Haliç Kongre Merkezi’nde; bazı bakan ve milletvekilleri ile İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve finans sektöründen çok sayıda davetlinin iştiraki ile gerçekleşen törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yaptı.
Vakıf Katılım’ın ülke, millet, bölge ve tüm İslam âlemi için hayırlı olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurumu hayata geçirerek, Türkiye’nin finans sektöründe yeni bir pencere açılmasını sağlayanları tebrik etti.
TERÖRLE MÜCADELE SÜRECİ
Konuşmasının başında bugünlerde özellikle Güneydoğu başta olmak üzere, verilmekte olan terörle mücadelede ebediyete irtihal eden şehitleri rahmetle andığını, gazilere şifalar dilediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu mücadelenin bir an önce neticelenmesi de Rabbimizden niyazımızdır. Özellikle tüm askerimize, polisimize ve korucularımıza bu verdikleri mücadele sebebiyle şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum” dedi.
Vakıf Katılım’ın, atalarımızın önemli miraslarından biri olan vakıf müessesi üzerinde vücut bulmasını ayrıca önemli bulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vakıf Katılım’ın 805 milyon liralık sermayesinin, 2’nci Beyazıt Vakfı, 1’inci Mahmut Vakfı, 2’nci Mahmut Vakfı, Murat Paşa Vakfı ve mazbut vakıflar adına Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün iştirakiyle sağlandığını belirtti ve “Böylece, eskiden beri amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı konusunda endişelerin bulunduğu vakıf gelirlerinin değerlendirilmesiyle ilgili, gönülleri mutmain eden bir çözüm yolunun da bulunduğuna inanıyorum” diye konuştu.
“KATILIM BANKACILIĞINDA KULLANILAN ‘BANKA’ İFADESİNİ DOĞRU BULMUYORUM”
Başbakan olduğu günden beri kendisine zaman zaman, “Vakıfbank ne demek? Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bütün bu varlıkları niçin bir bankada faizli sistemin içinde kullanılıyor?” diye sorulduğunu, kendisinin de “Sabredin, inşallah o da istikamet üzere olur’ diye cevap verdiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Şu anda bana göre bir adım atıldı, henüz olmuş değil. Temennim odur ki en kısa zamanda Vakıf Katılım, tüm Vakıfbank’taki imkanlarını, oradaki hissedarlığını almak suretiyle Vakıf katılım artık kendi sermayesiyle yola devam eder. Vakıf Katılım’ın çok büyük gücü var Vakıfbank’ta, aklımda kaldığı kadarıyla yüzde 56-58. Bunun Vakıf Katılım’a gelmesi lazım. Geldiği zaman Vakıf Katılım’ın kendi sektöründe nereye ulaşacağını düşünün.”
Açılışı yapılan kurumun, 20 yıllık bir hayalin ürünü olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belki gecikmiş olabiliriz; ama katılım finans yönetimi konusunda, çok kısa sürede çok büyük ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum” diye konuştu. Katılım bankacılığında kullanılan ‘banka’ ifadesini doğru bulmadığın da ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü ‘banka’ deyince, ister istemez, mevcut bankacılık sistemi ve onun finans yöntemleri akla geliyor. Oysa burada, çok daha farklı, çok daha başka bir modelden söz ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Katılım finans sisteminin, dünyada 1950’den Türkiye’de ise 1984’ten bu yana tecrübeleri yapılan bir sistem olduğunu, 2000’li yıllardan itibaren de dünya finans sistemi içinde ağırlığını artırdığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Geçtiğimiz yıl itibariyle 2 trilyon doları aşan bir varlığa ulaşan faizsiz finans sisteminin toplam varlığı, bu hacmiyle, dünya sıralamasında ilk 10’da yer alan bankalardan birini ancak geçebiliyor. Nerede olduğumuzu düşünün. Buna rağmen biz gelişmelerden ümitliyiz. Geçtiğimiz yıl dönem başkanlığını yaptığımız G-20 gündemine özellikle getirdiğimiz bu konunun, tüm üye ülkeler tarafından ilgiyle karşılandığını gördük. G-20’ye bunu özellikle getirdik, ki tartışılsın, dünya bu sisteme ilgi duysun. Aynı şekilde Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar da, faizsiz finans sistemini ciddi olarak gündemlerine almış durumdalar. Kira sertifikası olarak adlandırabileceğimiz SUKUK gibi, katılım sigortacılığı olarak ifade edebileceğimiz TEKÂFÜL gibi, bireysel emeklilik gibi araçlarla, bu sistem giderek gelişiyor.”
KATILIM FİNANS SİSTEMİNİN ÖNEMİ
Türkiye’de henüz emekleme seviyesinde olan katılım finans sistemini güçlendirmek için her türlü desteği vermeye devam edeceklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vakıf Katılım ve Ziraat Katılım’ın aynı zamanda birer mektep olduğunu, bu sektörde daha önce kurulmuş alan Al Baraka Kuveyt Türk gibi katılım kurumlarının da birer mektep olma işlevi görmeleri gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılım finans sisteminin; varlığa dayalı yapısı, risk paylaşımını esas alması ve spekülasyonlara kapalı olmasıyla, mevcut bankacılık sisteminden tümüyle farklı bir yapı olduğunu vurguladı ve tüketimi değil üretimi teşvik eden, işletmelere borçlanmadan kaynak kullanma imkanı sağlayarak kırılganlıkları azaltan yapısıyla bu sistemin, Türkiye ekonomisinin itici gücü olacağına inandığını ifade etti. Vakıf Katılım ile Türkiye’de katılım yöntemiyle çalışan finans kuruluşu sayısının 6’ya çıktığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak, katılım finans sisteminin tüm bankacılık finans sistemi içindeki payının hala yüzde 5’ler seviyesinde bulunması, daha yapacak çok işimizin olduğunu gösteriyor. Bu konuda, 2025 yılı için belirlenmiş yüzde 15’lik bir hedef var. Ama ben bu hedefin de yetersiz olduğunu, bunun yüzde 25’e çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bugün, sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın faizsiz finans araçlarına, daha önce hiç olmadığı kadar çok ihtiyacının bulunduğu bir dönemden geçiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“FAİZ SİSTEMİ, ‘GERİ ÇAĞIRMA’YI ANINDA YAPAR VE ACIMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün emlak ve emtia fiyatlarının düşüşü, sermaye akışının azalması, büyümenin ve ticaretin yavaşlaması gibi pek çok sorunun, küresel ekonomiyi tehdit etmeyi sürdürdüğüne dikkat çekti ve şunları söyledi: “İşte bu fotoğraf içinde, esnekliği bulunmayan faiz sistemi yerine, katılım finans sisteminin reel ekonomiyi esas alan, ahlakiliği ve adaleti önde tutan yapısı, Müslüman toplumlarla birlikte tüm dünyaya yepyeni bir pencere açıyor. Bir cumhurbaşkanı olarak söylenebilir mi, söylemek zorundayım: Faiz sistemi adil değildir. Ve acımasızdır. Eğer biz sıçrayacaksak, eğer biz mesafe alacaksak özellikle acımasız olan bu sistemden ziyade, gerçek manada hakikaten bu katılım sektörüyle bir büyümenin içinde olmamız şart. Bunu yapmadan bir yere varmak mümkün değil. Faiz sistemi, ‘geri çağırma’yı anında yapar mı, yapar. Acır mı, acımaz. Bat, bit ne olursan ol. Ben de sana destek olayım, yol açayım demez. 10 liralık malını 2 liraya alır, işini bitirir. Bunları hep görüyoruz. Vakıa bu. Ha katılımda bu olmaz mı, inanın onlarda da olur. Onun için burada ahlakilik derken, onu ifade etmek istiyorum. Bunu yapmamız lazım. Eğer böyle yaparsak, hep beraber dayanışma halinde ayağa kalkacağız. Bizim bu anlayışı hakim kılmamız lazım. Ha tabii ki girişimci de bunu fırsat bilerek ‘Nasıl olsa bunlar bana gerekli desteği verir’ deyip bunu fırsata dönüştürmemesi gerekir. Türkiye olarak biz arzu ettiğimiz seviyeye ulaşmamız lazım.”
“HALK BANKASI’NIN DA SEKTÖRE GİRMESİYLE KATILIM FİNANS SEKTÖRÜ HIZLA GELİŞECEK”
Orta Vadeli Program’da ve kalkınma hedeflerinde katılım finans sistemini güçlendirmeye yönelik projelerin olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizle ilgili olarak verdiği mücadeleyi 12 yıllık başbakanlığı döneminde verdiğini, Cumhurbaşkanlığı döneminde bunu sürdürdüğünü ve bu mücadeleyi vermeye devam edeceğini dile getirdi. ABD Avrupa Japonya ve İsrail’deki faiz oranlarını aktaran ve bunların 0 ila 1 arasında olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki bize ne oluyor? İşte şu anda çift haneli faize süzüldük. Komisyonunu filan eklediğinizde yüzde 16-17’ye kadar yükseliyor. Soruyorum şimdi, böyle bir faiz anlayışıyla Türkiye’nin girişimcisi yatırım yapabilir mi? İstihdam sağlayabilir mi? Üretim yapabilir mi, rekabete açılabilir mi? Eğer biz sıçrayacaksak, güçlü bir ekonomiye sahip olacaksak, önce burada sömürgeciliğin en önemli aracı olan faizi ahlaki olarak kullanmamız lazım. Ve faiz lobisi acımasızca emmeye devam ediyor. Şu anda burada finans sektöründen birçok arkadaşlar dostlar var. Ama dost acı söyler, gerçeği söyler. Ben gerçeği söylemek zorundayım” şeklinde konuştu.
İstanbul’u, bu sistemin bölgesel ve küresel merkezi haline getirmek istediklerini, bunun için de İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Programı Eylem Planı’nda, insan kaynağından hukuki altyapıya kadar geniş bir yelpazede hayata geçirilecek politikaları belirlediklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, bu çerçevede atılan adımlardan ve yürütülen çalışmalardan örnekler sundu. Halk Bankası’nın da sektöre girmesiyle katılım finans sektörünün hızla gelişeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Görüldüğü gibi, Türkiye olarak biz, gerek hukuki altyapının güçlendirilmesi, gerekse kurumsallaşmanın teşviki bakımından üzerimize düşünleri yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bundan sonra görev sizlere, katılım finans sisteminin aktörlerine düşüyor. Sizlerden, hem ülke içindeki çalışmalarınızı yaygınlaştırmanızı ve finansal derinliğe kavuşturmanızı, hem de uluslararası alanda aynı şekilde güçlü ilişkiler kurmanızı bekliyoruz.”
“VAKIF KATILIM İLE TÜRKİYE’NİN KÜLTÜRÜNE, MEDENİYETİNE, TURİZMİNE AYRI BİR ALT YAPIYI DA OLUŞTURMUŞ OLUYORUZ”
Katılım bankacılığının bir yönüyle finans sistemi tercihi; ama aynı zamanda da bir medeniyet ihyası gayreti olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu değerlendirmelerle sürdürdü: “Çünkü Vakıf Katılım nereye destek verecek? Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne. Zira biz millî bütçeden verdiğimiz destekle vakıf eserlerimizi bir yere kadar taşıdık. Fakat şu anda Vakıf Katılım bu desteğini bundan sonra nereye vermiş olacak? İşte bu vakıf eserlere verecek. Üniversitesine, okullarına verecek, burslarına verecek. Ve böylece bu ülkede biz eğitim öğretim sektöründe de bizim bu bütün vakıf eserlerimizin ihyasında da biz Vakıf Katılım’la Türkiye’nin kültürüne, medeniyetine, turizmine de ayrı bir alt yapıyı da oluşturmuş oluyoruz. O bakımdan Vakıf Katılım’ın görevi hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek derecede fazladır. Yani Vakıf Katılım’da ‘ben’ yok; millet var, Türkiye var, tarih var, kültür var, medeniyet var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında küresel sistemin cari araçlarına ve yöntemlerine karşı, kendi ihtiyaçlarımıza ve değerlerimize uygun çözüm alternatiflerinin geliştirme mecburiyetinde olduğumuzu dile getirdi. “Bunun yollarını da, yine kendi tarihimizde, kendi kültürümüzde, kendi kodlarımızda aramalıyız.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Katılım finans sistemini, işte bu anlayışın bir ürünü olarak görüyorum. Şayet burada, farklı bir ad altında yine aynı yöntemlerle bankacılık yapılacaksa, niçin bunca zahmete girelim ki? Hem kamunun, hem özel sektörümüzün, gayet başarılı, bünyeleri gayet sağlam, gayet iyi çalışan bankaları zaten var. Derdimiz, bir bankanın yanına, isim hilesiyle, yeni bir banka daha koymak değildir, bunu da açıkça söylüyorum. Banka diyelim ki yılda yüzde 10 -12 faiz uygulaması yapıyor. Eğer katılım sektörü de bütün oranlarını o yüzde 10-12’ye göre uyguluyorsa, bir şey söyleyeyim mi? Gerek yok. Buna de hile-i şeriye denir, bu da olmaz. Yani murabaha, müşareke; yani bunu kılıfına uydurmayalım, neyse işin hakkını verelim. Onun için de işin başında olanlar bunu da hassasiyetle değerlendirmeleri gerekir. Amacımız, medeniyet ihyası çabamızı destekleyecek yeni bir finans modelinin filizlenmesini, kökleşmesini, güçlenmesini sağlamaktır. Bu ayrımın çok iyi kavranmasını ve atılan her adımda göz önünde bulundurulmasını özellikle istiyorum.”
“GÜÇLÜ ÜLKELERİN ÇIKAR ÇATIŞMASININ BEDELİNİ GERİ KALMIŞ TOPLUMLAR ÖDÜYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün, tek başına paraya veya para edecek kaynaklara sahip olmanın yeterli olmadığını; parayı sistem içinde etkili ve sürekli şekilde kullanabilecek araçlara, yani finans sistemine de sahip olmak gerektiğine vurgu yaptı ve şunları kaydetti: “Küresel sisteme baktığımızda, siyasi ve askeri gücü de destekleyen çok önemli ve kritik bir araç olan finans sisteminin kontrolünün, sınırlı sayıda ülkenin, hatta grubun elinde bulunduğunu görüyoruz. Unutmayınız, küresel sistemdeki çarpıklıkların ve adaletsizliklerin gerisindeki en önemli sebeplerden biri, finans araçlarının sadece belirli ülkelerin değil, aynı zamanda belirli bir anlayışın adeta tekelinde bulunduğunu görürsünüz dünyada, isim vermeyeceğim.”
Ekonomik ve askeri bakımdan güçlü ülkelerin çıkar çatışmasının bedelinin, başta Müslümanlar olmak üzere, geri kalmış toplumların ödediğinin altını çizen ve bunun muhasebesini, önce kendi içimizde yapmamız gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de yaşananları örnek gösterdi ve konuşmasına şu değerlendirmelerle devam etti: “Bu ülkedeki savaş, Suriyelilerin kendi savaşları olmaktan çıkalı çok oldu. Tespitleri doğru yapacağız. Özellikle İslam dünyası olarak, bu tablo karşısındaki sorumluluğumuzu kimseye yüklemeden, açık yüreklilikle ortaya koymalıyız. Şayet bunu başaramazsak, kendi çözümlerimizi de üretemeyiz. Sahip olduğumuz güçleri ve imkanları her alanda bir araya getirmeliyiz; ama işe önce finans sisteminden başlamalıyız. Çünkü, atacağımız diğer adımların hepsinin de kaynağı burasıdır, finans sistemidir.”
“HOCALI KATLİAMINDA ŞEHİT OLAN TÜM KARDEŞLERİMLE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”
Vakıf Katılım’ın açılışını, bu yolda atılmış, küçük ama önemli bir adım olarak gördüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda bugün Hocalı Katliamı’nın 25. yıl dönümü olduğuna işaret ederek, şu açıklamaları yaptı: “Hocalı katliamındaki şehit olan tüm kardeşlerimle Allah’tan rahmet diliyorum ve tüm Azeri kardeşlerime bu noktada sabırlar niyaz ediyorum. Bu vesileyle Suriye’deki şehit olan kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize Rabbimden şifalar diliyorum. Özellikle ülkemizdeki bu terör mücadelesiyle ilgili niyazlarımı az önce zaten söylemiştim.”
Vakıf Katılım’ın, sektör için, ülke ve millet için hayırlı olmasını dileğini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, “Biz korkmayacağız, ümitsiz olmayacağız, inanıyorsak muhakkak üstünüz, bundan hiç endişeniz olmasın” sözleriyle tamamladı.