Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 15 Temmuz ve İnsan Hakları Paneli’nde konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da AK Parti Genel Merkezince düzenlenen “Bir İnsan Hakları İhlali Olarak 15 Temmuz” panelinde bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,

 Konuşmasına “15 Temmuz gecesi istiklalleri ve istikballeri için verdikleri mücadelede, darbeciler tarafından alçakça şehit edilen 250 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum, darbecilerin kurşunlarıyla, tankların paletleri altında, uçakların bombalarıyla, helikopterlerin ateşiyle yaralanan tüm gazilerimize sağlık ve afiyetler diliyorum.” diyerek başlayan Erdoğan, 15 Temmuz 2016 gecesi kalbiyle ve dualarıyla mücadeleye destek veren her bir vatandaşa şükranlarını sundu.

Erdoğan, Türkiye’nin her köşesinde 16 Temmuz’dan itibaren ülkesini ve milletini korumak için 29 gece boyunca demokrasi nöbeti tutanlara, tarihin bu en alçak ihanet girişiminin üzerinden bir yıl geçtikten sonra 15 Temmuz’u unutmamak ve unutturmamak için düzenlenen programlara iştirak eden ve edecek tüm vatandaşlara teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Az önce yüz binin üzerinde indirilmiş hatm-i şeriflerin duasını yaptık ve şehitlerimizi unutmadık, inşallah unutturmayacağız.” dedi. 

Milletleri millet yapan sembollerin 15 Temmuz gibi karanlığa ve karanlığın aydınlığa döndüğü, kanlı saldırıların sinelerde söndürülüp zaferle neticelendirildiği, acıyla sevincin bir arada yaşandığı hadiselerden ortaya çıktığını ifade eden Erdoğan, Türk milletinin Çanakkale’den ve Kurtuluş Harbi’nden bir asır sonra yeniden kim olduğunu hatırladığı bir vakayla karşılaştığını belirtti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Darbe girişiminde bulunanların amacı, ellerindeki modern savaş araçlarıyla şiddetli bir şekilde milletin üzerine gidip, sokakları, meydanları boşaltmak, kısa sürede ülkeye el koymaktı ama başaramadılar. Çünkü milletimiz tankların önünden kaçmak bir yana üzerine üzerine gitti. Ölüm kusan silahları görünce saklanmak bir yana darbecilerin yakalarına yapıştı. Üzerine acımasızca ateş açan, bomba yağdıran helikopterlere ve uçaklara baş kaldırdı, yumruk salladı. Hiç beklemedikleri bu tepki, darbecilerin planlarını bozdu, morallerini çökertti. Onları yönlendirenlerin kontrolü kaybetmelerine yol açtı.

15 Temmuz, dünya demokrasi tarihinde bir ilktir. Utanmadan, (FETÖ elebaşı) ‘Amerika bana müsaade ederse Türkiye’ye giderim’ diyor. Seni ben daha önce çağırdım, gelseydin. Niye gelmedin? Sende o yürek var mı? Buraya gelince ne olacağını biliyorsun, akıbetini biliyorsun.”

“Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi ‘örtülü darbe’ değil”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya tarihinde milyonlarca insanın ölümü göze alınarak ve bütün bunlara hiç acımadan bu adımı atanları millet olarak affetmediklerini, Allah’ın bütün bu şehitlerin hesabını, intikamını soracağına ve alacağına inandığını da kaydetti.

Silahların, tankların, uçakların, helikopterlerin üzerine cesaretle yürüdüğü dünyada bir başka örneğin bulunmadığına da işaret eden Erdoğan, işte bunun için hep böyle bir milletin evladı olmaktan dolayı iftihar ettiğini, kendilerini bu millete hizmetle görevlendirdiği için de ayrıca Rabb’e hamd ettiğini söyledi.

Erdoğan, Türkiye’nin 15 Temmuz’dan sonra artık çok daha güçlü olduğunu, çok daha emin adımlarla aydınlık geleceğe doğru ilerlediğini dile getirdi.

15 Temmuz’un pek çok yönüyle konuşulması, tartışılması, üzerinde uzun uzun durulması gereken bir hadise olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

“15 Temmuz elbette en başta bir darbe girişimidir ama Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi ‘örtülü darbe’ değil. Kılıçdaroğlu, örtülü darbeyi Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinden izledi. Bu nasıl bir örtülü darbeyse. Kaldı ki nasıl bir örtülü darbe gel VIP’e, ondan sonra ‘Tanklar gitti mi’ diye sor. Tankların oradan çekildiğini öğren, beyefendi geldiği için işbirliği tuttukları tanklar oradan çekildi ve oradan Bakırköy’deki Belediye Başkanı’nın evine gitti. Neymiş? Oteller o akşam kapalı olduğu için otellerde yer bulamadı beyefendi, onun için belediye başkanının evine gitti. Örtülü darbe, kahve, çay. Bir tarafta oradan ekrandan örtülü darbeyi izliyor.  20’sinde ‘örtülü darbe diyorsun’ ama o gece, ayın 15’ini 16’ya bağlayan gece, nasıl bir örtülü darbe? Hayatı yalan. Bunlarda dürüstlük yok, hiçbir zaman doğru konuşmadılar ve doğru olmadılar.”

“Çağrımıza anında bu millet cevap verdi”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz’un Türkiye’nin daha önce gördüğü 27 Mayıs’tan, 12 Mart’tan, 12 Eylül’den, 28 Şubat’tan çok farklı bir darbe girişimi olduğunu vurgulayarak, 15 Temmuz’un amacının ülke yönetimini kontrol altına almak değil, milleti ve devleti topyekun esir almak olduğunu ifade etti.

Milletin 15 Temmuz’da hayatı pahasına sokaklara dökülmesinin bu gerçeği görmesinden kaynaklandığına işaret eden Erdoğan, “Menderes’te böyle bir tepki ortaya koyamadı milletimiz. Ama buradan çağrımıza anında bu millet cevap verdi. Çanakkale’de tüm güçleriyle Boğaz’a dayananlar ne istiyorsa ardından İzmir’den başlayarak Ankara önlerine kadar vatanımızı işgal edenlerin hedefi neyse 15 Temmuz’un gayesi de oydu. 15 Temmuz, 1 dolara satın alınan taşeronlar eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan bir işgal girişimiydi. Darbecilerin milletimize karşı gösterdikleri acımasız tavır, sergiledikleri vahşet ve döktükleri kan gerçek niyetlerini açıkça ortaya koymuştur.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimine ilişkin, ”O gece hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 250 iken, öldürülen darbecilerin sayısı sadece 35’tir. İşte bu rakamların üzerinde de düşünmemiz lazım. Şayet Türkiye bir hukuk devleti olmasaydı, adaleti gözeten bir ülke olmasaydı, en azından o gece darbede fiilen yer alan 10 binlerce hain şu anda cezaevlerinde değil, rastgele açılmış çukurlarda yatıyor olurdu.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Congresium’da AK Parti Genel Merkezi’nce düzenlenen ”Bir İnsan Hakları İhlali Olarak 15 Temmuz” panelinde yaptığı konuşmada, yıllardır terörle mücadele etmesine rağmen insan haklarından en küçük taviz vermeyen Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi bu bakımdan da saldırıya maruz kaldığını belirtti.

 ”15 Temmuz, aynı zamanda insan haklarının ağır şekilde ihlal edildiği bir eylemdir.” diyen Erdoğan, AK Parti tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarının yer aldığı Milli İradenin Zaferi kitabının tanıtımını yaptıklarını hatırlatarak, bu kitapta şehitlerin canlarına nasıl kıyıldığına, gazilerin nasıl yaralandıklarına ilişkin çok çarpıcı ve acı tespitler olduğunu bildirdi. 

Erdoğan şöyle devam etti:

“Buna göre, şehitlerimizin yüzde 47,5’i darbecilerin açık hedef gözeterek sıktıkları kurşunlarla hayatını kaybetmiştir. Şehitlerimizin yüzde 21’i uçakların bombalaması, yüzde 9’u tankların ezmesi, yüzde 6,3’ü de helikopterlerin ateşiyle son nefeslerini vermişlerdir. Gazilerimizin de yüzde 40’ı kurşunla, yüzde 28’i ağır silahların mermilerinden ve bombalardan kopup gelen şarapnellerle, yüzde 8’i darbecilerin kullandıkları araçların ezmesiyle, yüzde 7’si helikopter ateşiyle, yüzde 3’ü uçakların bombalamasıyla yaralanmıştır. O gece hayatını kaybeden vatandaşların sayısı 250 iken öldürülen darbecilerin sayısı sadece 35’tir. İşte bu rakamların üzerinde de düşünmemiz lazım. Şayet Türkiye bir hukuk devleti olmasaydı, adaleti gözeten bir ülke olmasaydı, en azından o gece darbede fiilen yer alan 10 binlerce hain şu anda cezaevlerinde değil, rastgele açılmış çukurlarda yatıyor olurdu.”

“Gitsin özel sektörde çalışsın, devlet mi besleyecek bunları?”

Batı ülkeleri tarafından “Bu kadar kişi cezaevinde yatıyor, bu sayılar nedir” sorusunun yöneltildiğini aktaran Erdoğan, “Ya sen bunu soracağına ‘Darbecilerden kaç kişi öldü veya öldürüldü.’ bunu bir sorsana.  Ama benim 250 vatandaşım şehit oldu. Darbecilerden 35… Bir de ne kadar yaralanan var bir de bunu sor.” ifadesini kullandı. 

Batı-doğu birleşmesinde Almanya’da 500 bini aşkın memurun işlerinden edildiğini hatırlatan Erdoğan, bunun sorulmadığına dikkati çekti.

“Bu kadar kişi işlerinden edildi, bundan sonra ihtiyaçları nasıl karşılanacak” sorusunun da yöneltildiğini belirten Erdoğan, ”Gitsin özel sektörde çalışsın, bize ne. Onu mu düşeneceğiz bir de… Gitsin özel sektörde çalışsın, devlet mi besleyecek bunları? Devlet besledi, devlete ihanet ettiler bunlar. Zaten Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesi de 657’dir (Devlet Memurları Kanunu). Bu 657’nin de eğer bir mutabakat sağlanabilse aynen Batı’da olduğu gibi, 657’nin memur-işçi ayrımı değil, tamamıyla çalışanlar olarak değiştirilmesi lazım. Bu olduğu zaman zaten çok daha isabetli adımların atıldığını göreceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Öldürülen darbecilerin tamamının da çatışmalarda, karşılarındakini öldürmeye çalışırken hayatını kaybettiğini vurgulayan Erdoğan, buna karşılık Türkiye’nin tam tersi bir suçlamayla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Erdoğan, darbeciler tarafından katledilen, yaralanan, hayatları tehlikeye atılan, özgürlükleri kısıtlanan vatandaşlara gösterilmeyen ilgi ve sempatinin, hadiselerin bastırılmasının ardından darbeciler için en üst düzeyde sergilendiğinin altını çizdi. 

15 Temmuz gecesi veya hemen ertesi günü demokrasiden, insan haklarından, meşru siyasi iradeden ve seçilmiş hükümetten yana tavır almaları beklenen pek çok ülkenin derin bir sessizliğe bürünmesinden rahatsız olduklarını dile getiren Erdoğan, özellikle Batılı hükümetlerin yetkililerinden, kurum temsilcilerinden, darbeciler tarafından öldürülen, yaralanan, hakları ihlal edilen vatandaşlarla ilgili samimi en küçük bir üzüntü beyanı duymadıklarını anlattı. 

“Maktullerin değil de katillerin haklarıyla ilgilenen bu anlayış bizi üzüyor”

Buna karşılık darbeciler başta olmak üzere teröristlerin davaları, cezaevi şartlarıyla ilgili sayısız taleple karşılaştıklarını aktaran Erdoğan, “Maktullerin değil de katillerin haklarıyla ilgilenen bu anlayış açıkçası bizi üzüyor. Teröristlere gösterilen şefkati, onların tehdit ettiği, mağdur ettiği, katlettiği masumlardan esirgeyen bir insan hakları anlayışını kabul etmiyoruz.” dedi.

15 Temmuz arefesinde de Büyükada’da bir otelde proje çalışmalarının yürütüldüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bunda da yine aynı şekilde adada geldiler, proje çalışmalarını yürüttüler. Polisimiz oraya yaptığı baskında bunları yakalayınca son G20 toplantısında bana bunu soruyorlar. Diyorlar ki, ‘İstanbul’da gazetecileri tutukladınız.’ Onların gazeteci olduğunu size kim söylüyor? Bunlar ‘ajan, provokatör’ dedik. Baskında masanın üzerinde ne tür haritalar, projeler olduğunu polisimiz tespit etti. Kaldı ki neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz? Bizde de yargı var. Polisimiz bunları yargıya teslim edecek. Yargı burada ne karar verirse, o karara herkes uyacak. Ben 4 bin 500 dosya teslim ettim size, sorduğum zaman bunların akıbetini, bana verdiğiniz cevap ‘Bizde yargı var, şu anda yargı ne karar verirse o.’ Şu ana kadar yargıya giden bir tane dosya yok. Amerika’ya FETÖ’yle ilgili 85 koli teslim ettik. Şu ana kadar aldığımız bir netice var mı? Yok. Adalet Bakanımız gitti, kendilerine bunları anlattı, bir netice yok. Hani nerede insan hakları? Keyfe keder…. Bizimle alakalı olduğu zaman, yargı var. Kusura bakmayın, bizde de yargı var.

Darbe teşebbüsüne ve terör saldırılarına rağmen insan haklarından, özgürlüklerden taviz vermeyen bir ülke olduğumuzu, Türkiye’yi yakından tanıyan vicdan ve ahlak sahibi olan herkes çok iyi bilir. 

Sadece ideolojik saplantıları ve siyasi ihtirasları sebebiyle dış dünyaya kendi ülkesini karalayan bir anamuhalefetin bulunmasının en büyük zaafımız olduğunu da huzurlarınızda itiraf etmek istiyorum. Darbecilere karşı değil, darbecilerin, teröristlere karşı değil, teröristlerin safında yer alan ana muhalefetimize en güzel cevabı, her seçim sandığında milletimiz veriyor.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Bize şunu söylüyorlar: ‘OHAL’i ne zaman kaldıracaksınız?’ Bütün bu huzursuzluklar bittiği zaman OHAL’i kaldıracağız. Terörle mücadelede hedefe ulaştığımız zaman OHAL’i kaldıracağız. Bunlar bitmeden, kimse bizden OHAL’i kaldırmamızı beklemesin.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi’nce ATO Congresium’da düzenlenen “Bir İnsan Hakları İhlali Olarak 15 Temmuz” panelinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin insan hakları alanında son 15 yılda katettiği mesafenin “sessiz devrim” olarak adlandırıldığını söyledi.

Demokrasiyi güçlendirmek için atılan adımların önemli bir bölümünün insan hakları konusundaki eksikleri gidermeye, özgürlükleri genişletmeye yönelik olduğunu belirten Erdoğan, geçmişte bu konuda yaşanan ve bizzat kendisinin de maruz kaldığı yanlışların bir daha tekerrür etmemesi için hem hukuki altyapıyı hem de uygulamayı baştan sona değiştirdiklerini anlattı.

Daha demokratik, özgür, müreffeh, huzurlu ve güvenli bir Türkiye için atılan adımlarla vatandaşlara yönelik tüm ayrımcılıkları ortadan kaldırdıklarına dikkati çeken Erdoğan, çalışmalarını “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışıyla yürüttüklerini, reformlarının pusulasının da bu olduğunu vurguladı.

Erdoğan, “Bize şunu söylüyorlar: ‘OHAL’i ne zaman kaldıracaksınız?’ Bütün bu huzursuzluklar bittiği zaman OHAL’i kaldıracağız. Terörle mücadelede hedefe ulaştığımız zaman OHAL’i kaldıracağız. Bunlar bitmeden, kimse bizden OHAL’i kaldırmamızı beklemesin.” diye konuştu. 

Fransa’dan örnek veren Erdoğan, “Fransa’da devlete darbe mi yaptılar? Hayır. Teröristler 15-20 Fransız vatandaşını öldürdü. Biz bugüne kadar 40 bine varan vatandaşımızı kaybettik. Kimse bunu sormuyor. 15 Temmuz’da devlete darbe yapıldı. Devlete yapılan bu darbe girişimine karşı beyefendiler, bizden hemen OHAL’in kaldırılmasını bekliyor.” ifadelerini kullandı.

 Göreve geldikleri dönemde de Türkiye’de OHAL olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde Doğu ve Güneydoğu ziyaretlerinde vatandaşların kendilerinden “OHAL’in kaldırılması” talebi olduğunu anlattı. 

Bunun üzerine bir ay içinde OHAL’i kaldırdıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Kaldırdık da ne oldu? Bir şey değişti mi? Değişmedi, tam aksine terör orada her geçen gün daha da arttı ama artık devran böyle gitmeyecek. Son bir yıl içerisinde yoğun bir şekilde terörün üzerine gidiyoruz. Onların anlayacağı dilden onlara konuşuyoruz. Tendürek’te, Cudi’de, Gabar’da, Kandil’de, Bestler-Dereler’de aklınıza neresi gelirse bütün buralarda askerimiz, jandarmamız, polisimiz, güvenlik güçlerimiz hepsi ‘dağ taş’ demiyor ve sonuna kadar bu işi aynen bu şekilde götüreceğiz ve Allah’ın izniyle buradan da bu neticeyi alacağız.”

“Yaptıklarını ağır ödetiriz”

Asker, polis ve jandarma içinde en ufak bir ayrımcılık dahi istemediklerine işaret eden Erdoğan, “Onların birliğini ve beraberliğini ülkemizin, huzuru, refahı için çok önemsiyoruz. Şu anda onun üzerinde çok çalışıyoruz. Bunu başaracağız. Bunu başardığımız andan itibaren Allah’ın izniyle çok sürmez. İşte Fırat Kalkanı Harekatı’nda, nasıl orada başarılı bir neticeyi aldıysak aynı şekilde içeride de başarılı neticeleri almaya devam edeceğiz. Buralarda da kim ki ülkemizi taciz ediyorsa bilsin ki anında angajman kuralları onlar için uygulanır ve onlara yaptıklarını ağır ödetiriz.” değerlendirmesinde bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte kapısının önünden geçilmeye bile korkulan polis, jandarma karakollarını, vatandaşların rahatça haklarını aradıkları birer “güven yuvası” haline getirdiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalarla anayasamız, kanunlarımız ve diğer mevzuatımızda yapılan düzenlemelerle, faaliyete geçirdiğimiz kurumlarla Avrupa standartlarında değil, onların ötesinde bir insan hakları altyapısı kurduk. Biz onların önündeyiz. Hamburg G20 Zirvesi’nde hallerini gördük, rezalet. Her taraf da yakılıp yıkıldı. Antalya’yı da gördüler. Antalya’da nasıl bir G20 Zirvesi yaptık? Hamburg’da nasıl bir G20 Zirvesi yaptık? Zaten hepsi de bize açık dost olarak söylüyorlar, diyorlar ki: ‘Antalya başkaydı.’ İşte görün, anlayın.

Hala anlamakta zorlanıyorsunuz ama biz anlasalar da anlamasalar da bunlara bu dersi vereceğiz.”

“Asıl insan hakları ihlali bu”

Erdoğan, “kültürel haklar” meselesinde de tarihi dönüşümlere imza attıklarını belirterek, vatandaşların talebi doğrultusunda medyadan, kamu hizmetlerinin sunumuna kadar günlük hayatın her alanında farklı dil ve lehçelerle sınırlamaları kaldırdıklarını anımsattı.

Kürt vatandaşlara seslenen Erdoğan, ”Biz gelmeden önce haklar noktasında ne durumdaydın? Ana evladıyla Kürtçe konuşabiliyor muydu? Yok. Seçim kampanyalarında Kürtçe konuşabiliyor muydun? Yok. Bütün yazılı bildiri, şu, bu kullanabiliyor muydun? Yok. Biz geldik, bunların hepsinin önünü açtık ama bunun kadrini kıymetini, terör örgütünün desteklemiş olduğu siyasi hareket anlamadı, bilmedi. 83 milletvekilini çıkardığı anda ‘Türkiye benim oldu.’ zannetti, hemen sokağa çağırdı. Şimdi birisi daha sokağa çağırıyor öyle. Sokağa çağırınca ne oldu? Kim kimi öldürdü? 53 tane Kürt kardeşimiz öldürüldü. Öldüren, onlar da Kürt.” şeklinde konuştu. 

Yurt dışına kaçanların da olayı çok daha farklı anlattıklarını dile getiren Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Şu anda milletvekili sözde, yurt dışında. Bunların aldıkları maaş hak mı? Merve Kavakçı, milletvekili seçildiği halde şu anda ebediyette olan zat, ‘Atın bu kadını, şu Meclis’ten dışarı.’ diye orada meydan okuyordu. Hangi zihniyetti o? İşte CHP zihniyeti, ha DSP ha CHP, ne farkı var? O günden bugüne hak ihlalinden öte ne yaptılar? Vatandaşlıktan da çıkardılar. İnsan hakları ihlali bu değil mi? Asıl insan hakları ihlali bu ama bunların gözleri var, görmez, kulakları var, duymaz, ağızları var, hakikati konuşmaz, niye? Kalp mühürlü.”

“Bizde ayrımcılık yok”

Erdoğan, kendilerinin ise ülkede barış için “neyse hakları onlara verelim” düşüncesinde olduklarını vurgulayarak, bölgeye eğitim, sağlık, adalet, emniyet, ulaşım ve enerji gibi yatırımların tümünü yaptıklarını anlattı.

Erdoğan, ancak yapılanların kadir ve kıymetinin bilinmediğini, terör örgütünün de buraları hep yakıp yıkmanın gayreti içinde olduğuna işaret ederek, “Bizde ayrımcılık yok, insan haklarının kadir kıymetini bilen biziz çünkü biz, ‘Bu, Kürt’tür’ diye ayrım yapmadık. Beni yaratan onu da yarattığı için burada o yatırımları yaptık.” diye konuştu.  

Erdoğan, “Bir İnsan Hakları İhlali Olarak 15 Temmuz” panelindeki konuşmasında, iktidarları boyunca yaptıkları hizmetlere değindi. 

Türkiye’de 79 yılda 6 bin 100 kilometre, kendilerinin ise 15 yılda 19 bin kilometre yol yaptıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yollardan ayrım olmaksızın herkesin istifade ettiğini belirtti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bütün mesele Türk milleti bunlarla güç bulacak. Onun için ne diyoruz biz tek millet. Ne diyoruz? Tek bayrak. Ne diyoruz? Tek Vatan. Ne diyoruz? Tek devlet. Bununla bu yolda yürüyeceğiz. Ben tabii bunu böyle yapınca Kılıçdaroğlu bundan rahatsız oluyor. ‘Bir terör örgütünün işaretini yapıyor’ diyor. Bu Rabia’dır. Rabia Arapça’da 4’tür. Bunun içeriğinde de ne vardır? İşte millet vardır, vatan vardır, bayrak vardır, devlet vardır. Bunu öğren.” 

İktidarların da yerel yönetimlerin de tarihlerinde hiç olmadığı kadar güçlendiğine vurgu yapan Erdoğan, büyükşehir uygulaması ile nüfusu 750 binin üzerinde olan şehirlerde etkin ve demokratik yeni bir yönetim modeli oluşturduklarını hatırlattı.

“Kimse inkar edemez”

“Bugün artık hiç kimse, Türkiye’nin demokraside ve ekonomide, 15 yıl öncesinin, hatta birçok Batı ülkesinin katbekat ilerisinde olduğunu inkar edemez.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin özellikle de insan hakları alanında önemli mesafe katettiğini bildirdi.

Erdoğan, “Bugün bize insan hakları konusunda eleştiriler getiren sözde adalet yürüyüşlerine çıkan muhalefet partisinin geçmişi ise tarihimizin en utanç verici insan hakları ihlalleri ile bunlara verdiği desteklerle doludur. Bunlar, Menderes ve iki arkadaşı ipe gittiği zaman alkışlayanlardan değil miydi?” dedi.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz parlamentonun kahir ekseriyetine sahip olduğumuz bir dönemde AK Parti olarak bizi kapatma girişimine girdiklerinde, o dönemde CHP’nin genel başkanı ne diyordu, şu anda da milletvekili, ne diyordu; ‘Ankara’da yargıçlar var’ diyordu. Böyle bir parti kapatılacak, ‘Sen Ankara’da yargıçlar var’ diyorsun. Niye? Çünkü hayatları hep böyle geçmiş. Örneğin 28 Şubat’ta Türkiye belki de dünyanın en barışçıl eylemine sahne oldu. Milyonlarca insan İstanbul’dan başlayarak tüm Anadolu’yu katedecek şekilde el ele tutuşarak kızlarımıza başörtüsü konusunda uygulanan zulmü protesto etmeye karar vermişti. Bu eylem, Bolu’da devlet şiddetiyle engellendiğinde şu anda insan hakları havarisi kesilen CHP’liler yine mağdurların değil, zalimlerin yanında saf tutmuştu. CHP Genel Başkanı’na şu andaki bu yürüyüşünde eşlik eden dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü ile bu partide milletvekilliği yöneticilik yapmış pek çok isim, bu dönemde uygulanan zulümlerin sembol isimleriydi.”

CHP’nin Ankara’dan İstanbul’a gerçekleştirdiği yürüyüşe de değinen Erdoğan, “Bugün Ankara’dan İstanbul’a devlet korumasında yürüyenlerin, adalet konusunda, özgürlükler konusunda, insan hakları konusunda yaptıkları eleştirilerin hiçbir karşılığı yoktur. Böyle bir güvenlik ortamını hiçbir zaman size kimse sağlamazdı. Ama biz sağladık, farkımız bu. Yürüyüşü de yaptın rahatça, mitingi de yaptın rahatça. Bunu sana biz sağladık. Bak, şu anda OHAL var, OHAL olmasa başka şeyler de olabilirdi. Bak huzur içinde bunu yaptın. Acaba bir teşekkür geldi mi? Gelmez onların kitabında bu yok.” diye konuştu.

“Bunların kontrollü göz hapsinde olması gerekirdi”

Aynı şekilde CHP’nin darbeler karşısındaki tavrını da çok iyi bildiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:

“Şayet böyle kara bir sicile sahip olmasaydı, şayet terör örgütlerinin değil, devletinin, mesela çok enterasan bugün beraber yürürken bir tanesi de, Adalet Bakanımız da burada, çok hasta olduğu için Mardin Belediye Başkanı, hastalığı sebebiyle serbest bırakıldı. Bu nasıl hasta, serbest bırakılıyor ve ondan sonra o da yürüyüşte maşallah yürüyor. Sayın Bakan, bunlar tam teşekküllü hastaneden rapor almıyorlar mı? Rapor aldılar mı? Bu raporu size gösterdiler mi? Nasıl bunlara çıkma şeyi verildi. Bunlar kontrollü göz hapsinde olması gerekirdi. Milletinin yanında saf tutmuş olsaydı, bu partinin yaptığı itirazlara, gerçekleştirdiği eylemlere başka bir gözle bakabilirdik. Fakat biliyoruz ki bunların amacı kesinlikle adalet değildir, insan hakları değildir, özgürlükleri savunmak değildir. Bunlar, FETÖ gibi, PKK gibi terör örgütlerini ve onların destekçilerini arkalarına alarak ülkedeki meşru hükümeti, meşru siyasi düzeni yıpratmanın peşindedir.”

Milletin bunlara itibar edip ülke yönetimini vermediğini belirten Erdoğan, milletin hiçbir zaman bunlara bu ülkede iktidar şansı vermeyeceğine de inandığını kaydetti.

Bunların milletten alamadığı yetkiyi kaosla elde etmenin hesabı içinde olduklarını bildiren Erdoğan, milletin vermediği emaneti, terör örgütleriyle kol kola girip, gasp etmenin peşinde olduklarını ancak bunu başaramadıklarını vurguladı.   

 Erdoğan, “Bunlar 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzer yollara tevessül etmişlerdi. Bunlar 2013’teki Gezi eylemlerinde de aynı umuda kapılmışlardı. Bunların gözleri 2014 mahalli idareler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 7 Haziran 2015 seçimlerinde de aynı hevesle parlamıştı. Milletimiz her defasında kendilerine sandıkta hadlerini bildirdi.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların bu defa da aynı akibete uğrayacağını belirtti.

15 Temmuz’un nasıl bir vandallık, nasıl bir gözü dönmüşlük, nasıl bir insan hakları ihlali olduğunu anlamak için o geceyle ilgili görüntülere bakmanın yeterli olacağını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yaşadığı bu travmanın yüzde birine dahi maruz kalmamış ülkelerin verdiği tepkilere değindi.

Bu tepkilerle, Türkiye’nin yaptığı uygulamalar yan yana getirildiğinde aslında Türkiye’ye Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, “Fakat, bu ödül de sipariş üzerine verildiği için buraya böyle bir ödül gelmez.” diye konuştu.

Fransa’nın, Belçika’nın, Almanya’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin yaşadıkları en küçük terör olayının ardından temel hakları sınırlandırma, askıya alma tartışmalarına girdiklerini herkesin bildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 15 Temmuz ve yaşadığı terör olaylarına rağmen bu yollara başvurmaya gerek duymadığını ifade etti.

Sadece 15 Temmuz’un ardından, bu girişimi gerçekleştiren örgütün sinsi yöntemleri sebebiyle soruşturmaların hızla yürütülebilmesi, tedbirlerin etkili bir şekilde alınabilmesi için OHAL ilan ettiklerini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Fransa’nın çok daha eskiden beri uyguladığı, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerin gerektiğinde kısmi olarak başvurdukları bu yöntemi, biz de terörle mücadeleyle sınırlı olarak kullanıyoruz. Diğer ülkelere seslerini çıkarmayanların, hatta destek için gidip kol kola caddelerinde yürüyüş yapanların bize karşı gösterdiği tepkiyi anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Anayasamızda ve yasalarımızda yer alan olağanüstü hal yetkilerinin neredeyse yüzde 90’ının kullanmadığımız halde bu derece üzerimize gelinmesi bizde işin arkasında başka niyetler olduğu hissini uyandırıyor. Cezaevlerindeki ‘işkence’ iddialarının yalan olduğu, mahkemeler başladığında güya işkenceye maruz kalanların gayet gürbüz şekilde takım elbiseleriyle ve tüm çirkeflikleriyle arz-ı endam ettikleri de görüldü. Ama ABD’ye, batıya bakıyorsunuz tek tip, özel cezaevi elbisesiyle duruşmalara giderler. Bunları da görüyoruz. ‘Ölümcül hasta’ denilenlerin ne kadar sağlıklı, sağlam olduğuna hep beraber şahitlik ettik.”

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun faaliyete geçirildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

“Böylece yapılan her işlemin mevcut hukuk yolları yanında, bu komisyon tarafından da incelenip, varsa mağduriyetlerin giderilmesinin yolunu açtık. Dünyanın neresinde 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe girişiminin, binlerce güvenlik görevlimizin ve vatandaşımızın hayatına mal olan terör eylemlerinin etkilerinin sürdüğü bir ortamda böyle mekanizmalar kurulur? Biz kurduk, kurarız. Çünkü bizim derdimiz kimseyi mağdur etmek değil, sadece ve sadece teröristleri cezalandırmaktır, terör örgütlerinin kökünü kurutmaktır. İşte bu sebeple tek bir vatandaşımızın haksızlığa uğramasındansa tüm işlemleri tek tek gözden geçirmeyi göze alıyoruz. Sadece teröristlerden aldıkları bilgilerle hareket etmek yerine gelip burada aslında neler olup bittiğine bakanlar tüm bunları göreceklerdir. Ama biliyoruz ki onların derdi gerçekleri tespit etmek değildir.”

Milli Güvenlik Kurulunun pazartesi toplanacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “OHAL’i tekrar masaya yatıracağız ve teklifimizi hükümetimize yapacağız ve şu andaki görünümle bizim OHAL’e hala ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Erdoğan, kırk yalanın yanında ifade edilen gerçeğin kıymetinin olmadığını belirterek, “Biz kimseden kendimize ayrıcalık yapılmasını istemiyoruz hatta kimseden anlayış da beklemiyoruz. Tek istediğimiz dürüst, tarafsız olunması, gerçeklerin ifade edilmesidir. Tek arzumuz hakikatlerin ön yargılara kurban edilmemesidir.” dedi.