Yıldırım, geçen yıl Dünya Gümrük Günü için “Dijital Gümrükler” temasının belirlendiğini, Türkiye’de bu temaya uygun birçok faaliyetin başarıyla tamamlandığını hatırlattı.
Bu yıl kutlamalar için Dünya Gümrük Örgütü’nce “Etkin Sınır Yönetimi İçin Veri Analizi” temasının benimsendiğini belirten Başbakan Binali Yıldırım, bu çerçevede hem gümrük idarelerine hem de gümrük işlemlerine katkıda bulunan özel sektör kuruluşlarının, veri analizinin gümrük çalışmalarına sağladığı katkıya dikkati çekeceklerini vurguladı.
Uluslararası iş birliğiyle taşımacılık hizmetlerinin etkinleştirilmesinde 2016’da yoğun çalışma gerçekleştirdiklerini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, tır sistemine ilişkin teknik alt yapısı hazırlanan “e-TIR” projesine öncülük ettiğini anlatan Başbakan Yıldırım, projenin, ulusal gümrük sistemleri ile diğer paydaşlar arasında güvenli veri değişimi ve eşyanın ülkeler arasında güvenli, düzenli aktarımı imkanı getirdiğini vurguladı.
E-TIR UYGULAMASI ŞUBAT AYINDA YÜRÜRLÜĞE GİRECEK
Yıldırım, Birleşmiş Milletler, Avrupa Ekonomik Komisyonu ve Uluslararası Karayolu Birliği ortaklığında İran ile 27-28 Kasım 2015’te fiilen başlatılan “e-TIR” uygulamasının, bu yılın şubat ayında tamamen yürürlüğe gireceğini bildirdi.
Başarıyla tamamlanan pilot proje çerçevesinde İran ve Türkiye’nin, elektronik teminat kullanmak suretiyle bütün işlemleri ve bilgi aktarımını karşılıklı olarak gerçekleştirebileceklerini vurgulayan Yıldırım, bütün proje ortaklarının, işlemleri anlık olarak elektronik ortamda takip edebildiklerini de ifade etti.
Projenin, pilot uygulama boyunca başarıyla sürdürüldüğünü anlatan Yıldırım, sonuçların Birleşmiş Milletler bünyesindeki tır sözleşmesine taraf olan 70 ülkeyle de paylaşıldığını kaydetti.
Komşu ülke Gürcistan ile bu yıl içinde tamamlanması planlanan “e-TIR” pilot projesinin uygulamaya konulduğunu bildiren Yıldırım, projeyle gümrükten gümrüğe gerçek bir bilgi değişiminin sağlanacağını açıkladı.
GÜMRÜKLER GÜVENLİK KADAR ÖNEMLİ
“Gümrük kapılarımız ülkemizin dış dünyaya açılan yüzüdür, dünyayla bütünleştiğimiz noktalardır. Bu kapılarda yaşanan olaylar, sıkıntılar ülkenin imajına, itibarına zarar verir.” diyen Yıldırım, gümrüklerin güvenlik kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Bu konunun ne kadar hayati öneme sahip olduğunu, geçen yıl yaşanan bir olayın açıkça ortaya koyduğunu hatırlatan Yıldırım, “Cumhuriyet tarihinin deniz yoluyla tek seferde yapılan en büyük kaçakçılığı, titiz ve gayretli çalışmalar sonucu engellendi. Böylece 30 milyon lira değerinde, 100 tonu aşkın sigara kaçakçılığı önlenmiş oldu. Bu tarihi başarıdan dolayı Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfenkci başta olmak üzere, ekibini tebrik ediyorum.” diye konuştu.
Küresel ticaretin, 2009 küresel kriziyle birlikte küçülmeye başladığını anımsatan Başbakan Binali Yıldırım, dünyanın zenginleşmesinin yavaşladığını, hatta bazı yerlerde fakirleşmenin başladığını belirtti.
Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel ticaretin daraldığı ortamda eğer biz işi bir de gümrüklerde sıkarsak, bu sefer işler daha kötüye gider. Amaç, ticaretin geliştirilmesidir, karşılıklı ticaretin artırılmasıdır. Araç, taşıma, gümrükleme ve depolamadır. Aracı amaç haline getirdiğimiz zaman bundan herkes zarar görür. Demek ki gümrükleri para kazanma amacına dönüştürürsek, taşımacılığı para kazanma amacına dönüştürürsek, aslında bilmeden ayağımıza sıkmış oluruz. Ticaret kısıtlanır, yavaşlar ve bundan alan da satan da herkes de kaybeder. O yüzden gümrüklerde şüphecilikten ziyade alt yapıyı tesis edip gerekli emniyet tedbirlerini almak malın, sermayenin, insanların serbestçe hareket etmesini sağlamak nihai hedef olmalıdır.”
Dünyanın dört özgürlüğe ihtiyacının bulunduğunu hatırlatan Başbakan Yıldırım, bu özgürlükleri, malların, hizmetlerin, sermayenin ve insanların serbest dolaşımı şeklinde sıraladı.
Bunun, evrensel insan hakkı olduğunu ve bu hakkın eninde sonunda küresel anlamda tahakkuk etmesi gerektiğine işaret eden Başbakan Yıldırım, “Duvarlar örerek, duvarların yüksekliğini artırarak dünyadaki huzursuzluğun önüne geçemeyiz. Dünyadaki huzursuzluğun önüne geçmenin yolu, adil olmaktır, güçlünün daha az güçlü karşısında insanlık normlarına uygun olarak hareket etmesi, gücünü güçsüzler karşısında kötüye kullanmamasından geçer.” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) binasında düzenlenen Dünya Gümrük Günü kutlama programında, bölgede son 5-6 yıldan bu yana yaşanan savaşlarda Türkiye’nin büyük fedakarlık yaptığını, yerinden yurdundan edilen 3 milyon insana bağrını açtığını, onlarla ekmeğini paylaştığını belirterek, bunlar dikkate alındığında gelişmiş ülkelerin konuşmaktan fazla katkısı olmadığının kolayca görülebileceğini söyledi.
Türkiye’nin bugüne kadar Suriye ve Irak’taki savaştan kaçanlar için kendi bütçesinden 26 milyar dolarlık katkı sağladığına işaret eden Yıldırım, buna rağmen Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı 200 ülkeden 500 milyon dolar civarında para geldiğini belirtti. Bunun ibret verici olduğunun altını çizen Yıldırım, küresel dayanışmanın böyle günlerde lazım olduğunu vurguladı.
NE KADAR DUVAR ÖRERSE ÖRSÜN DÜNYA BU GERÇEKTEN KURTULAMAZ
Dünyanın, bölgede yaşanan insanlık dramına daha duyarlı hale gelmesini beklediklerini dile getiren Yıldırım, mülteci sayısının 55 milyonu bulduğunu, belki de dünyanın 200 ülkesinden 150’sinin nüfusundan fazla mülteci bulunduğuna işaret etti.
Bunun sürdürülemez olduğunu vurgulayan Yıldırım, Avrupa, ABD veya başka ülkelerin, sınırlarına ne kadar duvar örerse örsün dünyanın bu gerçeğinden kurtulamayacağını belirtti. Küresel ve bölgesel adalet ve barışın önemine işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel rekabeti bir tarafa bırakarak yardımlaşma ve karşılıklı iş birliği içerisinde bölgesel ve küresel sorunları çözmek, bugün dünyanın en önde gelen ülkelerinin birinci derece sorumluluğu haline gelmiştir. Bu anlamda Türkiye, sadece mültecileri 5-6 yıldır ülkesinde misafir etmiyor, onlara gereken her türlü imkanı sağlamıyor aynı zamanda Suriye’de devam eden bu anlamsız savaşın sona erdirilmesi için özellikle son altı ay içerisinde çok büyük inisiyatifler, sorumluluk alıyor. Bugün Suriye’de ortaya koyduğumuz bu tutum, bir çözümün de başlangıcı olmuştur. Suriye, Rusya ve İran’ın müştereken hareketi ile birlikte ateşkes sağlanmış ve kan dökülmesi durmuştur. Bundan sonraki adımda Birleşmiş Milletler bünyesinde diğer paydaşların da devreye girerek Suriye’de kalıcı çözümün, siyasi istikrarın süreklilik haline getirilmesi en önemli hedefimizdir. Bölgede barışın yeşermesi, şüphesiz Türkiye’de de terörle mücadelenin bir anlamda çok daha etkin şekilde yapılmasına da vesile olacaktır.”
VATANDAŞA DA MEMURA DA TİCARET YAPANA DA KOLAYLIK
Türkiye’nin, kalkınmasını her alanda hızla sürdürdüğünü kaydeden Yıldırım, şirket kurulması ve tasfiyesi konusundaki düzenlemelerle şirket kurma kolaylığında dünyada 84’üncü sıradan 14’üncü sıraya yükseldiğini aktardı.
İnternetin yaygın kullanımı ve tüm verilerin bir yerde toplanmasıyla insanları kurumlarda dolaştırmadan işlerin halledildiğini anlatan Yıldırım, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı döneminde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile protokol yaparak bu işin öncüsü olduklarını söyledi.
Eskiden gümrüklerde vatandaşın polis, gümrükçü, sağlıkçı ve diğer birimlere tek tek gittiğini ifade eden Yıldırım, “Onların gönlünü razı etmeden kapıdan geçemiyor, böyle bir sistem olur mu? Şimdi kafayı uzatacak pencere, pencerede bir adam, 14 kişinin hatırını soracağına bir kişinin hatırını sorup geçip gidecek. Vatandaşa da memura da ticaret yapana da kolaylık. İnsanın müdahalesi ne kadar fazla olursa o kadar sorun olur.” diye konuştu.
Vatandaşı memurlarla karşı karşıya getirmek istemediklerini söyleyen Yıldırım, işlerin elektronik ortamda yapılmasının yolunu her alanda açacaklarını, gelecekteki başarının sırrının buradan geçtiğini bildirdi.
Daha önce Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının tır karneleri ve kotalar dağıttığını, bu işi de TOBB’la birlikte çalışarak özel sektöre verdiklerini anımsatan Yıldırım, bu durumdan herkesin memnun olduğunu söyledi.
Gümrüklerin modernize edilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, 12 kapının “Yap-İşlet-Devret” modeliyle yapıldığını belirtti.
Tırcıların özellikle Bulgaristan geçişlerinde, kuyrukların oluştuğu yönünde şikayetleri bulunduğunu aktaran Yıldırım, “Orada konaklama yerleri istiyorlar. Rifat Bey (TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu), buradan söylüyorum, kısa zamanda oradaki tır parkını büyütelim, genişletelim ve insanlar arabaların içinde beklerken sefillik çekmesinler. Ne lazımsa arsa, yer, hepsini biz verelim, kısa sürede bunu halledelim. Keşke bu olmasa. Ama niye oluyor? Sizin memleketinizde gümrükleri, geçişleri iyi yapmanız yetmiyor, diğer tarafın da aynı olması lazım. İki taraf aynı düzeyde hassasiyet göstermediğinde bu sefer hiçbir işe yaramıyor. ” ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konferans Salonu’nda “Dünya Gümrük Günü” dolayısıyla düzenlenen kutlama programında yaptığı konuşmada, ticaretin tek yolunun kalite ve rekabet olduğunu ve bunu artık dünyanın görmesi gerektiğini söyledi.
Bunun dışındaki yolların “çıkmaz” olduğunu belirten Yıldırım, tarife dışı engeller koymanın zulüm anlamına geldiğini dile getirdi. Tarife dışı engelleri kaldırmak, ticaretin gelişmesini esas almak gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Araçlarla para kazanma yoluna gitmeyelim. Zaman kaybına sebebiyet vermeyelim. Bütün bu çalışmalar, elektronik ortama aktarma, bilgi paylaşımı, tek pencere sistemi, bürokrasinin azaltılması, hepsinin amacı gümrüklerdeki zaman kaybını ortadan kaldırmak.” diye konuştu.
Kara sınır kapıları, şehirlerin içindeki gümrükleme alanları ve lojistik merkezleriyle Türkiye’de 143 gümrüğün bulunduğunu belirten Başbakan Yıldırım, kara hudut kapılarındaki çıkışların transite kullanıldığını, içeridekilerde gümrükleme, paketleme ve montaj yapıldığını anlattı.
Her türlü işlemin yavaş yavaş lojistiğe döndüğüne işaret eden Yıldırım, deniz limanları yetmediği için kara limanları yapıldığını aktardı. Kara limanlarının özelliklerini anlatan Yıldırım, geçtiğimiz yıllarda Kazan’da lojistik merkezi açtıklarını hatırlattı.
Birçok yerde lojistik merkezlerinin kullanıldığını belirten Yıldırım, “Taşımacılıktan, lojistiğe geçen bir süreci yaşıyoruz. Limanlarda artık manuel kontroller tarihe karışıyor. Her konteynerin bir kimlik numarası var. Dünyanın neresine giderse gitsin, o konteynerde ne var, nerede kontrol görmüş, nasıl işlem yapılmış… Bütün bunların amacı zaman kazanmak, ticaretin yavaşlamasının önüne geçmek.” dedi.
ALIŞKANLIK VE STATÜKO, DEĞİŞİMİN EN BÜYÜK DÜŞMANIDIR
Başbakan Yıldırım, bu konuda gidilmesi gereken daha çok mesafenin olduğunu vurgulayarak, “Alışkanlıkları değiştirmek kolay bir iş değil. Alışkanlık ve statüko, değişimin en büyük düşmanıdır. Önemli olan altyapının değişmesi değil önemli olan zihniyetin değişmesidir. Zihniyet değişmeden, hiçbir değişimin başarılı olma şansı yoktur.” değerlendirmesini yaptı.
Günümüzün bilgi toplumu olduğuna dikkati çeken Yıldırım, belirli bir yaşın üzerindeki neslin bilgi toplumu olmamakta direndiğini, orta ve genç kuşakların bilgi toplumunun tam ortasında durduğunu söyledi. Bu nedenle Türkiye’nin, bilgi toplumu dünya ortalamasının üstünde olan Avrupa’yı da yakaladığına değinen Yıldırım, bunu bilgisayar ve elektronik destekli uygulamalardan anladıklarını söyledi.
Yıldırım, ticarette iflasları ortadan kaldıracak tedbirler de aldıklarını anımsatarak, yapılan düzenlemelere ilişkin şöyle konuştu:
“Sicil affını getirdik. Bu zor günlerde finansman sıkıntısı yaşayan firmalara cansuyu olsun diye çeklerle ilgili sorunu ortadan kaldırmak için yeni Çek Kanunu çıkardık, karekodlu düzenlemeler yaptık. Yani bundan sonra adam, ‘Yazalım çeki de ne olursa olsun’ diyemeyecek. Bir sefer yapacak, ikinci seferde kodesi boylayacak. Böyle bir şey yok. Söz namustur. Çek yazdın, altına imza attıysan gereğini yapacaksın. Bak biz 316 kişi anayasa değişikliği teklifinin altına imza attık. Gittik oraya da, oyumuzu da ‘evet’ olarak attık.”
Karşılık çekte adli para cezası geldiğini, karekodlu çeklerin bu konudaki yanlış uygulamaları büyük oranda kaldıracağını kaydeden Yıldırım, ticareti rahatlatmak için 1 Ocak itibarıyla Taşınır Rehni Kanunu’nu çıkardıklarını anımsattı. Yıldırım, “Bu çok sessiz sedasız oldu ama bu bir devrimdir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde teminat sorunu en büyük sorundu, bu taşınır rehni yani taşınır malların teminata konu olması çok büyük bir rahatlık.” diye konuştu.
BİRAZ DA SİZ TAŞIN ALTINA ELİNİZİ KOYUN
Aralarında bir kamu bankasının da yer aldığı bazı bankaların bu konuyu anlamayarak, nazlandıklarını ve çeşitli mazeretler sunduklarını belirten Yıldırım, “Kanun çıktıysa uygulayacaksınız, bunun lamı, cimi yok. Uygulamazsanız irade gereği neyse yapar. Size demiş miyiz, orada büyükbaş, küçükbaş hayvanı varsa, torna tezgahı varsa, silahı varsa hepsini teminat alacaksın. Malı mülkü, ayni, nakdi, ne varsa hepsi teminattır, menkul, gayrimenkul. Biraz da siz taşın altına elinizi koyun, hep niye milletten bekliyorsunuz. ‘Dolar kurunda dalgalanma var, ben teminatı aldığım zaman dolar kuru şuydu, şimdi bu kadara düştü arasındaki farkını getir teminat ver’ şuraya bak, şu kepazeliğe bak. Milleti yaşatmak varken, ‘Bir tekmede ben vurayım’ olur mu öyle şey.” ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, yaşanan durumun gelip geçici olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Şimdi Amerika Başkanı da oturdu yerine, kısa sürede her şey daha da netleşecek. Dünya piyasalarındaki bu dalgalanmalar da sona erecek. Önümüzdeki aylarda Türkiye’nin önünde büyük fırsatlar var. Türkiye’nin ekonomik göstergeleri, bize benzer ülkelerin birçoğundan daha iyi durumda. Peki niye böyle? 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cülerle bölücüler kardeş oldular, ittifak kurdular, bütün dünyada Türkiye ekonomisini kötülemek için varlarını yoklarını oradaki yoldaşlarıyla da bir araya gelerek ortaya koydular. Mücadele ediyorlar. ‘Türkiye ekonomisi kötü olacak’ diye, himmet diye topladıkları paraları oluk oluk lobi şirketlerine aktarıyorlar. Ama unutmasınlar, hazırın ardı tez gelir, burunlarından lime lime bu millet onların getirecek.”
Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) binasında düzenlenen Dünya Gümrük Günü kutlama programında, gümrükleme alanında Türkiye’nin 15 yılda çağ atladığını belirterek, ticareti kolaylaştıracaklarını, özellikle satarken daha kararlı olacaklarını, alırken ise biraz nazlı davranacaklarını söyledi.
Bir mal Türkiye’de üretiliyorsa bunun tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Yıldırım, memlekette üreten ve çalışanların kazanması gerektiğini vurguladı. Bir ürün daha ucuzsa dışarıdan alınması konusunda da bir engel olmadığını dile getiren Yıldırım, “Fiyaka olsun diye gidip dışarıdan gereksiz yere masraf yapmanın bir anlamı yok. Kayserililer bunu iyi bilir.” ifadesini kullandı.
Başbakan Yıldırım, emaneti aldıkları ilk günden itibaren ülkeyi kalkındırmak için devlet ve hükümet olarak var güçleriyle çalıştıklarını belirtti.
BİZ MİLLETE GİDİŞİN ÖNÜNÜ AÇTIK
Türkiye’nin önünde yeni bir dönem olduğunu dile getiren Yıldırım, “Önümüzdeki 75 gün önemli. Bir halk oylaması yapacağız. Mecliste anayasa değişikliğini 339 oyla yüce Meclisimiz kabul etti. Meclis anayasa değiştirmedi, Meclis anayasa değişikliğinin millete gideceğini kabul etti. Millet, önüne sandığı konacak, kararını verecek. Asıl sözü millet söyleyecek. Biz millete gidişin önünü açtık.” diye konuştu.
Yıldırım, anayasa değişikliğinin vatandaşın önüne gitmemesi için her yolu deneyenler olduğuna dikkati çekerek, “Anamuhalefet partisi yanına bölücülerle dirsek teması yapmış HDP’yi de alarak ‘hayır’ kampanyası yaptı. Kavga ettiler, gürültü ettiler, her türlü taşkalayı yaptı. Sonunda Meclis iradesi galip geldi ve Mecliste 339 arkadaşımız ‘Biz milletin iradesine karşı çıkamayız, millete gitsin, millet kararı versin’ diye vekil olarak üzerlerine düşen görevi yaptılar.” değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa değişikliği teklifinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin uzlaşma kültürünü en iyi şekilde ortaya koyduğunu belirten Yıldırım, Bahçeli ve MHP grubuna teşekkür etti.
Yıldırım, 27 Nisan e-muhtarısını anımsatarak, “‘Siz bu cumhurbaşkanı seçim işlerine karışmayın, yanlış işler oluyor memlekette, kendinize gelin’ dediler. Biz de ‘Siz kendinize gelin, işinize bakın’ dedik. Oradan derslerini verdik. Vesayetçiler boş durur mu? Arkalarındaki CHP’yi, anamuhalefet partisini önlerine aldılar, Mecliste yeni bir icat çıkardılar. 367 icadı… Bizim memlekette buna tilki fıstığı diyorlar. Bunu çıkardılar, ondan sonra neymiş, ‘367 oy olmadan, milletvekili salonda hazır olmadan cumhurbaşkanı seçilmez’, hayyalessalah. Ya böyle bir şey olur mu?” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet kurulduğundan beri cumhurbaşkanlığı seçimlerinin problem edildiğini belirten Yıldırım, cumhurbaşkanının, siyasetin ana unsurlarına bir türlü seçtirilmediğini söyledi.
Yıldırım, şöyle devam etti:
“‘Siz gelin Mecliste el kaldırın, ufak tefek işlere bakın ama cumhurbaşkanlığı işi sizi aşar, arkada vesayet var. Vesayetin dediği olur, vatandaşın dediği olmaz.’ Geriye doğru gidin, 12 Eylül’de bunu yaptılar. 12 Eylül öncesi 119 turda cumhurbaşkanı seçememiş Türkiye. 119 tur. 5,5 ay cumhurbaşkanı yok ülkede. Cumhurbaşkanı seçimleri ya darbe sebebi olmuş ya da darbeden sonra olmuş. Böyle bir ülke olabilir mi? Böyle bir demokrasi olabilir mi? Böyle bir cumhuriyet rejimi Türkiye’ye yakışır mı? Elbette yakışmaz. 2007’de de aynı şeyi yapmaya kalktılar akılları sıra. Dedik ki madem öyle işte böyle, millete gidiyoruz. Gittik mi referanduma? Millet ne dedi; ‘Cumhurbaşkanını ben seçeceğim kardeşim.’ Madem orada alavere dalavere oluyor. Milletin iradesi göz ardı ediliyor, ‘Ben seçiyorum’ dedi, kararını verdi.”
İKTİDAR SANDIKLA BAŞLAYACAK, SANDIKLA BİTECEK
Yıldırım, cumhurbaşkanlığı seçimini hatırlatarak, “10 Ağustos 2014’te Cumhuriyet tarihinde ilk defa millet cumhurbaşkanını seçti, Recep Tayyip Erdoğan’ı seçti. Şimdi yaptığımız orada yarım kalan işin tamamlanmasıdır. Başka bir şey yapmıyoruz. Yok sistem, rejim, bilmem ne, ‘Türkiye elden gidiyor’… Bunlara millet gülüp geçiyor. Böyle bir şey yok.” dedi.
Halk oyuna sunulacak değişiklikle milletin aynı anda hem cumhurbaşkanı hem de milletvekillerini seçeceğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
“O gün ülkenin cumhurbaşkanı da Meclisi de belli olacak. İktidar sandıkla başlayacak, sandıkla bitecek. İki sandık arasında kesintisiz iktidar olacak, güçlü iktidar olacak. Mazeret üretmeyecek, hizmet üretecek, çalışacak, çabalayacak, vatandaşa verdiği sözleri yerine getirecek. Bundan kimin ne zararı var? Güçlü bir ülkenin sağlayacağı faydaları düşünün, 65. hükümetteyiz. Her dört yılda bir seçim olacak değil mi? Altmış dördü, dörtle çarp. Yani, 1923’ten beri hesap etsen 65’nci hükümete 2 bin 183 senesinde geliyor. Şimdi neredeyiz? 2017. Demek ki hiçbir seçimi zamanında yapamamışız. Yazık günah değil mi? Amerika kurulmuş, birinci başkanı 1789’da George Washington olmuş. 45’inci Başkan Trump. 228 yılda hiç aksama yok. Tıkır tıkır seçimlerini yapıyorlar, yollarına devam ediyorlar. Onun için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, istikrar demek, ekonominin çok daha hızlı büyümesi demek, bürokrasinin daha da azalması, vesayetlerin ortadan kalkması demek. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ülkenin birliğinin, beraberliğinin, bekasının, kardeşliğinin ilelebet sağlanması demek.”
Başbakan Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konferans Salonu’nda “Dünya Gümrük Günü” dolayısıyla düzenlenen kutlama programında yaptığı konuşmada, anayasa değişikliğine ilişkin kanunla Meclis’in zayıfladığı yönündeki eleştirileri yanıtladı.
Yıldırım, “Bakalım zayıflıyor mu zayıflamıyor mu? Bu CHP’yi Allah ıslah etsin, başka bir şey demiyorum.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, CHP’lilerin mevcudu da değişikliği de bilmediklerini, bu kadar ilgisiz olduklarını ifade etti.
Meclisin “Yasaları yapmak” ve “Hükümeti denetlemek” olmak üzere, iki görevinin bulunduğunu anlatan Yıldırım, mevcut sistemde iktidar partisinin istediği kanunların çıktığını, diğerlerinin çıkmadığını kaydetti.
Bugüne kadar muhalefet partilerinin verdiği kanun tekliflerinin yasalaşmadığını vurgulayan Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi ne olacak? Cumhurbaşkanı, onun hükümeti, kanun tasarısı, teklifi veremiyor. Sadece bütçe kanunu teklifini yılda bir sefer veriyor. Onun dışındaki bütün kanunlar, Mecliste milletvekilleri tarafından yapılacak. Yani memleketin meselesi, Van’ın derdi, Edirne’nin sorunu, Sinop’un, Hatay’ın, Antalya’nın konuları Mecliste konuşulacak, milletvekilleri uzlaşıp memleketin, milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracaklar. Hükümetin yönlendirmesi ile değil. Hükümetin ihtiyacı varsa kanuna, gelip milletvekillerine dil dökecek. ‘Şöyle bir kanun lazım, beni rahatlatın, işimi rahat göreyim.’ diye gelip onlardan rica minnetle talep edecek. Yasama güçlenecek. Milletvekili daha da güçlü hale gelecek.”
CHP’lilerin “Denetimin zayıfladığı” yönündeki iddialarını da hatırlatan Yıldırım, “Okumadıkları oradan belli. Genel görüşme, yazılı soru, meclis soruşturması aynen devam ediyor. Yetmedi, bakanlar gelip Meclise bilgi vermesi gerekiyorsa gelip verecekler.” dedi.
Bunların hepsinden daha önemli bir konunun bulunduğunu ve bunu vatandaşın bilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, mevcut sistemde cumhurbaşkanını yargılamanın hemen hemen imkansız olduğunu belirtti.
Başbakan Binali Yıldırım, şöyle konuştu:
“Neden imkansız diyorum? Çünkü, cumhurbaşkanı, bu kadar çok yetkiye rağmen suçlanamıyor. Sorumsuz. Yetkiler gani, sorumluluk mafi… Öyle bir şey yok, öyle güzel bir dünya yok. Yetki kullanıyorsan, sorumluluk da olacak. Sadece vatana ihanetten suçlanabilir, onun için de Meclisteki vekil sayısının yüzde 75’inin oluru lazım. Ne kadar zor olduğunu anlayın. Her dört vekilden üçü olur diyecek. Bu şu demektir, iktidar yani cumhurbaşkanının geldiği partinin, cumhurbaşkanının aleyhinde oy kullanması demektir. Ancak bu şekilde mümkün.
Şimdi ne geliyor? Cumhurbaşkanı, bakanları, yardımcıları, hepsi her suçtan dolayı suçlanabilecek, Mecliste haklarında soruşturma açılabilecek. Nasıl? Başlangıçta soruşturma açılacak, soruşturma komisyonları kurulacak, sonunda Yüce Divan’a gönderilip gönderilmemesine de üçte iki çoğunlukla karar verilecek. Yani yüzde 66. Mevcutta yüzde 75, burada yüzde 66. Hani? Hangisi daha emniyetli? Meclisin fiilen soruşturma yapmasını engelleyen bir anayasadan, cumhurbaşkanlığını suçlayamayan bir anayasadan cumhurbaşkanlığını, bakanlarını her konuda suçlayabilen, sorgulayabilen ve Yüce Divan yolunu açabilen bir parlamentoya geliyoruz. Parlamentonun zayıfladığını söyleyenler, kulakları çınlasın, bunu iyi dinlesin. Öyle bir şey yok, gerçekleri milletten kimse kaçırmasın.”
Yıldırım, parlamentonun bütçe konusunda tam yetkili olduğunu da anımsattı.
MEVCUT SİSTEMİN OLUMSUZLUKLARI GÖZDEN GEÇİRİLDİ
Başbakan Yıldırım, anayasa değişikliği ile mevcut sistemin olumsuzluklarının gözden geçirildiğini, bu olumsuzlukların, krizlere çözüm üretilememesi, uzlaşma kültürünün gelişmemesi olduğunu anlattı.
Yıldırım, değişiklik ile uzlaşma kültürünün gelişmesi ve krize çözüm üretilmesinin öngörüldüğünü ifade etti.
Seçim yenileme düzenlemesine de işaret eden Yıldırım, “Diyelim ki cumhurbaşkanı seçildi, Meclisin oluşumunu beğenmedi, hoşuna gitmedi. ‘Ben bu partiden daha çok milletvekili istiyordum, vatandaş böyle karar verdi. Bu kompozisyon hoşuma gitmedi. Seçim kararı aldım.’ Seçim kararı aldığında kendi seçime giderken Meclis de seçime gidiyor veya tersi. Cumhurbaşkanını sıkıştırıyor Meclis. Seçim kararı aldığı zaman, kendi de seçime gidiyor, cumhurbaşkanı da seçime gidiyor. Bunun anlamı şu, vatandaş diyor ki ‘Uzlaşın, konuşun, anlaşın, karşıma kriz çıkararak gelmeyin.’ Durup dururken, hiçbir şart oluşmamışken ülkeyi seçime götürmenin vebalini, hesabını millet karşılıksız bırakmaz. Gereken dersi sandıkta verir.” değerlendirmesinde bulundu.
Milletin bugüne kadar her türlü yanlışı düzelterek geldiğini ifade eden Yıldırım, “Siyasetçi yanlış yapar, millet düzeltir. Bürokrasi yanlış yapar, millet düzeltir. Yargı mensubu yanlış yapar, millet düzeltir. Milletin terazisi, altın terazisinden daha hassastır. Onun için milleti bir kenara bırakıp, kendimiz gelin güvey olmayalım. Millet ne diyorsa, onu yapalım. Millete ram ol, itaat et, rahat et. Her işin başı millettir. Milletin dışındaki hiçbir iradenin çıkış yolu yok.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, değişiklikle ayrıca yargıdaki ayrıcalıkların da kaldırıldığını, sivil ve askeri yargının artık olmayacağını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
“Askeri yargıtay, askeri yüksek idare mahkemesi, bütün bunlar kalktı, yargı birliği gerçekleşiyor. Modern dünyada artık böyle. Kimse rütbesine göre, elbisesine göre yargılanmıyor. Ha ne var? Önemli sorumluluk alanlar, farklı bir yargılamaya tabi. Mesela cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, onların yargılama usulü farklı, diğerlerinin yargılama usulü farklı. Ama neticede hepsi yüce Türk adaletinin sivil mahkemelerinde olacak.”
“Altını çizerek tekrar ediyorum. Bu yapılan değişiklik, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle başlayan sürecin tamamlanmasıdır. Onun dışında yapılan bir şey yoktur.” diyen Başbakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“İşi rejim değişikliğine falan götürmek tamamen bir safsatadır. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Atatürk’ün önderliğinde 1923’te kurmuş ve rejim tartışması 93 yıl önce o gün sona ermiştir. Türkiye cumhuriyettir, demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir, üniter yapısıyla, milletiyle, ülkesiyle bölünmez bir bütündür. Ay yıldızlı bayrağı, bayrağımızdır, başşehri Ankara’dır. Bunların üzerinde kimse siyaset yapmasın, tezvirat üretmesin. Bu iş bu kadar açık ve nettir.
Ben eminim ki aziz milletimiz, nasıl 15 Temmuz’da ülkeyi karanlıktan kurtardıysa, hayatı pahasına Türkiye’nin aydınlık yarınlarına kapıyı açtıysa, önümüzdeki halk oylamasında da Türkiye’de vesayetçilere, statükoculara, değişime karşı direnenlere gereken cevabı sandıkta ‘evet’ diyerek son görevini de yapacaktır.”
AMAÇ, VATANDAŞIN İŞ YÜKÜNÜ AZALTMAK
Kendilerine düşenin vatandaşa sürekli iş çıkarmak olmadığını belirten Başbakan Yıldırım, “Amaç, vatandaşın iş yükünü azaltmaktır.” dedi.
Dünya Gümrük Günü’nün küresel ticaretin artmasına, dünyadaki barış, huzur ve kardeşliğin daha da gelişmesine vesile olmasını dileyen Yıldırım, “Gümrük sistemimizin ticaretimizi engelleyen değil, ticaretimizi geliştiren bir anlayışla basitleştirilmesinde emeği geçen başta Gümrük ve Ticaret Bakanımız olmak üzere, bütün çalışanlarına teşekkür ediyorum.” ifadesini kullandı.
TOBB’un gümrük konusunda önemli katkıları bulunduğunu kaydeden Yıldırım, emeklerinden dolayı TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve çalışanlarına da teşekkürlerini iletti.
Programa, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Dünya Gümrük Örgütü ile Dünya Ticaret Örgütü temsilcileri ve diğer yetkililer katıldı.
Başbakan Binali Yıldırım, “Adli Veri Bankası Tanıtım Töreni”nde yaptığı konuşmada, yargı alanında son yıllarda reform niteliğinde birçok düzenlemenin hayata geçirildiğini ancak algıdaki düzelmenin yapılanlarla orantılı olmadığını belirtti.
Memnuniyette yüzde 10’luk bir artış olmakla birlikte kamuoyunda, vatandaşlar arasında yargıyla ilgili algının henüz istedikleri düzeye ulaşmadığını dile getiren Yıldırım, hedeflerinin yüzde 75 ve üzerinde memnuniyet oranı olduğunu bildirdi.
AK Parti hükümetlerinde sağlık, ulaşım, eğitim ve birçok alanda vatandaş memnuniyetinin yüzde 70’in üzerinde gerçekleştiğini ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece yargıda değil maalesef son yıllarda adalet sistemimizde hiç hak edilmeyen bazı olayları birlikte yaşadık. Çok uzağa gitmeyelim, 2007 cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye, bir yargı icadıyla karşı karşıya kaldı. ‘367 milletvekili olmadan Mecliste cumhurbaşkanı seçimi yapılamayacağı’ gibi yargı camiasının duayeni sayılan isimler tarafından ortaya atılan icat neticesinde cumhurbaşkanlığı seçimi tıkandı.
Biz bugün cumhurbaşkanlığı sistemine giden adımları o gün yaşanan kriz dolayısıyla atmak zorunda kaldık. Bugün halk oylamasına konu olan anayasa değişikliği esasen 2007’de cumhurbaşkanının seçilememesi dolayısıyla gittiğimiz halk oylamasında cumhurbaşkanının vatandaşça doğrudan seçilmesini öngören anayasa değişikliğinin eksik kalan kısmının tamamlanmasıdır. Önümüzdeki aylarda yapacağımız anayasa değişikliği esasen budur. Olayı bu şekilde görmek lazım.”
GEÇ KALAN ADALET, ADALET DEĞİLDİR
Yargıyla ilgili şanssızlıkların bununla sınırlı kalmadığını anlatan Yıldırım, Erzincan’da başlayan sonra büyüyen, kamu vicdanını yaralayan birtakım gelişmelerin yargıyla ilgili yeni bir reformu gündeme getirdiğini belirtti.
Yıldırım, amaçlarının, yargıdaki etnik yapılanmayı, adam kayırmacılığını ortadan kaldırma ve “Adalet mülkün temelidir.” prensibini hakim kılma olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bir tehlikeyi bertaraf ederken farkında olmadan başka bir tehlikenin kapımızı çaldığının farkına varmadık. Bizim memlekette bir tabir vardır, ‘Tatarından kurtardık, beterine rastladık.’ FETÖ’cüler sinsice maalesef 2010 referandumundan sonra yürüttükleri faaliyetleri aleni hale getirmiş ve yargıyı tamamen kendi kirli emelleri uğruna kullanma cihetine gitmiştir. Ondan sonra da yaşanan 17, 25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi artık bu aymazlığın, bu hukuk tanımazlığın zirveye ulaştığı olaylar olarak karşımıza çıktı. Bunları hep beraber yaşadık.”
Kendisinin AK Parti hükümetlerinde uzun yıllar ulaştırma bakanı olarak görev yaptığını hatırlatan Yıldırım, “Doğrusu biz hep şunu vatandaşa söyledik, trafikte hız felakettir, internette hız berekettir. Şimdi buna şunu da ilave ediyorum, trafikte hız felakettir, adalette, yargıda hız berekettir. Yargının hak ettiği güveni kazanması için yargılamada hızlanmamız lazım. Geç kalan adalet, adalet değildir. İnsanlar, adaletin erken tecelli etmesini, yüreğinin soğumasını arzu ediyor.” ifadelerini kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım, “İsim vermeyeceğim, bir dinleme yapılıyor, benim en yakınımdaki insan için. Bunu bir şekilde ben öğreniyorum. İçişleri Bakanı’na, o dönemdeki, söylüyorum, diyorumki ‘böyle bir dinleme var.’ Gidiyor ilgili birime, diyor ki ‘böyle bir şey yok’. Adalet Bakanı’na söylüyorum, ‘böyle bir şey var’ gidiyor, diyorki ‘efendim böyle bir şey yok’. ‘Olmaz, gidin bir daha bakın’ diyorum. Bir daha bakıyorlar yine bir şey yok. UYAP’a bakıyorlar, UYAP’ta yok, polisin dosyalarına bakıyorlar orada yok. İki gün sonra bu dinleme kesiliyor.” dedi.
“Erken karar verip, erken hüküm vermenin getireceği sıkıntıları sizler, bizlerden iyi bilirsiniz. İstersiniz ki terazinin iki kefesi de eşit olsun, adaletin esasıdır, düzenidir.” ifadesini kullandı.
Ancak vatandaş tarafından bakıldığında, geciken adalette yargıya olan güveninin azaltıldığına işaret eden Yıldırım, bunun için adalet saraylarının yapıldığını, ancak alınacak kararların hepsinden daha önemli olduğunu, bunun da çok iyi bilindiğini kaydetti.
Yıldırım, bugün adliye saraylarının, bulundukları il ve ilçenin en gösterişli ve itibarlı binaları haline geldiğini belirterek, “Adalet devletin temeli, adalet olmayınca hiçbir şey olmaz. Onun için ülkemizin en acil konusu, adalete hak ettiği itibarı kazandırmaktır.” diye konuştu.
Başbakan Binali Yıldırım, vatandaşın beklentisinin soruşturma ve kovuşturma olduğunu vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yargı, soruşturmayı polise havale etmiş, kovuşturmayı da bilirkişiye havale etmiş. Bunun adına da ‘yargı’ diyorlar. Böyle değil, bu haksızlık. Soruşturmanın, neden polise, kolluğa havale ettiği kanaati var? 17 Aralık’ta biz bunu gördük. 17 Aralık’taki dosyalardan savcıların en son haberi oldu. Polis, birisi isimsiz, imzasız ihbarda bulunuyor, bu masada oturan. Yanındaki masada oturan da onu alıyor, sınırsızca dinlemeler, sınırsızca hukuka uymayan delil toplamalar sonunda şu kadar dosya oluyor, gidiyor savcıdan toptan bir olur alıyor, ondan sonra da işlem başlatıyor. Bu yargı, yargı değildir. Bu yol, yol değil. İşte bunlar, sonunda ortaya çıktı, 17 Aralık’ta bütün foyaları ortaya çıktı.”
Başbakan Yıldırım, “İsim vermeyeceğim, bir dinleme yapılıyor, benim en yakınımdaki insan için. Bunu bir şekilde ben öğreniyorum. İçişleri Bakanı’na, o dönemdeki söylüyorum, diyorum ki ‘böyle bir dinleme var.’ Gidiyor ilgili birime, diyor ki ‘böyle bir şey yok.’ Adalet Bakanı’na söylüyorum, ‘böyle bir şey var’ gidiyor diyor ki ‘efendim böyle bir şey yok.’ ‘Olmaz, gidin bir daha bakın’ diyorum. Bir daha bakıyorlar, yine bir şey yok. UYAP’a bakıyorlar, UYAP’ta yok, polisin dosyalarına bakıyorlar orada yok. 2 gün sonra bu dinleme kesiliyor. Sonra ikinci hakimlikten yapılan bu dinleme, dördüncü hakimlikten tekrar başlıyor. Bu sefer tekrar arkadaşları yola çıkarıyoruz, gidip geliyorlar yine bir şey yok. O dosya 17 Aralık’ta önümüze çıkan dosya. Ne UYAP’a koyuyor ne kollukta bir soruşturma numarası veriyor, tamamen masa altı, çekmece altı bir çalışma. Yani yasa dışı bir yasal işlem. Bu camiaya yakışır mı? Bu camianın itibarını aşağıya çeken, onlarca olay yaşadık geçmişte. Allah’a şükür bunlar geride kaldı.” değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz’un Türkiye için her bakımdan bir milat olduğunu ifade eden Yıldırım, “O gece savcılarımızın, elimizdeki vatansever askerlerimizle, polislerimizle, emniyet müdürlerimizle beraber aynı anda gözaltıları başlattılar. İşte o zaman bu alçaklar, asker kılığındaki teröristler bir kez daha gördüler ki bu ülkenin vatansever evlatları, FETÖ’cülere, bölücülere bu ülkeyi asla teslim etmiyor.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, bu vesileyle o karanlık gecede aydınlık Türkiye’nin kahramanlarını, bu yolda hayatını seve seve veren şehitleri rahmet ve şükranla andı, gazilere hayırlı, uzun ömürler diledi.
Ayrıca savcıların da 15 Temmuz’da çok güzel iş yaptığına işaret eden Yıldırım, “Ciddi bir başarı, bu darbenin başarıyla alt edilmesinde büyük gayret gösterdiler. Kendilerine de teşekkür ediyorum.” ifadesini kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım, “Bu alçak FETÖ örgütüyle ilgili temizlikte yargıdaki başarımız diğer kurumlara göre çok daha iyi durumda. Bu tesadüfi değil. Çünkü siz en önce yüzleşen kurumsunuz. 2010 referandumundan sonra bu FETÖ’cüler su yüzüne çıktılar, kazık attılar size ve kendilerini ifşa ettiler. O kadar öz güven sahibiydiler ki ‘Artık bize kimse bir şey yapamaz’… Orada listelerde ayıklama yaparken kendilerini ele verdiler ve günü geldiğinde de hepsini teker teker tespit edip, ayıkladınız. Bugün 3 bin 581 hain sizin aranızda artık yok.” dedi.
Tanıtımı yapılan veri bankasının bilişim ve iletişim alanında son 15 yılda ülkede yapılan önemli çalışmaların bir sonucu olduğunu söyledi.
Yıldırım, 2008 sonunda “e-devleti” hizmete alırken Adalet Bakanlığı içinde özel bir birim oluşturulduğunu ve Bakanlık mensuplarının adaletle ilgili verileri, bilgileri üretecek altyapıyı orada kurduklarını anımsattı. Yıldırım, daha sonra UYAP’ın geliştiğini ve bugün de Adli Veri Bankası ile yeni bir boyuta geçildiğini kaydetti.
Törende gösterilen tanıtım filminde, Adli Veri Bankası’nın Erzincan Adliyesi’nde uygulanmasına ilişkin bilgilerin yer aldığını ifade eden Yıldırım, “Bunlar çok güzel şeyler. Eskiden hatırlıyoruz bir evrak, geçmiş yıllara ait bir evrak almaya, öğrenmeye gidersek adliyenin bodrum katında kollarında siyah eldivenler, kolluk olan kalın gözlüklü insanlar vardı. Onlara yalvarıyorduk. İçeriye girip tozlardan temizleyerek evrak arıyorlardı. Bir hatır gönül, yalvar yakar bir evrağı yarım günde, bir günde zor bulurduk.” diye konuştu.
Yeni uygulamanın büyük kolaylık sağlayacağını söyleyen Yıldırım, bu imkanları Türkiye’de her alanda kullanmanın, vatandaşın hayatını kolaylaştırmanın, yaşam kalitesini artırmanın hükümetlerinin en önemli görevleri arasında olduğunu belirtti. Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
“O yüzden bizim partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. İki temel konuyu esas aldık. Adalette, kalkınmada çok daha fazla şeyi çok daha önce yaptık ama adaletteki yapacaklarımızda biraz geciktik. Çünkü maalesef ihanete uğradık. Artık bunlar da geride kaldı. İşte yargıdaki her türlü temizlik tüm hızıyla devam ediyor. Şunu büyük bir memnuniyetle sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu alçak FETÖ ile ilgili temizlikte yargıdaki başarımız diğer kurumlara göre çok daha iyi durumda. Bu tesadüfi değil. Çünkü siz en önce yüzleşen kurumsunuz. 2010 referandumundan sonra bu FETÖ’cüler su yüzüne çıktılar, kazık attılar size ve kendilerini ifşa ettiler. O kadar özgüven sahibiydiler ki ‘Artık bize kimse bir şey yapamaz’… Orada listelerde ayıklama yaparken kendilerini ele verdiler ve günü geldiğinde de hepsini teker teker tespit edip, ayıkladınız. Bugün 3 bin 581 hain sizin aranızda artık yok. Bu önemli bir gelişme. Ayrıca yardımcı personelden 4 bin 235’ini yine sistemden temizlediniz. Fakat bunlarla yetinmeyin. Hala alt kademelerde mutlaka bu yapıya sahip olan, PDY ve FETÖ organizasyonuna sahip olan insanlar vardır. Bu konudaki çalışmalara rehavete düşmeden özellikle devam etmenizi bekliyorum.”
223 ADALET SARAYI İNŞA EDİLDİ
Yargıyı hızlandıracak, yargıyı zamanında tecelli ettirecek birçok yeni müesseseyi hayata geçirdiklerine dikkati çeken Yıldırım, istinaf mahkemelerinin yüksek yargının yükünü azaltacağını düşündüğünü kaydetti. Başbakan Yıldırım, “Bunlar faaliyete geçti ve inşallah önümüzdeki birkaç sene içerisinde yargıdaki hız daha da artacak. Yargılamada vatandaşın beklediği makul süre yakalanmış olacak. Buna inanıyoruz.” dedi.
15 yıldır adaleti ve kalkınmayı birbirinden ayrı tutmadıklarını, her zaman, adaletin tam olarak tesis edilmesiyle gerçek kalkınmanın mümkün olacağını savunduklarını belirten Yıldırım, bu bilinçle hukukun temellerini güçlendirecek, işleyişini hızlandıracak atılan her yeni adımın kendilerini heyecanlandırdığını kaydetti.
Yıldırım, 223 adalet sarayı inşa edildiğini ve gerekirse yenilerinin de inşa edileceğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“Bu heyecanın verdiği azimle yargı süreçlerini hızlandırmak için hakim ve savcı sayılarında yüzde 70’e varan bir artış temin ettik. Yargı mensuplarını 9 binden yaklaşık 16 bine yükselttik. Neredeyse yüzde 100’e yakın bir artıştan bahsediyoruz. Bütün bunlar yargılamanın, yargının hız kazanması, adaletin gecikmeden tecelli etmesini sağlamak için.
Ulusal Yargı Ağı Projesi ile bütün adliyeler ve ilgili birçok kurumu elektronik sistemle birbirine bağladık. Ses ve görüntü bilişim sistemi SEGBİS ile savunma alma gibi birçok işlemin uzaktan görüntülü olarak yapılmasına imkan verdik. Olur ya insanın sağlığı el vermiyordur, fiziki şartlar müsait değildir. Uzaktan ifade alma imkanı getirdik. Böylece ceza yargılamalarının masraflarını da bir ölçüde azaltma imkanına sahip olduk. İstinaf mahkemeleri çok önemli bir boşluğu doldurdu. Her şey yüksek yargıya temyize gidiyordu. Şimdi belirli sınırlar getirildi ve bu sınırlar altında parasal sınırlar, cezai sınırlar, hürriyeti kısıtlayan cezalarla ilgili sınırlar kondu. Buna göre o sınırlar altında kalan davalar hemen temyiz mahkemesi olarak istinaf mahkemelerinde görülecek ve daha yukarıya gitmeyecek. Böylece Yargıtay’ın, Danıştay’ın yükü de önemli ölçüde azalmış oldu.”
Başbakan Binali Yıldırım, “Görüntülerde insanları öldüren, insanlar üzerine bomba atanlar, bunu itiraf edenler, her türlü delili elde olanlar ayrı bir paket halinde niye yargılanmaz? Vatandaş bunu soruyor, ben de size soruyorum. Bunları ayrı yargılayın, bunlarla irtibatlı, bağlı olanları tekrar yargılayın. Vatandaşın yüreği soğusun.” dedi.
Bir yandan hak arama yollarının çoğaltıldığını, bir yanda da hizmetin vatandaşın ayağına götürüldüğünü belirtti.
Vatandaşın bilgi edinme hakkının anayasal güvence altına alındığını söyleyen Yıldırım, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirdiklerini anımsattı.
15 Temmuz’dan sonra bir olağanüstü hal süreci yaşandığını dile getiren Yıldırım, FETÖ’yü sistemin içinden temizlemek, devletteki paralel yapılanmaya son vermek için olağanüstü halin devam ettiğini aktardı.
Başbakan Yıldırım, olağanüstü halin vatandaş için değil devlet için ilan edildiğine dikkati çekerek, bu alçak örgütün mensuplarının başka türlü temizlenme imkanı olmadığını söyledi.
Olağanüstü halin devam edeceğini vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Olağanüstü hal dolayısıyla memuriyetten çıkarılanlarla ilgili yargı yolu biliyorsunuz kapalıydı ve bu yüzden de 70 bin civarında dosya, bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesinde bekliyordu. Şimdi en son yaptığımız düzenleme ile itiraz yolunu hukuki bir zemine kavuşturduk. Bu idari işlemler her bakanlıkta, her kurumda bugüne kadar yapılageldi. Buna da imkan veren Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümleri var ancak bunu yeterli görmedik. İleride bu davaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitme ihtimaline karşı bir yeni düzenleme yaptık, bir itiraz komisyonu oluşturduk. Bu itiraz komisyonu 7 kişiden oluşturulacak. Atama şekilleri belli. 3’ü Başbakanlık, diğerleri Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Yargıtay ve Danıştayın tetkik hakimlerinden HSYK tarafından seçilecek ve böylece oluşturulan bu komisyon, bu itirazları inceleyecek. Bu inceleme sonunda ya görevine iade edilecek ya da ‘İdarenin verdiği karar doğrudur’ diyecek. Bunu yaptıktan sonra artık bu kişilere yargı yolu açılmış olacak. Bulunduğu konuma göre ya Danıştaya gidecek ya da İdare Mahkemesine gidecek, ondan sonra kademe kademe hak arama yollarını deneyecek. En son bireysel başvuruya gidecek.”
Bireysel başvurudan da sonuç alamayanların AİHM’e gideceğini vurgulayan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yaptığımız bu düzenleme bir anlamda OHAL süresince dahi hak arama, yargı yolunun açılmasıdır. Böylece, bütün mağduriyetleri ortadan kaldıracak. Her ne kadar ihanet yapmış, suç işlemiş olsalar da Türkiye bir hukuk devleti, hukuk devletinin gereği de herkesin hakkını, hukukunu sonuna kadar aramasıdır, araması için zemin hazırlanmasıdır, yaptığımız budur. Bu itiraz mekanizmasını da önümüzdeki günlerde devreye alacağız. Böylece etkin itiraz sistemini de başlatmış olacağız. Burada verilen kararlar adli karar değil burada verilen kararlar idari kararların kesinlik kazanmasıdır. Dolayısıyla bu kararlar hak arama yollarını açmaya yarayan kararlar olacak.”
Hazırlanan mekanizmayla itiraz yapılabileceğini aktaran Yıldırım, “Yargılama yolunu açmış oluyoruz ama bu ülkeyi yıkmaya çalışanlar, tekrar sağdan soldan, arka kapıdan içeri giremezler. Bunu da bilsinler. Böyle bir imkan yok. Bu kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız, yılların biriktirdiği yıkıcı bir faaliyetle karşı karşıyayız. Ola ki tek tük kazaya kurban gidenler olabilir, mümkündür, bunların mağduriyetlerini önlemek hukuk devleti olarak da bizim görevimizdir. Bunun için bütün hukuki mekanizmaları eksiksiz çalıştırmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.” diye konuştu.
Merhamet duygusu ya da intikam duygusuyla değil adaletle muamele edeceklerini belirten Yıldırım, “Çünkü adalet mülkün temeli. Adalet olmayan yerde hiçbir şey olmaz. Onun için hepimizin, hepinizin görevi, adaletin gecikmeden tecellisi için bütün imkanları seferber etmemiz lazım.” dedi.
Vatandaşların “Silahı alan, insanları öldürenler belli, niye bunlar hala yargılanmadı?” diye kendisine sorduğunu dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
“Görüntülerde insanları öldüren, insanlar üzerine bomba atanlar, bunu itiraf edenler, her türlü delili elde olanlar ayrı bir paket halinde niye yargılanmaz? Vatandaş bunu soruyor, ben de size soruyorum. Bunları ayrı yargılayın, bunlarla irtibatlı, bağlı olanları tekrar yargılayın. Vatandaşın yüreği soğusun. ‘İdam, idam’ diye insanlar niye sokaklarda bağırıyor. Sonuç görmek istiyorlar. Tabii bu yargının işi, bunları yargı mensuplarına anlattığımız zaman bize bir sürü şey anlatıyorlar, anlamadığımız bir sürü tabirler söylüyorlar ama vatandaş bunların hiçbirine itibar etmiyor.”
BU YARGILAMA 40 YILIN HESAPLAŞMASIDIR
Vatandaşların elçisi olduğu için onların sıkıntılarını dile getirdiğini belirten Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“Vatandaştan ne duyuyorsam, ne dinliyorsam size söylemek durumundayım. Böyle bir fırsat da her zaman ayağıma gelmiyor. Dolayısıyla beklentimiz çok açık. Bu yargılama 40 yılın hesaplaşmasıdır, onun için burada ehem mühim meselesini iyice görmemiz lazım. Birinci dereceden darbeciler, ikinci dereceden örgüt mensupları, üçüncü dereceden onlara yardım yataklık edenler vesaire. Bu şekilde bir bakış açısıyla bu işi hızlandırırsak, bir an önce bunların sonuçları ortaya çıkarsa milletin hırsı da inecek, yüreği de soğuyacak. Böylece giden geri gelmiyor ama en azından ‘Adalet tecelli etti, cezalarını buldu’ diyecekler.”
Yargılamada hızı artırmak için her gün yeni teknolojiler, uygulamalar geldiğini, bu uygulamaların vatandaşa tanıtılmasının önemli olduğunu belirten Yıldırım, kendisi ilk işe girdiğinde iki ayda aldığı sabıka kaydının, şimdi hemen bir tuşa basılıp alındığını söyledi.
Yıldırım, “Türkiye aslında çok mesafe katetti ama bu alçak FETÖ’cüler, katettiğimiz bu mesafeyi gölgelediler. Yargının hiç hak etmediği böyle bir olumsuz algıyı yaydılar. Şimdi süratle, bu ağırlıklardan, bu mikroplardan sistem temizlenecek ve yargı camiamız, adalet sistemimiz hem binalarıyla hem kararlarıyla en güzel şekilde milletin güvenini kazanacak, içeride dışarıda haksız tenkitlerin önüne geçeceğiz.” dedi.
Başbakan Yıldırım, hayata geçirilecek sistemin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür etti.
Konuşmaların ardından Başbakan Yıldırım, İzmir adliyesine videokonferans yoluyla bağlanarak İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Doğru’dan çalışmalara ilişkin bilgi aldı.
Yıldırım’ın, “İşler kesat herhalde İzmir’de, bak salon bomboş.” demesi üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Doğru, 3. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunda olduğunu, bugün duruşma olmayan bir salon seçtiklerini belirtti.
Başsavcı Doğru, “Adalet Bakanı’ndan bir isteğiniz var mı hazır buradayken?” diyen soran Başbakan Yıldırım’a, bütün ihtiyaçlarının karşılandığını, hiçbir sıkıntılarının olmadığını söyledi.
Yıldırım’ın, “Bizim küçük bir sıkıntımız var, daha hızlı yargılama istiyoruz.” karşılığını vermesi üzerine salonda renkli anlar yaşandı.
Başsavcı Doğru, İzmir’de, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili soruşturma ve kovuşturmaların sürdüğünü, çalışmaların süratli şekilde devam ettiğini belirtti.
Yıldırım, yakından takip ettiğini söylediği İzmir’de, son zamanlarda, suçun oluşmasından önce çok ciddi hazırlık çalışması yapıldığı belirtti. Başbakan Yıldırım, İzmir’de gerek sosyal medyadaki gerekse fiziki suçların önlenmesinde önemli başarılar elde edildiğini belirtti.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Genel Merkez’de 115. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı‘nda konuştu.
AK Parti Siyaset Akademisini 28 ilde birincilikle bitirenlere sertifikalarını vereceklerini ifade eden Yıldırım, bu yıl 5 bin kişinin akademiyi başarıyla tamamladığını belirtti.
Yıldırım, akademide, 2008’den bugüne kadar 50 bin kişinin eğitim gördüğünü, kendisini geleceğe hazırladığını, AK Parti siyasetinin başarısının altında yatan önemli sebeplerden birinin de geleceğin siyasetçilerini yetiştiren bir okula sahip olmak olduğunu aktardı.
Akademi çalışmalarına katkı veren herkese teşekkür eden Yıldırım, “Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için çıktığımız bu yolda ‘ben de varım’ diyen bütün kardeşlerimizi tebrik ediyorum,onları gönülden kutluyorum.” diye konuştu.
HİZMETLERİ ÜCRETSİZ DEVLET VERECEK
Başbakan Yıldırım, dün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 23 ili ilgilendiren çok önemli, hayati bir adım attıklarını anımsatarak, bunun bir günde atılan tek bir adım olmadığını, projenin hazırlanması için önemli bir mutfak çalışması yapıldığını dile getirdi.
Proje için 28 Kasım-11 Ocak arasında bölgedeki yatırımcılarla görüşüldüğünü, onların taleplerinin dinlendiğini vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
“Ortaya çıkan sonuç gayet memnuniyet verici. 23 il için yatırım yapmak üzere müracaat edenlerin sayısı bin 200’ü aşmış durumda. Toplam yatırım miktarı da 20 milyar doları bulmuş vaziyette. Bu yatırımlar gerçekleşirse doğrudan 112 bin 400 vatandaşımız, gencimiz iş, aş sahibi olacak. Bunu etrafıyla düşündüğümüz zaman, dolaylı katkıları da ele aldığımızda bu sayı 500 bini geçmiş olacak. Sadece bu rakamlar, ön talep sırasında yapılan müracaatlardır. Program resmen dün başladı. Bu kapsamda yatırım yapan herkese fizibilite yapacağı yatırımla ilgili fizibilite hazırlama ve danışmanlık yapma gibi hizmetleri bedelsiz, ücretsiz devlet verecek. Daha doğrusu onlar her türlü fizibilite ve danışmanlık hizmetini piyasadan alacaklar, maliyetini biz karşılayacağız. Yatırımın kayda değer olup olmadığının anlaşılması için böyle bir çalışmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Kullanılan kaynağın her kuruşunun nereye gittiğini, israf edilmediğini bilmek istiyoruz.”
Yıldırım, ayrıca yatırım için arazi temininden başlayarak, arsa üzerine bina yapılması dahil destek vermeye devam edeceklerini, 10 milyona kadar olan sabit yatırım bedelini karşılayacaklarını ifade etti.
ÇAĞRI MERKEZLERİ BAZI İLLERİMİZDE EN BÜYÜK İŞVEREN KONUMUNA GELDİ
Fabrika kurulduktan sonra işin bitmediğini, üretim tesislerini büyütmek, yenilemek, işini geliştirmek isteyenlere de bu bölgede yine destek verileceğini anlatan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“Fabrika kurulduktan sonra iş, içini donatmaya geldi. Alet, makine ne lazımsa, hangi işi yapacaksa onunla ilgili makine teçhizatı alımında da destek veriyoruz. Bu destek tabii faizsiz kredi şeklinde. İki yılı ödemesiz olacak, 4-6 yıl arasında ödeme değişecek. Burada önemli bir şey var. Eğer içerideki makineleri, tezgahları yurt içinden alırsa kredi süresi daha uzun, ödeme süresi de daha fazla. Böylece sadede Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun teşviki değil aynı zamanda oradaki fabrikalar için üretim yapan Orta Anadolu, Ege Marmara ve Akdeniz’deki üretim tesislerinin de bir anlamda bu teşviklerden yararlanmasını bu sistemle sağlamış oluyoruz. Bu desteklerin ardından sıra işletme desteğine. İşletme desteği de yine 4 yıl süreyle, bir yılı ödemesiz. İşletme süresinde, işletme kredisi olarak yatırımcılara temin edilmiş olacak. Bunlar üretim ve imalatla ilgili konular.”
Yıldırım, ayrıca hizmet sektörüyle ilgili yatırım yapmak isteyenler için de benzer desteklerin olduğunu vurgulayarak, bu sektörde iki alanda destek sağlayacaklarına dikkati çekti.
Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Teşvik kapsamındaki illerde çağrı merkezi kurmak isteyenlere destek vereceğiz. İkincisi de, veri merkezi kurmak istiyorlarsa onlara da destek vereceğiz. Bu iki sektör çok önemli, gittikçe dünyada çok pazarı var, Türkiye’de yaygınlaşmaya başladı. Bakanlığım sırasında başlatmıştık, Anadolu illerinde çağrı merkezleri kurulmasını. Bugün 80 bin civarında bu sektörde çalışan gencimiz var. Genç kızlarımız, genç erkek kardeşlerimiz bu sektörde çalışıyorlar. Çünkü bu güzel bir sektör. Sermayesi de fazla yok, küçük bir yatırımla birçok insana kolayca iş bulabiliyorsunuz. Vatandaşın derdiyle dertleniyorsunuz, firmaların verdiği hizmetler nedir bunların tanıtımı olabiliyor. Bunlar, aktif, pasif şekilde sınıflandırılıyor. Bu çağrı merkezleri bazı illerimizde şu anda en büyük işveren konumuna geldi. O yüzden bu sektörü de desteklemeye devam edeceğiz.”
Başbakan Binali Yıldırım, “Su, şeker, un her şey hazır, sıra helvayı kavurmaya geldi. Helvayı da yatırımcılar kavuracak. Çiftçimiz, esnafımız, yatırımcımız güvenle ticaretini büyütme imkanı elde edecek.” dedi.
Son yıllarda internetin yaygın kullanılmasıyla elektronik ortamda daha fazla bilgi üretildiğini, bu durumun veri merkezi kurulmasını gündeme getirdiğini belirtti.
Eskiden verilerin kağıtlarda, fabrika büyüklüğünde arşiv ve depolarda korunduğunu dile getiren Yıldırım, evrakların bulunup çıkarılmasının büyük bir zahmet gerektirdiğini bildirdi.
Günümüzde bilginin, elektronik ortamda, parmak büyüklüğündeki hafıza kartlarında muhafaza edilebildiğine dikkati çeken Yıldırım, bu bilgilerin, gelecek yıllara emniyetle bırakılabilmesinin, istendiği zaman sorgulanarak çıkarılabilmesinin çok daha kolay hale geldiğini vurguladı.
Yıldırım, şöyle devam etti:
“Diyelim 10 sene öncesinde, bir evrak çıkaracaksınız, mahkemenin bodrum katına giriyorsunuz, orada kollarında siyah bir eldiven olan görevliye yalvar yakar. İçeri giriyor, tozlarını ayıklayarak defterleri karıştırıyor karıştırıyor, yarım gün, istediğiniz evrakı ya buluyor ya da bulamıyor. Ama burada öyle değil, burada elektronik ortamda bütün bilgileri, hangi yıla ait olursa olsun çıkarabiliyorsunuz.
Cumhuriyetin kurulduğu ilk günden beri anayasa değişikliğiyle ilgili konularda kim ne söylemiş, hepsini internete giriyorsunuz, arama motorlarından tıkır tıkır bakıyorsunuz. Dolayısıyla insanlar farklı şeyler söyleyebilir ama tarih yalan söylemez. Tarih neyse odur. Tarihi çarpıtamazsınız, farklılaştıramazsınız, gün gelir gerçekler çıkar. İşte teker teker geçmiş dönemlerimizin doğru bildiğimiz yanlışlarını öğrenme fırsatı buluyoruz. Bu da teknolojinin bize getirdiği çok önemli bir imkan.”
Yatırımcılara, gençlere verilecek destekleri yürürlüğe koyduklarını belirten Yıldırım, desteklerin memlekete, millete ve bölgeye hayırlı olmasını diledi.
YATIRIMCI DA ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAK
Destekler konusunda her şeyi devletin vermediğine dikkat çeken Yıldırım, “Her şeyi devlet verirse o sosyal destek olur, sosyal yardım olur. Öz kaynak yüzde 30, kredi yüzde 70. 100 liralık işin 30’unu kendiniz vereceksiniz, 70’ini de biz vereceğiz. Dolayısıyla yatırımcı da elini taşın altına koyacak.” dedi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yıllardır terörden çektiğini, vatandaşların bölgeden göç etmek zorunda kaldığını hatırlatan Yıldırım, teröristlerin, vatandaşların işine, aşına, canına ve malına kastettiklerine işaret etti.
Yıldırım, terörle mücadelede önemli mesafeler alındığını, hem kırsalda hem de şehirde devletin iradesinin hakim olduğunu belirterek, “Yapmamız gereken, sağlanan güvenlik ortamında tekrar orada yaşamı daha da canlandırmak. Yapılacak yatırımlarla birlikte vatandaşlarımız artık geleceklerini burada inşa edecekler, başka bir bilinmeze göç etme ihtiyacı duymacaklar.” ifadesini kullandı.
HELVAYI DA YATIRIMCILAR KAVURACAK
Bölgeye yollar, hastaneler ve havaalanları yaptıklarına değinen Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:
“Onlar zaten var, dolayısıyla her şey mevcut. Huzur da güven de var. Su, şeker, un her şey hazır, sıra helvayı kavurmaya geldi. Helvayı da yatırımcılar kavuracak. Çiftçimiz, esnafımız, yatırımcımız güvenle ticaretini büyütme imkanı elde edecek. Böylece adım adım huzur, refah ve kalkınma sağlanmış olacak. Bazıları diyebilir ki ‘Niye Doğu ve Güneydoğu’ya bunları yapıyorsunuz da başka yerlere yapmıyorsunuz?’ Aslında Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan her kuruşluk yatırım aslında batıya yapılmış yatırım demektir. Amacımız, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her karışındaki kalkınmışlık, zenginlik oranı aynı olsun, refah aynı olsun, doğudan batıya bir göç olmasın. Eğer buraların yatırımını yapmazsak buradan insanlarımız İstanbul’a, Ankara’ya, başka illere gelecek ve daha büyük sıkıntı yaşayacaklar.”
Yıldırım, insanların doğduğu yerde doyacağı altyapıyı, imkanları sağlamanın boyunlarının borcu olduğunu belirtti.
Ülke insanının yüzünü güldürecek, Türkiye’yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak önemli kararlar aldıklarını vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Hükümetimiz iş başına geldiğinden bu tarafa, ekonomi, adalet, kalkınma, teknoloji, geliştirme Ar-Ge faaliyetleriyle ilgili birçok kanun çıkardı, reform yaptı. Bütün bunları 15 Temmuz darbe girişimine rağmen yaptık. Şöyle dönün bir bakın haziran ayından bu tarafa çıkardığımız kanunlar, hayata geçirdiğimiz reformlar cumhuriyet tarihinde hakikaten kalıcı sonuçları olacak düzenlemelerdir.”
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, “Irak ile konuştuk, Başika, Musul konusu başta olmak üzere PKK ile mücadele ve Sincar’daki oldu bittilerin nasıl ele alınacağını hep beraber değerlendirdik. Bütün bunları yapınca Türkiye’nin bölgedeki etkinliği de arttı. Bir yıl önce Suriye meselesinde Türkiye’yi hesaba katmayanlar, şu anda Türkiye’nin dediği neyse ona göre amel ediyorlar. İşte bu, ülkemizin gücüdür. Bu, ülkemizin, milletimizin gücünden, Cumhurbaşkanımızın dirayetinden geliyor.” dedi.
“Dostlukları arttıracağız, düşmanlıkları azaltacağız” dediklerini anımsatarak, Türkiye’nin bölge ülkelerinin teminatı olduğunu, Türkiye ayakta kalamazsa bölgenin de yok olacağını ifade etti.
Rusya ile ilişkilerin düzeltildiğini, İsrail ile olan sorunun bir noktaya bağlandığını ve Suriye’de ateşkesin sağlanması için Rusya ve İran ile bir inisiyatif alındığını belirten Yıldırım, Irak’a yaptığı ziyarete de değinerek, “Irak ile konuştuk, Başika, Musul konusu başta olmak üzere PKK ile mücadele ve Sincar’daki oldu bittilerin nasıl ele alınacağını hep beraber değerlendirdik. Bütün bunları yapınca Türkiye’nin bölgedeki etkinliği de arttı. Bir yıl önce Suriye meselesinde Türkiye’yi hesaba katmayanlar, şu anda Türkiye’nin dediği neyse ona göre amel ediyorlar. İşte bu, ülkemizin gücüdür. Bu, ülkemizin, milletimizin gücünden, Cumhurbaşkanımızın dirayetinden geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’de çözümün siyasette olacağı konusunda tam bir mutabakat sağlandığını anlatan Yıldırım, 8 Şubat’ta Cenevre’de yapılacak görüşmelerde siyasi çözümün konuşulmaya başlanacağını ifade etti.
Yıldırım, Suriye’de barışın sağlanmasının terör örgütlerinin temizlenmesi açısından önemli olduğunu, Türkiye’nin bir yandan da Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ’a, YPG’ye karşı amansız bir mücadele verdiğini belirtti.
BÜLBÜLÜ ALTIN KAFESE KOYMUŞLAR İLLE DE VATANIM, VATANIM’ DEMİŞ
Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında TSK’nın Özgür Suriye Ordusu’na destek verdiğini anımsatan Yıldırım, şunları söyledi:
“Bölgeden terörün temizlenmesi, kardeş Suriye halkının can ve mal güvenliğinin, huzura, esenliğe kavuşması ve yıllardır memleketlerini terketmek zorunda kalan insanların, Suriyelilerin tekrar ülkelerine dönmesi öncelikli hedefimizdir. Tabii biz onları zor zamanlarda misafir edeceğiz, ekmeğimizi paylaşacağız, gerekli yardımları vereceğiz ancak ülkelerinde huzur, barış, emniyet sağlandıktan sonra şüphesiz onlar da memleketlerine dönecektir. Ne demişler, ‘Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım, vatanım’ demiş.”
“Niye ben Sudan’da yaşayayım, Afrika’da yaşayayım Londra varken” diye düşünülmemesi gerektiğini ifade eden Yıldırım, “Hakikaten oraya düştüğünüz zaman kendi memleketiniz, tüm yoksunluğuna rağmen, tüm çaresizliğine rağmen bir süre sonra burnunuzda tüter ve bir an önce dönmek istersiniz. Bunu tecrübe etmiş bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. Onun için bu memleketin, bu ülkenin, bu vatanın kıymetini bilmeyenlere gereken cevabı anladıkları dilden de vermeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Anayasa değişikliği konusunda TBMM’nin kararını verdiğini, çalışmaların başarıyla tamamlandığını belirten Yıldırım, AK Parti felsefesine, değerlerine yakışır bir dayanışma ruhunun Mecliste gösterildiğini kaydetti.
Yıldırım, “Bütün milletvekili arkadaşlarımın göstermiş olduğu birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Gönüldaş olmanın, kardeş olmanın, yoldaş olmanın gururunu bir kez daha yaşadık.” dedi.
Tarihi bir görev yaptıklarını dile getiren Yıldırım, “Egemenlik kayıtsız şartız, milletindir” düsturuna yürekten inandıklarını söyledi.
Yıldırım, AK Parti’nin ayrılıkçı, bölücü, vesayetçi fitne odaklarına karşı milletin kararlılığını temsil ettiğini, millet gücünün üstünde güç tanımadığı için Türkiye’nin en güçlü siyasi hareketi olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin çok uzun zamandır vesayet anayasalarının yol açtığı sorunları çözmeye çalıştığını ifade eden Yıldırım, 1982 Anayasası’nın 18 kez değiştirildiğini, 19’uncu değişikliğin de Meclisten geçirildiğini aktardı.
Başbakan Binali Yıldırım, “Şu anda yapılan, 2007 referandumunda yapılan değişikliğin gereğini yerine getirmek, eksik kalan kısmını tamamlamaktır. İş bundan ibarettir. Gürültü, patırtı, efendim ‘Rejim değişiyor, Türkiye elden gidiyor’, onlar kendileri gidiyor. Feryadı, figanları Türkiye için değil, kendi ikbal meseleleri için. Türkiye’nin bir yere gittiği yok. Türkiye emin adımlarla muasır medeniyetler seviyesine ilerliyor. Telaşları kendi gelecekleri, kendi ikballeri. Sizin ikbaliniz için Türkiye’nin önünü tıkamaya hiç kimsenin hakkı yok.” dedi.
Yıldırım, mevcut anayasanın Türkiye’nin bugünkü isteğini karşılayamadığına, demokrasinin gereğini yerine getiremediğine değinerek, şunları söyledi:
“Bu anayasa değişikliğinin karşısında olanlara milletimin huzurunda söyleyeceğim birkaç söz var. Yıl 2007. AK Parti iktidar, 363 milletvekili var. Bu anayasanın değişmesine karşı aslanlar gibi mücadele eden ana muhalefet partisi ‘sen 363 milletvekiliyle cumhurbaşkanı seçemezsin’ dedi. Aslında onun dediği arkadaki vesayet odaklarının dediğidir. Ana muhalefet partisi o gün kendi fikrini değil arkadaki güçlerin dayatmasına geldi… Vesayetçilerin sözcülüğünü yaptı. Demokrasinin değil vesayetin sözcülüğünü yaptı ve o gün cumhurbaşkanı seçimini engellediler, engellemeye çalıştılar. Nasıl engellediler? 367 icadıyla. Neymiş, 367, 3’te 2 vekil sayısı olmazsa Meclis toplanamaz, cumhurbaşkanı seçilemezmiş. O zaman Atatürk’ün seçimi de yanlış. Onların kafasına göre düşünüyorsak Atatürk, İnönü, Celal Bayar, diğerleri, hepsinin seçimi sakat. Yani hukuken sakat öyle mi? O sonuç çıkıyor. Bakın o sayıya erişen bir şey yok.”
“Aslında bizim yaptığımız iş orada yarım kalan işi tamamlamak, bu değişikliğin o gün yapılması gerekiyordu, o günün şartlarında yapılamadı.” ifadelerini kullanan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şu anda yapılan, 2007 referandumunda yapılan değişikliğin gereğini yerine getirmek, eksik kalan kısmını tamamlamaktır. İş bundan ibarettir. Gürültü, patırtı, efendim ‘Rejim değişiyor, Türkiye elden gidiyor’, onlar kendileri gidiyor. Feryadı, figanları Türkiye için değil, kendi ikbal meseleleri için. Türkiye’nin bir yere gittiği yok. Türkiye emin adımlarla muasır medeniyetler seviyesine ilerliyor. Telaşları kendi gelecekleri, kendi ikballeri. Sizin ikbaliniz için Türkiye’nin önünü tıkamaya hiç kimsenin hakkı yok. Rejim değişiyor… Kaç sefer söyledik kardeşim, 93 yıl önce Cumhuriyet ilan edildi, 1923’te rejim tartışması sone erdi, nokta. Bırakın bunu, kimi kandırıyorsunuz? Millet kararını verdi, padişahlık gitti, Cumhuriyet geldi. Cumhuriyetin nimetlerinden de herkes istifade ediyor. Çalışan, çabalayan gayret ediyor, sınıf farkı yok, aile mensubiyeti yok, millet kimi beğeniyorsa onu seçiyor. İster bir köylüyü seçiyor, ister bir şehirliyi seçiyor. Yeter ki vatanına, milletine hizmet etsin.”
Cumhuriyette, demokraside herkese fırsat bulunduğunu belirterek, çalışan, çabalayanların ülkenin her kademesinde sorumluluk alabileceğine dikkati çeken Başbakan Yıldırım, bu konuda hiçbir kısıtlama olmadığını kaydetti.
YETKİYİ MİLLET VERİYOR, HESABI DA MİLLET SORUYOR
Vatandaşın, cumhurbaşkanını doğrudan seçince vesayet anayasasındaki hükümlerle mevcut durumun uyumsuz hale geldiğini anlatan Başbakan Yıldırım, “İki şık var, ya cumhurbaşkanlığı seçimini tekrar vatandaş seçmeyecek eski vesayet günlerine döneceğiz ya da vatandaşın seçtiği cumhurbaşkanının ihtiyacı olan bütün yetkileri vereceğiz. Büyük bir kısmı verilmiş zaten, 82 Anayasası’yla verilmiş.” diye konuştu.
1982 Anayasası’nın oluşum sürecini okuduğunu belirten Yıldırım, şu görüşlerini aktardı:
“Orhan Aldıkaçtı diyor ki ‘Ben başkanlık sistemi istiyorum. Çok ısrar ettim ama kabul ettiremedim, parlamenter sistem dediler sıra cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince başkanlık sistemini yaz hocam dediler, ortaya garabet bir sistem çıktı. Ne parlamenter sistem ne başkanlık sistemi.’ Niye? Evren cumhurbaşkanı olacak. Ona gelince sıra parlamenter sistemi unuttu, başkanlık sisteminin bütün yetkilerini yazdı ama diğer taraftan parlamenter sistemin unsurları da var. Sürekli sürtüşme, sürekli zaman kaybı. İşte şimdi yapılan bu değişiklik işi düzeltiyor. Yetkiyi millet veriyor, hesabı da millet soruyor, vesayetçiler de havasını alıyor.”
NİHAYET SONUNA GELDİK
Başbakan Yıldırım, 3 Kasım seçimlerinde partisinin tek başına iktidar olduğunu, 363 milletvekili ile Ankara’ya geldiklerini, hükümet kurduklarını aktararak, “Hemen ‘Hoş geldiniz’ diye kafaları uzattılar ‘yeni ortağınız.’ Siz neredeydiniz? Seçim meydanlarında biz sizi görmedik. Ne iş? ‘Burası Ankara’ dediler. O zaman anladık ki Ankara’da vesayet sahipleri var. 15 yıldır bu vesayet sahipleriyle mücadele ediyoruz, nihayet sonuna geldik, inşallah bu son olur.” dedi.
Yıldırım, tek vesayet sahibi tanıdığını, onun da Türk milleti olduğunu, onun dışında hiçbir vesayet sahibini tanımadığını belirterek, “Vesayetin tek sahibi millettir.” ifadesini kullandı.
Başbakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“1923’ten bu güne 65 hükümet kurulmuş, 93 yıl, 65, böldüğün zaman ortalama 1,5 yıl bile değil. Düşünün bir yıldan biraz fazla 13 ay, 14 ay, 15 aylık hükümetlerle ne yapabilirsiniz? Ben ne yapacağınızı söyleyeyim, tebrikleri kabul edersiniz. İki, üç ay, dört ay o sürer, ondan sonra kurumlardan brifing alırsınız, iki, üç ay da o sürer. Ondan sonra da valizinizi toplarsınız. Hizmet nerede? Hizmet bir başka bahara… Ne zaman AK Parti’ye kadar, millet beklesin ki hizmet alsın.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin 228 senede 45 başkan değiştirdiğini anımsatan Yıldırım, “Durmadan seçim, yazık değil mi milletin parasına, vaktine? Diyoruz ki 5 senede gelsin, seçimini yapsın, Meclis’e bir tane sandık kurulacak. Milletvekilleri de cumhurbaşkanı da aynı anda seçilecek. Milletten desteği alacak, yoluna devam edecek. Efendim diyorlar ‘yeni sistemde güven oyu yok.’ Kardeşim güvenoyunu millet veriyor. Milletin güvenoyu verdiğini, vekillerin güvenoyu vermesi diye bir şey olur mu? Asıl varken vekiline iş düşer mi? Vekile de güvenoyunu millet veriyor. Seçtiği cumhurbaşkanına da hükümetine de güvenoyunu kendisi veriyor. İş bu kadar net ve basit. Bunun çarpıtılacak hiçbir tarafı yok.” değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, “Vatandaş değişimi zorluyor, vatandaş değişim istiyor. Direnen biz olamayız. Bizim aksine değişimi zorlamamız lazım. Bu anayasa değişikliği, muhtemelen nisan ayının ilk yarısında, 20’sine kadar uygun bir tarihte yapılacak. Zannediyorum bu hafta içerisinde de kesin tarih açıklanmış olur. Bu tabii Yüksek Seçim Kurulunun vereceği bir karar.” dedi.
Değişimi ıskalamaları halinde kendilerinin de tarihin çöplüğüne atılacaklarını belirterek, “Vatandaş değişimi zorluyor, vatandaş değişim istiyor. Direnen biz olamayız. Bizim aksine değişimi zorlamamız lazım. Bu anayasa değişikliği, muhtemelen nisan ayının ilk yarısında, 20’sine kadar uygun bir tarihte yapılacak. Zannediyorum bu hafta içerisinde de kesin tarih açıklanmış olur. Bu tabii Yüksek Seçim Kurulunun vereceği bir karar.” ifadesini kullandı.
YSK’nın vereceği karara ilişkin tarih söylemelerinin doğru olmayacağını vurgulayan Başbakan Yıldırım, değişikliğin cumhurbaşkanının onayına sunulduğunu anımsatarak, “Cumhurbaşkanı imzalayacak, Resmi Gazete’de, veya imzalamayacak, iki şık da var ama biz imzalayacağını ümit ediyoruz. Geri gönderirse, bu sefer daha çok vakit kaybedeceğiz.” diye konuştu.
Değişikliğin Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, 60 günü takip eden ilk pazar günü halk oylaması yapılacağının kanunda belirtildiğini anlatan Yıldırım, “60 günden önce olmuyor, 67 günden sonra da olmuyor diye söyleyebiliriz. Buna göre hesabı yapın, ben bu kadarını söylemiş olayım, gerisini millet bilir.” dedi.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İSTİKRARI KALICI HALE GETİRİYOR
Anayasa değişikliğinin getirilerini vatandaşlarla sahada paylaşacaklarını belirten Yıldırım, “Bu anayasa değişikliği sadece cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini getirmiyor, bu anayasa değişikliği istikrarı kalıcı hale getiriyor.” ifadesini kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım, mevcut sistemde seçimlerin ardından hükümet kurma konusunda prosedürlerin çok olması nedeniyle uzun süre kayıplarının olduğunu aktararak, “Zaman paradan kıymetli. Şimdi öyle değil, mazbatasını aldı mı ertesi gün hükümeti kurar, iş başına geçer.” değerlendirmesini yaptı.
Yeni sistemin zaman kayıplarını önlediğini kaydeden Yıldırım, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na şöyle seslendi:
“Kesintisiz 5 yıl olunca Hocam senin işine yarıyor. Barajlar, başladın, bitirdin. Sen hangi dönemin barajlarını bitiriyorsun şimdi? Rahmetli Demirel zamanından bile kalan vardır. Biz geldiğimizde projelerin ortalama bitme süresi 35 yıldı, bazı projelerin. DSİ’de 41 yıl, 4,5 yıla kadar indirdik. Böyle bir şey olur mu? Projeye başlıyorsunuz, bir seçim geliyor hala başlamamış, ikinci seçim hala başlamamış, üçüncü seçim hala başlamamış.”
YAPMAYACAĞIMIZ HiÇBiR ŞEYİN SÖZÜNÜ VERMEDİK
Başbakan Yıldırım, bu tür durumlarda milletin güveninin ve umudunun kaybolduğunu, artık projelerin yapılmayacağına kanaat getirdiğini ifade ederek, “Bunu ilk olarak değiştiren iktidar AK Parti iktidarı olmuştur. Başladık bitirdik, söz verdik yerine getirdik. Yapmayacağımız hiçbir şeyin de sözünü vermedik, Allah’a şükürler olsun.” diye konuştu.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 19 bin kilometre bölünmüş yol, 26 havalimanı gibi büyük projelerin bir iktidar döneminde başlayıp bitirildiğini anlatan Yıldırım, Bakan Eroğlu’na dönerek, “Allah’a şükür şimdi 420 baraj, barajlar kralı.” dedi.
Başbakan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şimdi Trump ‘Demiryolları, yollar, havaalanları yapacağım’ diye en önemli, iddialı projelerini ortaya koydu, yani hazırız. Tecrübeye ihtiyaç varsa tecrübe burada. Şaka yok, Amerika’da hızlı tren yok, bizde var. Yani öyle Türkiye’yi kimse farklı gözle görmesin. Berlin Havalimanı açılışı altıncı kez erteleniyor ama dünyanın en büyük havalimanının ilk etabını inşallah 26 Şubat 2018’de açacağız.”
ANAYASA DEĞiŞiKLiĞiNi MiLLETiMiZE EN iYi ŞEKiLDE ANLATACAĞIZ
AK Parti’nin “Onlar konuşur, AK Parti yapar” şeklindeki sloganını anımsatan Başbakan Yıldırım, “AK Parti laf üstüne laf koyan parti değil, taş üstüne taş koyarak bugünlere gelen partidir, hizmet ederek, eserler üreterek, milletin gönlüne yollar yaparak bugünlere geldik. İnşallah aynı şekilde bu anayasa değişikliğini de milletimize en iyi şekilde anlatacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, bu dönemde tüm parti teşkilatlarına çok iş düştüğünü vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
“On milyonu aşan AK Parti ailesiyle Türkiye sokaklarında olacağız, vatandaşımızla kucaklaşacağız ve bu değişikliğin faydalarını, neler getirdiğini bir bir anlatacağız. Böylece Türkiye artık yeni sistemle beraber terörle mücadelede etkinliği daha da artacak. Türkiye zamanı daha etkin kullanacak, kararları daha hızlı alacak ve bugünün işini yarına bırakmayacak. Bürokrasi ayrı bir erk olarak yürütmenin karşısında dikilemeyecek. Yargı kendi işini yapacak, FETÖ, BTÖ gibi bölücü örgütler tekrar canlanma fırsatı bulamayacak çünkü milletin iradesi her şeyin üzerinde olacak ve o iradeyi temsil eden güçlü bir iktidar olacak. Türkiye’nin tamamını kucaklayan bir yönetim yapısı ile ülkemizin bölgede ve dünyada parmakla gösterilen bir ülke haline gelmesi mümkün hale gelecek.”
MiLLETiN PARTiSi BiR KEZ DAHA MiLLETLE BULUŞUYOR
Ülke ve millet sevdalısı olduklarını, ülkeye hizmet için siyaset yaptıklarını vurgulayan Yıldırım, “Bizim davamız kişisel ikbal davası değildir, bizim davamız büyük Türkiye sevdasıdır.” dedi.
Gün boyunca gerçekleştirilecek toplantılarda özellikle anayasa değişikliğiyle ilgili sunum yapılacağını, soruların cevaplanacağını ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın eğitimle ilgili bir sunumu olacağını aktaran Başbakan Binali Yıldırım, “Milletin partisi bir kez daha milletle buluşuyor. İnşallah büyük Türkiye’yi inşa yolunda çok önemli bir aşamayı da böylece geçmiş olacağız. Allah bu yeni dönemi Türkiye için, milletimiz için hayırlı uğurlu eylesin. Milletin yolu ve bahtı açık olsun.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.