Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabineyi dışarıdan oluşturacağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Milletvekillerinden oluşacak bir kabine yok artık”dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Milletvekillerinden oluşacak

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok heyecanlı olduğunu ifade etti.

Festival alanının güzel hazırlandığını belirten Erdoğan, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait silahların da stantlarda sergilendiğini, bunların arasında donanımlı zırhlı taşıyıcılar ve jandarmaya ait uzun menzilli silahların ilgi çektiğini söyledi.

Etnospor öncesinde fuarın görülmeye değer olduğunu dile getiren Erdoğan, etkinliğin gelecek senelerde çok daha zengin olacağına inandığını ifade etti.

Ziraat Bankası’nın hazırlamış olduğu kubbe görünümündeki 15 Temmuz görselini de çok beğendiğini vurgulayan Erdoğan, “Çünkü 15 Temmuz’un unutturulmaması lazım, gençliğin unutmaması lazım. Bu hainlere karşı, bu teröristlere karşı zaman geldiğinde bizler de neler yaparız, yapabiliriz bunu daima diri tutmamız lazım. O bakımdan çok güzel gördüm. Dolayısıyla emeği geçenlere, bu hazırlıkları yapan tüm kurum kuruluşlara, özellikle şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

“ZOR OLAN SEÇİLMEK DEĞİL, ZOR OLAN SEÇMEK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir üniversitesi öğrencisinin seçilme yaşının 18’e indirildiğini hatırlatarak, idealist bir gençken kendisinin en çok kimlerden ve hangi olaylardan etkilendiğinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:

“Öncelikle ben tabii sizler gibi bu kadar genç yaşta siyasete girme şansını tahsilli olarak bulamadım. Çünkü bizim zamanımızda biliyorsunuz 30 yaş sınırı vardı. Fakat biz dedik ki ‘Niye 30 yaş? Bunu indirmemiz lazım.’ Fakat verdiğimiz mücadelelerden o zaman netice alamadık. Ne zaman ki iktidar olduk, dedik ki ‘Biz bu yaşı indirelim.’ Ve hedefe kilitlendik, önce bunu ancak 25’e indirebildik. Sonra bir şey de dikkatimizi çekiyordu, seçme yaşı 18, seçilme yaşı 25. Niye seçme 18 de seçilme 25? Halbuki zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir. Bir zamanlar bir siyasetçi şöyle bir laf etmişti, şimdi ebedi alemde. Demişti ki ‘Ben Taksim Meydanı’na dört ayaklı koysam seçtiririm.’ Genel başkan ya… Bugün de benzeri şeyler oluyor biliyorsunuz. ‘Ben 15 milletvekilini bir partiye gönderirim.’ O seçti ya. ’15 taneyi bir partiye gönderirim ondan sonra onlar oradan ister seçilsinler ister seçilmesinler.’ Baktım arka taraftaki iki milletvekilinin gözleri yaşlı, ağlıyorlardı. Ağlaya ağlaya onları gönderdi. Hani demokrasi? Böyle bir demokrasi olabilir mi? Ama maalesef şimdi bunu görüyoruz. Bunu görmenin çok büyük faydaları var. Önümüzdeki günler ben inanıyorum birçok şeylere gebe. Çünkü ilginç gelişmeler var.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi dönemlerinde siyasi mücadeleye girmek için 30 yaşı beklediklerini anlattı.

Siyaseti daha çok üniversite sıralarında, parti çatısı altında gerçekleştirdiklerini ve yaşadıklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim zamanımızda bu işin propagandaları öyle kalkıp da televizyonlarda ne bileyim billboardlarda, megaboardlarda yürütülmüyordu. Bizim yaptığımız propagandalar çok daha farklıydı. Biz geceleri sabaha kadar duvarlara afiş asardık. Ömrümüz hep böyle geçti. Anacığım evin balkonunda beklerdi, ben afiş asmaktan gelirdim. Yaş 18, 19 ve duvarlara yazılar yazardık. Yazıların da ben de güzel yazardım duvarlara yazıyı. 1 metreden aşağı yazılarımın boyu olmazdı. Tabii bilirlerdi ki bu yazı reisin. Muhalifler silerdi, biz tekrar yazardık. Böyle bir mücadele. Ama şimdi çok rahat olduğu için bakıyorsunuz megaboardlarda, billboardlarda şurada burada rahatlıkla veriyorsun siparişi, onlar oralara asıyorlar, propaganda böyle oluyor. Böyle olduğu için de tadı olmuyor. Bu tadı yakalamak çok önemli. Televizyonlarda da bu tür programları yapıyoruz bu da güzel. Ama bizim şimdi tek derdimiz sizlerle olan elektrik. Sizlerle olan elektriğimizi eğer iyi alıp verirsek, inanıyorum ki 24 Haziran artık sipariş milletvekillerinin ortaya çıkardığı cumhurbaşkanı adaylarıyla yürümeyecek. Sizin istediklerinizle yürüyecek.”

“PROJE BAZINDA HAZIRLIKLARIMI YAPMIŞ VAZİYETTEYİM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir üniversite öğrencisinin başkanlık sistemine geçildiğinde yapılacak ilk reformların neler olduğu ve bu reformların gençlere katkılarını sorması üzerine, “Öncelikle başkanlık seçimine geçişte malum şu anda 25 bakanlı bir kabine var. Başkanlık sistemine geçerken bizim kabinemiz kaç kişiden oluşacak? Parlamentodan gelecek milletvekillerinden oluşacak bir kabine yok artık. Dışarıdan oluşturacağınız bir kabine olacak.” dedi.

Geçen günlerde DEİK’in Türkiye ve 50 ülkeden iş adamlarının katılımıyla bir toplantı düzenlediğini anlatan Erdoğan, bu toplantıda iş adamlarına, “Artık sistem değişiyor, sizlerden olur ya kabineye almak istersem gelir misiniz?” diye sorduğunu aktardı.

Bu sorusuna yanıt alamadığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Niye? Şu anda aldığınız parayı alamayacağınız için mi gelmiyorsunuz?’ dedim. Çünkü şu anda çalıştıkları şirketlerde iyi paralar alıyorlar CEO olarak ama devlete geldikleri zaman devlette tabii aynı parayı alamayacaklar. Devlette şimdi 100-200 böyle bir para yok. Daha düşük bir maaş alacaklar. Baktım cevap yine yok. Bir, ikisi biraz gülümser oldu. Dedik bakalım, ‘Birebir görüşmeler de sizlerle yapacağız, ondan sonra geleniniz olursa işinize gelenlerle anlaşırız, sizin de devlet nasıl yönetilirmiş bizzat yaşayarak içeride görmenizi isterim.’ dedim. Çünkü bu iş öyle dışarıdan bakıldığı kadar kolay değil. Yapacaksak beraber yapacağız, siz de gelin. Çünkü dışarıda kaldığınız zaman, memur şöyle şu şöyle böyle filan. Şimdi bizzat işin içine girdiğiniz zaman ne denli başarılı olup olmayacağınızı yakından göreceksiniz, birinci adım bu olacak. Önce çatıyı ne yapacağız? Ama bu çatı değil ha karıştırmayın. Bu çatı değil. Bu çatı gördüğünüz gibi daha çatarken gitti. Evelallah bizim çatı şu anda bir defa proje bazında zaten hazırlıklarımı yapmış vaziyetteyim.”

YATIRIMLAR ANİMASYONLARLA TANITILACAK

Erdoğan, bu akşam manifestolarına nihai şekli vereceklerini ve pazar günü açıklayacaklarını söyledi. Güney Kore’den gelirken de manifesto üzerinde çalışmaya devam ettiklerini anlatan Erdoğan, aday tanıtım toplantısında da yapacakları yatırımları animasyonlarla görüntülü olarak yayınlayacaklarını kaydetti.

Hazırlıklı olmadan böyle bu yola çıkılamayacağının da altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bunların öyle hazırlığı yok. Bunlarda var mı bir tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü hazırlığı, bir tane Marmaray hazırlığı var mı? Bunlarda bir tane şu anda bizim bitirmek üzere olduğumuz 29 Ekim’de açılışını yapacağımız 3. Havalimanı hazırlığı var mı? Biz açılışa hazırlıyoruz, onlar ise şu anda daha bu işin projesinde bile değiller. Biz Osman Gazi Köprüsü açtık, bitirdik. Bunların böyle bir Osman Gazi Köprüsü var mı? Bunların bir İstanbul-İzmir otoyol projesi var mı? Biz bitirdik. Bunlar daha yolun başında bile değiller. Niye? Bunların hayalleri yok ki ürünleri olsun. Daha çok söyleyeceğim şeyler var. Bütün bunlar şu anda bu manifestonun, seçim beyannamesinin içinde yer alıyor.” 

BAĞIMLILIKLA MÜCADELE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, madde bağımlılığıyla mücadele konusunda değerlendirmelerinin sorulması üzerine, teknoloji bağımlılığını “Yeni bir felaket” diye tanımladı.

Bağımlılık denilince akıllara ilk uyuşturucu bağımlılığının geldiğine değinen Erdoğan, 2,5-3 yaşlarındaki torununun bile evde cep telefonunda oyunlar oynadığını anlattı. Anne ve babasının torununun elinden cep telefonunu alamadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Çatışıyorlar vesaire, oyuna devam ediyor. Bu denli kopamıyor. Bu da büyük bir tehlike. Bizim şimdi bunlara karşı tedbirler geliştirmemiz lazım. Nitekim üniversitelerle şu anda ortak çalışma içerisindeyiz, dayanışma içerisindeyiz. Sağolsun Yeşilay’ın bu konuda güzel çalışmaları var. Yeşilay bu çalışmalarıyla birlikte nasıl tedbirler oluşturabiliriz, nasıl bunların karşısına dikilebiliriz, çünkü bu bizim milletçe bir sorunumuz. Ne yapıp yapıp bizim bunun önünü almamız lazım. Yoksa evlad ü iyal gidiyor. Bunu halletmezsek ne yapacağız? Bunun bedeli öyle sıradan rakamlar değil, bir neslin kopması, gitmesi bunu neyle ifade edebiliriz, izah edebiliriz. Buna karşı çok ciddi, kararlı tedbirler almak için mücadelemizi veriyoruz. Bunun da başlı başına en önemli adımı eğitim öğretim ve başta Yeşilay olmak üzere STK’lardan çok büyük destekler bekliyoruz. Bunlarla beraber de bunun önünü açacağız ama ben geliyorum bir yere. Bu iş ne olursa olsun manevi eğitim olmaksızın, bunun önünü almak mümkün değil. Manevi eğitimi de usul ve esaslarına göre vermek zorundayız.” 

Mısır Çarşısında dolaşırken her dükkanda Suriyeli, Faslı, Cezayirlinin çalıştığını ve Türkçe konuştuklarını gördüğünü aktaran Erdoğan, “Biz de kendimize bir hedef belirledik, dedik ki, ’Biz bu insanları gerekirse vatandaşlığa alalım. Vatandaşlığa almadığımız zaman ne oluyor? Kaçak çalışıyor. Bunların içinde doktor, mühendis, ebe, doktorlar var. Eğer bunlar bizim vatandaşımız olursa kendi ekmeklerini kazanmış olur. Hep biz bakalım onlar geçinsin yok, onlar kendi kendilerini geçindirir hale gelir.” diye konuştu.     

Erdoğan, Türkiye’nin 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığına ilişkin soruya, “Konuyla ilgili Futbol Federasyonu Başkanımız bütün çalışmaları getirdi. Bizim şu anda altyapımız bu işe müsait, altyapıdan yana bir sıkıntımız yok, her şey hazır. Statsa stat, her şey var, otellerimiz, her şeyimiz var. Bu diğerlerinde yok. Eğer reklamsa, ‘buyur reklam da yapalım’ dedim. Sonra beraber Federasyon Başkanı ile resimlerimizi çektirdik. Yeni formamızın önlü arkalı da resmini çektirdik. Onlar da şimdi sunumlarını yapacaklar. Böylece temenni ederiz ki, Federasyon uluslararası bir yanlışa uğramadan orada bir karar çıkar ve sonucu da hayırlı olur.” şeklinde yanıt verdi. 

“HİÇ UMMADIĞIM ANDA DARBEYLE KARŞI KARŞIYA KALDIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 Temmuz’da darbe girişimini ilk öğrendiğinizde ne hissettiniz ve ne yaptınız?” sorusu üzerine, şunları söyledi:

“15 Temmuz gecesinde hiç ummadığım, beklemediğim anda böyle bir komployla, darbeyle karşı karşıya kaldık. Bizim de şöyle bir haftalık tatilimiz vardı. Bu da belki benim yani Başbakanlığım, Cumhurbaşkanlığım döneminde ilk yaptığım tatildi. Çünkü öyle benim sık sık tatile çıkmak gibi bir lüksüm yok. Bunu da bazıları belki şunu söyleyebilir, ‘Bunu bir fedakarlık gibi anlatma, madem ki oradasın o zaman tabi ki iznin olmayacak daha çok çalışacaksın’ diyenler var. Öyle deseler de biz olanı yine söyleyelim. Bunda da yine böyle oldu. Haber geldiği zaman bu da tabi ilgililerden, yetkililerden gelmedi. Eniştemden bu haber bana geldi. Haber geldikten sonra nedir ne değildir diye biz kovalamaya başladık. Sonra işin ciddi olduğunu öğrendik. Ciddi olduğunu öğrendikten sonra da biz hemen adımımızı attık. Tabi helikopterle bizim bulunduğumuz yerden Dalaman’a geçişimiz, Dalaman’da darbecilerin kendilerinin uçağın bulunduğu yere geliş, girişleri, uçağı kontrol edişleri. Fakat uçağı kontrol ediyorlar ama uçağın içine bakıyorlar bizi göremiyorlar, ondan sonra oradan ayrılıyorlar. Onlar uçağı zannediyorlar ki biz oradayız. Görmeyince o zaman diyorlar, ‘Herhalde bunlar İzmir Adnan Menderes’deler.’ İzmir Adnan Menderes’e geçiyorlar.

Halbuki biz gecikmeli olarak oraya ulaşabildiğimiz için o anda yoktuk. Sonra tabi biz oraya ulaştık. Uçağımıza bindik, oradan kalktık ama son ana kadar tabi pilot da bizim nereye gideceğimizi bilmiyor. Yani Ankara’ya mı, İstanbul’a mı? Sen şöyle bir kalk bakalım, biz sana son anda söyleyeceğiz nereye gideceğini falan. Sonra işte biz son anda artık öyle bir makas noktasına geldiğimizde, dedik ki ‘İstanbul’a gidiyoruz’ ve İstanbul’a yöneldik.”

“10 BİNLER ATATÜRK HAVALİMANI’NDA BULUŞTU” 

Saat 01.30 civarında İstanbul’a indiklerini, çağrısına icabet eden halkın sayısının on binler olduğunu vurgulayan Erdoğan, “10 binler Atatürk Havalimanı’nda buluşunca bizim orada o gece halkımızla buluştuğumuzda bakıyorsun, F16’lar gelip üzerimizden uçuyor, helikopterler üzerimizden uçuyor. Ama halk o hali bile hiç umursamadı. Biz de indik. Hemen halkımızın arasına karıştık. Şimdi bakıyorum, CHP ile bazıları ‘Niye orada yoktu?’ diyor. Ben oradaydım, nerede orada yoktum? Eşim de oradaydı, çocuklarım da oradaydı, damadım da oradaydı, kızım da oradaydı. Biz ertesi gün öğle namazına kadar, cumaya kadar oradaydık. İş bitti her şey yoluna kondu, artık 16 saat geçtiği anda darbecilerin yapacağı bir şey kalmamıştı.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 23.17’de Kılıçdaroğlu’nun da havaalanına geldiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

“Bizden önce geldi o oraya. Geldikten sonra tabi oradan tankların hemen adeta korumasında oradan çıkıp biliyorsunuz Bakırköy Belediye Başkanının evine gitti. Bunların hepsi yani adeta belgesel çeker gibi kayıtlarda var. Sizin kayıtlarda da var bunlar. O kayıtlarda zaten bunları görüyoruz. Şimdi sen bu kayıtlara girmişsin, zaten senin artık günah defterin hazır. Şimdi yalan söylemene gerek yok. ‘Ben farkında olmadım, onun için Bakırköy Belediye Başkanının evine gittim, orada bir kahve içtik, falan filan o esnada da bunlar olmuş’ desen yutarlar ama sen bunları gizleyeceksin, hala yalan söyleyeceksin. Ya bunu kimse yutmaz, kayıtlardasın sen. Adeta bu dünyanın kiramen katibinleri tutmuş onun ve sen kayıttasın.” 

“BÜTÜN MÜDAHALE YOK EDİLDİ”

Bazı CHP’lilerin konuyla ilgili TBMM’de yaptığı konuşmalara değinen Erdoğan, şunları kaydetti: 

“Adamları çıkıyor Meclis’te falan filan konuşuyorlar, yalan yanlış şeyler. Bunu da bizim gözümüzün önünde yapıyorlar. Ama şimdi özellikle bu kampanya boyunca televizyonlarda, meydanlarda bunların hepsi tabi ortaya yine dökülecek. Fakat dediğim gibi biz burada kararlı bir şekilde o gece yaşadıklarımızı… Hamdolsun inançla, kararlılıkla geldik, sağ olsun Valimiz oraya geldi, Birinci Ordu Komutanımız oraya geldi. Birinci Ordu Komutanımıza ‘Sen çık bir açıklama yap’ dedik. O bir basın açıklaması yaptı. Biz bir basın açıklaması yaptık. Daha sonra da o gece ben bir taraftan Sayın Binali Bey’le irtibat kurarak, diğer taraftan da o gece Birinci Ordu Komutanını Genelkurmay Başkanlığına vekaleten atamak suretiyle, çünkü komuta kademesi boşluk kabul etmez. Yani siz oraya hemen ne yapacaksınız? Neyse boşluk mu var atamayı yapacaksınız. Biz o gece oraya hemen anında daha Atatürk Havalimanı’ndayken atamayı yaptık. Ümit Paşa vekaleten Genelkurmay’ı idare etmeye başladı. Boşluk olmadan oradan bütün bu müdahale evelallah yok edildi. Ertesi güne çok daha huzurlu, çok daha rahat girmiş olduk.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada gezdiği şehirler arasından kendisini en çok etkileyenin İstanbul olduğunu anlattı.

İstanbul’un çirkin yapılaşması olmasa dünyada hiçbir şehirle mukayese edilmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“İstanbul sadece şu boğazıyla fark atar ama şu çirkin yapılaşma İstanbul’un o potansiyelini, o gücünü tabii biraz geriletiyor. Şimdi bakıyorum son zamanlarda özellikle yeşiliyse yeşili, bunlar gelişiyor. Ama şimdi belediye başkanımız da salonda zannediyorum, en önemlisi bazı yerler var ki oralarda yeşillendirme çalışmaları, yani park, yeşil alanlar olarak park çalışmaları. Şimdi bunu yeni başkanımız bizim süratle inşallah yapması halinde İstanbul bir başka güzel olacak. Örneğin, TOKİ’nin Pendik tarafına girişte orada eskiden Ytong diye bir yer vardı. Orayı komple bir yeşil alan haline getirme projesi orayı çok çok farklı bir hale getirecek. Aynı şekilde yine Anadolu Yakası’nda devasa böyle bir alan. Tabii bunları şimdi açıklamayalım ki adaylar tanıtımına bir şeyler kalsın. Böyle 5-10 proje hayata geçecek. Bu 5-10 projenin hayata geçmesiyle birlikte ki bunlar 1-1,5 içerisinde bu projeler hayata geçer. Oralarda yaşayan insanlar bizim şimdi çok daha farklı bir rahatlığa, huzura kavuşacaklar. Çünkü yeşil çok başka bir şey. Ben mesela Osmangazi Köprüsü’nden ilk geçtiğimde Bursa’ya giderken yolun sağı solu bir baktığımda her taraf yemyeşil.”

Erdoğan, öğrencilere, “Osmangazi’den geçmeyen var mı? Geçtiniz, nasıl buldunuz?” sorusunu sorduktan sonra “Çok güzel” cevabını aldı. 

Katılımcı öğrencilerden birinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Kore ziyaretini hatırlatarak, “Güney Kore dünya devi bir şirket çıkardı. Biz de bununla rekabet edebilen bir şirket çıkarabilecek miyiz?” şeklindeki sorusu üzerine, Erdoğan, “Güney Kore, bizden 2. Dünya Savaşı sonrası 10 yıl geriydi. Onlar bizi 10 yıl geriyken gelip geçtiler ve önümüzdeler. Çok çalışkan bir millet. Aslında biz de tembel değiliz. Biz de çalışkanız, bakma. Tembelleri bir kenara koyarsak iyiyiz.” ifadelerini kullandı.

Esprili cevaba salon alkışla karşılık verirken, Güney Kore gezisinde Samsung firmasını da ziyaret ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Şu anda Samsung’un bizimle bir ortaklaşa yaptığı çalışma var. Ben kendilerine bir teklifte bulundum. ‘Gelin Türkiye’de bir çip yatırımı yapın, bu konuda biz size her türlü bir defa teşviki veririz.’ Bizim de buna ihtiyacımız var. ‘Eğer böyle bir yatırımı Türkiye’de yaparsanız, ilk etapta 120-150 milyon dolarlık bir yatırım, böyle bir yatırım için teşvikimiz de yani arazi tahsisinden tutunuz KDV indirimlerine varıncaya kadar, bunun yanında bütün enerji indirimine varıncaya kadar buralarda da vereceğimiz teşviklerle sizlere çok ciddi getiri sağlamış olacağız.’… Onlar bize ‘kan kardeş’ derler, Kore Savaşları’ndan dolayı. ‘Madem kan kardeşiz’ dedim, ‘Kan kardeşliğimizin gereğini de yapın, biz de size yapalım bu işte ortak yatırıma girelim.’ Şimdi onlar bu konuyu çalışacaklar.”

Şu anda Samsung ile Vestel’in ortaklıkları olduğunu kaydeden Erdoğan, “Biz de şimdi bu alanda Türkiye’de yeni bir ortaklığa girerlerse bizi daha da güçlendirecek ve rahatlatacak. Onlar da bunu çalışmanın sözünü verdiler. İnşallah hayırlı olur.” ifadelerini kullandı.

“Siyaset dışında en çok ne yapmaktan keyif alırsınız?” şeklindeki soru üzerine ise Erdoğan, “Şöyle biraz evime zaman ayırabilirsem ne mutlu bana. Hele hele torunlar… Allah size de torun sahibi olmayı nasip etsin, evlat sahibi olmayı nasip etsin ama en az 3. Bunların tadı başka.” yanıtını verdi.

Üniversitelerin bölünmesiyle ilgili soru üzerine Erdoğan, bunun ciddi manada kendisini rahatsız eden konu olduğunu söyledi.

Aslında mevcut isimlerin kaldırılmadığını ifade eden Erdoğan,  İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) öğrenci kapasitesinin 105 bine tırmandığını, açık öğretim kısmının ise 300 binin üzerinde olduğunu anımsattı.

Erdoğan, 105 bine varan kapasitenin kaliteyi düşürdüğünü dile getirerek, bu nedenle YÖK’le görüşerek bir çalışma yapmalarını istediklerini, bu konuda çalışan YÖK’ün de “Biz burayı ikiye bölelim ve fakültelerdeki sayıları da öğrenci kapasitesi esas alınmak üzere bir bölünmeye gidelim.” dediğini aktardı.

YÖK’ün kendilerine önce Çapa Tıp’ın esas alınmasını, diğer tarafta da Cerrahpaşa Tıp’ın esas alınması teklifini söylediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Sonra buna bir tepki aldık. ‘Çapa Tıp’ta İbni Sina ismi söylensin’ denildi. Peki ne olsun? Dekanlarla YÖK Başkanımız toplantı yaptı. Sonra da şu oluştu, İstanbul Tıp bir olsun, öbür tarafta da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa bir olsun. Ama öğrenci kapasitesi ne olsun? O ikisinde de 52, 50 bin civarında olsun. 50 binin altına düşürmeyeceğiz. Mesela, önce ilk çıkanda iktisat işletme Çapa tarafındaydı, o da Cerrahpaşa tarafında alınmak suretiyle her ikisinde de öğrenci kapasitesi 50 ila 52 bin civarına geldi. Öğrenci kapasitesi itibarıyla pek fark kalmadı. Böyle bir noktaya geldiler. YÖK bu noktada adımını atmış vaziyette ama her ikisinde de İstanbul Üniversitesi adı var ve bunun yanında her ikisinde de o konuda da bir çalışma şu anda yapılıyor, İstanbul Üniversitesi’nin logosunu kullanma durumları da söz konusu. Sadece bir ilave olarak belki Cerrahpaşa orada ilave olarak kullanılacaktır.

“ÜNİVERSİTE YILLARIM DAHİ HEP SİYASETTE GEÇTİ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasette olmasaydı, hangi mesleği yapmak isteyeceğine ilişkin soru üzerine de, “Biz yolu belirledik. Artık yolun da neredeyse sonuna doğru geliyoruz. Hayatım içerisinde yaş 18, siyasetin içindeyim. 18’den bu yana geldi ki, siyasette yürüdük. Eğer siyasetle hiç uğraşmamış olsaydık ne olurduk durumuna gelince, bu konuyla ilgili olarak da doğrusu o yanını işin hiç düşünmedik dersem doğrudur. Çünkü ağırlıklı olarak çalıştığım üniversite yıllarım dahi hep siyasette gitti.” dedi.

Gençlik hareketlerinin içinde yer aldığını, Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) orta öğretim komitesinde çalıştığını, teşkilat başkanlığı yaptığını, kültür işleri başkanlığını üstlendiğini belirten Erdoğan, bu süreçler sayesinde önemli kişilerle tanıştığını, bunlardan bir tanesinin de hayatında iz bırakan Necip Fazıl Kısakürek olduğunu vurguladı.

Erdoğan, üstat olarak ifade ettiği Kısakürek ile MTTB’de 23-24 yaşlarındayken tanıştığını, Kısakürek’in gençlik gecelerinin terk edilemez konuşmacısı olduğunu, İstanbul, İzmir ve Ankara’daki toplantılarda da o dönemin en büyük salonlarının tıklım tıklım dolduğunu dile getirdi.

“MEHMET AKİF ERSOY’UN SAFAHAT’INI TAVSİYE EDİYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu toplantılarda da Necip Fazıl’ı takdim etme şerefi bu fakire nasip oldu. Üstatla sadece onun karşısında değil, onu farklı bir yerlere taşıyabilmek için spikerlik yapardık. Spikeri üstada beğendirmek kolay değildi. Takdim ederken ne abartıdan hoşlanırdı, ne de başarısızlıktan. Yaptın mı tam, efradını cami, ayarını mani takdim yapacaksın. Bunu isterdi. Çok uzun süreli hatıralarımız olmasa da o kısa hatıralarda üstadın bizde bıraktığı izler çok büyük. Buradaki bütün genç kardeşlerime başta Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’ını şiir kitabı olarak değil, yastık altı kitabı olarak tavsiye ediyorum. Okumalarında fayda var. Her şeyden önce İstiklal Şairimiz Mehmet Akif olduğuna, İstiklal Şairimiz Safahat’ın içinden çıktığına göre, oradan demek ki alabileceğimiz çok şeyler var. Üstadın eserlerinden kapabileceğimiz çok şeyler var. Bizim bu izde yürümemiz inanıyorum ki kimsenin bize çarpmasıyla, bizi sağa sola savurmasına fırsat vermeyecektir. Gençlerimiz karşımızda, çok idealist görüyorum, gözlerinde bu parlaklığı görüyorum. Onun için yaş noktasında da bizim bir sıkıntımız yok.”

Milletvekili seçilme yaşını 18’e indirme kararını verirken muhalefetin “Parlamento’yu çoluk çocukla mı dolduracağız?” dediğini, “Çocuklarla Parlamento yönetilir mi?” diyen profesörün olduğunu dile getiren Erdoğan, “Bir profesör nasıl olur da kendi öğrencisine güvenmez? 18 yaşındaki genç, çocuk diye ona güvenmiyor. Ama benim dedem güvenmiş. Ecdadım Fatih güvenmiş. Bir çağı kapayıp, bir çağı açmış. Dedemiz Fatih gemileri, kadırgaları karadan yürütmek suretiyle bir çağı kapatıp bir çağı açıyorsa onun torunları olarak bize düşen nedir? Biz de denizin, boğazın altından Marmaray’ı, Avrasya Tüneli’ni işleteceğiz ve böylece ileride onlara layık olduğumuzu göstereceğiz. Hamdolsun Rabbim bize bunu nasip etti. 24 Haziran’dan sonra da inşallah milletimize aynen bu dev projelerin farklılarını takdim edeceğiz.” şeklinde konuştu.

FIRAT KALKANI VE ZEYTİN DALI HAREKATLARI 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarına ilişkin de, uluslararası hukuktan doğan hakları hukuka uygun şekilde kullanırken bazı ülkelerin tavrının yenilir, yutulur olmadığını söyledi.

Ne yapılırsa yapılsın bildiklerini okumaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, ”Bu hukuk onların hukuku mu uluslararası hukuk mu? Eğer uluslararası hukuksa bu hukuku biraz biz de biliriz. Bizim de hukukçularımız var. Uluslararası hukukta mesafe almış insanlarımız var. Onlarla masaya yatırıyoruz, bunu çalışıyoruz sonra da adımlarımızı atıyoruz. Eğer biz Fırat Kalkanı’na başladıysak ne diye başladık? Burada bizim ertelenmiş müdahale hakkımız var. Niye ertelenmiş müdahale hakkı diyorum? Çünkü bizim, Zeytinlik Harekatıydı bu harekatın adı, Fırat Kalkanı’nın adı Zeytinlik Harekatıydı. Gecikti o, onu daha önceden yapmamız lazımdı. Daha önceden yapsaydık Kilis bu kadar vurulmazdı. Biz orada geciktirilmiş veya gecikmiş olan harekatı dostlarımız sayesinde öyle yaptık.” ifadelerini kullandı.

“Artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.” dediğini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

“Kendi göbeğimizi kestik, tuttuk Fırat Kalkanı Harekatını yaptık. Fazla uzun sayılmaz aslında ama 2 bin kilometrekarelik alanı tamamıyla DEAŞ’tan temizledik. Ama bunu dostlara anlatamadık. Oradan DEAŞ temizlendi çıktı. Cerablus, El Rai, El Bab, o üçgen. Oradan çıktılar. Biz 15-16 Mayıs 2016 Amerika seyahatimde gerek Sayın Trump ile ikili görüşmem, gerek heyetler arası görüşmelerim oldu. O görüşmelerde kendisine ‘Bizzat gelin bu işi beraber yürütelim’ dedim. Baktım ki bunlar başka hayallerin içindeler. Dediler ki ‘Benim generallerim sizin şu anda attığınız adımı onlar uygun bulmuyorlar.’  Çünkü sizin şu anda oraya tahsis ettiğiniz sayı, biz iki tugay oraya veriyoruz, ayrıca Özgür Suriye Ordusu’ndan oraya bir ekip gönderiyoruz.  Bu sayı PYD, YPG ile mücadele etmek dediler. Ben ‘Biz orada PYD, YPG bunlarla mücadele etmeyi koyun bir kenara, siz sadece hava desteği verin, biz işi bitiririz.’ dedim. Ama ‘Biz size üzülüyoruz.’ dedim. ‘Çünkü teröristlerle el ele veriyorsunuz. Şu anda girdiğiniz yolda YPG, PYD ile el ele vermek suretiyle gerinizde çok ağır bir fatura bırakıyorsunuz.’ O esnada heyetler arası görüşme yapıyoruz. Yanımda benim heyetim de var onun heyeti de var. Hepsi buna şahit. ‘Tarih sizi bununla anacak’ dedim. Zeytin Dalı Harekatında PYD, YPG onlar adına orada savaş verdi. Bunun neticesinde ne oldu? Özgür Suriye Ordusu kahramanca savaştı. Biz 60 şehit verdik. Özgür Suriye Ordusu 200’ün üzerinde şehit verdi. Ama 3 bin 500’e yakın etkisiz hale getirilen terörist var. Demek ki bizim o noktada askerimizin ufku daha isabetli.”

“AMERİKA’NIN ASKERLERİNİN VERDİĞİ BİLGİ YANLIŞ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, söylediklerinin isabet yüzdesinin daha farklı, Amerika’nın askerlerinin, generallerinin onlara verdiği bilginin çok daha yanlış olduğunu dile getirerek, “Çünkü bunlar teröristleri iyi tanımamışlar, PYD’yi iyi tanımamışlar, YPG’yi iyi tanımamışlar. Teröristlerle iş tutmak suretiyle netice alacaklarını sandılar ve alamadılar. Bundan sonraki süreçte de hedefimiz bizim belli. Şu anda kararlı bir şekilde Afrin’de duruyoruz. Orada güvenliği tamamen tesis edene kadar oradayız. Ondan sonra önümüzde İdlib var, Ter Rıfat var, Munbiç var. Görüşmeler yapılıyor. Maksat daha fazla kan akmasın diyoruz. Duma’yı falan da bu şekilde inşallah halledelim diyoruz. Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok ama Suriye halkının huzuru, refahı bizim için çok çok önemli.” şeklinde konuştu.

Etkinliğin ardından İstanbul Gençlik Festivali Genel Koordinatörü Taha Ayhan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir tablo hediye etti. Erdoğan, gençlerle fotoğraf çektirdi.

Programı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, İstanbul Gençlik Festivali Danışma Kurulu Başkanı Bilal Erdoğan da izledi.