Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Başbakan Davutoğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye-İran İş Forumu’nun ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye-İran

İran temaslarını değerlendiren Başbakan Davutoğlu, önümüzdeki yılları planlamak üzere daha sık bir araya gelinmesi konusunda mutabık kaldıklarını belirtti. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştireceğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin gerçekleşeceğini belirten Davutoğlu, ayrıca bakanların karşılıklı ziyaretlerinin olacağını söyledi. 

Türkiye’nin en zor zamanda İran’a destek verdiğini anımsatan Davutoğlu, tüm dünyanın İran’a ambargo uyguladığı dönemde Türkiye’nin, başta Birleşmiş Milletler’de olmak üzere, bütün ambargolara karşı çıktığını dile getirdi. İran’ın, Türkiye’nin bu tutumunu unutmadığını aktaran Başbakan Davutoğlu, “Türkiye herhangi bir ülke değildir. Zor zamanlarımızda birlikteydik. Yaptırımların kalkmasından sonra ‘her ülkeden önce Türkiye öncelikli olacaktır’ ifadesini her zeminde vurguladılar. İş adamları ile yaptığımız toplantıda da bu yaşandı” diye konuştu. 

Davutoğlu, bölgesel gelişmelerde kritik bir dönemeçte olunduğuna dikkati çekerek, “Suriye’de ateşkes kırılgan da olsa sürüyor. Irak’ta DEAŞ’a karşı yürütülen mücadele var. Hassas bir konjonktür var. Körfez’de yaşanan gelişmeler var. Bütün bunları değerlendirme imkanı bulduk. Çok uzun görüşmelerde bunları dostça, samimi bir şekilde, görüş ayrılıklarımızı da dostça, samimi bir şekilde ele aldık” ifadelerini kullandı. 

İranlı ilim adamı Ayetullah Tabesi’nin vefatı dolayısıyla İran’da yas ilan edildiğini ve Ayetullah Hameney ile görüşmelerinin de gerçekleşemediğini ifade eden Davutoğlu, ilk fırsatta kendisi ile değişik vesilelerle bir araya geleceklerini söyledi. 160 iş adamı ile İran’a geldiklerini dile getiren Davutoğlu, iş adamlarının İran’la iş yapma şevki ve azminin kendisini umutlandırdığını söyledi. İran pazarının büyük bir pazar olduğunu ifade eden Davutoğlu, önümüzdeki dönemde İran ile ilişkilerde büyük bir ivme beklediklerini ifade etti. 

Başbakan Davutoğlu, görüşmelerde anlaşmaya varılan konuların ne olduğunun ve PYD konusunun gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine, Türkiye’nin son 13 yılda çok ilkesel bir politika yürüttüğünü söyledi. Bölgenin daha fazla entegre olması için büyük çaba gösterdiklerini dile getiren Davutoğlu, “Türkiye, Ürdün, Lübnan, Suriye, dörtlü ortak ticaret bölgesini oluşturmuştuk. Aynı anda Irak ile ortak hükümet toplantıları yapıp İran’la da çok derinleştirilmiş ilişkilere girmiştik. Bütün bu kuşakta hedef, İran’dan Doğu Akdeniz’e inen birliktelik gerçekleştirmekti. Ancak Arap Baharı sonrasında yaşanan gelişmeler ve bölgede iyi niyetle harekete geçmiş olan Arap gençliğinin rüyalarının ve sönük ideallerinin kaba bir şekilde yönetimler tarafından bastırılması ve ortaya çıkan boşluktan da DEAŞ gibi terör örgütlerinin istifade etmesinde en kritik ülke, kırılgan ülke Suriye oldu. Suriye konusunda Türkiye ve İran’ın bu döneme kadar yakın işbirliği vardı” şeklinde konuştu. 

Suriye ve İran ambargolar altındayken Türkiye’nin her iki ülkeye de kapısını açtığını hatırlatan Davutoğlu, Türkiye’nin bütün uyarılarına rağmen Esed’in yaptığı baskılar ve DAEŞ terörünün, Türkiye ve İran’ın Suriye konusunda farklılaştığı bir konjönktür ortaya çıkardığını söyledi.  Görüşmelerde farklılıkların yol açtığı sıkıntıları da ele aldıklarını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

Kimin nerede hata yaptığı konusunda karşılıklı müzakere ve muhasebenin ötesinde, şu anda ne yapmak gerektiği hususuna odaklandıklarını ifade eden Davutoğlu, önemli bir altyapı ve görüş ayrılıklarının en azından tespit edilerek giderilmesi yönünde ortak anlayış zemini oluştuğu kanaatinde olduğunu dile getirdi. Davutoğlu şunları söyledi:

“5 noktada birliktelik olduğu inancındayım. Birincisi, bölge sorunlarının bölge aktörleri tarafından çözülmesi yönünde güçlü bir siyasi irade sergilemek. Son dönemde bölge dışı aktörlerin maalesef kapalı kapılar ardında neler olup bittiğini bölge ülkeleri ile paylaşmadan birtakım planlamalar içine girdikleri anlaşılıyor. Biz buna karşı bölgedeki bütün aktörlerin, komşusu olan bütün ülkelerin, Suudi Arabistan başta olmak üzere, Arap dünyasının bütün önemli ülkelerinin hep beraber bölge sorunları konusunda herhangi bir bölge dışı aktörün veya aktörlerin tek başlarına belirleyici olmayacakları şeklinde istişare etmelerine önem veriyoruz. Geçmişte bunu yaptık. Irak’ta komşu ülkeler toplantısını ilk defa AK Parti’nin ilk yıllarında biz ihdas ettik. Şimdi de Suriye konusunda daha fazla istişareye ihtiyaç var. Orada dökülen kan kardeşlerimizin kanı. Bu kan üzerinde hesap yapanlara fırsat vermemek lazım.

İkincisi, çözüm ne şekilde seyrederse seyretsin Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin bozulmasına izin verilmemesi. Bu da çok önemli bir anlaşma zeminidir. Bugünlerde uluslararası basında Suriye’nin kaç parçaya ayrılacağı konusunda değişik spekülasyonlar yapılıyor. Biz buna karşı, Türkiye de İran da eminin diğer bölge ülkeleri de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve parçalanmaması konusunda ortak bir anlayışa sahibiz.

Üçüncüsü, yeni ortaya çıkacak siyasi ortamın zedelenmemesi için yani bir müzakere zemini olması için ateşkese birlikte destek vermek, bu da önemli bir ortak zemindir. Biz akan kanın durmasının, siyasi müzakereler için önemli bir zemin oluşturacağı kanaatindeyiz. Bunun için de ateşkesin sürmesi konusunda Türkiye ve İran etkide bulunduğu taraflara birlikte ve ayrı ayrı, bu taraflar nezdinde girişimlerde bulunacaklar.

Dördüncüsü, siyasi tablonun, yönetimin temsil kabiliyeti yüksek yönetim olması… Biz Suriye’de tek bir etnisitenin, tek bir mezhebin egemen olduğu bir siyasi yapı değil, bütün Suriyeli unsurların temsil edildiği bir yeni dönemin başlamasını arzu ediyoruz İran’la birlikte. Bu konuda da bir mutabakatımız var. Temsil kabiliyeti yüksek bir siyasi yapının ortaya çıkması için birlikte çalışma düşüncemiz var.

Beşincisi, teröre karşı amasız, kayıtsız, limitsiz bir işbirliği. Bu hem DEAŞ hem PKK’nın uzantıları… Bu noktada da İranlı dostlarımızla kanaatlerimizi paylaştık. Terör Türkiye’yi de bölgeyi de İran’ı da istikrarsızlaştırarak… Terör odaklarına karşı birlikte faaliyet gösterme kararlılığımızı da teyit ettik. Güvenlik birimlerimiz, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarımız, beyan ettiğim 5 ilke çerçevesinde müzakerelerimiz devam edecek.”

BUNLAR HUKUKİ SÜREÇLERDİR

Zaman gazetesine kayyum atanması ve Boydak Holding’e yapılan operasyona ilişkin soru üzerine Başkabakan Davutoğlu, bazı yabancı basın organlarında AK Parti hükümetinin gazetelere el koyduğu yönünde iddiaların yer aldığını ve iş adamlarına yapılan muamelelere ilişkin haberlerin bulunduğunu anımsattı.

Davutoğlu, “Bunlar kesinlikle hukuki süreçlerdir, siyasi süreçler değil. Hukuki süreçlere olduğunu gösteren husus ne? Türkiye’de hükümetimize muhalefet eden, farklı fikirler serdeden tek gazete bahsedilen gazete değil. Diğer gazeteler, özgürce fikirlerini ifade ediyorlar, hiç kimseye de ‘Niçin bu fikirleri serdediyorsunuz’, diye bir sorgulama, bir şekilde bir uygulama yok” diye konuştu.

Türkiye’de hükümetten, AK Parti’den hoşlanmayan çok sayıda iş adamı olduğunu belirten Davutoğlu, bazı iş adamlarının kendilerini şu veya bu gerekçeyle beğenmiyor olabileceğini söyledi.

Kendisiyle birlikte İran’da bulunan iş adamlarının kime veya hangi partiye oy verdiğini bilmediğini aktaran Davutoğlu, iş adamlarıyla Silopi’de yoğun bir gün yaşadıklarını, sonra da birlikte İran’a geldiklerini anımsattı.

İş adamlarıyla görüşmelerinde kime oy verdiklerini düşünmediğinin altını çizen Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Muhtemeldir ki bir kısmı bize oy vermedi, başımızın üzerinde yerleri var. Ta ki iş adamı olarak iş adamlığı yapsınlar onların her meselesini, hangi iş adamımız kime oy vermiş ve bize vermemiş olduğunu bilsem dahi, onlara her türlü imkanımızla yardımcı olmak bizim görevimiz. Burada aranızda her gazeteden temsilciler, her yayın organından. Muhtemeldir ki bazılarınız bizimle aynı düşüncede olmayabilirsiniz, hiçbirinize bir ayrım yapmadık, yapmayız. Peki burada olan husus ne? Burada iş adamlığı yapmaktan daha çok Türkiye’de bir siyasi operasyonun parçası haline gelmek gibi bir çabası olan, sadece bu grubu kastetmiyorum, ilkesel bir şey söylüyorum, gazetecilik yapmaktan daha çok Türkiye’de siyasal bazı operasyonların hatta bazı kara para aklama operasyonlarının da parçası olarak değerlendirilmiş bu iddialarla açılmış bir hukuki süreç var. Ve bu hukuki sürece çok açık net ifade ediyorum, hiçbir müdahalemiz olmamıştır. Her iki süreç de tamamıyla hukuki şekilde seyretmiştir. Ne benim ne de herhangi bir arkadaşımın dolaylı ya da doğrudan bir müdahalesi söz konusu olmamıştır, olmaz da.”

TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ NOKTASINA GELDİĞİ DÜZEYDEN GERİYE DOĞRU HİÇ GİTMEYECEKTİR

Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olduğunu belirten Davutoğlu, “Demokratik hukuk devleti meşruiyetini halktan alan bir hükümete karşı açık bir darbe teşebbüsü niteliği taşıyan bir faaliyet içinde yer alanların yaptıkları faaliyetin ekonomik mi, gazetecilik mi olup olmadığı konusunda sorgulama hakkı da vardır. Türkiye basın özgürlüğü noktasına geldiği düzeyden geriye doğru hiç gitmeyecektir ama kimsenin de basın veya başka araçları kullanarak devlet içinde bir paralel yapılanmanın aracı, meşruiyet sağlayıcısı olarak faaliyet yapmak suretiyle bir vesayet odağı oluşturmasına da herhalde göz yummamamız lazım” şeklinde konuştu.

Bu süreçlerin hukuki olduğunu ve isteyenlerin itiraz edebileceğinin altını çizen Davutoğlu, “Siyasi bir boyutu yoktur, siyasi boyutu varsa eğer bu el konan veya kayyum atanan kurumların, onların yaptıkları bazı illegal siyasi faaliyetler sebebiyle siyasi boyutu vardır, yoksa bizim onlara bir hukuki süreç işletilmiş olması dolayısıyla değil. Bunu da bu şekilde değerlendirmek lazım” dedi.

Brüksel’e de bir ziyaret gerçekleştireceğini anımsatan Davutoğlu, orada da gündemin bu konuyla işgal edilmeye çalışılacağını ifade etti.

Gece-gündüz Türkiye’de reform yapmaya ve Türkiye’nin gündemini olumlu bir zeminde sürdürmeye çalıştıklarını belirten Davutoğlu, “Bu olumlu zemini bu anlamda bu hukuki süreçleri başka yerlere çekerek lekelemeye veya olumsuz bir algı oluşturmaya da kimsenin çaba sarf etmemesi lazım. Türkiye demokratik hukuk kuralları neyse onu işletir, burada da hükumetimizin hiçbir dahli olmamıştır, dediğim gibi. Bugün özgürce herkes fikrini ifade ediyor herkes özgürce iş dünyasında ekonomik faaliyetini yapıyor ta ki kimse gizli gündemlerle başka çabalar içine girmemiş olsun.”

 Başbakan Ahmet Davutoğlu ile İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, İran’ın başkenti Tahran’daki Sadabat Sarayı’nda, ikili ve heyetlerarası görüşme sonrası ortak basın toplantısı düzenledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye-İran ilişkilerine yönelik, “Bölgemizin kaderini bölge dışı aktörlere bırakmamalıyız. Bölgemizde kalıcı istikrarın, barışın, huzurun olması için de Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin taşıdığı önemi herkes bilmektedir. Bir kez daha söylüyorum, zor günlerinde biz İran’la birlikteydik, önümüzdeki günlerde de birlikte çalışmamız hem iki ülkenin hem de bölgenin yararına olacaktır” dedi. 

Başbakan Davutoğlu, Cihangiri’nin daveti üzerine İran’a gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, İran’a Başbakan olarak ilk ziyaretini gerçekleştirdiğini söyledi. 

1 Kasım seçiminden sonra Türkiye’de çok istikrarlı bir döneme geçiş sağlandığını anlatan Davutoğlu, ileriki dönemde İran ile ilişkilerin her zamanki gibi gündemin en önemli unsurlarından biri olacağını kaydetti. 

İran’da yapılan seçimleri de hatırlatan Başbakan Davutoğlu, seçim sonuçlarının İran’a hayırlı olması temennisinde bulundu. 

Her iki ülkedeki seçimler sonrası bir araya gelmelerinin yeni bir dönemin başlangıcı mahiyetinde olduğunu aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti: 

“Nükleer anlaşmasının gerçekleşmesi sonrasında çok geniş imkanların önü açılmış oluyor. Anlaşma dolayısıyla da tebriklerimi sunuyorum. Geçmişte Dışişleri Bakanı olarak böyle bir anlaşmanın gerçeklemesi için çok çaba sarf etmiş biri olarak bugün İran’ın dünya ekonomisine entegrasyonunun önünü açan böyle bir anlaşma dolayısıyla da mutluluğumuzu ifade etmek istiyorum.”

Geçmişte bu konuda çaba sarf ederken İran’ın en zor günlerinde ve yaptırımlar karşısında en açık ve net tavrı Türkiye’nin gösterdiğine işaret eden Davutoğlu, “Dostluklar zor günlerde belli olur. Biz geçmişte, bu zor dönemlerde birbirimize dostluklarımızı göstermiş olan iki ülkeyiz” şeklinde konuştu.

İran’ın yeni dönemde dünyaya açılması, ekonomi üzerindeki baskıların, kısıtlamaların, yaptırımların kalkmasının en fazla Türkiye’yi sevindirdiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 30 milyar dolara ulaşmasının önündeki en önemli engelin bu yaptırımlar olduğunu hatırlattı. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi bu yaptırımlardan kurtulmuş olmak 30 milyarın daha da ötesi hedefleri gerçekleştirebileceğimizi gösterir. Bazı konularda farklı görüşlere sahip olabiliriz ama tarihimizi ve coğrafyamızı değiştiremeyiz. Bu tarih, kadim bir komşuluk tarihidir. Coğrafyamız da birbirini tamamlayan coğrafyalardır ve gerek özel, baş başa görüşmemizde gerekse heyetlerarası görüşmede bu yeni dönemi nasıl şekillendireceğimiz konusunda önemli adımlar attık.” 

Ticarette, enerjide, ulaşımda, turizmde ekonomilerin birbirine entegre olması ve en üst düzeyde, birlikte bir ortak ekonomik havza oluşturulması bakımından önemli kararlar aldıklarına işaret eden Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ulaştırmada İran, Türkiye’nin Asya’ya açılan kapısıdır. Türkiye de İran’ın Avrupa’ya açılan kapısıdır. İki ülke pazılın parçaları gibi birbirini tamamlıyor. Ticarette iki ülkenin de büyük pazarları var ve üretim kapasiteleri var. Enerjide İran büyük bir üretici, Türkiye hem büyük bir tüketici hem de en önemli geçiş, transit ülkesi. Türkiye, dünyanın en büyük 6. turizm ülkesi, İran da turizmde keşfedilmemiş bir hazine. Türkiye’nin bu alandaki birikimi ile İran’ın güzellikleri bir araya geldiğinde eminim çok önemli bir çekim alanı oluşturacaktır. İran’ın kültürünü, tarihini yakından tanıyan biri olarak ifade etmek isterim ki İran’ın doğalgaz kaynakları kadar zengin olan diğer bir hususu da İsfahan, Şiraz, Yezd gibi şehirlerin kültürel zenginliğidir, bunun dünyaya açılması büyük bir önem taşımaktadır.”

BÖLGEMİZİN KADERİNİ BÖLGE DIŞI AKTÖRLERE BIRAKMAMALIYIZ

Başbakan Davutoğlu, Tahran ziyaretini geniş bir iş adamı heyetiyle gerçekleştirdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Bu iş adamları heyetiyle, sadece ticaret hacminin artması değil, karşılıklı yatırımların da yoğunlaşması bakımından özel bir önem veriyoruz. İkili ilişkilerdeki bu büyük potansiyeli değerlendirirsek bölgemizde şu anda söz konusu olan istikrarsızlıkları, terör tehdidini ve kardeş kavgasını da engellemek üzere ortak bir zeminde buluşmamız kolaylaşır. Bölgemizdeki kardeş kavgasının sona ermesi, etnik ve mezhebi çatışmaların durması için Türkiye ile İran’ın ortak bazı perspektifler geliştirmesi büyük bir önem taşımaktadır. Görüş ayrılıklarımız, dediğim gibi farklı kanaatlerimiz olabilir ancak bölgemizin kaderini bölge dışı aktörlere bırakmamalıyız. Bölgemizde kalıcı istikrarın, barışın, huzurun olması için de Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin taşıdığı önemi herkes bilmektedir. Bir kez daha söylüyorum, zor günlerinde biz İran’la birlikteydik, önümüzdeki günlerde de birlikte çalışmamız hem iki ülkenin hem de bölgenin yararına olacaktır.”

İranlı ilim adamı Ayetullah Tabesi’ye vefatından dolayı Allah’tan rahmet dileyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, başta Ayetullah Hamaney olmak üzere tüm İran halkına taziyelerini iletti. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri tarafından resmi törenle karşılandı.

İran’a resmi ziyarette bulunan Davutoğlu için Sadabad Sarayı’nda, resmi tören düzenlendi. İki ülke ulusal marşlarının çalınmasının ardından Başbakan Davutoğlu, tören kıtasını selamladı.

Tokalaşarak gazetecilere poz veren Cihangiri ve Davutoğlu, daha sonra baş başa görüşmeye geçti.

Karşılama törenine Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Sekreteri Abdulhamit Gül ile AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan da katıldı.

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve İran Petrol Bakanı Bijen Zengene de törende yer aldı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “DHKP/C de terör örgütü. Daha önce bu isimleri başka bazı eylemlerde savunan CHP’lilerin çıkıp kamuoyunda ‘Biz hata yapmışız’ diye bir özür borçları var, bu eylemi lanetleme sorumlulukları var” dedi.

Başbakan Davutoğlu, İran’ın başkenti Tahran’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

Şırnak’tan geldiğini hatırlatan Davutoğlu, zor süreçlerden geçerken bir halkın, bir milletin kendi içinde gösterdiği uyumun, ahengin ve karşılıklı anlayışın bu zor süreçlerin aşılmasında en büyük ilaç olduğunu belirtti.

Silopi’de halkın güzel bir kenetlenme örneği sergilediğine işaret eden Davutoğlu, esnafı ziyaret ettiğini, cuma namazını vatandaşlarla kıldığını, birçok kesimden insanlarla bir araya geldiğini söyledi. Davutoğlu, sevgi gösterileriyle karşılaştığını aktardı.

Kaymakamlıkta geniş kapsamlı bir brifing aldığını ve Mardin’de açıkladığı birlik, huzur, demokrasi eylem planının alanda uygulanması ve bundan sonra yapılması gereken çalışmalar hakkında bilgileri paylaştığını dile getiren Davutoğlu, çalışmaların topyekün bir seferberlik olduğunu kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın bölgede bulunup, Silopi’nin yeniden inşası, imarı, sosyal hayatın bütünüyle normalleşmesi gibi çalışmalara katılacağını belirtti. 

Silopi’de iki olayın kendisini çok etkilediğini anlatan Davutoğlu, birincisinin, bir okuldaki öğrencilerin İstiklal Marşı’nı coşkulu bir şekilde okumaları, ikincisinin de bir tugay komutanının eşinin Silopi’deki okulda öğretmenlik yapması olduğunu vurguladı. 

“Bu asker, sivil, öğretmen, öğrenci, milletimizin nasıl kenetlendiğinin en güzel işareti, en zor şartlarda da değerli öğretmenimizin görevine devam etmiş olduğunu duymak beni çok duygulandırdı” diyen Davutoğlu, bir şehit evini de ziyaret ettiğini, taziyelerini ilettiğini kaydetti. 

Davutoğlu, ülkenin etrafında ateş çemberi olan bir dönemde birlik ve beraberlik içinde davranılmasının önemini vurguladı.  

Silopi’de bir imar seferberliği başlayacağına işaret eden Davutoğlu, “İmar faaliyetleri çerçevesinde yolların, altyapının gözden geçirilmesi, kentsel dönüşümle birlikte ağır hasarlı ve orta hasarlı binaların tümünün yeniden yapılması da dahil olmak üzere kapsamlı bir şekilde inşallah yarından itibaren bir imar seferberliği başlıyor” dedi.

Esnafa yönelik kredi imkanlarının serbest bırakıldığını, daha önce değişik gerekçelerle kredi imkanları alamamış esnafa 100 bin liraya kadar kredi sunulacağını aktaran Davutoğlu, Silopi’deki hastanelerdeki ihtiyaçların giderildiğini söyledi. Davutoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Terörle mücadele zorlu bir süreçtir. En önemli aşaması da terörle mücadelede başarı sağladıktan sonra hayatın normalleşmesinin yanında halkın ümidinin devam etmesi. Ümidini kaybeden bir halkın nasıl bir büyük hüsran yaşadığını çevremizdeki ülkelerden görüyoruz. Bu ülkede yaşayan 78 milyon vatandaşımız eşittir, aynı haklara sahiptir, aynı duyguları paylaşmaktadır ve aynı hedefi, ümidi yüreğinde beslemektedir. Bütün bunları görmekten memnuniyet duydum.”

Silopi’de uygulananların Cizre ve Sur’da da uygulanacağının altını çizen Davutoğlu, “Hiçbir vatandaşımızın aç ve açıkta bırakılmayacağını, hiçbir gencimizin ümitsiz bırakılmayacağını, hiçbir yaşlımızın gözünde gözyaşı, hüzün görmeyeceğimizi ve bunun için gece gündüz çalışacağımızı ifade ediyorum” diye konuştu.

İRAN ZİYARETİ

Başbakan Davutoğlu, İran’a da ikili ziyaret için yola çıktıklarını belirtti. Başbakan olarak İran’a ilk ziyareti olacağına dikkati çeken Davutoğlu, son 2 yıl içinde de başbakan düzeyinde İran’a yapılan ilk ziyaretin gerçekleşeceğini bildirdi. 

İran’ın Türkiye’nin en köklü tarihi ilişkileri bulanan, 3 asırdır sınırlarının değişmediği, dost ve komşu bir ülke olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

“İran ile ilişkilerimizin son 13 yıllık iktidarlarımız döneminde ne kadar mesafe kaydettiğini herkes bilir. Türkiye ile İran arasında ekonominin birbirini tamamlayıcı nitelikte olması, İran’ın önemli enerji üreticisi, Türkiye’nin önemli bir enerji hat geçiş yolu üzerinde olması, Türkiye’nin sanayileşme ve birçok alanda katettiği mesafenin İran açısından da birlikte değerlendirildiğinde büyük bir potansiyel ifade ettiğini, ulaştırma hatlarımızın doğu, batı, kuzey, güney ekseninde her açıdan birlikte çalışmamız halinde büyük bir potansiyel taşıdığı bir ülke. Türkiye ile İran’ın potansiyelleri birbirlerini tamamlayan niteliktedir. Birçok alanda şu ana kadar mesafe katettik, 10 milyar dolara yakın ticaret hacmimiz var, bunu 30 milyar dolara çıkarmak hedefimiz.”

Türkiye’nin nükleer anlaşma konusunda tutumunun açık ve net olduğunun altını çizen Davutoğlu, “Türkiye dış politikasında ilkeleri ve değerleri öne çıkaran bir tutum takınmıştır her zaman. Şimdi İran’ın gerçekleştirdiği nükleer anlaşma bizi çok memnun etmiştir ve İran’ın uluslararası piyasada entegrasyonu en fazla da büyük bir üretim kapasitesine sahip olan Türkiye açısından yeni imkanlar sunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, ziyarette ikili ilişkilerin en üst düzeye çıkarılmasını ve İran’ın uluslararası ekonomiye dönük atacağı adımlarda Türkiye’nin bir rol üstlenmesini sağlayacaklarını ifade etti. 

İran’a gerçekleştirilecek ziyarette başta Suriye, Irak olmak üzere Kafkaslardaki meselelerin istişare edileceğini anlatan Davutoğlu, “Görüş ayrılıkları ülkeler arasında olması doğaldır. Farklı önceliklerin olması doğaldır, doğal olmayan iletişimin olmamasıdır. Dolayısıyla biz İran’da tarihi derinliğe sahip siyasi ve diplomatik ilişkiler bağlamında düşüncelerimizi açıkça paylaşırız. Kanaatlerimiz farklılaştığında bunu nasıl giderebileceğinin yollarına bakarız. Kanaatlerimiz aynı yönde seyrettiğinde de bir sinerji oluşturma çabası içine gireriz” diye konuştu.

İslam dünyasında mezhepçiliğin tırmandığı, terörün yükselişe geçtiği, ülkelerin büyük iç sıkıntılar yaşadığı bir dönemde en önemli katkıda bulunabilecek ve en kritik öneme sahip ilişkinin “Türkiye-İran” ilişkisi olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Bunun bilincindeyiz. Bunu İranlı muhataplarımla da kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz. Eminim bu ziyaret hem ikili ilişkilerimize yeni boyutlar katacak hem de bölgesel gelişmeler bağlamında istişarelerimizin seyri itibariyle de güçlü mesajlar verme imkanı bulacağımız ve ortak bir çaba içinde yapabileceklerimizi değerlendirme imkanı bulabileceğimiz bir ortam sağlayacaktır. Ziyaretimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

Toplantıda gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Davutoğlu, HDP’li bazı milletvekilleri ile ilgili dokunulmazlık fezlekelerinin Başbakanlığa gönderilmesine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:

“Bu fezlekenin Meclise gönderilmesi daha önce de birçok dosya için gerçekleşmiş rutin bir işlemdir. Dosyaları Adalet Bakanlığı, Başbakanlığa gönderir, biz de bunları Meclise göndeririz. Yani bu ilk defa olmuş ve olağanüstü nitelik taşıyan bir işlem değil ama işte bugün Silopi’de gördüğümüz gibi milleti bu derece derinden yaralayan terör olaylarının olduğu bir dönemde, teröre açık destek veren, terör örgütünü kutsayan, Ankara’da 29 canımızı alan terör olayında bu olayın failini taziyeye gidilmesi de dahil her türlü terör eylemini neredeyse meşrulaştıran tutumu da toplumuzun vicdanı ve bizim vicdanımızın kabul etmesi mümkün değildir. Mutlaka sadece bu, bugün gönderilen fezlekelerle ilgili değil genel olarak da bu konulardaki değerlendirmelerimizi daha önce de sundum, kamuoyumuzla paylaştım. Bundan sonra da bunları hep tek tek ele alacağız.

Hiç kimse terörü meşru kılması dolayısıyla mazur görülemez ve böyle bir tavra da tahammül gösterilemez. Dolayısıyla milletvekili olmak, mecliste bulunmak bir sorumluluktur. Bir sorumsuzluğa mesnet teşkil edecek bir konum değildir milletvekilliği. Milletvekilliği ağır bir sorumluluktur, siyasi, etik, tarihi bir sorumluluktur. Herkesin bunun farkında olması lazım. Ben bugün Silopi’de aslında gerçek anlamda bu siyasi zihniyetin alanındaki dokunulmazlığın kalktığını gördüm yani Silopi’de ve birkaç gündür Diyarbakır’a dönük yapılan provokatif çağrılara kulak asmayan bölge halkı bu siyasi zihniyete olan tutumunu açıkça ortaya koymuştur. Ben bölge halkını bir kez daha tebrik ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum.”

HİÇBİR TEREDDÜT GÖSTERMEYİZ 

Bütün gelişmelerin değerlendirileceğine işaret eden Davutoğlu, “Gereken adımı, gereken en doğru zamanda en doğru şekilde atma konusunda da hiçbir tereddüt göstermeyiz. Ümit ederim bütün siyasi partiler ve milletvekilleri milletin derin vicdanıyla yabancılaşan ve dünyada hiçbir şekilde olamayacak bir tarzda teröre pirim veren bir tutum içine bir daha girmezler” ifadelerini kullandı. 

Başbakan Davutoğlu, fezlekelerin işleme alınması noktasında Mecliste diğer partilerden destek beklenip beklenmeyeceği ya da AK Parti’nin tek başına mı adım atacağı sorusu üzerine, “Biz doğru gördüğümüz hususları tek başına da sürdürürüz ama burada olması gereken bütün partilerin bu konuda birleşmesi hatta bu milletvekillerinin kendi partileri içinde de mutlaka eleştirilmesi ve bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini düşünüyorum. Eminim birçok HDP milletvekili ki geçmişte hiçbir şekilde terörle bu tarz bir ilişki içine girmemiş olan milletvekilleri de mevcut. Eminim onlar da tepki göstermekte, eminim HDP içinde de birçok makul vicdan sahibi milletvekili bu tutumlar karşısında bir tavır arayışı içindedirler” ifadelerine yer verdi. 

Bütün bunları bir parti meselesi olarak görmemek gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, insanlığın bir bütün olarak üzerinde mutabık kaldığı değerler konusunda parti ve siyasi görüş ayrılığı gözetilmeyeceğini vurguladı. 

SESİNİZİ YÜKSELTİN

Dünyanın her yerinde terörün lanetlendiğini aktaran Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Bugün dünyanın her ülkesinde nerede olursa olsun, 29 kişinin o mübarek canına kasteden bir terör eylemi mazur görülemez, mazur gösterilemez. Ben buradan HDP’ye oy vermiş vatandaşlarımıza öncelikle sesleniyorum. Sizler de sesinizi yükseltiniz ve onlara böyle aymazca, sorumsuzca tutum içine giren milletvekillerine, ‘Biz sizi Ankara’ya bunun için göndermedik’ diye sesinizi yükseltin. Bugün Silopi’de yükselen sesi ben gördüm. Silopi’deki yükselen ses bu siyasi zihniyete meydan okuyan bir sesti. Aynı şekilde CHP, MHP’nin de bu konularda bir tutum içine gireceğinden eminiz. Hem oy veren HDP’liler hem de şu anda mecliste bulunan ve bu tutumu onaylamadığını düşündüğüm birçok HDP’li var. Onların da seslerini yükseltmeleri lazım. Artık HDP’nin bazı milletvekilleri bir vitrinde değerlendirilen ve öne çıkaran isimler olma niteliğinin önüne geçmesi lazım.” 

Eski bir müftü HDP’den milletvekili. Dinen, ahlaken, vicdanen, Ankara’daki terör olaylarını tecviz ediyor mu? Yani buna cevaz veriyor mu? Diğer terör olayları da dahil ama özellikle Ankara’daki. Çıksın bir görüş beyan etsin, evlerine helal rızkını temin etmek üzere, akşama kadar çalışmış, alınteri dökmüş ve akşam sıcak yuvasında eşine, çocuklarına kavuşmak için servis otobüsüne binmiş insanlara yapılan bu terör eylemine fetva veriyor mu? Çok açık ve net bir soru soruyorum.

Başka bir rektör yardımcısı var, bir profesör, çözüm sürecine akil insanlar heyetinde bulunan bir başka profesör var, ben bunları şahsen tanıyorum. Tek tek bu gece yatmadan önce bir düşünsünler ve vicdanlarını bir dinlesinler. Bütün bedenleri parçalanmış cenazelere yol açan o ailelerin, o şehitlerin, sivil şehitlerin de ailelerinin yerine kendilerini koysunlar. O gün GATA’da, Kocatepe o aile yakınları ile bir araya geldiğimde yüreğimin hiç dinmeyecek şekilde nasıl bir ızdırap içinde kıvrandığını hala hatırlıyor ve o ızdırabı hissediyorum. Eşini kaybeden bir gencecik insanın nasıl ağladığını görüyorum ve onu kucaklayarak teselli etmeye çalıştığımı da hatırlıyorum. Şimdi kamuoyunca da bilinen bu maruf isimler, eski bir belediye başkanı, o partiden önce başka bir parti. İsimlerini zikretmiyorum herkes bilir. Şimdi bu arkadaşlar milletvekili olmanın yanında bir insan olmak hasabiyle bugün dinlenmeye, uykuya geçmeden önce bir muhasebe yapsınlar. Eğer onlar seslerini yükseltirlerse, bizimle birlikte siyasi görüş ayrılıklarımız var ama biz bu tavrı benimsemiyoruz derlerse, HDP’ye oy vermiş sessiz kitlelerin de sesi olmayı tercih edebilirlerse Türkiye’de birçok şey değişir. Ama böyle adice, alçakça bir cinayetten sonra, bir saldırıdan sonra taziyeye giden bir milletvekiliyle yan yana oturmayı içlerine sindiriyorlarsa emin olun ne dini bakımdan o müftünün, ne bir bilim adamı olarak dünyanın her yerinde terörü lanetlemesi gereken o akademisyenlerin ne de değişik siyasi çizgilerden gelerek HDP’de ‘Acaba Türkiyeleşir mi?’ ümidiyle destek vermiş milletvekilleri eminim kendi vicdanlarında bunu izah edemiyorlardır.”

Davutoğlu, fezleke ve dokunulmazlıkların kaldırılmasının siyasi  bir rövanş meselesi  olmadığını ifade ederek, partisinin hiçbir zaman bu meseleyi böyle görmediğine işaret ederek, “Herhangi bir şekilde bir siyasi partiyi köşeye sıkıştırmak ya da onu siyasetin dışına itmek de değil bizim için. Her siyasi parti halktan aldığı destekle Türkiye’de siyaset yapma hakkına sahiptir. Mesele her şeyden önce ahlakidir, vicdanidir ve insanidir” dedi.

CHP’LİLERİN BİR ÖZÜR BORÇLARI VAR

“Hangi gerekçeyle kim olursa olsun terör eylemine bulaşan herkesi lanetliyorum” diyen Davutoğlu, “Dün iki DHKP/C mensubu saldırıda bulundu. Teslim ol çağrılarına da bu çabalara da cevap vermedikleri için etkisiz hale getirildiler. Şimdi CHP’den de bir ses bekliyorum. DHKP/C o da terör örgütü. Daha önce bu isimleri başka bazı eylemlerde savunan CHP’lilerin şimdi çıkıp kamuoyunda ‘Biz hata yapmışız’ diye bir özür borçları var, bu eylemi lanetleme sorumlulukları var. Ama bir parti bir terör örgütünün yaptığını mazur görürse, bir başka parti bir başka terör örgütünün yaptığını mazur görürse siyaset özünü kaybeder. Onun için bütün milletvekillerine sesleniyorum, biz dokunulmazlık meselesini siyasi bir mesele olarak her zaman savunduk” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, kürsü dokunulmazlığı konusunda kimsenin hakkına halel gelmemesi için sonuna kadar savunacaklarına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

“Bir daha hiçbir şekilde bu Meclisten 27 Mayıs’tan sonra olduğu gibi insanlar alınıp götürülüp idam edilmeyecekler. Bir daha bu Meclisten hiçbir şekilde 12 Eylül’de olduğu gibi şu veya bu hapishaneye gönderilmeyecektir, bir daha bu meclisin önüne Ferhat Aydemir olayında olduğu gibi bir takım baskılar yapıp silah unsurları gelmeyecek, bir daha mecliste 1990’lı yıllarda olduğu gibi milletvekilleri apar topar çıkarılmayacak, her şey hukuk içerisinde olacak, hep beraber buna sahip çıkarsak meclisin de onurunu koruruz.”

Meclisin itibarını her ne suretle olursa olsun koruyacaklarını vurgulayan Davutoğlu, dokunulmazlığın siyasi kürsü ile ilgili kısmını savunacaklarını belirtti.

Davutoğlu, ancak dokunulmazlık zırhına bürünerek bütün insani vicdani ve sorumlulukları terkederek tam bir aymazlık, sorumsuzluk içinde terör odaklı eylemlerine destek veren, mazur gören, teşvik edenlerin de TBMM çatısı altında yeri bulunmaması konusunda bütün partilerin mutabık olması gerektiğini söyledi. Davutoğlu, şöyle dedi:

“Kim olursa olsun o zaman Türkiye’de siyaset büyük bir güç kazanır. Dokunulmaz bağlamında her türlü görüşün savunulmasına evet, hiç kimsenin başka birini fikri sebebiyle Mecliste konuşulmamasına, engellememesine evet, buna hep birlikte karşı duracağız. Ama aynı şekilde bu milletin birliğine beraberliğine, ülkenin bütünlüğünü ve vatandaşlarımızın can emniyetini tehdit eden terör örgütlerine karşı da ortak bir tavır sergilemek ve dokunulmazlıkların bunu yok etmeye dönük çabaların bir mazereti ya da kılıfı yapmama konusunda da kararımız kesin. Bunları hep beraber değerlendireceğiz, diğer partilerle de görüşeceğiz. bütün milletvekilleriyle konuşacağız ve bir daha bu çatı altında böyle gayri insani bir tutumla teröre destek verilmesi hususu gerçekleşmeyecek, gerçekleşmemesi lazım.” 

Basın toplantısında Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da hazır bulundu.