İstişare etmek, hasret gidermek amacıyla bir araya geldiklerini belirten Erdoğan, gerek bu şehirlere yaptığı ziyaretlerde gerekse Ankara’da çeşitli vesilelerle görüştüklerini dile getirdi. Erdoğan, “Bu tür buluşmalarda hem kendi görüşlerimizi hem bunun yanında sizlerin görüşlerini dinleme, elde etme fırsatını buluyor, böylece geleceğe yönelik istikamet belirlemede kendi hatlarımızı tayin ediyoruz.” diye konuştu.
Ülkenin hemen hemen tüm kritik karar süreçlerinde kanaat önderleriyle bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, “Birlikte tespit ettiğimiz hedefler doğrultusunda sizlerin de katkılarını, desteklerini alarak yolumuza devam ettik.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, milletle, onun temsilcileri olarak gördüğükleri kanaat önderleriyle istişare ettikleri hiçbir konuda nedamet yaşamadıklarını, herhangi bir pişmanlık duymadıklarını vurguladı.
Ülkede ve bölgede çok önemli hadiselerin yaşandığı hassas bir dönemde bir kez daha kanaat önderleriyle istişare ihtiyacı duyduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bugün sizlerle yapacağımız fikir teatisinin, önümüze yeni ufuklar açmasını, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. İçinde bulunduğumuz kadim coğrafya, gerçekten de sancılı, çalkanltılı ve meşakkatli bir dönemden geçiyor. Kartların yeniden karıldığı, haritaların yeniden masaya konulduğu bir sürecin içindeyiz.
Geçtiğimiz asırda olduğu gibi bu dönemin parolası da ‘Böl, parçala, yönet, hatta yut.’ Küresel sömürge odaklarının yıllardır elde ettikleri veya el attıkları her yerde başarıyla uyguladıkları bu taktik bir kez daha bölgemizde tedavüle sokulmuştur. Suriye’nin kuzeyinde hemen yanıbaşımızda tüm ikazlarımıza ve itirazlarımıza rağmen oluşturulmaya çalışılan terör kantonları bu karanlık projenin bir parçasıdır.”
Erdoğan, birçok yerde aynı planın farklı istismar araçları üzerinden hayata geçirilmek istendiğine işaret etti.
Bundan bir asır önce dönemin sömürgecilerinin, Osmanlı devletini “kolay yutulan parça” haline getirmek için ulusçuluk kartını açtıklarına dikkati çeken Erdoğan, “Günümüzde de aynı aktörler tüm bölgeyi etnik ve mezhep taassubu üzerinden şu anda dizayn etmeye çalışıyorlar. Figüranlar değişmekle babaların yerini oğullar, zalimlerin yerini başka zalimler almakla beraber senaryo, aynı senaryo, o değişmiyor. Her zaman yaptıkları gibi bugün de birilerinin kulağına hoşlarına gidecek teklifler fısıldanıyor ama dışarıya başka başka şeyler söyleniyor. Fakat bu sözler hiçbir zaman tutulmamış, hayaller hiçbir zaman gerçeğe dönüşmemiştir.” diye konuştu.
TARİH İBRET ALMAYANLAR İÇİN TEKERRÜR EDER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tahrip edilen kardeşlik, güven ve huzur ikliminin yerine barışın, esenliğin, güvenliğin konulduğunun da asla vaki olmadığını söyledi.
Yaşanan kaosun ardından elde kalan tablonun, senaryonun asıl sahipleri dışında hiç kimseye mutluluk ve refah getirmediğinin altını çizen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Uğruna ihanetlerin sergilendiği hevesler kursaklarda kalırken ortaya çıkan parçalanmışlık sınırları çizenler dışında hiç kimseye kazanç sağlamamıştır. Aradan geçen onca süreye rağmen komşular arasındaki güvensizlikler, çekişmeler, iç savaşlar, sefalet ve daha nice sorunlar bölgenin yakasını bırakmamıştır. Bölgemizde bir türlü kapanmayan yaraların esas sebebi işte budur.”
Tarihin, bir ibret vesikası olduğu kadar istikbalin de pusulası olduğuna dikkati çeken Erdoğan, İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’un “Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? Tarihi, tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” dizelerine hatırlattı.
Erdoğan, tarihin ibret alanlar için değil almayanlar için tekerrür ettiğini belirterek, “Bunun için bizim tüm imkanlarımızla geçmişteki hataların tekrarlanmaması için gayret göstermemiz gerekiyor.” dedi.
CEZASINI, AMA BU DÜNYADA AMA EBEDİ ALEMDE MUHAKKAK ÇEKECEKSİN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgeye yönelik bu kanlı senaryonun önündeki en büyük engelin hiç şüphesiz Türkiye olduğuna dikkati çekerek, “Bu oyunun başarılı olabilmesi ancak Türkiye’nin zayıflamasına, tökezlemesine ve düşmesine bağlıdır. Çünkü güçlü Türkiye, bölgesel huzur ve istikrarın güvencesi demektir. Dış politikada etkin Türkiye, ‘Kurulan tezgahı, sahiplerinin başına geçiren ülke’ demektir.” dedi.
Ekonomik bakımdan kendi ayakları üzerinde duran Türkiye’nin, aynı zamanda tüm kardeş ve dostlarının da aydınlık geleceğin de müjdecisi demek olduğunu belirten Erdoğan, bunun için Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışıldığını kaydetti.
Erdoğan, “Biz, ülkemize çizilen sınırlara eyvallah demediğimiz, gücümüzü sadece milletimizden aldığımız bu güvenle üzerimize giydirilmeye çalışılan deli gömleğini yırtıp attığımız için hedef alınıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Gezi olayları, 17/25 Aralık yargı-emniyet darbesi, bölücü örgütün çukur eylemleri ve son olarak 15 Temmuz hain kalkışmasının, Türkiye’nin önünü kesme planının farklı kesimler eliyle yürütülen safhalarından ibaret olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“İşte buyrun, 15 Temmuz darbe girişiminin bir kısım failleriyle ilgili mahkeme kararını dün açıkladı. Bu dünya, etme bulma dünyasıdır. Samimi olmazsan, dürüst olmazsan bunun cezasını, ama bu dünyada ama ebedi alemde muhakkak çekeceksin. Bunlar samimi değil, dürüst değil. Bu ülkeyi parçalamak, bölmek için bu adımları attılar ve mücadelemizi de sonuna kadar devam ettireceğiz. Hukuk yoluyla her türlü adımı atacağız.
Suriye’de ve Irak’ta oynanan bölme, parçalama, etnik ve mezhebi kışkırtma oyunlarının amacı, Türkiye’yi güneyden kuşatmaktır. Bu kuşatma faaliyeti sadece fiziki sınırlarımızdan ibaret de değildir. Burada ülkemizin içini de kapsayan büyük bir oyundan bahsediyorum. Allah’ın izni, milletimizin dirayetiyle, diğer saldırıları nasıl boşa çıkardıysak bu oyunu da bozacağız, hiç şüphem yok.”
Erdoğan, bölgedeki çatışmaların, acıların, gözyaşlarının hiç dinmediği yerlere işaret ederek, “Hiçbiri de Türkiye’den daha güçlü değildi, hiçbiri de Türkiye’den daha büyük değildi, hiçbiri de Türkiye’den daha zengin değildi. Tek parçayken bile istikrarı ve huzuru yakalayamamış bu bölgelerin, şimdi paramparça bir haldeyken çok daha iyi hale geleceğini beklemek akıl karı değildir. Çünkü bizim gücümüz unutmayın, ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ diye ifade ettiğimiz sağlam temellerimizden kaynaklanıyor.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye’nin gücünün “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diye ifade ettikleri sağlam temellerden kaynaklandığını söyledi.
Bu temellerden tek birine bile halel gelmesine izin vermeyeceklerini, hiçbir vatandaşın bunlardan tek biriyle dahi irtibatını koparmasına veya zayıflatmasına rıza gösteremeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Budur bizim çıkış yolumuz.” diye konuştu.
Kanaat önderlerine, “Kardeşlerim, bugün sizlerle açık yüreklilikle konuşacağım. Gizli saklı hiçbir şey olmayacak.” diye seslenen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birileri çocukluk düşlerini gerçekleştirecek diye tüm bölgemizin ve ülkemizin güvenliğinin tehlikeye atılmasına biz müsaade edemeyiz. ’16 yaşımda benim hayallerim vardı. İşte şimdi o hayallerimi gerçekleştirdim. Bunun, bundan sonrası beni çok da ilgilendirmiyor.’ havasına girmek kuru hayaldi. Şunu özellikle bilmenizi istiyorum. Referandum denilen olay bir sebeptir ama netice değildir. Netice bundan sonrasıdır. Burada iş bitmemiştir, sadece başlamıştır. Bir tarafında İran, kuzeyinde Türkiye, güneyinde Irak yönetimi, batısında Suriye. Ne yapacaksın, nereye gidecekesin, nasıl çıkacaksın? Buyurun, şimdi bütün hava sahaları da kapatılacak, uçuşlar zaten yasaklandı. Kim gelecek, nasıl gideceksin? Yakında sınırlar da kapatılacak. Nasıl girişini çıkışını yapacaksın?
Bir devleti yöneten bu şeyleri böyle çocukça değerlendirir mi? Devlet yönetiyorsun, eyalet devleti de olsa, eyalet yönetimi de olsa bu, bir yönetim. Duygusal olarak kendini tatmin etmek için böyle bir adım atılır mı? Senin yanı başında 350 kilometre Türkiye var.”
Erdoğan, Barzani’ye, başbakanlığı döneminde memurlarının maaşlarını ödeyemediği için 2 milyar dolar kredi açtığını, Kuzey Irak’taki petrolün taşınması noktasında boru hattının da aynı şekilde çalıştığını hatırlattı.
OTUR OTURDUĞUN YERDE
Barzani’ye, “Peki sana bu hakkı kim veriyor?” diye soran Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sadece arkanda İsrail var. Sağ tarafına Fransa’nın eski dışişleri bakanını almışsın, sol tarafına da bir başka Yahudi’yi almışsın ve onlarla beraber masa üstünde çalışma yapıyorsun. Onlar sana dost değil. Onlar bugün senin yanında olur, yarın yok olurlar. Sen bize bakacaksın. Niye o memurunun maaşını ödeyemediğin zaman onlara gitmedin? Niye onlardan o zaman bir destek alamadın? Onlar sana bu destekleri yapsaydılar… İşte bu nasıl bir anlayışla buranın yönetildiğini gösteriyor. Eyvallah, dört dörtlük bir nankörlük. Hele hele DEAŞ’la mücadelenin sebep olduğu kaosu fırsata çevirmek asla kabul edilemeyecek bir davranıştır.”
Erdoğan, Türkiye’nin bölgesindeki hiçbir etnik veya dini grupla sorununun, sıkıntısının olmadığına dikkati çekerek, “Benim ülkemde bunca benim Kürt kardeşim var. Benim onlarla bir sorunum yok ki ama bu ne diyor? ‘Bu benim, 16 yaşımdan beri hayalimdi.’ diyor. Yahu laf mı? Otur oturduğun yerde. İşte Irak’ta, Irak bölgesel, yerel yönetimin başındasın. Her şeyi alıyorsun, veriyorsun, gidiyor, geliyor. Bütün altyapı, üstyapıyla farklı bir orada yönetim var. Ve maalesef ciddi bir faturayı orada yaşayan tüm Kürt’ü, Türkmen’i, Arab’ı, Ezidi’si, Süryani’si, hepsine böyle bir faturayı kesti.” ifadelerini kullandı.
BİZ KAPILARI KAPADIK MI?
Bir dostunun, ”(Irak’ın kuzeyinde) Bir arabaya bindik. ‘Oyunu nereye verdin?’ diye sordum. ‘Evet.’ dedim diyor. ‘Peki burada sıkıntılar başlarsa ne yapacaksın?’ diye sordum şoföre. ‘Çoluğu çocuğu alacağım, Türkiye’ye gideceğim.’ dedi.” şeklindeki sözlerini aktaran Erdoğan, “Görünen köy klavuz istemez ki. Zaten durum bu. Başka yapılacak bir şey yok ama maalesef baştaki bu işi düşünmüyor. Türkiye, tarihi boyunca olduğu gibi bugün de daima başı sıkışanların kapısını çaldığı, ilk sığındığı güvenli liman durumundadır, böyle olmaya da devam edecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, şu anda 3,5 milyon Suriyeli ve 250 bin Iraklının Türkiye’de olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
“Biz kapıları kapadık mı onlara? Ve biz ayırt ettik mi? Bunların içinde Kürt’ü, Türkmen’i, Ezidi’si, Süryani’si, hepsi var. Niye? Biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdik. Nasıl biz Allah’ın kuluysak onlar da Allah’ın kulu. Biz değişiklik yapamayız, biz başka ülkelere benzemeyiz, biz farklıyız. Şimdiye kadar özellikle bölgemizde yaşanan her krizde köken, dil, mezhep, meşrep ayrımı yapmadan tüm kardeşlerimize sahip çıkmanın gayreti içinde olduk. Mazlumun da zalimin de kimliğine bakmadık. Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizin, Arap ve Türkmen kardeşlerimizin ne zaman başı derde girse yanlarında daima Türkiye’yi, Türk milletini buldular.”
Körfez savaşlarından DEAŞ saldırılarına kadar Türkiye’ye sığınan yüz binlerce kişinin bağra basılıp, ekmeğin, suyun paylaşıldığını hatırlatan Erdoğan, “Eskiden beri Balkanlar’dan Kafkasya’ya kadar nerede derde düşen, zulüm gören bir kardeşimiz varsa sığınağı bu topraklar olmuştur. Bunu yaparken de hiçbir maddi karşılık beklemedik, beklemiyoruz. Kardeşlik ve komşuluk hukukunun bir gereği olarak yaptığımız hiçbir işten hamdolsun pişman da değiliz. Hani bizde güzel bir söz var ya: ‘Balık bilmezse, halik bilir. Olay bu.” şeklinde konuştu.
SADECE İNSAN GÖRÜYORUZ
Bu inançla bundan sonra da hiçbir ayrım yapmadan, Türkiye’nin kapısına geleni geri çevirmeyeceklerini, mazlum ve mağdurların yanında olmayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, insanı “eşrefi mahlukat, yaratılmışların en şereflisi” gördüklerini söyledi.
“Biz mazluma bakarken Kürt, Tükmen, Arap, Çerkez, Tatar görmüyoruz. Sadece ve sadece insan görüyoruz, can görüyoruz. Hepsinden öte, kendimiz için ne istiyorsak, kardeşlerimiz için de aynısını talep etiyoruz.” diyen Erdoğan, Türkiye ile tüm bölgede barış, esenlik, herkes için huzur, güven ve emniyet istediklerini ifade etti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin referadum kararına karşı koyduğu tepkinin ne Kürtlerle ne Kürtlükle bir ilgisi yoktur. Bizim tepkimiz Irak’ın birliğine, bereberliğine ihtiyacı olduğu bir dönemde hiçbir gereği ve zorunluluğu yokken üstelik de ülkemize danışılmadan böyle bir teşebbüste bulunulmuş olmasıdır. Bu, Irak’ın toprak bütünlüğüne bir defa bir ihanettir.”
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin kısa vadeli çıkarlar adına Türkiye ile kurduğu güçlü dostluğu hiçe saydığını ve kardeşlik hukukuna riayet etmediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kim bize geldiyse kapımızı açtık, makamımızda onları kabul ettik. Niye? Bizim bakışımız farklı da onun için ama bakın, bunlar onu dahi anlamadılar. Özel temsilcilerimizi göndermek suretiyle devamlı ilişkilerimizi sağlam tutmanın gayreti içerisinde olduk ama onlar bunu anlamamakta direndiler. Kararın yanlışlığına dahi ikaz ve telkinlerimiz de maalesef mevcut yönetim tarafından dikkate alınmamıştır. Hele gele gösterdiğimiz tepki karşısında ülkemizin iç güvenliğiyle ilgili aba altından sopa gösterilmesi, tehditvari açıklamaların yapılması ise tam bir hoyratlıktır.
Türkiye’nin milli birliğini, toprak bütünlüğünü, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini hedef alan açıklamalar ve bu tür yollara başvurma kimsenin haddine değildir.”
ATTIĞIN ADIMIN KIYMETİHARBİYESİ HUKUK NOKTASINDA YOK
Yapılan referandumun hem uluslararası hukuk hem de Irak Anayasası bakımından hiçbir meşruluğu ve temelinin olmadığına dikkati çeken Erdoğan, “Irak’ta Anayasa Mahkemesi bunu kabul ediyor mu? Etmiyor. Irak Parlamentosu kabul ediyor mu? O da kabul etmiyor. Daha baştan bir defa bittin ya, bittin. Attığın adımın hiçbir kıymetiharbiyesi hukuk noktasında zaten yok. Bu ne çocukluktur ya! Böyle şey olur mu?” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin “yaptım oldu” anlayışında olmasına tepki göstererek, “Yaptım oldu yok. Öyle şey yok. Boşta kalırsın. Bu girişim, ne bölgedeki Kürt kardeşlerimizin ne de Irak halkının diğer unsurlarının hayrına olamaz.” dedi.
YANLIŞI TELAFİ EDECEK ADIMLARI ATMALARINI BEKLİYORUZ
“Son birkaç haftadır, bölgedeki destek gösterilerinde açılan bayraklar, bazı ülkeler tarafından yapılan açıklamalar, bu işin arkasında kimlerin olduğunu açıkça ortaya koyuyor.” ifadelerini kulanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, ellerinde masumların eksilmeyen kanıyla bölgemizdeki sorunların kaynağı olan bir gücün oyununa geliyor. Atalarımız ne demiş: ‘El atına binen tez iner’. Bunlar şimdi el atına binmişler. Emin olun, Kuzey Irak’ta da yaşanacak olan budur. Burada amaç bölgede sürekli kanatılacak, sürekli kanırtılacak, sürekli deşilecek bir yara açmaktır. Kuzey Irak Yönetimi, bu yarayı açmaya, bu fitne ateşini yakmaya maalesef talip olmuştur. Tüm bölge ülkelerinin tepkisini alma pahasına yapılan böyle bir girişimin hedefine ulaşma şansı elbette yoktur. Böyle bir sürecin kazananı sadece bölgemizi kan ve gözyaşı üzerinden yeniden dizayn etmek isteyenler olacaktır. Kuzey Irak yönetiminden hatalarından gerekli dersi çıkartmalarını ve yaptıkları yanlışı telafi edecek adımları bir an önce atmalarını bekliyoruz. Bu konuda zaman şu anda onların aleyhine işliyor.”
Türkiye’nin, Suriye, Irak ve Yemen’de onca sorun varken bunlara yenilerinin eklenmesini asla arzu etmediğini dile getiren Erdoğan, bu kapsamda ülke olarak devlet geleneğine yakışan vakar içinde ama kararlılıkla yollarına devam ettiklerini söyledi.
VİCDAN SAHİBİ OLMAYANLAR ZATEN İFTİRA ATMAYA DEVAM EDİYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada yaşanan tüm sıkıntılara, krizlere ve çalkantılara rağmen hedefleri doğrultusundaki kararlı yürüyüşünü sürdürdüğünü belirterek, “Bir yandan ülkemizin etrafındaki ateş çemberini kırmanın gayreti içindeyken diğer taraftan da ekonomide, yatırımlarda, güvenlikte, adalette, diplomaside çok önemli başarılara imza atıyoruz. Büyüme rakamlarımızdan ihracata kadar, ekonomide aldığımız sevindirici haberler bize geleceğimiz için güven veriyor. Çalışarak, üreterek, istihdam sağlayarak ülkesine ve milletine katkıda bulunmak isteyen herkese devletimizin kapıları sonuna kadar açıktır.” diye konuştu.
Türkiye’nin, asla zenginliklerini sadece belirli kesimlerin elinde toplayan kimi ülkeler gibi garipleri, mazlumları ve kimsesizleri yok sayan bir devlet olmadığını ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçtiğimiz 15 yılda ülkemizdeki tüm bu kesimleri desteklemek için yaptığımız sosyal yardımların tutarı 233 milyar lirayı geçmiştir. Bir başka ifadeyle her yıl 15,5 milyar liralık sosyal yardımı vatandaşlarımızın hizmetine sunmuş bulunuyoruz. Türkiye’nin milli geliri göreve geldiğimiz zaman 236 milyar dolardı ama şimdi 860 milyar dolara ulaştı. Kişi başına milli gelir 3 bin 500 dolardı ama şimdi 11 bin dolara yükseldi. İşte bu ortaya çıkan tablo, herkesin istifade ettiği bir tablodur. Bugün insanımızın hayat şartlarının geçmişle mukayese edilemeyecek kadar iyi bir düzeyde olduğu, vicdan sahibi herkesin kabul edeceği bir gerçektir. Vicdan sahibi olmayanlar zaten iftira atmaya devam ediyor.”
TEK BİR TERÖRİST KALMAYANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ
En küçük bir müsamaha göstermeden tüm terör örgütlerinin üzerine gittiklerini ve gitmeye devam ettiklerini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizim için PKK neyse FETÖ odur. Bizim için DEAŞ neyse DHKP-C ve benzeri örgütler de aynıdır. Ülkemize ve milletimize zarar veren, geleceğimize kasteden hiçbir örgütü bu topraklarda yaşatmayacağız. Bunu da özellikle ifade etmek istiyorum. Terör örgütlerine doğrudan ve dolaylı destek veren hiç kimse, bu ülkenin ekmeğini yemeyi, suyunu içmeyi, imkanlarından faydalanmayı hak etmiyor demektir. FETÖ gibi hain yapılardan temizlenen ve teknolojik olarak tahkim edilen güvenlik güçlerimiz, teröristlere Elhamdülillah şu anda nefes aldırmıyor. Bu topraklarda tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemizi aralıksız sürdürüreceğiz. Devlet olarak bunu yaparken de hukuktan, adaletten, demokrasiden asla taviz vermeyeceğiz.”
BATIDA OLANIN DOĞUDA DA OLMASINI İSTİYORUZ
Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde operasyonlar yapıldığını hatırlatan Erdoğan, bu bölgelerde önemli şehircilik ve çevrecilik adımları da atıldığını kaydetti.
Bölgenin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bakanlıkların yaptığı çalışmalarla şehircilikte farklı bir sürecin içine girdiğine işaret eden Erdoğan, “İnsanca yaşamanın erdemine erişilmesi bakımından ‘şehircilik nedir’, bunları buralarda şimdi çok daha farklı bir şekilde görüyoruz çünkü biz insanımıza oraları, insanca yaşamaktan çok uzak, alt ve üstyapısı olmayan şehirler olarak onlara bırakmayı istemedik.” ifadelerini kullandı.
Bölgedeki illerde inşa çalışmalarının devam ettiğini bildiren Erdoğan, yatırımların bedeline bakılmadan batıda olanın doğuda da olmasını istediklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Biz birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, dayanışmamızı ne kadar güçlü tutarsak üzerimizde oynanmak istenen oyunları o kadar hızlı bozar, kendi oyun planımızı o kadar hızlı sahaya sürebiliriz. Bizim oyun planımız önce 2023 hedeflerimize ulaşmak, ardından da Rabbim bize 2053 için tabii ki ömür vermeyecektir, yaşanan şartlar budur. 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da inşallah torunlarımız görür diye düşünüyorum ama onlara biz öyle bir Türkiye bırakalım ki onlar da dedelerinin onlara bıraktığı Türkiye’den mutlu olsunlar, bizlere de dualarıyla güç katsınlar.”