Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı‘nda konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı’nın açılış oturumuna katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,

 “Eskiler, ‘Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar’ yani hakikat kıvılcımının fikirlerin çarpışmasıyla doğacağını, ortaya çıkacağını söylerlerdi.” diyen Erdoğan, bu sözün asıl muhatabının aslında üniversiteler ve akademi dünyası olduğunu ifade etti.

Konferansın medeniyet coğrafyasındaki yükseköğretim sorunlarının tartışıldığı, yeni iş birliği imkanlarının geliştirildiği sürecin kapılarını aralayacağına inandığını dile getiren Erdoğan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’a ve ekibine konferansı düzenlemeleri dolayısıyla teşekkür etti.

İslam medeniyetinin özünün kardeşlik, dayanışma, bir duvarı oluşturan tuğlalar gibi kenetlenme olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bu açıdan yaklaştığımızda kültürel, siyasi, mezhebi veya etnik farklılıklarımız bizim handikabımız değil en büyük zenginliğimiz, en önemli imkanımızdır.” diye konuştu.

Müslümanların ancak kardeş olduğunu belirten Erdoğan, “Sınırların aramıza girmesine, mesafelerin bizi birbirimizden koparmasına asla izin veremeyiz. Buna karşılık son zamanlarda yaşadığımız hadiselerin ortak kimliğimizi aşındırdığı, aramızda yeni duvarlar, bariyerler ördüğü de bir gerçektir.” ifadesini kullandı.

Körfez ülkelerine yaptığı ziyareti hatırlatan Erdoğan, gidişinin oradaki bariyerler sebebiyle olduğunu söyledi. Üç kardeş ülkenin düştüğü halin üzüntü yarattığını anlatan Erdoğan, herhangi bir sıkıntı olduğunda bunun diyalog ve istişareyle çözülebileceğini kaydetti.

KUDÜS, TARİHİ DOKUSUNA YÖNELİK SALDIRILAR KARŞISINDA DİRENİYOR

Bir sıkıntı yaşandığında istişare kapısına müracaat edilmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

“Açarız telefonu ‘Şurada şöyle bir konu oldu. Neden ne, niçin? Bu sıkıntının altında yatan nedir’. Bunu konuşur ve çözüm yolları ararız. Ama yok çözüm yollarına gitmeyip etrafımıza birilerini de almak suretiyle eğer herhangi bir kardeşimizi köşeye sıkıştırırsak bu kabul edilebilir bir şey değildir. Biz bunları yapmamalıyız, bu bize yakışmıyor. Çünkü bizim her zamankinden daha fazla dayanışmaya, kardeşliğe ihtiyacımız var. Tüm bunların yanında da fikri alışverişe ihtiyacımız var. Şu anda ben karşımdaki topluluğu adeta bunun temel taşları olarak görüyorum. Bu burada kalmamalı, süreklilik arz etmek suretiyle de devam etmeli. İslam dünyasının bugün birlikten ziyade ayrışmalarla, barıştan ziyade çatışmalarla gündemde olması ne kadar acıdır. Kriz, iç savaş kardeş kavgası, teslimiyet politikaları bizi birbirimizden her gün biraz daha uzaklaştırıyor. İşte Suriye, Irak. Ölen kim? Müslüman. Öldüren? İslam kisvesi altındaki müsveddeler. Üstelik de ‘La İlahe İllallah’ diyor yine öldürüyor. Böyle bir mantıksızlık, böyle bir akli noktada zayiat olabilir mi? Ama bunları yaşıyoruz.”

Suriye ve Irak’ta, her bir taşında binlerce yıllık medeniyetin izleri olan şehirlerin enkaz yığını haline geldiğine vurgu yapan Erdoğan, Halep’in, Hama’nın, İdlib’in harabeye çevrildiğini kaydetti.

Musul kütüphanesinin talan edildiğini, Bağdat kütüphanesindeki binlerce el yazması kitabın ya imha edildiğini ya da çalındığını aktaran Erdoğan, bu durumun dayanılmaz olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhteşem mimarileriyle kütüphanelerin, camilerin, külliyelerin bir bir yok olduğunu ve yok edildiğini anlattı. 

Barışın sembolu Kudüs’ün Müslüman karakterine, tarihi dokusuna yönelik saldırılar karşısında direnmeye, ayakta kalmaya çalıştığına dikkati çeken Erdoğan, “Müslümanların mevcut güçsüzlüğünden, parçalanmışlığından cesaret alan İsrail yönetimi her gün yeni bir uygulamayla Kudüs’ün İslami karakterini tahribe yelteniyor.” dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, her fırsatta Türkiye’yi eleştiri yağmuruna tutanların mesele Filistin, Kudüs olunca birden sustuklarını söyledi. 

“Hiç kimse artık bizden bıkkınlık derecesinde bu ikiyüzlülüklere daha fazla sessiz kalmamızı bekleyemez.” diyen Erdoğan, ilk kıble olan Mescid-i Aksa’nın izzetinin ve onurunun korunmasının sadece Filistinlilerin değil tüm İslam aleminin görevi olduğunu vurguladı. 

Erdoğan, bölgedeki tüm inanç mensuplarının güvenliğini ve huzurunu arzu ettiklerini dile getirerek, ”İstanbul’umuzda sinagoglar, havralar var. Bu olaylar olurken bazı gruplar, sinagoglara saldırma yoluna gittiler. İlk işim, İstanbul Valisine, emniyet müdürüne ‘Bunlara müsaade etmeyin’… Bizim dinimiz, bunlara müsaade etmez. İsrail böyle yapıyorsa, biz böyle yapamayız. Tam aksine, bu ibadethaneleri ve buralara giden Musevileri, Yahudileri bizim güvence altına almamız lazım. Sağ olsun, bazı ufak tefek hadiselerin dışında, bu korumayı sağladılar. Müslümanın örnek yanı zaten budur. Biz Ömer İbn-i Abdülaziz’in arazisine cami yapılıyor, mescit yapılıyor diye şikayet edildiğinde, onu yıktıran bir medeniyetin, bir anlayışın mensuplarıyız. Bu hassasiyetimizi dün nasıl koruduysak, bugün de yarın da korumalıyız.” ifadelerini kullandı. 

METAL DEDEKTÖRLERİN KALDIRILMASINDAN MEMNUNUZ

Konuşmasında İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa’daki uygulamalarına da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

“İsrail’in Müslümanları rencide eden metal dedektör uygulamasından geri adım atması gerilimin azaltılması noktasında doğru bir adım olmuştur. Tabii ki bundan memnuniyetimiz söz konusudur ama arzumuz, yeterli midir, değildir. Cuma namazlarına gelen Müslümanlara o kapıların kapanmasına tahammül etmemiz mümkün değildir. Kaldı ki sadece Filistin’de yaşayanların geldiği bir mabet değildir Mescid-i Aksa.Tüm dünya Müslümanlarının geldiği bir mabettir. Bunun kapısı dünya Müslümanlarına kapatılamaz. İsrail Kudüs’le ilgili yerleşik teamüllere, hukuka ve insan haklarına saygılı davranmalıdır.”

Erdoğan, Mescid-i Aksa’da yaşananlarla ilgili İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin ile görüştüğünü ve bu konudaki düşüncelerini kendisiyle paylaştığını aktararak, ” ‘Sizler de bir Cumhurbaşkanı olarak bu konudaki ağırlığınızı koymalısınız.’ Tabii birileri işte orada başbakanın sorumluluk alanı ile cumhurbaşkanının sorumluluk alanı öyledir, böyledir diyorlar ama ben Cumhurbaşkanı olarak cumhurbaşkanı ile görüşebilirim. Başbakanım başkanla görüşür. Bu da uluslararası diplomasinin bir gereğidir, biz de bunu yapıyoruz. Son olarak gerek Ürdün Kralı ile yaptığım görüşmeden sonra onların da o akşam yaptıkları görüşme, olumlu neticeler vermiş olacak ki en azından bu metal dedektörlerin kaldırılması kararını meclislerinden ittifakla aldılar.” diye konuştu. 

İsrail yönetimine seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bu dünyada barış içinde yaşamak istiyorsanız, başkalarını tehdit etmek yerine kendisini ve bölgeyi ateş çemberine sokabilecek politikalardan kaçınmak gerekiyor.” dedi. 

Her açıdan sıkıntılı ve meşakkatli bir manzara ile karşı karşıya olunduğunu ifade eden Erdoğan, son birkaç asırdır yaşanan sıkıntılara rağmen İslam medeniyetinin Batı tarafından yutulamayan, yenilemeyen, teslim alınamayan tek medeniyet olduğunu söyledi. 

HASARLARIMIZI GİDERMEK DE BİZİM ELİMİZDEDİR

Erdoğan, ciddi birtakım hasarlar alınmış olsa da medeniyetin çelik çekirdeğinin halen sapasağlam olduğunu belirterek, “Hasarlarımızı gidermek de bizim elimizdedir, biz gidereceğiz, biz bunu yapmayacağız. Doğru tedavinin yolu, öncelikle teşhisin doğru konulmasından geçiyor. Unutmayalım ki hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Bunun için öncelikle kendi muhasebemizi, kendi öz eleştirimizi yapmalıyız. Sorunlarımızın kaynağı olarak hep başkalarını işaret etmek, sıkıntılarımızın çözümünü dışarıda aramak bizi yanlış yollara sevk edecektir. Başarısızlığımızı bir yerlere yıkmak, bizleri başarılı kılmaz. Müslümanlar neden bu hale düştüklerinin cevabını, lütfen kendilerinde bilhassa da ilim, hikmet ve bilgi kaynaklarıyla kurduğu ilişkide aramalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

İlk emri “ikra” yani “oku” olan İslam dininin cehaleti emretmediğini, tam aksine ilmi emrettiğini anlatan Erdoğan, son birkaç asırdır kitaptan, kütüphaneden, kalemden, tefekkürden daha fazla uzaklaşıldığına işaret etti. Erdoğan, “İslam dünyasındaki nüfusun yüzde 55’inin okuma yazma dahi bilmediği gerçeği yüreğimizi acıtıyor.” dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, OECD ülkelerinde milli gelirden eğitime ayrılan payın ortalamasının yüzde 5,2 iken, bu oranın İslam dünyasında yüzde 1’i dahi bulmadığına dikkati çekerek, bu tabloyu değiştirmek için 15 yıl önce ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldıklarında, önceliklerinin en başına eğitimi, daha sonra sağlık, adalet ve emniyeti koyduklarını söyledi. 

Bütçeden ayrılan payda da eğitimi ilk sıraya çıkardıklarının altını çizen Erdoğan, derslikten öğretmene, üniversitelerden yurtlara, burslara, desteklere kadar her alanda güçlü bir eğitim öğretim altyapısı kuracak adımları attıklarını dile getirdi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim öğretimde hala bulundukları yeri iyi görmediklerini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:

“İslam dünyasında her toplum gibi biz de işin kolayına kaçıyor, emek isteyen, sabır gerektiren meselelerden uzak duruyoruz. Soran, sorgulayan, geleceğe dair iddiaları olan bir nesil yetiştirmekte gereken başarıyı gösteremediğimizde ortaya geçici hevesler peşinde koşan bir nesil çıkıyor. Kendine özgü eğitim sistemlerini geliştiremeyen milletlerin istikbali tayin edemeyecekleri gerçeğiyle karşı karşıyayız. En büyük görev üniversitelerimize düşüyor. Üniversiteler bilimin, özgün ve özgür düşüncenin üretim merkezleridir. Teröre bulaşmayan, şiddeti kutsamayan her türlü fikrin, her türlü kanaatin üniversitede yeri vardır, yeri olmalıdır. Üniversite kürsüleri sadece ders anlatılan mekanlar olmanın çok ötesinde öğrencilerin ufuklarını açmalı, dünyaya, topluma ve kendilerine dair farklı bakış açıları da kazandırmalıdır. Bizde bir söz var, ‘Yiğit düştüğü yerden kalkar’. Yitik ise kaybolduğu yerde aranır.” 

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, YÖK Başkanı Yekta Saraç’tan, Mevlana Değişim Programı’nı, İslam dünyasındaki yükseköğretim sistemleri için ERASMUS benzeri hatta ondan daha ileri düzeyde bir değişim programı haline dönüştürmesini rica etti.

Programın yönetimine İslam ülkelerinin de dahil edilmesiyle çalışmaya uluslararası bir mahiyet kazandırılmasının da önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, akademisyenler ve öğrenciler düzeyindeki değişim programının sadece bununla sınırla kalmaması gerektiğini, bir üst aşama olan ortak diploma programlarının devreye alınmasının da şart olduğunu söyledi.

YÖK’ün batı ülkelerindeki üniversitelerle 250’yi aşkın ortak diploma programı bulunduğunu anımsatan Erdoğan, “YÖK Başkanı’mızdan talebim, en az 15 üniversitemizin bu toplantıya katılan İslam ülkeleri üniversiteleri ile lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde ortak, çift diploma programları başlatmasına öncülük etmesidir.” ifadesini kullandı.

Yardımcı doçentliğin kaldırılmasını YÖK Başkanı Saraç’tan ve rektörlerden rica ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: 

“Ülkemdeki rektörlerimizden de ricam var. YÖK Başkan’ımız ile de bunu konuşuyorum. Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin. Yardımcı doçentlikle ön kesiyoruz. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var? Ben araştırdığım yerlerde doğrusu böyle bir mekanizma pek görmüyorum. Bunu birileri birilerini oyalamak için yapmışlar. Bu, gerçekten ilmiye sınıfına bir paravan, engel oluşturuyor. Bunu aşmamız lazım ve aşacağımıza inanıyorum. Türkiye’nin Yükseköğretim Sistemi, 184 üniversitesindeki 7,3 milyon öğrencisi, 75 bini doktoralı olmak üzere 150 bin akademisyeni ile güçlü bir yapıya sahip. YÖK’ün ülkemizin bu bilgi ve birikimini İslam ülkelerindeki yükseköğretim sistemleriyle paylaşması gerektiğini de düşünüyorum.”

EN ZEKİ ÖĞRENCİLER BATILI EĞİTİM KURUMLARINA KAPTIRILIYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında İslam ülkelerinden bir avuç kurumunun bulunduğuna dikkati çekerek, İslam toplumlarının, en zeki öğrencilerini ve en parlak beyinlerini batılı eğitim kurumlarına kaptırdığını söyledi. 

Gençlerin kendi ülkelerinden, kendi üniversitelerinde parlak bir gelecek göremedikleri için giderek artan bir oranda batıya yöneldiklerini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Üstelik bunun için batı ülkelerine çok ciddi paralar da aktarıyoruz. Bu öğrencilerin akademik çalışmalarını bitirdikten sonra doğal olarak kendi ülkelerine dönmelerini, kendi insanlarına hizmet etmelerini bekliyoruz. Ancak çoğu zaman okullarını bitirenler ana vatanlarına dönmüyor, eğitim aldıkları yerlerde kalıyorlar. Bu durumda alıştıkları hayat standardından vazgeçememe gibi sebepler mutlaka etkilidir. Ancak devleti yönetenler olarak bizlerin, üniversitelerimizin en tepelerindeki isimler olarak da sizlerin, gençlerimizi kendimizden uzaklaştıran asıl sebepler üzerinde düşünmesi gerekir diye düşünüyorum. İlmi ve fikir hayatımızın çölleşmesine yol açan bu beyin göçünü önleyecek tedbirleri bir an önce hayata geçirmeliyiz.”

ONUN PEŞİNDE DE PROFESÖRLER, DOÇENTLER, KARİYER SAHİPLERİ VAR

Gençleri birer robota dönüştüren yapılara karşı da dikkatli olunması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, “Millet olarak geçtiğimiz yıl 15 Temmuz gecesi hoca kılıklı bir şarlatanın peşine takılan insan müsveddelerinin neler yapabileceğine, kendi ülkesine nasıl ihanet edebileceğine çok yakından şahit olduk. Onun peşinde de profesörler, doçentler, kariyer sahipleri var.” diye konuştu.

“Gözü var görmez, kulağı var duymaz, aynı şekilde ağzı var hakikati konuşmaz. Çünkü kalpler mühürlenmiş. Bu da böyle.” diyen Erdoğan, ilmiye sınıfında “O bize şah damarımızdan daha yakındır” sözünü söyleyecek kadar istikametini kaybedenlerin olduğunu belirtti.

Erdoğan, Külliye’nin etrafında 29 kişinin şehit, 36 kişinin de yaralandığını anımsattı. Türkiye genelinde ise FETÖ’cü hainler tarafından 250 kişinin şehit edildiğini, 2 bin 193 kişinin ise gazi olduğunu belirten Erdoğan, şehitlerin arasında 1 profesör ile 8 üniversite öğrencisi bulunduğunu vurguladı.

Dünyanın 170 ülkesini zehirli bir sarmaşık gibi saran FETÖ ile yurt içinde ve yurt dışında yoğun bir mücadele yürüttüklerini aktaran Erdoğan, takiye ve yalanı ibadet sayan, emelleri için masum kanı dökmekten çekinmeyen bu örgüte karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade etti. 

Erdoğan, “Bizim başımıza gelen bela o ülkelerin de başına gelebilir, hatırlatıyorum. Çünkü o ülkelerin seçkin öğrencilerini alıp, istedikleri gibi yoğuruyor, ondan sonra da devletin kademelerinde bakıyorsunuz söz sahibi oluyorlar. Bu teröristlerin, özellikle diyalog, hizmet, eğitim kisvesi altında başında bulunduğunuz kurumlara sızmasına asla fırsat vermeyiniz.” dedi.

İslam dünyasının, aralarına her gün bir yenisi eklenen algı duvarlarını, ön yargıları, psikolojik sınırları bir tarafa bırakması gerektiğini dile getiren Erdoğan, “Ne kendimizi tekrar ne de başkalarını taklit bizi hedeflerimize götürür.” ifadesini kullandı.

Hazreti Mevlana’nın “Denizde inciler derinde olur. Çer çöp sahilde olur.” sözünü aktaran Erdoğan, inciye yani değerli olana ulaşmak için meşakkatli ve riskli bir yolculuğu göze almak gerektiğini kaydetti. 

Erdoğan, “Mescide gittiğinde zikir meclisinden önce ilim meclisine oturmuş bir Peygamber’in ümmeti olarak, İslam dünyasının yükselişini inşallah üniversitelerden başlatacağımıza inanıyorum.” dedi.