Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saygı Ödülü’nü kazanan Teoman Duralı’ya ödülünü veren Erdoğan, her biri mümtaz isimlerden oluşan 5 kişilik jüri tarafından bu yıl ki Necip Fazıl Ödülleri’ne layık görülen şiir dalında Ahmet Murat, hikâye-roman dalında Necip Tosun, fikir-araştırma dalında Ahmet Özalp’ı, ilk eser dalında Betül Nurata ve Emre Ergen’i, uluslararası ödül alanında Bosnalı Cemalettin Latiç’i, saygı ödülünde de Prof. Dr. Teoman Duralı’yı tebrik etti.
Edebiyat, fikir ve sanat dünyasına eserleriyle katkıda bulunanlara, gelecekteki çalışmalarında başarılar dileyen Erdoğan, Necip Fazıl ismini taşıyan bir ödül almanın kolay olmadığını ifade ederek, “Artık sizler bu ismin ve ifade ettiği büyük davanın sorumluluğunu üstlenmiş bulunuyorsunuz.” dedi.
Necip Fazıl ile birebir tanışmasının 18 yaşında Milli Türk Talebe Birliği çatısı altında olduğunu anlatan Erdoğan, Necip Fazıl’ı yaptıkları Milli Gençlik Geceleri’nden bir kaçında gerek İstanbul gerekse Anadolu’nun bazı yerlerinde takdim etme şerefine de nail olduğunu anlattı.
Necip Fazıl ile bu noktada ikili ilişkilerinin de ilerlemeye başladığını aktaran Erdoğan, kendisinden yaşça büyük ağabeylerinin Necip Fazıl ile çok daha ileri derecede görüştüğünü, bunların da hatıralarını kendilerinden dinlediklerini ifade etti.
Necip Fazıl’ın, özellikle dar çerçevede olduğu zaman muhabbetinin doyumsuz olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“O muhabbetlerde hakikaten unutulmayacak hatıralar vardı. Allah rahmet eylesin. Fakat bizim dünyamıza kazandırmış olduğu o dinamizm çok çok farklıydı. Verdiği heyecan çok çok farklıydı. Onunla beraber bizler gerçekten bugün karşımıza dikilen bazı gruplar, bazı saldırganlar var ya, işte o zamanlarda kalemiyle onlara karşı duran, yegâne isim üstat Necip Fazıl Kısakürek’ti. Adeta tek başına onları çökertiyordu, baş edemiyorlardı. Yargıda, adliyelerde yine aynı şekilde dimdik duran bir isim. Biz dik durmayı ondan öğrendik. Hele hele bir ifadesi var ki hiç unutmuyorum. O hâkime verdiği cevapta, ‘bıktık senden’ dediğinde, ‘siz burada hancı, ben de bu davada yolcu oldukça, ben buraya daha çok uğrarım’ ifadesini unutamıyorum. Mesele bu… İnşallah bizler de bu davada yolculuğumuzu, ayağımızı sabitkadem tutmak suretiyle devam etmek durumundayız.”
SON SÖZÜMÜZÜ SÖYLEMEDİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın başında seyrettikleri filmde gençliğin sadece yaş değil aynı zamanda ruh işi olduğunu ifade ederek, “Ruhundaki ateşi diri olan, diri kalan herkes genç demektir. Necip Fazıl son nefesine kadar ruhundaki ateşi diri tutmuş bir üstadımızdır. Diğer yandan biyolojik olarak daha yolun başında da olsa adeta dünyanın yükünü omuzlamış, adlarına Türküler yakılsa, destanlar yazılsa az gelecek nice gençlerimiz var. Rabbim hepimizi inancıyla, davasıyla, heyecanıyla, azmiyle, enerjisiyle daima genç kalan, genç kalacak olan kullarından eylesin.” diye konuştu.
Necip Fazıl’ın, hayatını “Büyük Türkiye” idealine adadığını dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“İdeolocya Örgüsü zaten bunun tüm yapı taşlarını ortaya koyan eseri. Kendisi Büyük Türkiye hedefini realite dışına çıkarmaya, Büyük Türkiye ümidini kaybettirmeye çalışanları da ağır şekilde eleştirmiştir. Üstat bu yönde gayret gösterenleri, milletimizin ümit kapılarını sürgülemekle itham etmiştir. Biz 15 yıldır büyük Türkiye’yi, güçlü Türkiye’yi, kendisiyle birlikte tüm dostlarının, soydaşlarının, dindaşlarının, mazlumların ve mağdurların umut kapısı, güven kaynağı bir ülkeyi inşa etmenin gayreti içindeyiz. Biz üstadın ömrü boyunca hep bekleyip durduğu o inkılap var ya, işte onu gerçekleştirmek için çalıştık, çalışıyoruz. Devlerin kıvranışına, cücelerin çırpınışına aldırmadan tarihin en büyük iman devini ayağa kaldırmak için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Eğer bugün içeriden ve dışarıdan sürekli saldırılara maruz kalıyorsak, iftiralara uğruyorsak, davamıza ve onun uğruna adadığımız canımıza kast ediliyorsa, sebebi işte bu mücadeleden vazgeçmiyor oluşumuzdur. Şayet tıpkı geçmişte yapıla geldiği gibi ‘otur’ denildiğinde otursak, ‘sus’ denildiğinde sussak, ‘ver’ denildiğinde versek, ‘al’ denildiğinde alsak, inanın bu saldırıların hiçbiriyle karşılaşmazdık. Ama biz şu veya bu gücün ne dediğine değil, sadece ve sadece Allah’ın ne dediğine baktık, sadece ve sadece milletimizin ne dediğine baktık. Türk milleti olarak daha dünyaya son sözümüzü söylemedik.”
Erdoğan, ödül alan isimlerden Betül Nurata’nın konuşmasında kullandığı, “İletişim olarak maalesef dibe vurduk.” ifadesini hatırlatarak, şöyle konuştu:
“Beni bağışlasın Betül kızımıza şunu söyleyeceğim: Dibe çakılmadık, yok böyle bir şey. Sakın ha. Dibe çakılanlar başkaları. Biz şu anda tavan yapıyoruz Allah’ın izniyle. Ah o dönemleri bir yaşamış olsaydınız, bugünü mukayese daha rahat olacaktı. Rabbimize hamdolsun, nereden nereye geldik. Eğer artık bir Betül kızımız, kardeşimiz varsa, bir Rümeysa kızımız varsa, bugün onlar elhamdülillah üniversitelerde, bilimde, her türlü yarışın içinde yer alabiliyor, devletin her kademesinde yer alabiliyorsa dibe çakan değil tırmanan bir nesil var, bir gençlik var. Milyarlarca Müslüman olarak da son sözümüz henüz ağzımızdan çıkmadı. Her şeyin bir zamanı olduğu gibi, bu büyük inkılabın da bir zamanı vardır. Bir yandan kendimizi güçlendirmenin, büyütmenin, o güne hazırlanmanın mücadelesini verirken, aynı zamanda her türlü haksızlığa, zulme, ahlaksızlığa karşı itirazlarımızı en yüksek perdeden dile getirmekten de geri durmuyoruz, durmayacağız. Çünkü elimizle düzeltemiyorsak dilimizle onunla da bir şey yapamıyorsak kalbimizle buğz etmenin gerektiğini biliyoruz. Kalple buğz etmekten, dille itiraz etme seviyesine çıktık. İnşallah en kısa sürede haksızlıkları elle düzelteceğimiz günleri de göreceğiz. Bunun ilk adımlarını atmaya başladık.”
MÜSLÜMANLARI HEDEF ALAN YENİ BİR SALDIRI BAŞLADI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de tüm Müslümanların geleceğini yakından ilgilendiren senaryoyu bozduklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi Kudüs üzerinden, tüm Orta Doğu’yu, tüm Müslümanları hedef alan yeni bir saldırı başladı. Bu konuda da ilk adımları çarşamba günü büyük ölçekte attık, inşallah devamını da getireceğiz. Şunu iyi biliyoruz. Kudüs giderse Medine’yi koruyamayız. Medine giderse Mekke’yi koruyamayız. Mekke giderse Kabe’yi de kaybederiz. Unutmayınız Kudüs demek İstanbul demektir, İslamabad demektir, Jakarta demektir. Medine demek, Kahire demektir, Şam demek, Bağdat demektir. Kabe demek, tüm Müslümanlar olarak hepimizin şerefi, namusu, onuru, haysiyeti, varlık gayesi demektir. Biz bunların hiçbirinden vazgeçemeyiz. Allah’ın emrine ve ecdadın emanetine sahip çıkmak için ne gerekiyorsa bunu yapacağız.”
Dünyanın düzeninin bozuk olduğunu, bu bozuk düzenin, gün gelip kıyıya vuran masum Suriyeli bedeni, evi başına yıkılan, tüm hakları ellerinden alınan Filistinli olarak karşılarına çıktığını dile getiren Erdoğan, “Bu bozuk düzen gün geliyor, yurtlarından topluca sürgün edilirken nehirlerde, bataklıklarda son nefeslerini veren Arakanlılar olarak karşımıza çıkıyor ama biz susmuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Pazartesi günü Başbakan Binali Yıldırım’ın Bangladeş’e gideceğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın da bölgeye gittiğini anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elimizle müdahale edeceğiz ya… Bütün görüşmeleri, her şeyi yapacağız ya… Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda çağrımızı yaptık. Arakan için orada, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, onlarla beraber orada bizzat toplantı yaptık. Niçin? Duyarsız kalamayız. Attığımız adımların da yavaş yavaş neticesini alıyoruz. Düzen bozuk olabilir ama bizim buna rıza gösterme mecburiyetimiz yoktur.” diye konuştu.
TEPEMİZE İNEN GÖK KUBBEYİ DAHA FAZLA GÖRMEZLİKTEN GELEMEYİZ
Necip Fazıl’ın kalplerine nakşettiği itiraz ve mücadele aşkıyla bozuk düzene karşı mücadele edeceklerini vurgulayan Erdoğan, bunun için önce kendilerinden başlayarak milleti, tüm Müslümanları, tüm insanlığı bu doğrultuda harekete geçirmeleri gerektiğini kaydetti.
Ünlü şairin “Destan” adlı şiirinden dizeler okuyan Erdoğan, “Bizler millet, ümmet ve insanlık olarak tepemize inen gök kubbeyi daha fazla görmezlikten gelemeyiz. Fert fert olarak üzerimize düşeni yaptığımızda, millet olarak, milletler olarak üzerimize düşenleri yaptığımızda insanlık olarak bu sıkıntıları aşacağımıza inanıyorum. Bu adımları attıkça, üstadın müjdesine her gün biraz daha yaklaştığımızı göreceğiz.” ifadelerini kullandı.
Necip Fazıl’ın “Müjde” şiirini de seslendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbimin lütfuyla batmayan güneşin doğuşuna inşallah az kaldı.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan, ödül alan sanat ve fikir insanlarını bir kez daha kutlayarak, ünlü şairin isminin yaşatılmasına vesile olan bir etkinlik düzenlediği için Star gazetesine de teşekkür etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar-Ümraniye Metro Hattı Açılış Töreni’nin ardından beraberindekilerle metro ile Üsküdar’dan Ümraniye’ye geçti ve burada toplanan vatandaşlara hitap etti.
Erdoğan, Üsküdar’dan Ümraniye’ye 17 dakikada geldiklerini söyledi.
Geçmişte çekilen sıkıntıların artık çekilmeyeceğini belirten Erdoğan, “Çünkü hep ne dedik? Yol medeniyettir dedik. Ne dedik? Su medeniyettir dedik. Ne dedik? Temizlik medeniyettir dedik. Bu CHP zihniyeti, Hekimbaşı çöplüğünde benim halkımı ölüme mahkum etti mi? Burada bizim vatandaşlarımız maalesef öldü mü? İşte bu tür çöplük denince akla ne gelir? CHP zihniyeti gelir. Bu zihniyette işte orada olduğu gibi maalesef pislik vardır. Böyle geldiler ve milletimiz de bunlara bir daha buralarda inşallah bu fırsatları vermeyecek.” ifadelerini kullandı.
Metronun sürücüsünün olmadığını, merkezi kumandayla hareket ettiğini anlatan Erdoğan, 80 kilometre hızla konforlu bir yolculuk yaptıklarına değindi.
Günde 700 bin kişinin 17 dakikada Üsküdar’a ulaşacağını belirten Erdoğan, oradan Marmaray’a aktarma yapılarak 4 dakikada da Sirkeci’ye varılacağını kaydetti. Böylece Ümraniye’den karşı tarafa geçmenin yarım saati bulmayacağını vurgulayan Erdoğan, bu açılışla uzunluğunu 160 kilometreye çıkardıkları İstanbul’daki metro hatlarını 2019’da 355 kilometreye ulaştıracaklarını bildirdi.
Erdoğan, “Bu metro hattının şehre kazandırılmasında ve inşasında emeği geçen başta Başbakanımıza, Ulaştırma Bakanımıza, önceki Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Topbaş’a ve Sayın Uysal’a, mimarından mühendisine, yüklenici firma Doğuş Grubu’na huzurlarınızda şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.
HEKİMBAŞI ÇÖPLÜĞÜNÜ KILIÇDAROĞLU’NA DA HATIRLATMAK LAZIM
İstanbul’un geçen çeyrek asırda nereden nereye geldiğinin en güzel ispatının Ümraniye olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaklaşık çeyrek asır önce, 1993 yılında Ümraniye’yi neyle hatırladığımızı az önce söyledim. Hekimbaşı çöplüğünü Kılıçdaroğlu’na da hatırlatmak lazım. Bunu bilmesi lazım. Ey Kemal Efendi, 39 vatandaşım benim orada hayatını kaybetti. Siz vardınız siz. CHP denince aklımıza ne geliyor? onlar geliyor. Peki bu patlamadan sonra yöneticiler kimi suçladı biliyor musunuz? Elbette kendilerine toz kondurmamışlardı. Yavuz hırsız ev sahibini bastırmış, bunlar da suçu mecburiyetten dolayı burada ev yapan Ümraniyelilere atmışlardı. Sanki birileri bu insanlara başlarını sokabilecekleri bir ev veya bu evi yapabilecekleri düzgün bir yer göstermiş, onlar zorla o çerin çöpün ortasında ev yapmışlar gibi. TOKİ var mıydı? Yok. Yaptı mı böyle şeyler? Yok? Çözüm var mı? Yok. İşte biz geldik, çözüm…”
Belediye başkanı seçilir seçilmez bu meseleye el attığını ve çöplük bölgesini İstanbul’un en kapsamlı ve modern spor tesislerinden biri haline getirmek için çalışmalara başladığını anlatan Erdoğan, “Daha sonra burasının yine bakımsız kaldığını gördük, hemen Ümraniye Belediye Başkanımıza talimatı verdik, tesisleri yenileyip bir kez daha sizlerin hizmetinize sunduk. Sadece bu kadar mı? Çeyrek asır önce Ümraniye denilince kaçak yapılar, çamur, yokluk, yoksulluk, bütün bunlarla dolu bir ilçe akla geliyordu. Bugün Ümraniye İstanbul’un en seçkin, hayat kalitesi en yüksek yerleşim yerlerinden biri durumundadır.” dedi.
BU METRO HATTI BİR SİNYALDİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2B meselesinin halledilmesi, kentsel dönüşüm çalışmalarının başlamasıyla Ümraniye’deki kimi kötü görüntülerin tarihe karıştığını ve karışmaya devam ettiğini bildirdi.
İlçede yapacak halen çok şey bulunduğunu belirten Erdoğan, “Açılışını yaptığımız metro hattı nedir? İşte bunun sinyalidir. Bu metro hattı bir sinyaldir. Ümraniye’nin değerine değer kattı, değer katacak. Hele bu metro hattı Sabiha Gökçen’e kadar uzandığında Ümraniye’nin değeri bir kez daha artacak.” diye konuştu.
Bütün bunların kendi kendine olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
“Bütün bunlar çalışmayla oldu, emek vermeyle oldu, alın teriyle oldu. Türkiye’de bir, yüreğini ve emeğini ortaya koyarak çalışanlar var, bir de gece gündüz boş boş konuşanlar var. Biz hep çalıştık, çalışanlarla birlikte olduk. Şu anda Yavuz Sultan Selim Köprüsü var mı? Marmaray var mı? Avrasya var mı? Osman Gazi var mı? Şimdi de inşallah Boğaz’ın altından yeni üç katlı bir tüp geçit daha, onun çalışmaları yapılıyor. Bir diğer taraftan çılgın projemizin de hazırlıkları inşallah devam ediyor. Kul çalışınca Allah da veriyor. İstanbul’un nüfusu o zamandan bu güne iki kattan fazla arttı ama gördüğünüz gibi sorunlar artmak yerine birer birer çözüldü, çözülüyor. Sorunları çözelim derken ilçemizin rant hırsına kurban gitmesine de izin vermemeliyiz. Bazı yerlerde gördüğümüz, şehrin tarihine, kültürüne, estetiğine, insanlarımızın hayat tarzına aykırı görüntülere inşallah Ümraniye’de rastlamayacağımıza inanıyorum. Bu konuda belediye kadar, vatandaşlarımıza da önemli görevler düşüyor. Ümraniyelilere, ilçelerine ve geleceklerine sahip çıkacakları konusunda güveniyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar Meydanı’nda Üsküdar-Ümraniye Metro Hattı Açılış Töreni’nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışını yaptıkları metro hattının, ülkeye ve hat üzerindeki yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlara hayırlı olmasını diledi.
Bu açılışla Anadolu yakasındaki ikinci metro hattını da faaliyete geçirmiş olduklarını vurgulayan Erdoğan, bu hattın 9 durak ve 10,5 kilometreden oluşan ilk bölümü olan Üsküdar-Ümraniye hattını, en kısa sürede Çekmeköy-Sancaktepe’ye kadar olan kısmının da izleyeceğini söyledi.
Açılışı yapılan metro hattının, Türkiye’nin ilk sürücüsüz metrosu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, trenlerin tüm hareketlerinin, kumanda merkezi tarafından yönetileceğini, günde 700 bin yolcuya hizmet verecek metroya Üsküdar’dan binen bir kişinin, 17 dakikada Yamanevler durağına ulaşacağını bildirdi.
Sancaktepe’ye kadar olan kısım da hizmete girdiğinde bu yolculuğun 27,5 dakika süreceğini açıklayan Erdoğan, ileride bu hattı Sabiha Gökçen Havalimanı’na kadar uzatmayı planladıklarını aktardı. Bu açılışla İstanbul’daki metro hatlarının uzunluğunu 160 kilometreye çıkarmış olduklarına değinen Erdoğan, bu rakamın devam eden projelerle 2019 yılında 355 kilometreye, yeni projelerle de nihai olarak bin kilometrenin üzerine kadar çıkacağını dile getirdi.
Diğer ulaşım hatlarıyla entegre şekilde planlanan metro projeleriyle İstanbul’u araç trafiğinden bağımsız bir toplu taşım ağına kavuşturma hedefine adım adım yaklaştıklarını belirten Erdoğan, metro hattının şehre kazandırılmasında ve inşasında emeği geçenlere teşekkür etti.
MİLLETİMİZ DE ARADAKİ FARKI ÇOK İYİ BİLİYOR
İstanbul’un 1994 yılında belediye başkanı seçildikleri haliyle bugünkü halini karşılaştıran herkesin, aradaki bariz farkı göreceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabii kalbi ve gözü, kulağı mühürlü olanlar hariç… Onlara ne yapsak, ne desek, neyi göstersek faydasız. Ümraniye çöplüğünü biliyorsunuz değil mi? Ümraniye Hekimbaşı çöplüğü patladığında ne olduğunu biliyoruz değil mi? Biz geldik böyle bir şey kaldı mı? O günden bugüne kaldı mı? Hamdolsun milletimiz de aradaki farkı çok iyi biliyor. Gençler o günleri bizzat yaşamadıkları için, onlara aradaki farkı anlatmak tabii ki daha zor. Düşünün sene 94, sene 2017. Şimdi o günden bugüne çok ciddi bir süreç geçti. 23 yıl… Şimdi ilk defa 18 yaşa seçme ve seçilmeyi getirdik mi? Getirdik. Burada tabi sıkıntı var. Öyleyse büyüklerin gençlere bunu anlatması lazım.”
Erdoğan, açılışta kendisini izleyen bir vatandaşın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu kastederek, “Onu makinist yap, makinist.” sözlerine de şu yanıtı verdi:
“Yok yok, az önce Sayın Başbakan söyledi, bırak ona sen makinistliği filan falan, böyle bir şey onlara teslim edilir mi? Sakın ha. Onlara beş koyunu ver, kaybeder gelirler. Biz onlara 700 bin kişiye hizmet verecek böyle bir metro hattını nasıl teslim ederiz, olacak iş mi bu? Görevi devraldığımızda biz CHP belediyesinden İstanbul’u almadık mı? Sular akıyor muydu? Çöpler dağ gibi miydi? Hava soluyabiliyor muydunuz? Evelallah İstanbul halkı bunları derdest etti, bunların işini bitirdi ve geldik, su işini hallettik, çöp dağlarından İstanbulumuzu kurtardık ve o pis havayı da elhamdülillah temiz havaya çevirdik. Haliç ne haldeydi? Haliç tamamen kara haline gelmişti. Haliç’i şu anda balıkların yüzdüğü bir hale getirdik. Bakın Asya’yı Avrupa’ya bağladık ama siz onu bile belki bilmiyorsunuz. Niye? Çünkü görünmüyor. Denizin altından tüneller ve oradan Haliç’e bağlantıları kurduk, dolayısıyla artık su sirkülasyonuyla Haliç’in suyu da artık tertemiz oldu. Bütün o Haliç’in çamurunu ta Alibeyköy’deki taş ocaklarına taşıdık. Orayı da temizledik. Biz adeta Ferhat ve Şirin gibi… Şirin nerede? İşte millet. Biz de Ferhat olduk, dağları deldik, oralara gittik.”
İSTANBUL’U AŞKLA SEVİYORUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün görülen metrolar, metrobüsler, tüneller ve birkaç ana arter dışındaki geniş yolların, ulaşım imkanlarının neredeyse hiçbirinin olmadığı bir şehir düşünülmesini isteyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bırakınız çevresindeki yerleşim yerlerini, merkezinde dahi çamurdan çıkılmayan, tozdan geçilmeyen bir şehir düşünün. Gecekondular tarafından kuşatılmış, her köşesinden çirkinlik abidesi yapıların, yıkıntıların çıktığı bir şehir düşünün. Ecdadın emaneti tarihi eserlerin hoyratça muamele gördüğü, geçmişine sahip çıkılmayan bir şehir düşünün. Garip gurebaya, engellilere, kadınlara, gençlere, sporculara, sanatçılara yönelik hemen hiçbir faaliyeti olmayan bir şehir yönetimi düşünün. İşte İstanbul böyle bir yerdi, biz İstanbul’u böyle bir durumdan aldık bugünlere getirdik. Eksiklerimiz yok mu? Tabii ki var. Hatta bazı yanlışlar yapılmadı mı? Elbette yapıldı. Fakat İstanbul’a yapılan hizmetler yanında bunları konuşmak bile abesle iştigaldir. Biz hepsinin farkındayız, inşallah hepsini de telafi edeceğiz, çünkü biz İstanbul’u seviyoruz, çünkü biz İstanbul’u aşkla seviyoruz. Hem de öyle bir aşkla seviyoruz ki bin yıl ömrümüz olsa, her gününü, her anını bu şehre hizmetle geçirmek isteyecek kadar çok seviyoruz.”
Şair Necip Fazıl Kısakürek’in “Canım İstanbul” adlı şiirini de okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ülkeye ve bu şehre hizmet imkanı verdiği için her gün Allah’a hamdettiğini dile getirdi.
“Allah’ın yardımı ve sizlerin desteği yanımızda olduğu sürece, varsın yedi düvel üzerimize gelsin. Hepsi de vız gelir.” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yaşadığımız her gelişme, millet olarak, Müslümanlar olarak birliğimize, beraberliğimize daha fazla sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor. Türkiye’nin sadece geçtiğimiz şu 4-5 yılda yaşadıkları dahi, herkes için başlı başına bir ibret vesikasıdır? Ülke olarak bu süreçte maruz kaldığımız saldırılar karşısında dimdik durarak, tehditlere, şantajlara boyun eğmeyerek, kendimizle birlikte bölgemizin de geleceğinde ufuk açtığımıza inanıyorum. Meydanı, sokakları kaosa sürüklemek isteyenlere bırakmadık. Meydanı bugün Amerika’ya taşınmış olan sahte dosyalarla ülke yönetimini ele geçirmeye çalışanlara bırakmadık. Meydanı çukurlar kazarak, vatanımızı bölmeye çalışanlara bırakmadık. Meydanı, güney sınırlarımızın ötesindeki oyunu topraklarımıza taşımaya kalkanlara bırakmadık. Hiçbirinde başarılı olamayınca darbe ile istiklalimize ve istikbalimize kastedenlere de bu meydanı bırakmadık.”
MİLLETİMİZ GEREKEN CEVABI VERECEKTİR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şimdi silah ve kumpasla başaramadıklarını ekonomiyle gerçekleştirmeye çalışanlara da meydanı bırakmadıklarını vurgulayarak, yapılan bu açılışın bile ülkeyi ekonomi silahıyla köşeye sıkıştırmak isteyenlere verilmiş en güzel cevap olduğunun altını çizdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Avrupa Parlamentosu güya bizi cezalandırmak için mali yardımlarda 100 milyon avroluk kesintiye gitmiş. Ya senin bu kesintinden ne olur ya? Biz göreve geldiğimizde IMF’ye borç neydi? 23,5 milyar dolar, 2013’te sıfırlandı. IMF ne yaptı, bize dedi ki ‘5 milyar avro borç verin.’ Biz de dedik ki ‘Veririz.’ Ya biz buradan buraya geldik. Aynı şekilde Hazine… 27,5 milyar dolar vardı geldiğimizde, ama hamdolsun şimdi Hazine’de 120 milyar dolar para var. Buradan buraya geldik. Sadece şu anda ilk etabını açtığımız metro hattının yatırım bedeli ne biliyor musunuz? 800 milyon avro. Yıllık ihracatımız 155 milyar doları buldu. Bu yılın 3. çeyreğinde yüzde 11,1 büyüme ile evet, bir numara olduk dünyada. Bir numara… İnşallah ilk üç çeyreğin ortalaması 7,4. Buna rağmen hala Türkiye’nin ekonomik gidişatını olumsuz göstermeye çalışanlar var. Üstelik bunlara ana hıyanet partisi de katılmış. Bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içip de bu ülkenin düşmanlarına, onların değirmenlerine su taşıyanlara, milletimiz sandıkta 2019 Mart’ında ve 2019 Kasım’ında gereken cevabı verecektir.”
Erdoğan, CHP’yi eleştirerek, şunları kaydetti:
“Ana muhalefet partisini ana hıyanet partisi haline getirenlere CHP’nin kendi seçmenlerinin de en kısa sürede gereken cevabı vermesini beklediğini” dile getiren Erdoğan, “Yalnız bu ara bir şeyi iyi ezberlemiş. Man adası, Man adası, herhalde bu mankafa olmaktan kaynaklanıyor. Yatıyor, kalkıyor Man adası. Mankafa… Bunlarla iyi yatıp kalktı. Onun için de orayı iyi ezberledi. Son bütçe müzakerelerinde baktım, sürekli bunu zikretti.” diye konuştu.
Kalabalıktan Ataşehir Belediyesi’ndeki gelişmelerin hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Ataşehir’i de zaten arkadaşlarımız sağ olsun en güzel şekliyle ortaya koydular. Daha çok şeyler gelecek. Çünkü bunların karakterinde bu var. Yapısında bu var.” ifadelerini kullandı.
15 Temmuz gecesi yaşananları hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Sen, 15 Temmuz gecesi saat 23.17’de Atatürk Havalimanı’ndaydın. Oradaydın. Tanklar oradaydı ama on binlerce benim halkım, onlar da oradaydı ve tanklarla adamları gidiyor, görüşme yapıyor, görüşmeyi yaptıktan sonra buyur ediyorlar ve oradan nereye gidiyor? Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine gidiyor. Şu ifadeye bakın ne diyor? ‘O gece olan bu hadiseler sebebiyle oteller kapalıydı, yer bulamadık, otele gidemedik, onun için eve gittik’ ve tribünden maç izler gibi televizyon ekranlarından o gece darbeyi izledi beyefendi, kahvesini yudumlayarak. Daha önce ne diyordu? Daha önce dediği şuydu; ‘Böyle bir girişim olursa tankların önünde önce ben dururum.’ Sevgili kardeşlerim, işte en güzel cevabı 2019’da vermek için ne yapacağız? Hep beraber çok çalışacağız. Milletçe çalışacağız. Bütün CHP’ye gönül vermiş kardeşlerimize de bu gerçekleri anlatmamız lazım.”
İstanbul’a ve Türkiye’ye yapılan yatırımları hatırlatan Erdoğan, “1994’ün İstanbul’u ve o günden bugüne geldiğimiz İstanbul ve Türkiye. Bütün havalimanlarından tutunuz, uçaklarımıza varıncaya kadar. Biz göreve gelmeden önce Türkiye’de Türk Hava Yolları’ndan başka uçak şirketi yoktu ama şimdi Türk Hava Yolları’nın ve bunun dışında da özel sektörün olmak üzere 8-9 tane hava şirketi var. Bütün bunların yanında artık patronların uçakları orada, bakıyorsunuz iş adamları bölümünde onlar da yer alıyor. Nerelerden nerelere geldik. Şu anda Türkiye genelinde değerli kardeşlerim 57 havalimanı var, 25 taneyle başladık, buraya geldik. Şimdi dünyanın ilk 3’ünde yer alacak bir havalimanını yapıyoruz.” dedi.
TERÖR ÖRGÜTÜNE YAPILAN OPERASYONLARI ELEŞTİRENLERİ MİLLETİMİZ UNUTMAYACAK
Bu yatırımların, kalkınmanın en güzel işareti olduğuna işaret eden Erdoğan, ”Şu an üzerinde durduğumuz yere bakalım. Burada ne var? Marmaray var. Öyle mi? Hemen şöyle ne var, Avrasya var. Şöyle karşıma bakıyorum, Yavuz Sultan Selim Köprüsü var. Öbür tarafta İzmit’e doğru şöyle yöneliyoruz, Osmangazi var. Bütün bunları bu gözlerin görmesi lazım. Şuradan çıkıyorsun, arabana biniyorsun, doğru Bursa. Ne kadar zamanda gidiyorsunuz? Ne kadar? Buradan Bursa’ya 1,5 saatte gidiyorsun. İşte bütün bunların yanında, biz bunlarla meşgul olurken, bu yatırımlarla meşgul olurken bunlar neyle meşgul? Amerika’daki kumpas davalarıyla meşgul ve bununla meşgulken oralara dosya taşıyorlar. Kimin için dosya taşıyor? Amerika için. Kim için taşıyor? FETÖ için ama milletimiz bunları affetmeyecek. Terör örgütünü değil de terör örgütüne yapılan operasyonları eleştirenleri milletimiz unutmayacak. Yurt dışındaki tüm platformlarda ülkemizi şikayet edenleri, görüştükleri herkese Türkiye’yi kötüleyenleri milletimiz affetmeyecek. 2019 işte bu hesaplaşmanın, sandık başında yapılacağı tarihi bir yıl olacaktır.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye, Suriye’deki mücadelesinden asla vazgeçmeyecektir. Türkiye Irak’taki mücadelesinden asla vazgeçmeyecektir, Türkiye, Avrupa Birliği’nin kendisine yönelik haksız, adaletsiz, saygısız tavırlarına karşı yürüttüğü mücadeleden asla vazgeçmeyecektir. Türkiye NATO’da, Amerika’da karşı karşıya kaldığı evet, iki yüzlülükleri asla unutmayacaktır. Cumhuriyetimizin kurucusunu ve şahsımı tatbikatlarında düşman olarak gösterecek kadar zıvanadan çıkanların yaptıkları elbette yanlarına kar kalmayacaktır. Bir yandan bölücü terör örgütünü Suriye’de, diğer yandan ihanet çetesi FETÖ’yü kendi topraklarında besleyip büyütenlere bu işlerin öyle kolay olmadığını mutlaka göstereceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin ilk sürücüsüz metrosu” olma özelliği taşıyan Üsküdar-Ümraniye metrosunun açılışı dolayısıyla Üsküdar Meydanı’nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Allah’ın, Kur’an-ı Kerim’de müminleri kardeş olarak tarif ettiğini; Kur’an-ı Kerim’de “Onlar haklarına tecavüz edildiği zaman birlik olup karşı koyanlardır.” buyurduğunu belirtti.
Bugün Kudüs’te bir taciz, tecavüz, zulüm, haksızlık, hadsizlik ve tam anlamıyla bir edepsizliğin olduğunu, onun için bugün her zamankinden çok kenetlenmeye, istişare etmeye ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Kudüs’ün, birliğin, beraberliğin, kardeşliğin remzi, Kudüs’ün Davut Aleyhisselam’ın fethettiği, Süleyman Peygamber’in şekillendirdiği, Hazreti İsa’nın göğe, Hazreti Muhammed’in miraca yükseldiği yer olduğunu aktardı.
Buna rağmen Kudüs’ü bir terör devletinin başkenti haline getirmeye çalışmanın, hiçbir inanç sisteminin bilhassa da Müslümanların kabul edebileceği bir durum olmadığını dile getiren Erdoğan, ”Biz Kudüs kelimesini, coğrafi tanımının çok ötesinde, fiziki sınırlarını aşan bir anlamla kalplerimize ve zihinlerimize kazıdık.” diye konuştu.
Şair Mehmet Akif İnan’ın Mescid-i Aksa şiirinin “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde / Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu / Varıp eşiğine alnını koydum / Sanki bir yer altı nehir çağlıyordu.” mısralarını okuyan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir nehir gibi akan gözyaşları arasında Kudüs’e sahip çıkma sorumluluğu ile şu anda karşı karşıyayız. Müslümanlar olarak düştüğümüz yerden kalkacaksak, bunu Kudüs’ten başlatmalıyız. Bizim için Mekke meşar, Medine şiar, Kudüs şuur, İstanbul şiirdir. Mekke ve Medine’ye bir alternatif olmadığı gibi Kudüs’ün de bir başka alternatifi yoktur. Dolayısıyla bu şehirden vazgeçmek diye bir şey de bizim lügatimizde bulunmuyor. İşte bunun için Kudüs onurumuz, izzetimiz ve kırmızı çizgimizdir. Kudüs artık her Müslüman kul, her Müslüman memleket için başarıyla verilmesi gereken bir imtihandır.
Kudüs, Türkiye’nin, Filistin başkentidir. Şu anda işgal altındadır. İşgal altında olması hasebiyle resmi adımlar belki atılamıyor ama bilsinler ki Kudüs bizim başkentimizdir ve Doğu Kudüs zaten başından beri ilan ettiğimiz bizim Filistin başkentidir.”
KUDÜS KARARI, ORTADOĞU’NUN KUCAĞINA ATILMIŞ YENİ BİR BOMBA
Amerika’nın Kudüs kararının, Ortadoğu’nun kucağına atılmış yeni bir bomba olduğunu ifade eden Erdoğan, bu kararın Müslümanların hassasiyetlerini yönelik yeni bir törpüleme operasyonu olduğunu dile getirdi.
Son bir asırdır İslam dünyasına, yalnız Mescid-i Aksa’yı, Kubbetül Sahra’yı değil, bütün Kudüs’ün unutturulmaya çalışıldığını aktaran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“(Bugün oralarda olaylar çıkıyor, gitmeyin). Bu tür telkinlerle, Müslümanları Kudüs’ten uzak tutabilen sinsi plan elbette orayı bizim olmaktan da çıkarabilir. Biliyorsunuz morfin vurulan kişi acı hissini kaybettiği için orayı kesip atsanız da farkında olmaz. Kudüs’ümüze ve onun nezdinde hepimize göz dikenler adeta ellerinde morfin dolu şırıngalar peşimizde geziyorlar. Bir gün bakıyorsunuz Afganistan, bir gün Suriye, bir gün Filistin, bir gün Arakan, oluk oluk kan akıtılarak vücudumuzdan ayrılıyor.
Annesi ile kucağındaki o yavru, dipçiklerle o vuran terörist İsrailli askerler… Bunlar devlet terörü estiren kişiler. Bunlar kadınlara saldıracak kadar hain, alçak. Bunlar ambulanstaki yaralı Filistinli’yi oradan çekip alıp, sürüyerek götürecek kadar hain. Bizi kendi içimizde mezhepçilik, ırkçılık fitneleriyle oyalayanlar, topraklarımızın altını sömürmek için üzerimize ölü toprağı atıyorlar. Şu anda Kudüs’ün feryadı bizi kendimize getirmiyorsa, bundan sonra gelecek hiç bir tehdit bizi bu rehavetten uyandırmaya yetmeyecektir. Müslümanlar ve insanlık bizden kınamaktan daha öte bir adım bekliyor. Şayet bu son adımın ardından Kudüs’te hiç bir şey değişmezse, Müslümanlar olarak bu vebalin altından kalkamayız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail askerleri 1969’da Mescid-i Aksa’da büyük bir yangına sebep olduklarında dönemin İsrail Başbakanı’nın “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e gelecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan yaşanmadı. İşte o zaman idrak ettim ki biz dilediğimizi yapabiliriz zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir.” dediğini hatırlattı.
“Biz, uyuyan bir millet olmadığımızı göstermek durumundayız.” diyen Erdoğan, onun için aynen 15 Temmuz’da nasıl FETÖ’nün o darbeci hainlerine, alçaklarına bu millet gerekli cevabı köprünün başında verdiyse, şimdi de Allah’ın izniyle Kudüs için vereceğini söyledi.
Bu olaydan ve sözlerden yaklaşık 50 yıl sonra, bundan birkaç gün önce bir Batılı ülke muhabirinin “Müslümanlardan çok büyük tepki ve çatışma bekliyorduk. Birkaç küçük sürtüşme dışında korkulan olmadı.” dediğini anlatan Erdoğan, telin etmenin, şimdiye kadar işgali ve zulmü durdurmadığını, kınamanın, kızmanın, bağırmanın bundan sonra da işgali ve zulmü durduramayacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kimse Müslümanlara hakkını vermez. Hakkımızı kendimiz almak zorundayız. Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da Müslümanlar haklıydı ama kazananlar hep gücü elinde bulunduran zorbalar oldu. Bu bozuk düzeni değiştirme zamanı gelmiştir. Esasen son Kudüs kararı İslam dünyasına yönelik yeni operasyonların habercisidir. Eğer bu konuda Müslümanlar hukuk içinde yeterli tepkiyi göstermezse, inanın bana gerisi gelecektir. Bu konuda elde edeceğimiz başarı ise Müslümanlar için bir dönüm noktası olacaktır. Bunun için önce biz Türkiye ve Türk milleti olarak kendimizi toplayacağız. Sonra da tüm kardeşlerimizle toplanacağız. Birbirimizle kenetleneceğiz, Allah’ın izniyle zafere yürüyeceğiz.”