Davutoğlu, Şanlıurfa’da, Habertürk televizyonunda canlı yayınlanan “Şimdi ve Burada” adlı programda gençlerin sorularını yanıtladı.
Şanlıurfa Belediyesi Müzik Topluluğu tarafından kentin kurtuluşunu anlatan türkünün seslendirilmesiyle başlayan programda Başbakan Davutoğlu, sanatçılara teşekkür etti ve o günleri yaşamış gibi hissettiğini ifade etti.
Şanlıurfa’ya bugün İstiklal Madalyası’nın takdim edildiğinin belirtilmesi üzerine Başbakan Davutoğlu, çok gurur duyduğu bir gün yaşadığını, sadece İstiklal Madalyası’nı takdim etmediğini, aynı zamanda Şanlıurfa’nın da hemşehrilik beratının kendisine verildiğini söyledi.
Bütün şehirlerin güzel olduğunu, geçen hafta Diyarbakır’ı ziyaret ettiğini ifade eden Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Her şehir bize bir şeyler anlatır. Şanlıurfa hikayesi çok olan bir şehir. Hz. Adem’e kadar gider. Hz İbrahim’in ateşin içinde suyla bereketlenmesi ve o imtihanın içinden çıkması. Bir anlamda iman aşkının ateşle imtihanı. Yakın tarihimizde Şanlıurfa’nın bize en büyük armağanı istila ateşine karşı istiklal aşkı. Düşünün bir ülkenin bütün orduları tasfiye edilmiş, ümitler kırılmış, şehirler düşmüş, bazı şehirler bu tablo karşısında ayağa kalkmış ve ‘bu şehir, bu ülke, bu toprak benim’ demiş. Şanlıurfa’nın hikayesi kendini kurtaran şehrin hikayesidir. Talimat, yardım, silah gelmemiş, ordu dağılmış. Daha TBMM kurulmamış. 4-5 Eylül gecesi Kuvayı Milliye’nin ilk tohumları burada atıldığında 12 yiğit insan bir araya gelmiş. O güzel insanlar bir işaret fişeği çakmışlar, toplanmışlar, ahdetmişler. ‘Şanlıurfa özgür olana kadar durmak yok’ demişler.”
İNŞALLAH ŞANLIURFA KIYAMETE KADAR BUNU TAŞIR
Ankara’da düzenlenen AK Parti Gençlik Kolları Toplantısı’nda, Şanlıurfa Gençlik Kolları Başkanı’nın yanına gelerek, “Biz mahzunuz. Bizim İstiklal Madalyamız daha gelmedi” dediğini anlatan Davutoğlu, gencin salonda olup olmadığının sorulması üzerine gülerek “İstiklal Madalyası’nın arkasından gitmiş olabilir.” ifadesini kullandı.
Madalyayı Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi’ye teslim ettiklerini, gençliğe de emanet ettiklerini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Gençlere emanet edilen şey emin elde demektir. Baktık ki Kahramanmaraş’a, Gaziantep’e madalya verilmiş, Urfa’ya verilmemiş. Hemen talimat verdim. ‘Ben 11 Nisan’da Urfa’ya gidiyorum. Bu kararı çıkarmak için teşebbüse başlayın’ dedim. Meclis Başkanı İsmail Bey’i aradım o da ‘Hemen’ dedi. Urfa’ya hem madalya hem de Bakanlar Kurulu ile geldim. Uzun bir aradan sonra. Bu hikayenin parçası olmaya ve bu hikayeyi yaşatmaya geldik. Urfa bizi bağrına bastı. Her köşesinde büyük bir muhabbetle madalyayı kutladılar. Niye Şanlıurfa’yı tercih ettim? Bir işareti de mesajı da ülkemize vermek istedim. Mardin, Van, Bingöl, Silopi, Diyarbakır’ı ziyaret ettim. Bu arada İzmir, Konya, Manisa ve İstanbul’a da gittim.
Ortadoğu’da etnik ve mezhebi çatışmalar yaşanırken Halep, Musul parçalanırken Şanlıurfa bütün bu kompozisyonu, küçük bir Ortadoğu gibi kendisi buluşturan bir şehir olarak bu istiklal ruhunu sürdürürse güzel mesaj olur. Bu şehrin özgürlüğünü kazanmasına sebep olan dedelerimiz arasında Kürtler, Araplar, Türkler bütün bir Şanlıurfa vardı. Şimdi bizi şu veya bu kimlikle bölmek isteyenler, Suriye’deki ateşi bize yansıtmak isteyenler var. Gençler, Şanlıurfa’nın bu hikayesini zihninize gönlünüze yazın. O 12 insanın içinde Türk, Kürt, Arap vardı. Bundan sonra da bunlar hep kardeş olacak diye gönlünüzden yüreğinizden bunu hiç çıkarmayın.”
Davutoğlu, Şanlıurfa’ya İstiklal Madalyasının hayırlı uğurlu olmasını dileyerek, “İnşallah Şanlıurfa kıyamete kadar bunu taşır ve tekrar böyle bir madalya almak için bir istiklal mücadelesi vermek zorunda kalmaz. Bu da gençlerin koruyacağı bir şey. Ne olursa olsun şehirlerin hikayesine sahip çıkın.” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, program sunucusunun, “Siz dün Sayın Cumhurbaşkanı ile beraber Beşiktaş’ın yeni stadını açtınız. Orada Cumhurbaşkanı size bir pas attı ve siz o topu inanılmaz şekilde kontrol ettiniz. Cumhurbaşkanımızın bir futbolcu kariyeri var biliyoruz, sizin nereden geliyor bu yetenek. Siz izlediniz mi kendinizi?” şeklindeki sorusuna, “Kısa bir seyrettim” yanıtını verdi.
Sunucunun, “Hatta sizi Messi’ye benzetenler oldu” sözleri üzerine, Davutoğlu’nun, “Öyle mi? Ben de Messi’yi bana benzetiyorlar diye düşünmüştüm” sözleri gülüşmeye neden oldu.
“Futbol geçmişiniz var mı” sorusuna, Başbakan Davutoğlu’nun, “Ben lisede çok iyi oynardım diyebilirim. Mütevazi şekilde tabii. Hala da oynarım. Buradan çıkıp bir maça gidebiliriz, niyetli olan varsa. Yani amatörce, arkadaşlar arasında oynardık. Son olarak seçim kampanyasında Trabzon’da oynadım. Söylemesi ayıp galiba 4 gol attım” şeklindeki sözleriyle yanıt vermesi de alkış aldı.
Başbakan Davutoğlu, sunucunun, “Cumhurbaşkanımız da size epey sert bir pas atmış aslında. Siz profesyonelce kontrol etmişsiniz pası” şeklindeki değerlendirmelerine karşılık, “Biz Cumhurbaşkanımızla eskiden beri iyi paslaşırız” ifadesini kullandı.
Bir üniversite öğrencisinin, “Gençler olarak sosyal medyayı çok kullanıyoruz ama her olaydan sonra sosyal medya kapatılıyor ülkemizde. Herkes bir yolunu bulup, giriyor. Madem bu çözüm yolu değil neden kapatıyorsunuz” şeklindeki sorusu üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
“Bir kere şunu ifade etmek isterim ki teknolojinin, iletişim teknolojisinin bu kadar geliştiği bir dönemde, hiçbir şeyin gizli saklı kalması mümkün değil. Engellenmesi de mümkün değil. Ben akademisyen olarak zaten herhangi bir fikrin, herhangi bir kanaatin sadece durdurularak engelleneceği inancında değilim. Fakat belli durumlar olur ki siz de benim yerimde olsanız bazı kararları almak zorunda kalabilirsiniz. O da nedir, düşünün, Ankara Kızılay saldırısı. O gün tüm Türkiye huzurlu bir gün yaşıyordu. Bir pazar günüydü. Kızılay’da otobüse binip evine dönmek arzusunda olan, her birinin ailesi, kardeşi, evde bekleyen oğlu, kızı, insanlara karşı bir saldırı yapıldı. Şimdi orada o anda öylesine kötü görüntüler oldu ki şimdi bir an siz kendi babanızın, annenizin Allah muhafaza, bir kardeşinizin böyle bir olayda bedeninin etkilenmiş olduğu bir şekilde olay yerinde olduğunu düşünün ve o anda da bu görüntülerin bir anda bütün sosyal medyada yayıldığını düşünün. Burada bir karar almak zorundasınız.”
DÜNYANIN HER YERİNDE TERÖR OLAYI OLDUĞUNDA KONTROLLÜ YASAK GELİR
“Dünyanın her yerinde terör olayı olduğunda, bazı kontrollü yasaklar gelir” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Paris saldırısı sonrasında herhangi bir cenaze gördünüz mü? Yok. Çünkü hemen durdurdular, bütün sanal iletişim kanallarını. Biz de bazen böyle durumlarda bu tedbirleri almak zorunda kalıyoruz. Neden? Bir boyutu, insani boyutu o anda o olaydan etkilenmiş kişilerin öyle veya böyle görüntülerinin o kişinin aile fertlerinin üzerinde olumsuz etki yaratmaması. Bir diğer boyutu teröristlerin emellerine ulaşamaması. Teröristler zaten panik oluşturmak, korku oluşturmak, insanlarda hayata olan bağlılığı yok etmek için bu terör olaylarını yayarlar. Ta ki bizi korkutabilsin, sindirebilsinler diye. Bütün o görüntülerin o an itibarıyla sosyal medyada süratle yayılması ki her şey yapılıyor o anda o teröristlerin amaçlarına ulaşabilmek için araç haline dönüşebiliyor. Onu da engellemek gerekiyor.”
BAZI TERÖR OLAYLARININ ORGANİZASYONU SANAL MEDYA ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLÜYOR
Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarında, sosyal medya üzerinden, “silahlanın, şu mahallede şunu yapın, bunu yapın” gibi eylem planlarının yapıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür durumlarda insanların can güvenliğini korumak ve mümkün olduğu kadar teröristlerin etkili alanlarını daraltmak için bazı tedbirler alınıyor. İşte bu sebeple bazı yasaklar geliyor ama bu kalıcı olmuyor. Dikkat ederseniz, bir iki gün yavaşlatıyor veya daha yavaş akıyor ama daha sonra normal düzene giriyor. Yoksa prensipte bu kadar etkileşimin, iletişimin, teknolojik imkanların genişlediği dönemde kalıcı yasaklarla bir yere varılmayacağını hepimiz biliyoruz. Bu bir araç. Hep bıçak örneğini verirler, güzel işler için de çok olumsuz şeyler için de kullanabilirsiniz. Teknoloji de nihayetinde araç. Ona misyon biçecek olan, onu işlevselleştirecek olan şey o aracı elinde tutan kişi. Siz çok iyi niyetlerle tutuyorsunuz ama o anda o, aracı kötü bir niyetle bir eylemin hazırlığı için kullanıyor.
Siz haklı olarak takip edemeyebilirsiniz ama biz yakından takip ediyoruz, bazı terör olaylarının organizasyonu genellikle şifreli bazı sanal medya üzerinden yürütülüyor. Bu konuda da istihbarat birimlerimiz onları çözmeye çalışıyor. Öylesine büyük imkan ki bu teknoloji, o imkanı olumlu yönde kullananlara mutlak özgürlüğü tanımak lazım, olumsuz yönde kullanmak isteyenleri de sınırlamak gerekiyor. Bazen onları sınırlarken sizin gibi gençler de kısa sürede sınırlanmış oluyor yoksa nihayetinde bu özgürlükleri kimse kısıtlayamaz, durduramazsınız. Hayat gibi teknoloji de akar.”
İSMİMİ MESSİ DİYE YAZMAYIN SAKIN, AHMET HOCA DİYE YAZIN
Canlı yayına katılan gençlere, aralarında bir “WhatsApp” mesaj grubu kurmaları önerisinde bulunurken, bir gencin kendisinin de numarasını kaydedebileceklerini söylemesi üzerine Davutoğlu, gülerek, “Şeref duyarım, alın, arada haberleşiriz ama ismimi yazarken Messi falan diye yazmayın sakın, Ahmet Hoca diye yazın” dedi.
Maliye Bölümü öğrencisi olduğunu söyleyen bir gencin, “İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunlarının sadece yüzde 14’ü iş bulabiliyor, diğer yüzde 86’lık kısmı iş bulamıyor. Devletin yüzde 86’lık kısmı düşünmek için uyguladığı politikalar var mı, varsa bizimle paylaşabilir misiniz” sorusunu da yanıtlarken Davutoğlu, gülerek, “O zaman ben bayağı şanslıyım. Ben de İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum ama iş bulabildim, yani Boğaziçi İktisadi İdari Bilimlerde biliyorsunuz ekonomi ve siyaset bilimlerini çift anadal bitirdim, bir iş bulabildik. Hamdolsun, boşda değiliz. Bugünler de çalışıyoruz” değerlendirmesini yaptı.
SEVDİĞİ YOLDA YÜRÜYEN KİMSENİN İŞSİZ KALDIĞINI GÖRMEDİM
“Bitirdiğiniz okul önemli, bölüm de önemli ama en önemli şey ne biliyor musunuz, azimle sevdiğiniz bir mesleği icra etmek için çalışmanız, sevmeniz” diyen Davutoğlu, “Ben şimdiye kadar sevdiği okuldan mezun olup sevdiği bir yolda yürüyen kimsenin işsiz kaldığını görmedim. Hiç merak etme, inşallah iş bulursunuz. O anlamda bir korkuyla hayata başlamayın” şeklinde konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Hayatımda bilerek hiç yalan söylemedim ama bir kere rahmetli annem, ‘İlla doktor olacaksın’ demişti. Fakat ben mutlaka iktisat okumak istiyordum, iktisat siyaset bilimi. Neden? Çünkü bizim dönem, 1970’li yıllar, hepimizin ‘bu ülke niye geri kaldı’ diye yanıp tutuştuğu yıllardı. ‘Niye biz dünyayla rekabet edemiyoruz’ diye birbirimize sorduğumuz yıllar. ‘Büyük devletin devamıyız ama o günler itibarıyla söylüyorum, niye dünyanın ilk 30-40 ekonomisi arasına giremiyoruz ya da gelişmiş ülkeler ekonomisi arasına giremiyoruz ya da gelişmiş ülkelerden neden bu kadar geriyiz’ diye, hep bu soru.
Hatta o zaman bir Başbakan Yardımcısının, ‘Türkiye böyle çalışırsa 1995’te İtalya’nın bugünkü seviyesine gelebilir’ dediğinde yüreğimde bir şey olmuştu, orta ikinci sınıf talebesiydim. İktisat okumaya karar verdim. Ne yaptım biliyor musunuz annemi de kırmak istemiyorum, rahmetliyi, aldım o zaman tercihler öyle yapılıyordu, 14 tercih yapılıyordu yanlış hatırlamıyorsam, en başa Boğaziçi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi yazdım. O zaman 520 puanla falan alıyordu. Sonra alta İstanbul Çapa Tıp, Ankara Hacettepe Tıp vesaire, hepsini yazdım. O zaman onlar 600 puan alıyorlardı. Yani ben aslında kaç puan alırsam alayım birinciye girecektim. Anneme gösterdim, baktı 12 tıp yazıyor bir tane başka bir şey yazıyor. Önemli değil diye düşündü. Sonunda tabii ilk tercihime girdim. Hiç pişman değilim, çünkü arzu ettiğim şeyi yaptım.”
“Neyi hayal ediyorsanız, neyle mutlu olacaksanız önünüze doğru yürüyün, iş, meslek arkanızdan gelir” ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Ama bir şeye aşkla bağlı olmazsanız, zihninizde bir hayaliniz olmazsa, tereddütle yaklaşırsanız, ‘Acaba iş sahibi olur muyum’ diye korkarsanız, o zaman o korku sizi zayıflatır. Sen maliyeyi çok sev. Orada okuduğun için söylüyorum, emin ol iş sıkıntın olmayacak ama bizim üzerimize düşen görev, sizlerin böyle bir korku yaşamadan hayata başlamanız. Yüzde 14 rakamına da bakacağım biraz abartılmış geliyor. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi bu kadar işsiz mezun çıkartmaz.”
İki ayda 250 bin yeni iş imkanı ürettiklerini ifade eden Davutoğlu, Türkiye’nin genç nüfusunun olduğuna dikkat çekti. Nüfusun arttığını kendilerinin de koşarak bu nüfusa iş yetiştirmeye çalıştıklarını dile getiren Başbakan Davutoğlu, gençlerden kendilerini iyi donatmalarını istedi. Öğrencilere hayallerinin peşinden koşmalarını tavsiye eden Davutoğlu, Nobel ödüllü bilim adamı Aziz Sancar’ı örnek gösterdi.
Taşeron işçilerin durumuna ilişkin soru üzerine de Başbakan Davutoğlu, konuyu “önemli bir yara” olarak nitelendirdi. Taşeron işçilerin statüleri konusunda uzun dönem sıkıntı yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, 2014’te iki kanun çıkardıklarını belirtti. Bunların birinde taşeron işçilere toplu sözleşme hakkı getirildiğini, diğerinin ise asli iş kolu ile yardımcı iş kolunun ayırt edilmesine yönelik olduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
“Sözümüz, taahhüdümüz şuydu, asli iş yapanları alalım, belli bir adalet sağlayalım. Yardımcı iş yapanlar ise şirketlerle birlikte çalışmaya devam etsinler. Ama sonra gördük ki etüt ettik, bunun getireceği bir takım adaletsizlikler olabilir. Seçimden sonra değerlendirdik ve hepsine bu imkanı verelim dedik. 700 bini aşkın vatandaşımıza. Dolayısıyla onlara bu imkanı vereceğiz. Ne imkanını veriyoruz? Kamuda görev yapma imkanını, kamuda istihdam hakkını. Bu, değişik formüllerle olabilir.
Şu ana kadar ki sözleşmeleri devam ettiği için şimdi aynı temelde sözleşmeli olarak onları kamuda istihdam edeceğiz, söz verdiğimiz gibi. Ama bunu yaparken de bir başka adalet unsurlarını da gözetmemiz lazım. Bir, güvenlik araştırmasını yapmak zorundayız. Nasıl herhangi bir memur yeni işe başlıyorsa veya işçi bir güvenlik araştırması yapılıyor, kamuda bu yapılacak. Yoksa art niyetle taşeron şirketlerde çalışan bazı örgüt bağlantıları olanlar da bundan istifade etmeye kalkabilir. Bizim için önemli olan işçilerimizin haklarının temin edilmesi. İkincisi, asli işlerde çalışıyorsa bir sınavla onun gerçekten o işi yapabilecek kapasitede olup olmadığını görmek. Burada da KPSS’ye milyonlarca insan girip iş sahibi olamazken taşeronlardan almanın adaletsizliğini de buradan gidermeye çalışıyoruz. Bunun ikisi aşıldığı zaman, yapıldıktan sonra elimizdeki taşeron işçilerimizi inşallah kamuda bu anlamda istihdam edeceğiz. Hiç merak etmesinler bunları tamamlayanlar iş imkanına kavuşacaklar.”
ALTERNATİFLERİ DEĞERLENDİRDİK
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Murat Çetinkaya’nın yeni Merkez Bankası Başkanı olmasını öngören kararnamenin imzaya açılmasına ilişkin soru üzerine Başbakan Davutoğlu, merkez bankalarının bütün dünyada siyasi bürokratik kadroların çok özel bir şekilde değerlendirdiği bir alan olduğunu belirtti. Ülkenin para politikalarının, makro ekonomik dengelerinin belirlendiği kurumda ehliyet ve liyakatın öne çıkmasının önemine değinen Davutoğlu, “Bizim iktidarlarımız döneminde Merkez Bankasında ehil kadroların iş başına gelmesi bizim için hep önem taşıdı” diye konuştu.
Bu dönemde Türkiye’nin Merkez Bankası rezervlerinin 20-25 milyar dolar civarından 130 milyar dolara çıktığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, hükümetlerle merkez bankalarının yakın çalışmasını ekonomik başarı için şart olarak nitelendirdi.
Davutoğlu, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın görev süresi içinde çok önemli hizmetler yaptığını belirterek, çok kıymetli bir ekonomist ve akademisyen olduğunu söyledi. Görev süresinin sonuna gelen Başçı’nın yerine gelecek isim konusunda bir takım kriterleri göz önünde tuttuklarını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Süreklilik önemli, kurum içinde süreklilik. Politikalarda istikrar, piyasalara güven vermek. Bu anlamda Erdem Bey ile de birlikte çalışan yine çok güvendiğimiz bir arkadaşı Murat Çetinkaya, o da benim ta 90’lı yıllardan tanıdığım, Boğaziçi Üniversitesinde çok iyi bir akademik kariyerden sonra özel sektörde, finans sektöründe çalışmış, Merkez Bankası başkan yardımcısı olarak da önemli görevler ifa etmiş bir arkadaşımız. Alternatifler vardı. Bu alternatifler üzerinde geçtiğimiz hafta, Sayın Cumhurbaşkanımızla haftalık görüşmemizde, birlikte alternatifleri değerlendirdik.”
BİRAZ HEVESLERİ KURSAĞINDA KALMIŞ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile konuyu önceki gün tekrar istişare ettiklerini ve Çetinkaya’nın bu görevi en iyi şekilde yapacağına kanaat getirdiklerini belirten Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye’de kriz çıkarmak veya kriz olmasa bile bir kriz havası oluşturmak için fırsat kollayanlar, bekleyenler var. Aylardır ‘Merkez Bankası başkanı nasıl seçilecek, ne olacak’ diye zaten neredeyse pusuda bekleyenler var. Herhalde onların biraz hevesleri kursağında kalmış. Ama piyasaların bugünkü genel tepkisine baktığınızda da bu sürekliliğin devamı önemli bir istikrar ve güven unsuru olarak görüldü. Murat Bey de çok takdir ettiğim, ağırbaşlı, vakur ve bu anlamda güvenimizi hep kazanmış bir arkadaşımızdı.”
Çetinkaya’nın yeni görevi en iyi şekilde ifa edeceğine yönelik inancını dile getiren Davutoğlu, “19 Nisan’da görevi normalde doluyor Erdem Bey’in ama şimdiden ilan ederek hem bir geçiş süreci olur hem de piyasalarda her gün ‘Ne olacak, kim kime yakın, ne oluyor’ gibi ülke ekonomisi açısından hiç sıhhatli olmayan tartışmalar çıkarmaya çalışanlar oldu. Bu arada Erdem Bey’i de inşallah OECD’ye büyükelçi olarak göndereceğiz” ifadesini kullandı.
Eskiden Türkiye’de ehliyet ve liyakat konusunda şöhret olmanın zor olduğunu ama şimdi değişik alanlarda dünya çapında görev ifa eden insanların olduğuna dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, bunun Türkiye için büyük bir kazanç olduğunu söyledi.
Başbakan Davutoğlu, siyasette önemli olanın bir mevkide çok uzun süre kalmak olmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Önemli olan o mevkiyle birlikte bir süreklilik içinde yeni insan unsurlarını devreye sokmak. Bizim size devredeceğimiz en güzel miras özgüvendir. Kendinize, ülkenize güveneceksiniz. Türkiye’de ‘her an bir kriz çıksın’ diye neredeyse yapılan çabalar karşısında eğer bizim özgüvenimiz sağlam olmamış olsaydı şu anda topluma karamsarlık hakim olurdu. Bu anlamda Merkez Bankasındaki nöbet değişimi güzel bir örnek teşkil etti.”
HEPİMİZ, ÇOCUKLAR BİLE MİLYONERDİ
Merkez Bankasında atılan adımın hayırlı olması temennisinde bulunan Davutoğlu, salondakilere Türk lirasında altı sıfırın olduğu dönemleri anımsattı. Başbakan Davutoğlu, “Hepimiz milyonerdik. Çocuklar bile milyonerdi ama paranın değeri yoktu” dedi.
Bir ülkenin itibarının birkaç unsurla belli olduğunu dile getiren Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“İnsanlar o ülkenin bayrağına baktıklarında ne hissediyorlar? Düşünün gözünüzün önünden bayrakları sırayla geçirin. Pakistan, Tunus bayrağı sizde bir anda heyecan uyandırabilir değil mi? Benziyor bizim bayrağımıza. Bazı bayraklara hafif soğuk durursun, bazı bayraklar da sizde hiçbir şey uyandırmaz. Şu çok önemli, bugün al bayrağı gören bir Somalili kendi bayrağı gibi hissediyorsa, al bayrağı gören bir Filistinli ‘Bu beni temsil ediyor’ diyorsa, al bayrağın altında yaşamak için koşarak Türkiye sınırlarına gelen bir Suriyeli ‘Ah şu bayrağın altına sığınayım’ diyebiliyorsa, binlerce kilometre ötedeki Arakanlı, ziyaret ettiğimde al bayrağı kaldırıp öpüp başına koyuyorsa, o bayrak sembol olarak o ülkenin değerini yansıtır.”
Bir ülkenin değerini yansıtan diğer değerlerin ise pasaport ve para olduğunu belirten Davutoğlu, “Eskiden herkes alay ederdi Türk lirasıyla. Şimdi birçok yerde mesela Erbil’e gitseniz veya bazı yerlerde Türk lirası üzerinden alışveriş yapılıyor. Bunlar hep değer ifade eder. Bu ülkenin ekonomisinin buraya gelmesine katkıda bulunan herkese teşekkür borçluyuz. Görüş ayrılıkları olabilir, farklı fikirler söylenebilir bunların hepsi yaşanır gelip geçer. Geride ne miras bıraktığınız önemli” ifadelerini kullandı.