunda taş üstüne taş koyan tüm siyasetçilere, yöneticilere teşekkür etti.
SORUNLARI KÖKÜNDEN ÇÖZECEK
Anayasa değişikliğiyle ilgili ciddi konuşmalar yapıldığını ve bu konuşmaları can kulağıyla dinlediğini belirten Yıldırım, şunları söyledi:
“Esasen getirilen değişiklikler, ülkemizin içinde bulunduğu şartları ve gelecekte karşılaşılması muhtemel sorunları kökünden çözecek ve yönetim olarak şu anda karşı karşıya bulunduğumuz bazı sıkıntıları ortadan kaldıracak değişikliktir. 18 değişiklikten bahsedildi. 82. Anayasası bir darbe ürünü anayasadır. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu anayasa değişikliğini zaman zaman defalarca yaptık, 100 kadar da madde değiştirdik ama her bir değişiklikten sonra yeni anayasa değişikliği bitmedi, artarak devam etti.”
Meclis çatısı altında bulunan tüm siyasi partilerin seçim beyannamelerinde, AK Parti’nin hükümet programında bu konuya vaatlerin en başında yer verdiklerini söyleyen Yıldırım, “Yazmakla kalmadık, bunun gerçekleştirilmesi için de gerekli adımları attık.” dedi.
AK Parti iktidarı 2002 yılında göreve geldiğinde parlamentoda AK Parti ile CHP olduğunu dile getiren Yıldırım, bu iki partinin büyük bir krizden çıkmış Türkiye’yi düzlüğe çıkarmak için, sorunları ortadan kaldırmak için birçok kanun çıkardığını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı seçimi konusuna değinen Yıldırım, “Cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor? 1961 Anayasası’ndan beri seçiliyor ama kör topal seçiliyor. Doğrudan milli iradenin inisiyatifiyle hiçbir seçim maalesef yapılamıyor.” diye konuştu.
6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ten sonra cumhurbaşkanının seçilemediğini, Türkiye’nin 5 ay cumhurbaşkansız kaldığını aktaran Yıldırım, “Bu da 80 darbesine zemin hazırladı.” ifadesini kullandı.
Başbakan Yıldırım, AK Parti’nin 2007’de 363 milletvekili olduğunu belirterek, “Önümüzde bir sorun gözükmüyordu. Normal şartlarda çok daha az milletvekili ile geçmiş dönemlerde cumhurbaşkanı seçilmiş.” dedi.
2007 yılında hukuki icat ortaya atıldığını, bu icadın adının 367 olduğunu belirten Yıldırım, bu 367 icadının maalesef cumhurbaşkanlığı seçimini tıkadığını söyledi.
Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki, ‘milletin iradesinden başka irade yok’ diyoruz. İşte şurada yazıyor, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ Peki çözüm nerede? Parlamento çözüm üretemedi. Çözüm işin sahibinde, millette. Karar aldık millete gittik. Millet AK Parti’ye olan desteğini çok daha yükseğe çıkararak, yüzde 48’lere çıkararak, ‘Bu işi ben kabul etmiyorum. Meclis’te bu işin yapılmasını asla onaylamıyorum, işte size yetki, bu seçimi yapın.’ ve geldik, tekrar Meclise geldik.
Burada bir hakkı teslim etmek lazım. 2007 seçimlerinde MHP de Meclise girdi ve MHP Sayın Genel Başkanı, kendinden beklenen, devletin ali menfaatlerine yönelik o tarihi kararını aldı. Meclise girerek cumhurbaşkanının seçilmesini sağladı ve böylece o kriz aşılmış oldu. ‘Ama bu krizin her cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanması, Türk siyasetine yakışan bir şey değil’ dedik. Her sorunun çözümünde hakem millettir. O halde gelin, biz bu işi kökten halledelim, cumhurbaşkanını da millet kendisi seçsin. Zaten 1982 Anayasası’na bakarsak, bunu da yapmaktan başka çaremiz yok. Neden? Çünkü parlamenter sistemde Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı öngörülmüş, darbeciler Anayasayı böyle kurgulamış ama cumhurbaşkanının yetkilerine gelince Aldıkaçtı hocaya, ‘dokun bakalım’ demişler ve bütün yetkileri yazmışlar.”
Başbakan Yıldırım, “Başkanlık sisteminde ne yetkiler varsa, hepsini cumhurbaşkanına yazmışlar. Çünkü onların kafasındaki sadece anayasa yapmak değil, kendilerini cumhurbaşkanı yapmaktı. Ve nihayet parlamenter sistem ama parlamenter sistemle de hiç mütenasip olmayan çok güçlü yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı… Başbakan var cumhurbaşkanı var. Yürütmede iki tane irade var. Bu iki irade, her zaman uyumlu olmayabilir. Hatırlayın, rahmetli Özal’la rahmetli Demirel’in o günkü çatışmasını aklınızdan geçirin.” sözlerini sarf etti.
Yönetimde iradenin tek olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “İrade olmayan yerde idare olmaz. Çatal kazık toprağa girmez. Bizim güzel bir tabirimiz var. Ben denizciyim, iki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım, icraatta kaptanın tek olması lazım. Tek nasıl olur? Yürütme ile ilgili yetkileri verirsiniz, sistemi ona göre tanımlarsınız, ondan sonra da hesabı sorarsınız. Anlatırlar. Bir yumurtayı 10 tane asker taşımaya kalkmış, onu da kırmış.” değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Yıldırım bu nedenle mutlaka sorumluluğun da yetkinin de yürütmede tek olması gerektiğini söyledi.
Aksi halde zaman kayıpları olduğunu, devletin verimliliğinin azaldığını, vesayet odaklarının cesaret kazandığını ve sistemin bir yerde tıkandığını kaydeden Yıldırım, “Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin” dediklerini ve bunu da halk oyuna gönderdiklerini bildirdi. Binali Yıldırım, vatandaşın yüzde 69’unun da bu kararı onayladığını ve ondan sonra aslında anayasada, cumhurbaşkanlığına giden yolda önemli bir adımın başlatılmış olduğunu vurguladı.
Yıldırım, bu ilk uygulamayı da 2014 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, halkın yüzde 52 oyuyla seçilmesiyle başlatmış olduklarını belirtti.
Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu şartlar altında parlamento millet iradesiyle seçilmiş. Cumhurbaşkanı milleti iradesiyle seçilmiş. Vatandaşın verdiği iki irade var. Birisi cumhurbaşkanı, diğeri Meclis başkanı. Bir de parlamenter sistem var. Orada da parlamentodan çoğunluk partisi, bir Bakanlar Kurulu oluşturuyor, Başbakanı, bakanları ve böylece sistemi kuruyorsunuz, çalışmaları yapıyorsunuz. Bu ikili yapı, parlamento sistemi içerisinde her iki yapının da halktan doğrudan irade alması, güç alması, dolayısıyla sürdürülebilir bir şey değil. Bunu hukukçular, uzmanlar söylüyor.
Nitekim en son olarak geçtiğimiz aylarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin, ‘Bu mevcut durumla anayasanın mutlaka uyumlu hale gelmesi lazım, bunun ülkede krizi dönmemesi lazım’ şeklindeki beyanı üzerine, biz bu konuda bütün partilere çağrı yaptık. Dedik ki ‘2011’de başlattığımız şu anayasa konusunu tekrar ele alalım ve bu şekilde de hükümet etme sistemi de dahil anayasamızda değişmesi gereken konuları gözden geçirelim.’ Bu konuda hatta üç parti tayin ettiği arkadaşlar ile bir müddet de çalıştılar, 6-7 maddede anlaştılar. Ancak, ana muhalefet partisiyle, CHP ile temel bir anlaşmazlığımız var eskiden beri. Onlar parlamenter sistemi savunuyor, biz de başkanlık sistemini savunuyoruz. Saygıyla karşılarım, burada farklı düşünmemiz gayet doğaldır. Fakat kararı verecek olan işin sahibidir, millettir. Ben o zaman Sayın Genel Başkan’a şunu da söyledim: ‘Buyurun siz de katılın, görüşmeleri beraber yürütelim, hatta bir adım öteye de gittim, dedim ki ‘siz de kendi teklifinizi getirin, beraber oylayalım. Ondan sonra da millete götürelim’. Millet hangisini kabul ederse başımız gözümüz üstünde yeri var. Çünkü işin sahibi millet.”
Başbakan Yıldırım, daha sonra bu konuda MHP ile yollarına devam ettiklerini ifade ederek, “Bu görüşmeler arkadaşlarımız arasında konuşuldu, görüşüldü, bir çok konu ele alındı. Mukayeseli hukuk esas alınarak, başka ülke örnekleri de dikkatle incelenerek bizim tarihimize, kültürümüze, yönetim felsefemize uygun bir yapı değişiklik ortaya çıktı.” dedi.
Başbakan Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Amerikan tipi başkanlık getirin kabul edelim.” teklifinde bulunduğunu anımsatarak, bu teklife olumlu yaklaştıklarını ancak CHP’den ses çıkmadığını söyledi.
Başbakan Yıldırım, 18 maddeden oluşan anayasa değişiklik teklifini hazırladıklarını, CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın teklife ilişkin makul değerlendirmelerde bulunduğunu belirterek, “Mesele çok açıktır, bu bir yönetim sistemi değişikliğidir. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemidir, adı da budur. Bu sistemde cumhurbaşkanlığı seçimiyle Meclis seçimi aynı anda yapılmakta ve böylece iki tane erk aynı anda teşekkül edilmektedir. Biri yasama ve denetlemeyi sağlayacak Meclis, diğeri de yürütmeyi, memleketin, milletin işini gücünü yapacak hükümettir.” diye konuştu.
Anayasanın 9’uncu maddesindeki değişiklikle “yargının bağımsızlığı yanında tarafsız da olsun” dediklerini ifade eden Yıldırım, 75’nci maddedeki değişiklikle milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarttıklarını, 76’ncı maddede yapılan değişiklikle de seçilme yaşını 25’ten 18’e indirdiklerini söyledi.
Yıldırım, “Seçerken ‘gelin gençler bizi seçin’ diye çağırıyoruz, ‘Biz de seçilmek istiyoruz’ deyince ‘Yok daha küçüksünüz, bekleyin bakalım’… Böyle iş olmaz. Seçen aynı zamanda seçilecek ehliyete sahiptir. Gençlerimizden korkmayalım, endişe etmeyelim, gençlerimiz geleceğimizdir. Tabii ki gençlere fırsat vereceğiz.” dedi.
Anayasanın 4’üncü maddesindeki değişiklikle Meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimini aynı anda ve 5 yılda bir yapılmasını sağladıklarını anlatan Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
“2007’de yaşanan krizden sonra genel seçimler 4 yıla indi. Hükümet olanlar, icraatın içinde olanlar bunun ne kadar yanlış olduğunu bilirler. Bir seçime giriyorsunuz, seçim oluyor hükümetin kurulması, güven oyu alması, işbaşı yapması 6 ay. Kaldı 3,5 yıl. Başlıyorsunuz brifingler almaya, projeleri tanımaya sonra gidiyor 1 yıl. Bir yılda planlama, uygulama etti 2,5 yıl. Ondan sonra ‘hadi seçime gidelim’ diye muhalefet başlıyor.
Biz seçime gittiğimiz her seçimde mecburiyet olmadan gitmedik. Ne zaman ki sıkıştırdılar, vesayet odakları kafayı çıkarttılar o zaman seçime gittik. 6 ay önce 6 ay sonra bir yıl gidiyor, geriye kalıyor 3 yıl. 3 yılda büyük bir projeyi bitiremezsiniz. Meclis ve cumhurbaşkanlığı seçiminin 5 yıl olması icraatların devamlılığı açısından daha güzel olacak. Meclisin yasama ve denetleme görevini çok daha rahat yapmasına imkan sağlayacak.”
VATANDAŞA İTAAT ET RAHAT ET
Seçimlerin 5 yılda bir yapılmasının vatandaşın gelecek 5 yılı nasıl planlayacağı açısından da önemli olduğunu ifade eden Yıldırım, “Siyasette vatandaş hiç hata yapmadı. Siyasetçi hata yapabilir, bizler hata yapabiliriz ama vatandaşın bugüne kadar hiçbir hata yaptığını görmedim onun için vatandaşa güvenelim. Vatandaşın kararına, ‘Başımız gözümüz üstüne’ deyip, itaat edelim. İtaat et rahat et. Vatandaşa itaat et rahat et.” dedi.
Mevcut Anayasanın 87’nci maddesinde de değişiklik yapıldığını belirten Yıldırım, bu maddede Meclisin görevlerinin düzenlendiğini, değişenin sadece gensoru ve sözlü soru konularında olduğunu anlattı. Yıldırım, “Hükümet sistemi değişiyor. Bakanlar artık milletvekili değil, cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçiliyor. Meclise hesap verme yöntemleri devam ediyor ama sistemin gereği gensoru müessesine ihtiyaç kalmıyor, güven oyuna ihtiyaç kalmıyor. Çünkü güven oyunu millet seçimle veriyor. Milletin verdiği güven oyu yetmiyor mu da bir de vekillerden güven oyu alıyorsun?” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, 98’nci maddenin de değiştirildiğini ancak Meclisin denetim ve yasama yetkisinin aynen devam ettiğini kaydetti.
Yıldırım, Cumhurbaşkanlığının adaylığı, görevleri, aday gösterilmesi, kaç dönem seçileceği gibi hükümleri düzenleyen 101’nci maddenin de değiştirildiğini, cumhurbaşkanlığının yetkilerinin kapsamlı şekilde sayıldığı 104’üncü maddenin de yeniden düzenlendiğini söyledi.
Yıldırım, “104’üncü maddede cumhurbaşkanının yetkileri kapsamlı şekilde sayılıyor. Sayılanların dışında başka bir yetkisi yok. Her şey açık seçik, tereddüte, şüpheye mahal vermeyecek şekilde yazılmış.” diye konuştu.
Anayasanın 105’inci maddesinde yer alan cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğunun de değiştirildiğini ifade eden Yıldırım, “Diyor ki ‘sen vatandaşın önüne gittin, yetki aldın, vaatlerde bulundun. Onları yaptın mı yapmadın mı? 5 yıl sonra hesabı kim verecek? Tabii ki cumhurbaşkanı ve ekibi verecek. Cumhurbaşkanının sadece vatana ihanetten değil, herhangi bir suçla yargılanmasına imkan verecek düzenleme 105’inci madde ile getiriliyor.” dedi.
Başbakan Yıldırım, yapılan değişiklikle, cumhurbaşkanının yargılanması için gerekli milletvekili oy sayısının 413’ten 367’ye düşürüldüğünü söyledi.
Anayasaya yeni giren bir maddeyle de cumhurbaşkanı yardımcıları ve onların görevlerinin düzenlendiğini belirten Yıldırım, yeni düzenlemeyle başbakanın sistemden çıkarıldığını, yerine cumhurbaşkanı yardımcılarının getirildiğini kaydetti.
Yıldırım, bu sözlerine CHP sıralarında laf atılması üzerine, “Başbakan yok. Biz makam, mevki delisi değiliz. Devletin geleceği için bir Ali değil, bin Ali feda olsun. Milletim kazanacaksa biz kaybederiz. Biz şan, şöhret peşinde değiliz.” dedi. Başbakan Yıldırım’ın bu sözlerini AK Partili milletvekilleri ayakta alkışladı.
Değişiklikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenme şeklinde güçlerin dengesinin esas alındığını, cumhurbaşkanının hükümeti seçime götürmesinin kendisini de seçime götürmesi demek olduğunu anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı Meclisi seçime götürebilir ama kendisi de seçime gitmek zorunda kalıyor. Bu sistem, uzlaşmayı getiriyor, ‘oturun uzlaşın’ diyor. ‘Eğer uzlaşmazsanız, biriniz giderseniz öbürünü de göndeririz’ diyor. Bu artık önümüzde yaşanması muhtemel bütün krizleri ortadan kaldırıyor. Yargı ile ilgili düzenlemelerde önceki anayasaya göre hiçbir farklılık yok. İyileştirme var. HSYK’da 7’ye 4 Meclise imkan veriliyor. Meclisin iradesiyle seçim yapılıyor.
Türkiye’nin bölgede güçlü olması lazım. Bölgemiz etrafında yapılan planlar açıktır. Ülkemize karşı çok boyutlu, asimetrik bir savaş başlatılmıştır. Bu savaşı başarıyla kazanmanın yolu güçlü siyasi iktidarın daim olmasıdır, sürekli olmasıdır. İşte bu anayasayla hem bunu yapacağız hem de ülkemizin 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için siyasetin daha güçlü hale gelmesini sağlayacağız.”
Başbakan Yıldırım, anayasa değişiklik teklifine karşı çıkanların hangi saiklerle, nedenlerle karşı çıktığını anlamakta zorluk çektiğini belirterek, “Çünkü bu herkese açık, kimin kazanacağına siz karar vermiyorsunuz, biz karar vermiyoruz, millet karar veriyor. Erzincan’ın Refahiye Kayı köyünden Topal Dursun’un oğlu kalkıyor, geliyor bu ülkenin Başbakanı oluyorsa CHP’den de biri cumhurbaşkanı olur.” diye konuştu.