Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Darbelerin nedenleri ortaya çıktı

Gazeteci Yazar Süleyman Özışık, 7 Şubat MİT Operasyonu ve 17-25 Aralık paralel darbe olaylarının daha önce hiç bilinmeyen yanlarını gün yüzüne çıkardı.

Gazeteci Yazar Süleyman Özışık,

Gazeteci Yazar Süleyman Özışık ve Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Kanal A’da yayınlanan Mehmet Toprak’ın moderatörlüğündeki A Politik programına katıldılar.

Özışık, Türkiye’yi ayağa kaldıracak bilgiler içeren ‘Koz’ filminin içeriğinden, Hakan Fidan’ı tutuklama ile başlayacak daha sonra Başbakan Erdoğan’ı da kelepçeli olarak hapishaneye götürme planlarından bahsetti. Özışık ayrıca, İstanbul Emniyet Müdürü’ne “Yarın T.C. Başbakanı olmayacak, kaybol git” diye emir veren güçleri de açıkladı.

Oslo görüşmelerinin ifşa olması ve Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılma saati ile ilgili kritik bir hesaplama olduğunu belirten Özışık şunları söyledi:

Hakan Fidan gözaltına alınmaya çalışıldı. Ona telefonun açılış saati çok kritik bir saat. Başbakan Erdoğan’ın o gün ameliyatı var. O gün Başbakan’ın ameliyata gireceği saat özellikle belirleniyor. Bu süreçten Türkiye’yi bir niyet kurtarıyor. ‘Başbakan’ın göklerden gelen kararı, hesabı üzerinde hesabı vardır’ sözü burada ortaya çıkıyor. Başbakan ameliyat için yola çıkarken diyor ki, ‘Benim uzun süredir söz verdiğim ama gidemediğim iki fakir fukara var. Ameliyata alacak olan ekip ve hastane zaten özel. Bir saat bekleyebilirler. Ölüm var kalım var, bu arada ben onlara uğrayayım’ diyor.

“MİT Müsteşarı’nın evine bir terör yuvasına baskın yapar gibi gireceklerdi

Ancak takip edenler Başbakan’ın o saatte ameliyata girmiş olabileceğini düşünüyor ve Hakan Fidan’a malum telefon gidiyor. 16.55’te Hakan Fidan’a ‘İfade vermeye gelin’ diye bir telefon geliyor. Hakan Fidan’ın bir yere gitme ihtimaline karşılık da havaalanının etrafı polis kaynıyor. Ama aynı zamanda telefon açıldıkta yarım saat sonra evinin etrafı da polis kaynıyor. Hakan Fidan olumsuz cevap verirse, bir terörist evine baskın yapar gibi Hakan Fidan’ın, Türkiye’deki bir MİT Müsteşarı’nın evine bir terör yuvasına baskın yapar gibi girecek ve Hakan Fidan’ı alacaklar. Hakan Fidan Sayın Cumhurbaşkanı’nı arıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da gayet iyi niyetli bir şekilde; “Korkulacak bir şey veya yanlış bir şey yok. Git ifadeni ver” diyor.

Hakan Fidan Başbakan’ın o saatte ameliyatta olduğunu düşünüyor ama Başbakan o saatte bir fakirin evinde oturuyor. Başbakanı arayıp soruyor. “Ameliyata girdi mi?” diyor. Ameliyata girse ulaşamayacak. Ama ulaşamamanın sonunda neler olacaktı asıl onu şimdi anlatacağım.

Başbakan, ‘Sakın ha teslim olma’ dedi

Saat o kadar dakik işliyor ki, Hakan Fidan ret cevabı verse yarım saat içerisinde bir müdahale olacak. Ama Başbakan ‘Sakın ha teslim olma’ diyor ve ameliyata girmeden o evden çıkıp Ankara’ya geliyor. Önlem alınıyor ve bu bela bertaraf ediliyor.

Hakan Fidan ifadeye alındıktan sonra ‘Talimatları Başbakan’dan aldım’ diyecekti ve ameliyat masasından Başbakan şöyle bir Türkiye’ye uyanacaktı. (Adnan Menderes’in başında bulunan iki askerle fotoğrafını göstererek…)

Başbakan ameliyat masasında uyandığında eli kelepçeli bir şekilde uyanacaktı

Yanı başındakileri asker değil polis olarak düşünün. Adnan Menderes’i de Başbakan olarak düşünün. Bir eli yatağa kelepçeli olarak uyanacaktı. Bunlar devletin bütün resmi kayıtlarında var. Bunun sonunda ben size bu bilgileri nasıl ve kimin aracılığı ile aldığımı da açıklayacağım.

Eğer operasyon başarılı olsaydı Hakan Fidan ‘vatana ihanet’ suçundan gözaltına alınacaktı. Hakan Fidan bir itirafçı olarak konuşturulacaktı. ‘Başbakan Erdoğan bana şunları yaptı’ denilecekti. Onlara gıyaben bir dosya hazırlanacaktı. Başbakan ameliyat masasında uyandığında eli kelepçeli bir şekilde uyanacaktı. Birinci mesele bu. Türkiye bu süreci sırf o Erdoğan’ın yarım saatlik fakirlerin evine uğramasından dolayı yaşamıyor.

İplerin tamamen koptuğu nokta…

Gelelim ikinci meseleye. 17-25 Aralık Operasyonu…

Bakanların ses kayıt ve yolsuzluk olaylarının ön plana çekilmesinin çok ince düşünülmüş bir hesabı var. Bundan önce Başbakan’a yönelik bir tehdit var. ‘Dershaneleri kapatırsan, senin çevrendeki insanların yolsuzluğunu açıklarım’ deniliyor kendisine. Başbakan da ‘Verin bana listeleri ben gereğini yaparım’ diyor. ‘Hayır medya aracılığıyla biz bunu yapacağız’ dediklerinde, Başbakan makamından kovuyor. İplerin tamamen koptuğu nokta bu nokta.

Operasyon yapıldığında bakanlarla ilgili fezlekeler hazır

Sonra Bakan ve Bakan çocuklarının işin içine dahil edilmesi var ama işin bir püf noktası var.

Operasyon yapıldığında bakanlarla ilgili fezlekeler hazır. Bunların hepsi devletin arşivinde var. Buradaki hesap şu; Bakanların bu işin içinde olduğuna dair bilgiler verilecek, Erdoğan’a direnemeyince bu Bakanlar görevden alınacak ve hemen akabinde görevden alınır alınmaz, 25 Aralık Operasyonu devreye girecek, burada da Bilal Erdoğan’dan, Fatih Belediye Bakanı’na oradan da mesele Başbakan’a uzanacak. ‘Madem onlara istifa ettirdin, sıra sende, sen de istifa et’ denilecek. İşin orada bir püf noktası var. (17 Aralık Operasyonu’nda).

‘Yarın sabah T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmayacak, kaybol git!’

İstanbul Emniyet Müdürü’ne telefon gidiyor. ‘Yarın sabah T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmayacak, kaybol git!’ diye telefon gidiyor. Mesajı gönderini herkes biliyor. Emniyet Müdürü buna direnç gösteriyor. Ve ne acıdır ki ailesinin bir kaseti önüne konuluyor. ‘Eğer bu yapılmazsa, gereği yapılacak’ deniliyor. İstanbul Emniyet Müdürü’ne, İçişleri Bakanı operasyon bittikten yaklaşık 5-6 saat sonra ulaşabiliyor. Plan o ki T.C Başbakanı devrik Başbakan ya da sabık Başbakan olacak. Bunun üzerine yapılan ilk müdahalede İstanbul Emniyet Müdürü görevinden alınmıştı.

Kimsenin bilmediği bir ayrıntı daha var…

Vur Emri kim için çıktı?

25 Aralık Operasyonu’nun olduğu gün Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın evine yönelik bir operasyon için de düğmeye basılıyor. İş öyle bir noktaya geliyor ki, İçişleri Bakanlığı’nın talimatı ile özel harekatçılar Başbakan’ın evinin etrafında siper alıyorlar, bu niyetle gelen herkese ‘Vur emri’ çıkıyor. ‘Başbakan’ın konutunun yakınına bu niyetle kim gelirse vurun! ‘ emri veriyorlar.

Bu talimattan sonra önlemler alınıyor. Operasyon için gelenler pabucun çok pahalı olduğunu görünce, kuyruğu kıstırıp geri gidiyorlar. İş Başbakan’a o gece bir kere daha uzanıyor. Belki Başbakan’ı polislerin arasında kelepçelenmiş olarak görecektik.

Kimse cadı avı beklemesin

Paralel yapıya karşı mücadele hangi durumda? İnlerine ne zaman net olarak inilecek?

Bazı şeyler perde arkasında net yürüyor. Kimse cadı avı beklemesin. Adaletsizlik yapılmadan bazı şeyler perde arkasında yürüyor. Mesela emniyet teşkilatında kritik görevde olan paralelciler, pasif görevlere atandı. Bazıları ‘Kurunun yanında yaş da yanıyor’ diyor. Muhakkak öyle olan var. Ama ortada şöyle bir şey var.

17 Aralık’tan önce paralelci olan polis memurları her yerde Gülen Hareketi içerisinde olduğunu rahatlıkla söylüyordu. Dolayısıyla emniyet teşkilatındaki isimler birbirlerini biliyor. ‘Ay şu öyleydi, haksızlıktı’ tepkiler halkı kışkırtmaya yöneliktir.

Önümüzdeki dönemlerde polis teşkilatı ile ilgili şöyle bir çalışma yapılacak. 2 yıl içinde polis teşkilatı tamamen yenilenecek.

Asıl mesele yargı. Devletin elinde belge vs her şey var ama örneğin böcek meselesinde biri ön kapıdan giriyor, arka kapıdan çıkıyor. Bunun önüne geçilemiyor. Yoksa süreç daha hızlı olur.

“Yemin ederim kıyamet kopacak!”

Bu arada iki şeyi anlatmadım. Bunlardan birisi sadece F.Gülen ve yakınındakinin bildiği bir mesele. Burada açıklamayacağım. Gülen Hareketi’ne yakınım diyen hiç kimse bu konudan haberdar değil.

İkincisi, Hrant Dink’in öldürülmesi ve Ogün Samast gerçeği. Anayasa Mahkemesi Hrant Dink Davası’nda ‘ihlal olduğu’ gerekçesine kanaat getirerek bozdu. Hrant Dink Davası yeniden görülmeye başlandığında, Türkiye’de nelerin olduğunu, nelerin yaşandığını biz çok daha iyi göreceğiz. Bu bilgileri benimle paylaşanlara teşekkür ederim.

Paralel yapının filmini yapan Uğur Yalçınkaya’yı davet ettik. Kod adı: Koz.  Ben bu bilgileri kendisinin aracılığıyla elde ettim.

Hrant Dink’in öldürülmesi ve Ogün Samast meselesi ve sadece F. Gülen ile yanındaki bir kişinin bildiği o Türkiye’yi karıştıracak, Türkiye’yi ayağa kaldıracak olaylar Koz filminde yayınlanacak. Yemin ediyorum kıyametler kopacak.

Kim ‘Çocuğun ve ailenle ilgili çok dikkat et!’ diye tehdit alıyor?

Ben bu adamın film yapacağını söyledim bir yazımda. Sadece bu bilgiyle bile adamın başına gelmeyen kalmadı. Adama tehdit geliyor, teklif geliyor. Cihan Haber Ajansı’ndan kimlik gizlenerek, ‘Bize kısa metrajlı bir film yapar mısınız?’ teklifi geliyor.  Kendisini emniyet teşkilatından ciddi bir şekilde uyarmaya başlamışlar. ‘Çocuğun ve ailenle ilgili çok dikkat et!’ diye tehdit alıyor.

Bu sinema filmi Türkiye’de bir devri başlatacak birçok olayı bünyesinde barındırıyor.