Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Gölbaşı Özel Harekat Merkezi’ne düzenlenen saldırıda şehit düşen 4. Sınıf Emniyet Müdürü Ufuk Baysan’ın ailesine ziyarette bulundu.
Basına kapalı 30 dakika süren ziyarette, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ile Düzce Valisi Zülkif Dağlı da hazır bulundu.
Ziyaretin ardından şehit ailesinin evinden ayrılan Erdoğan, aracından inerek kendisine sevgi gösterisinde bulunan vatandaşları selamladı.
Konuşmasına tüm Düzcelileri selamlayarak başlayan Erdoğan, Düzce’nin bugün kendilerine heyecan, coşku dolu, anlamlı bir gün yaşattığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 yılının son gününün yaşandığını dile getirerek, “Az önce Kato’daki kahramanlarla telefonda görüştüm, yiğitlerimizle görüştüm. Düzce’nin selamını onlara gönderdim, onlar da Kato’dan sizlere selam gönderdiler. ‘Terörle mücadelemizi son teröristi bitirinceye kadar devam ettireceğiz. Bu vatan bize emanettir, hiç endişe etmeyin.’ dediler. Biz de dedik ki ‘Bilesiniz ki Düzce’deki her sivil bir neferdir.” şeklinde konuştu.
FETÖ’CÜ ALÇAKLARA KARŞI DİMDİK AYAKTA DURDUNUZ
Erdoğan, “Millet olarak gerçekten siz kendinizi, Çanakkale’deki büyüklerimiz nasıl ispatladıysa, Kurtuluş Savaşı’ndakiler nasıl ispatladıysa, siz de kendinizi 15 Temmuz’da öyle ispatladınız. Bu meydanları öyle doldurdunuz, yılmadınız, usanmadınız, o FETÖ’cü alçaklara karşı dimdik ayakta durdunuz. İnşallah bu mücadeleyi bu şekilde sürdüreceğiz ve Ufuk şehidimizin kanı yerde kalmayacak.” ifadelerini kullandı.
Mücadeleyi sürdürürken “Rabia”yı unutmayacaklarını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tek millet’ diyeceğiz, ‘Tek bayrak’ diyeceğiz, ‘Tek vatan’ diyeceğiz, ‘Tek devlet’ diyeceğiz ve yolumuza böyle devam edeceğiz. Kimse ırkçılık yapmayacak, kavmiyetçilik yapmayacak, hepimiz yaratılanı Yaradan’dan ötürü seveceğiz. Bu, yetmez mi? Kardeşlerim, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Gürcü, Arap, Arnavut, Boşnak, hepsi bir kenara, herkes şüphesiz ki kavmiyle övünebilir ama unutmayın, yaratılmışların en şereflisi insandır.
Bakın, Allah, ‘Yaratılmışların en şereflisi insandır.’ diyor, ‘Filanca kavimdir.’ demiyor. Öyleyse bizler de insan olmanın bahtiyarlığı içinde Sevgili Peygamberimizin ümmeti olarak bu yolda yürümeye devam edeceğiz ve ümmet bilinci içinde inşallah bu yolculukta devam edeceğiz, ona toz kondurmayacağız. Millet olarak tek millet, bayrak olarak tek bayrak, vatan olarak 780 bin kilometrekare tek vatan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tek devlet.”
Konuşmasının ardından belediyeye geçen Erdoğan, Belediye Başkanı Dursun Ay tarafından karşılandı.
Basına kapalı gerçekleşen ziyarette Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü de eşlik etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Düzce Valiliğini ziyaret etti.
Valiliğe gelişinde polis tören mangasını selamlayan Erdoğan, Vali Zülkif Dağlı tarafından karşılandı.
Basına kapalı ziyaret, 20 dakika sürdü.
Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Kalıcı Konutlar Spor Salonu’nda gerçekleştirilen Düzce 6. Olağan İl Kongresi’nde konuştu.
Konuşmasına Düzcelileri selamlayarak başlayan Erdoğan, Düzcelilere 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine verdikleri yüzde 74’lük destek ile 16 Nisan 2017’deki halk oylamasında yüzde 71 oranındaki “evet” oyu dolayısıyla teşekkürlerini iletti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Düzce’nin son gelişinden bu yana önemli mesafeler kaydettiğini belirterek, Düzce Üniversitesinin öğrenci sayısının iki katından fazla artırılarak 30 bine çıkarıldığını ve üniversitenin yenilikçi ve girişimci üniversiteler sıralamasında 185 yükseköğretim kurumu arasında 35’inci sırada yer aldığını ifade etti.
“Faaliyete geçen Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve kuruluş hazırlıkları süren Bilim Merkezi ile Düzce maşallah Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın izinden gidiyor.” diyen Erdoğan, yeni yapılan derslik sayısının bin 230’dan bin 810’a yükseldiğini, merkez ve ilçelerde yapılan hastanelerin hepsinin de hizmete girdiğini bildirdi.
Deprem kuşağında bulunan Düzce için sağlıklı yapılaşmanın çok büyük öneme sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, TOKİ’nin tamamladığı 6 bine yakın toplu konut ile bunun öncülüğünü yaptığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 78 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunu 165 kilometreye çıkardıklarına işaret ederek, ”Toplamda 15 yılda 9 milyar liralık, yani 9 katrilyon liralık yatırımla Düzce’yi Bolu Dağı ile Sakarya Irmağı arasına sıkışmış bir şehir olmaktan çıkartıp başlı başına bir marka haline getirdik.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin 80 vilayeti ile Düzce için yapacakları çok hizmet bulunduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Önümüzde hem demokrasimizi hem ekonomimizi hedeflerimize ulaştırabilmemiz bakımından aşmamız gereken yeni bir imtihan daha bulunuyor, bu imtihan 2019 seçimleridir. AK Parti teşkilatları olarak ana kadememizle, kadın kollarımızla, gençlik kollarımızla tam bir seferberlik ruhuyla 2019’a hazırlanmak zorundayız. Son yıllarda verdiğimiz mücadelelerin taçlandırmasını inşallah 2019’da yapacağız. Kongrelerimizi ben bu şahlanışın adeta bir işaret fişeği olarak görüyorum.
İşte dün Kastamonu’da bunu gördüm, Sinop’ta bunu gördüm, bugün de Düzce’de elhamdülillah bunu görüyorum. Siyasi hayatımda ben bu tür kongreler yaşamadım ama şimdi yaşıyorum. Hamdolsun demek ki 2019 Allah’ın izniyle bu siyasi değişimin, dönüşümün markası olacak. Bu yıla iyi hazırlanmamız lazım. Ana kademe, kadın kolları, gençlik kolları kapı kapı dolaşmak suretiyle bütün bu saldırılara karşı o değişimi, dönüşümü gerçekleştirmemiz lazım.”
BİZİ AYRICA ÜZDÜ
Erdoğan, “16 Nisan’da ne oldu gördünüz değil mi? Biz ‘Evet’ kampanyasını sürdürürken ne yazık ki birileri de ’Hayır’ kampanyası sürdürdü ve ‘Hayır’ kampanyasının içinde olanlarda beraber olduğumuz arkadaşlarımızın olması bizi ayrıca üzdü. Hiç önemli değil, kişi sevdikleriyle beraber haşrolunacaktır.” dedi.
SİYASET BOŞLUK KABUL ETMEZ
Partili gençlerin tezahüratları üzerine Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Şunu unutmayalım siyaset boşluk kabul etmez. Şayet biz vatandaşlarımıza gidip kendimizi, yaptıklarımızı, yapacaklarımızı doğru şekilde anlatmaz isek birileri gider bizi bin bir yalanla, iftirayla başka türlü anlatır. Birileri gider Bolu Dağı Tüneli’ni patateslerle, doğalgazla doldurmaya çalışır. Fakat biz bu aklı evvellere işin doğrusunu anlattık ve Bolu Dağı’nın nasıl geçileceğini, geçilebileceğini gösterdik. Çünkü biz bu yanlışlara izin veremezdik ve vermedik. Bunun için şimdiden çalmadık kapı, sıkmadık el, dokunmadık yürek bırakmayacak, bu şekilde çalışmalara başlayacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Düzce’nin aynı zamanda kardeşliğin şehri olduğunu vurgulayan ve farklı kökenlerden, farklı kültürlerden vatandaşların burada huzur içinde yaşadıklarını bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Burada hepsi var, Abaza var, Gürcü var, Çerkez var, hepsi var, burada bir renk var. Yani burada adeta biz kesrette vahdeti yaşıyoruz, bunu bu şekilde devam ettirmemiz lazım. Bizim birliğimizi kimsenin bozmaması, bozamaması lazım. Zira biz yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevdik ve bu yolda böyle yürüdük. Kurtuluş Savaşı yıllarında birbirinin ardı sıra Düzce ve Yozgat’ta yaşanan elim hadiselerin arka planı maalesef hala tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değildir. Ülkemiz büyüdükçe, demokrasimiz güçlendikçe, cumhuriyetimiz kökleştikçe yakın tarihimizin bu puslu hadiselerini daha bir öz güvenle tartışabileceğimize doğrusu ben inanıyorum.”
Erdoğan, konuşmada, 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında, Emniyet Genel Müdürlüğünün Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı Yerleşkesi’nde şehit düşen Düzceli Emniyet Müdürü Ufuk Baysan’a ve tüm şehitlere Allah’tan rahmet diledi. Salonun dışında Baysan’ın anne ve babasını gördüğünü söyleyen Erdoğan, gaziler için de sağlık ve afiyet temennisinde bulundu.
İstiklal Marşı’nın “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda / Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda / Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” dizelerini anımsatan Erdoğan, ”Türk milleti olarak asırlardır olduğu gibi bugün de vatanımızı korumak için gözümüzü kırpmadan şehadete yürüyecek inanca, imana, cesarete, dirayete sahip olduğumuzu gösterdik, gösteriyoruz.” diye konuştu.
Türkiye büyüdükçe maruz kalınan tehditlerin çapının da büyüyeceğine ve ”Büyük başın derdi büyük olurmuş” sözüne işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Eğer biz tüm iddialarımızdan, tüm hedeflerimizden vazgeçip yerimizde otursak, ne söylenirse boynumuzu bükük yapsak inanın bana şu yaşadığımız sıkıntıların hiçbiriyle karşılaşmayız. Ama kimse de bizi adam yerine koymaz. Ama biz bunu yapamayız. Biz, zillete asla rıza gösteremeyiz.
Hep söylüyorum, biz beşer planında hiçbir gücün karşısında bugüne kadar eğilmedik. Biz sadece ve sadece Allah’ın huzurunda rükuda ve secdede eğiliriz, başka türlü asla. Biz haksızlık karşısında sessiz, tepkisiz kalamayız. Teslimiyetçi bir yaklaşım bizim inancımıza, fıtratımıza, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz tüm değerlere terstir. Milletimizin de kesinlikle böyle bir duruş istemediğini biliyoruz. Onun için tehditler ne kadar büyük olursa olsun, mücadeleden asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.”
CÜSSELERİNE BAKIP DA MÜCADELEDEN KAÇMADIK
Sultan Alparslan’ın Malazgirt’e doğru ilerlediği sırada ulakların, “kendi ordusundan en az beş kat kalabalık bir Bizans ordusunun yaklaşmakta olduğu” haberini getirdiklerini anlatan Erdoğan, çevredekilerin vereceği tepkiyi görmek için Sultan Alparslan’a döndüklerini, Alparslan’ın da “Ne güzel, demek ki biz de onlara yaklaşıyoruz.” yanıtını verdiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim böyle ecdadımız var, elhamdülillah. En güçlü çıkış, askeriyede de bunu hep öğretirler, savunma taarruzdur. İşte ecdadımız da bunu yaptı. Biz de bunu yapıyoruz.” ifadesini kullanarak, ülkeye yönelik tehditlerin ve saldırıların büyüklüğüne bakınca kendilerinin de “Ne güzel, demek ki bizi böyle görüyorlar, bizden bu derece çekiniyorlar.” dediğini aktardı.
Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hayatımızın hiçbir döneminde, karşımızdakilerin cüssesine bakıp da mücadeleden kaçmadık. Dışarıdan bakanların en küçük bir ihtimal vermedikleri dönemde inançla, azimle çalışarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandık. Yine kimsenin sözünü dahi etmek istemedikleri bir dönemde partimizi kurup, ilk seçimde, 16 ayda iktidara geldik. Türkiye’nin 15 yılda kat ettiği mesafenin anlamını kavramak için aynı tarihlerde benzer şartlara sahip olduğumuz ülkelere bakmak lazım. Bizim üç kat büyüdüğümüz dönemde onlar ancak yüzde 20-30 büyüme gösterdiler.
Milletimiz bize Türkiye’yi büyütme, güçlendirme, her alanda muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma görevini verdi. Bu sorumluluğun hakkını vermek için nerede, ne zaman, kiminle mücadele etmemiz, hangi işleri yapmamız, hangi engelleri aşmamız gerekiyorsa hepsini de yapmakta kararlıyız.”
BİRİSİ VARDI Kİ ADRESİ ŞAŞIRDI
Arif Nihat Asya’nın “Fetih Marşı” şiirinden “Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan” dizesini okuyan Erdoğan, kendisinin de siyasette sorumluluk üstlendiği günden beri hiç durmadan yürüdüğünü, milletin kendisini hiç yalnız bırakmadığını, hep desteklediğini, teşvik ettiğini vurguladı.
Bu desteğin kimi zaman sözle kimi zaman sandıkta oyla olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Kimi zaman da 15 Temmuz’daki gibi canıyla kanıyla oldu.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi millete çağrı yaptıktan sonra vatandaşların caddelere çıktığını, yürüdüğünü bildirdi.
Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:
“Ama birisi de vardı ki o adresi şaşırdı. Bir televizyon kanalında kendisine soruyorlar, ‘Siz niye yoktunuz Atatürk Havalimanı’nda?’ Verdiği cevap enteresan, ‘Bana da haber verseydi Başbakan, Cumhurbaşkanı, neyse, ben de gelirdim.’ Halbuki biz çağrımızı kime yaptık? Millete yaptık. Beyefendi taahhütlü istiyordu. Biz milletimize ‘Meydanlara, caddelere yürüyün’ dedik, benim milletim yürüdü. Demek ki bu beyefendi milletin bir ferdi değildi.
O da geldi, havaalanına geldi. Havaalanında tanklar var, on binler var. Ama o orada adamlarını tankların başındaki FETÖ’cülere gönderdi, beraber çalışıyorlar ya. FETÖ’cülerle görüşmeyi yaptılar, görüşmeyi yaptıktan sonra beyefendiye, Bay Kemal’e yol açıldı. Bay Kemal’e yol açıldıktan sonra geldi, tankların arasından kendisine ayrılan araca bindi ve nereye gitti? Bakırköy’e. Bakırköy’de nereye gitti? Oteller kapalıymış, oteller kapalı olduğu için Belediye Başkanı’nın evine gitti. Bunların hepsi kayıtlarda var mı? Var. İzliyor muyuz? İzliyoruz. Ve bu kayıtlarda şunu görüyoruz, televizyon ekranında darbeyi takip ediyor Bay Kemal. Kahvesi, çayı neyse önünde.”
MİLLETİMİZE VEFA BORCUMUZ VARDI, ARTIK CAN BORCUMUZ VAR
Erdoğan, darbe girişiminin olduğu gece saat 01.30-02.00 civarında Atatürk Havalimanı’na vardığını, o sırada F-16’ların, helikopterlerin havada olduğunu anımsatarak, “Rabbime hamdolsun on binler Atatürk Havalimanı’nda. Onlar orda. Biz onların arasından terminale giriyoruz, basın toplantımızı yapıyoruz. Ben o ana kadar bilmiyorum, onun gelip de oradan manevra yapıp Bakırköy’e gittiğini.” ifadesini kullandı.
Kongre izleyicileri arasında bulunanlardan birinin “O zaten manevracı Kemal’dir” dediğini söyleyen Erdoğan, basın toplantısının ardından Vali ve Birinci Ordu Komutanı ile değerlendirmeleri yaptıklarını ve 16 saat oradan bütün operasyonları yönettiklerini belirtti.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“16 saatin sonunda iş zaten bitti ama adamın umurunda değil. Böyle bir derdi de yok. Peki ne diyordu kendisi daha önce? ‘Bir darbe olduğu zaman tankların karşısına ilk önce ben çıkarım.’ Doğru, doğru, tankların karşısına çıktı. Hemen yanlarından sıyrılıp, otomobile binip Bakırköy’e geçti.
Ben şimdi bu millete, aşık olmayım da kime aşık olayım? Biz bu vatan için, bu millet için fedai can etmeyeceğiz de neresi için fedai can edeceğiz? Bizim dün milletimize vefa borcumuz vardı, bugün artık milletimize aynı zamanda can borcumuz var. Bunun için gecemizi gündüzümüze katarak, var gücümüzle çalışıyoruz. Bu millet ne güzel bir millet. Rabbime hamdolsun, bizi böyle bir millete hizmet etmekle görevlendirdi. Rabbime böyle bir milletin evladı olmayı bize nasip ettiği için, sizlerle gönüldaş olmayı bize nasip ettiği için hamdolsun.”
Erdoğan, Türkiye’de ve dünyanın dört bir köşesinde, millet için en iyisini aramanın peşinde koştuklarını belirterek, “Birileri de ısrarla buradan kavga çıkarmanın peşinde koşuyor. Ana muhalefet partisinin başındaki zatın ne yazık ki böyle garip garip şeyleri oluyor. Bunun zırvalarını ifşa etmekten doğrusu ben usandım ama kendisi bunları söylemekten usanmadı.” dedi.
“Oturduğu koltuğa gelişi dahi şaibeli olan bu zatın, ülkemiz ve milletimiz aleyhine olan her işin, her ihanetin altından çıkması tesadüf olamaz. Sanıyorum kendisini, birileri bu iş için özel olarak görevlendirdi.” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Hem ülkemizin enerjisini boşa harcatma hem de ana muhalefetin potansiyelini heba etme konusunda gösterdiği gayretlere baktığımızda başka bir izah bulamıyoruz. Bugüne kadar onca yalanını deşifre ettik, onca iftirasını başına çaldık ama bu zatın yüzü bir kez olsun kızarmadı” diye konuştu.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Her defasında foyasını ortaya çıkardığımız halde, bu zat bir gün dahi utanmadı. Hiçbir şey olmamış gibi, yalanın dahi daha büyüğüne, iftiranın daha kirlisine sarılmaya devam etti. Ve çok da pişkin. Aslında biz bu iğrenç tavrı FETÖ’cülerden çok iyi tanıyoruz. Mahkemelerde önlerine konulan tüm delillere, resimlere, şahit ifadelerine rağmen ısrarla ne diyorlar? ‘Yapmadık, etmedik, görmedik, duymadık.’ Bu FETÖ’cülerin riyakarlığı ile bu zatın yüzsüzlüğü aynıdır.”
Siyaset meydanını er meydanı olarak bildiklerini, söylenecek sözün burada ifade edildiğini kaydeden Erdoğan, milletten teveccüh görülmesi halinde iş başına geçilerek maharetin gösterilebileceğini belirtti. Erdoğan, “Millet size teveccüh göstermezse bir kenara çekilip, ‘Nerede yanlış yaptık, nerede eksiğimiz var?’ diye tefekkür eder, bir sonraki seçime bunları telafi etmiş olarak hazırlanırsınız.” dedi.
“CHP’nin başındaki zat, o koltuğa oturduğundan beri hep aynı şeyleri, aynı yalanları söylüyor, aynı iftiraları tekrarlıyor ama her seferinde, ‘Bu defa iktidar olacağız’ diyor. Hep aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar çıkmasını beklemenin ne anlama geldiğini bilenler bilir. Fakat azim başka şeydir, akıl tutulması başka şeydir.” değerlendirmesinde bulunan Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun ”Cumhurbaşkanı ve ailesi yurt dışındaki birtakım hesaplara milyonlarca dolar para gönderdi.” iddiasını hatırlatarak şöyle devam etti:
“Kendisini hemen ispata davet ettik. Çıktı ortaya elindeki birtakım paçavraları sallayarak, ‘İşte delileri bunlar.’ dedi. Sonra anlaşıldı ki eline tutuşturulan o kağıtlar sahte olduğu gibi, orada yazılanları da tam anlamamış. Bu hadise aynı zatın ilk yalanı, ilk iftirası da değil. Bir ara şahsımın İsviçre’de hesapları olduğu yaygarasını kopardı. Ben belge göstermeye davet ettim. Gösteremeyince rezil oldu, bu defa sustu. Ve görevden çekilmeyi karşı teklif olarak söyledi. ‘İspat edemezsen sen çekileceksin.’ dedim. Çekildi mi? Çekilmedi. İspat etti mi? Yok. Başka bir zaman, ‘Erdoğan’ın, Baykal’ın kasetini izlediğini gördüm.’ diye bir söz söyledi. İftirası yüzüne vurulunca bu sefer ne dedi? ‘Öyle bir şey hatırlamıyorum.’
Bugün, Suriyeliler için yapılan harcamalara kafayı taktığı gibi, bir ara Güney Asya’daki tsunami felaketinde toplanan paraların Açe’ye gönderilmediğini söyleyip duruyordu. Belgeleri önüne konunca her zamanki gibi büyük bir yüzsüzlükle özür dilemeden, iftirasını ikrar etmeden, başka yalanlara yelken açtı.”
KILIÇDAROĞLU’NUN İFTİRALARI YÜZÜNDEN ÖDEDİĞİ TAZMİNATIN HADDİ HESABI YOK
Kılıçdaroğlu’nun, bir grup toplantısında, dönemin bakanlarından birinin ÖSYM başkanına mail gönderip “Şu kişiyi üniversiteye yerleştirin” dediğine yönelik bir iddia öne sürdüğünü belirten Erdoğan, “Bu mailin de mesajın da sahte olduğu hemen ispatlanmasına rağmen hiç istifini bozmadı. Şu anda bakan olan bir belediye başkanımızla ilgili iftiraları yüzünden ödediği tazminatın haddi hesabı yok.” değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, hizmete girdiği dönemde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni karalamak için peş peşe yalanlar söylediğini kaydeden Erdoğan, “Afedersiniz tuvaletlerin klozetlerinin altın olduğunu söyledi. Hiçbiri doğru değildi ama bu kişi ‘çamur at, tutmasa da izi kalır’ taktiğiyle hareket ettiği için yüzünde en küçük bir kızarma emaresi görmedik. Bu müfteri zatın daha o kadar çok yalanı, yanlışı, sahtekarlığı var ki hangi birini anlatsak bilemiyoruz. Bu son yaptığı iftiralarla ilgili davalar açıldı. Şimdi artık yargıda, bütün akrabam, hepsi yüzleşecekler, her seferinde şirazeyi biraz daha kaçırıyorlar. Seviyeyi biraz daha düşürüyorlar ama bundan sonra kolay kolay af, maf yok.” dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimine karşı verilen mücadele ve bu mücadele sırasında şehit olanlara dil uzatılmaya başlandığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Kurtuluş Savaşı’mız sırasında da birileri Anadolu’da süren bu kutlu mücadeleye saldırıyorlardı. 15 Temmuz’a saldırmakla Çanakkale Zaferi’mize, Kurtuluş Savaşı’mıza dil uzatmak arasında hiçbir fark yoktur. Açık söylüyorum, net söylüyorum; 15 Temmuz gecesi Bay Kemal’in takımı bizlerle beraber MHP’li kardeşlerimizle beraber o FETÖ’cülere karşı yürümediler. Biz birlik olduk, beraber olduk yürüdük ama Bay Kemal’in takımı ortalıkta yoktu. Onlar tam aksine Bağdat Caddesi’nde tankları alkışlıyorlardı. Biz de milletimiz de bu teslimiyetçi bu mandacı, bu mankurtları çok iyi biliriz. Soruyorum şimdi; başında bu zatın bulunduğu ana muhalefeti biz nasıl ciddiye alacağız?”
Erdoğan, konuşmada, 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da düzenlenen miting için bir davet yaptıklarını hatırlattı.
Söz konusu davete MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ilk anda olumlu cevap verdiğine işaret eden Erdoğan, “Ama Kılıçdaroğlu, son günün akşamına kadar, cuma günü akşamına kadar olumlu cevap veremedi. Hatta, katılamayacaklarını söylediler. Son anda nasıl olduysa baskı, baskı, baskı herhalde, dayanamadılar ve geleceğini söyledi. Geldikten sonra biz barış, kardeşlik, böyle bir miting düzenlememize rağmen onlar bu barış, kardeşlik sürecini hemen gölgelemeye kalktılar.” diye konuştu.
BAHÇELİ İLE YÜRÜMEYE DEVAM EDİYORUZ
Kendilerinin şu anda MHP Genel Başkanı Bahçeli ile bu yolda dayanışma içinde, vatan, millet için yürüdüklerine ve yürümeye de devam ettiklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları ifade etti:
“Şimdi hadi biz geçtik, milletimiz böyle bir ana muhalefeti nasıl ciddiye alsın? Nitekim dünya değişiyor, bölgemiz değişiyor, Türkiye değişiyor, ülkemizin yönetim sistemi değişiyor ama ana muhalefet bulunduğu yerden milim kıpırdamıyor. ‘Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.’
Tabii bizi asıl üzüntüye sevk eden ise, böyle bir zatla, böyle bir partiyle aynı istikamette güya siyaset yapanları görüyor olmamızdır. Türkiye yanarken, İslam dünyası yanarken, insanlık inim inim inlerken sesleri, solukları çıkmayan, en küçük bir aksiyonlarını, tepkilerini görmediğimiz kişiler, bir anda sahaya inmeye, olur olmaz konularda konuşmaya başladı. Hayırdır, bir anda bu iştiyak, bu heves, bu hız, bu tepkisellik nereden çıktı? Biz milletimizle olan muhabbetimizi derinleştirir, saflarımızı sıklaştırırken bu bozgunculuk merakının sebebi nedir? Türkiye’nin yeni bir Kurtuluş Savaşı verdiği şu dönemde bize yakışan birlik olmaktır, beraber olmaktır, dayanışma içinde hareket etmektir.”
Erdoğan, siyasi hayatının her döneminde en önemli desteğin Hakkın ve ve halkın desteği olduğunu bizzat yaşadığını vurgulayarak, bugün de aynı anlayışla ve aynı istikametle yola devam ettiklerini bildirdi. En büyük hakemin millet olduğunun altını çizen Erdoğan, bu konuyu daha fazla deşmek, büyütmek ve üzerinde konuşmak istemediğini belirtti. Erdoğan, her meselede olduğu gibi bu konuda nihai kararı milletin vereceğine işaret etti.
2017 YILININ ÜÇÜNCÜ ÇEYREĞİNDE DÜNYANIN BİR NUMARASI OLDUK
Bu gecenin yılbaşı olduğunu, 2017’nin artık geride kalacağını vurgulayan Erdoğan, “Miladi takvime göre 2017 yılını geride bırakıp 2018 yılına giriyoruz. Öncelikle, milletimizin ve tüm insanlığın yeni yılını tebrik ediyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yılbaşlarına, geride kalacak yılın muhasebesini yapmak ve gelen yılın plan ve programlarının gözden geçirilmesi vesilesi olarak bakılmasını istedi. 2017’nin yurt içi ve yurt dışında dolu dolu ve çok yoğun bir çalışmayla geçirdiklerini belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Her günümüzü, her saatimizi en verimli şekilde değerlendirmeye çalıştık. Karşılaştığımız krizleri, ülkemizin ve milletimizin menfaatlerine en uygun şekilde yönetmenin gayreti içinde olduk. Sadece krizlerle uğraşmak zorunda kalmadık. Gündemimizdeki yatırımları, projeleri de titizlikle takip ettik. Nitekim 2017 yılının üçüncü çeyreğinde dünyanın bir numarası olduk, yüzde 11,1 ile. Üç çeyreğin ortalaması 7,4 oldu. Bu, büyüme oranı. Demek ki emeklerimiz karşılıksız kalmıyor. Büyümeye devam edeceğiz. Allah’ın izniyle 2018’e bu güçle giriyoruz.
Çok daha fazla çalışacağız, çok daha büyük projeleri hayata geçireceğiz. 2023 hedeflerimiz doğrultusunda yolumuza devam edeceğiz. Bölgemizdeki krizlerin çözümü konusunda kaydettiğimiz önemli mesafeleri, önümüzdeki yıl somut kazanımlarla tahkim edeceğimize inanıyorum.”
Bundan 15 yıl önce savunma sanayisinde ihtiyacın yüzde 15’inin yerli üretimle karşılandığına dikkati çeken Erdoğan, şimdi ise yüzde 65’inin yerli olarak karşılar hale geldiklerini vurguladı.
Erdoğan, artık zırhlı taşıyıcıların, silahların olduğunu, aynı şekilde silahlı insansız hava araçlarının yapıldığını ve teröristlerin bu hava araçlarıyla vurulduğuna değindi. Erdoğan, “İnlerine onlarla giriyoruz ve bunlar 32 bin fite kadar yükseliyorlar. Biz, Amerika’dan istedik ‘Kongre müsaade etmiyor.’ dediler, vermediler. Başka yerden istedik, vermediler. Kötü komşu bizi, ev sahibi yaptı.” ifadesini kullandı.
Düzce’nin de savunma sanayinde önemli bir il ve merkez haline geldiğine işaret eden Erdoğan, daha da iyi olacağına inandığını söyledi.
Erdoğan, ”Haklı olduğumuz hangi konuda bir mücadeleye girişmişsek, Allah’ın yardımı ve milletimiz desteğiyle hepsinden de başarıyla çıktık. Şimdi kendi otomobilimizi de biliyorsunuz 5 firmamız birleşmek suretiyle, inşallah onun da adımını attık.” bilgisini verdi.
HAKLI OLDUĞUMUZU BİLİYORUZ
“Suriye konusunda haklı olduğumuzu biliyoruz, Irak konusunda haklı olduğumuzu biliyoruz, Batı ülkeleriyle ilişkilerimiz konusunda haklı olduğumuzu biliyoruz, demokrasimizi ve ekonomimizi güçlendirme kararımızda haklı olduğumuzu biliyoruz.” diyen Erdoğan, Kudüs konusunda da haklı olduklarını bildiklerini ve Allah’ın izniyle de kazandıklarını vurguladı.
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak yaptıkları çağrıya ilginin güzel olduğu, tek tek liderleri aradığını belirterek, “Sadece İslam dünyasını değil Hristiyan dünyasından Sayın Papa Hazretlerini de aradım. Önce kendilerinin de Hristiyan dünyasını araması konusunda ricada bulundum. Daha sonra teşekkür için de aradım. Aynı şekilde Sayın Putin’le de hem başında hem daha sonra, destek için aradım.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya, Fransa liderlerini de aradığını aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aynı şekilde Bağlantısızlar Topluluğu’nun liderini de aradım, onunla da görüştüm. Arap Ligi’nin şu anda başı Kral 2. Abdullah, onunla beraber müşterek bir çalışmaya girdik. Tabii Filistin Devleti’nin başı Mahmut Abbas, onunla da müşterek bir çalışma yaptık. Bütün bunlarla beraber, liderleri aradık ve onlarla beraber yaptığımız bu mücadeleden sonra da Allah’a hamdolsun 128 ülke yanımızda yer aldı, 8 ülke Amerika ile beraber hareket etmiş oldu. Bunun da bir tanesi zaten İsrail. Ne oldu? Kimler onlarla beraber, nüfusu 15 bin, nüfusu 20 bin, nüfusu 25 bin. ‘Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.’
Amerika, Birleşmiş Milletlere verdiği desteği çekiyormuş. Hani sen demokrattın, hani demokrasiye inanıyordun. Demek ki her şey senin istediğin gibi olursa demokratsın, senin istediğin gibi olmazsa demokratlıktan vazgeçiyorsun. Neyse, bunun tanımı farklıdır bizim lugatımızda da ben ona girmeyeceğim.”
Erdoğan, bunlardan taviz vermeyeceklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Ama az önce söylediğim gibi, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Böyle yürüyeceğiz bu yolda. Yeter ki bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım. 6. Olağan kongremiz hayırlara vesile olsun. Allah, yar ve yardımcımız olsun inşallah.”
Kongrenin yapıldığı salonda, “Davanın peşinde, Reis’in izinde, milletin gönlünde”, “Bu devlet, bu ay yıldızlı bayrak, bu cumhuriyet hepimizin” ve “Dün de bugün de yarın da Kudüs bizimdir” pankartları dikkati çekti.
Kongreye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Genel Başkan Yardımcıları Mustafa Ataş, Öznur Çalık, Ravza Kavakcı, Hamza Dağ ve Vedat Demiröz ile milletvekilleri de katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Düzce 6. Olağan İl Kongresi’nin yapılacağı Düzce Spor Salonu önünde kendisini bekleyen vatandaşlara hitap etti.
Salonun içi kadar dışının da dolu olduğuna dikkati çeken, dün Sinop ve Kastamonu’daki ziyaretlerinde de aynısının gerçekleştiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yolculuk nereye? 2019’un Mart’ına, 2019’un Kasım’ına. İnşallah gerek önümüzdeki yerel seçimlerde gerek 2019 başkanlık ve parlamento seçiminde AK Parti olarak ülkemizin yeniden dönüşüm ve değişimini çok açık net, demokratik inkılabını sandıklarda gerçekleştireceğimize inanıyorum” ifadesini kullandı.
Alandakilere “Buna var mıyız” sorusunu yönelten Erdoğan’a, vatandaşlar hep bir ağızdan “Evet” yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yola çıkarken “Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece” ve “Durmak yok yola devam” dediklerini hatırlatarak, bu yolculukta Düzce’nin yanlarında olduğunu, yalnız bırakmadığını, kendilerinin de Düzce’yi hiçbir zaman yalnız bırakmadığını vurguladı.
Erdoğan, 15 yılda Düzce’ye 9 katrilyon liralık yatırım yapıldığını, bunların devam edeceğini belirterek, kentte üniversitenin açıldığını söyledi. Üniversitenin öğrenci sayısının katlanarak arttığını, bunun ayrı bir zenginlik olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“İnşallah daha iyi olacak, her yönüyle daha iyi olacak fakat hasımlar bizi hazmedemiyor. Onun için tek silahları var, iftira. Yahu iftirayla bir yere gidilmez, dürüstlükle bir yere gidilir fakat onlar ne kadar iftira atarlarsa atsınlar, çamur at tutmazsa iz bırakır mantığıyla bir yere varılmaz. Bizi bölmek, parçalamak isteyenler şunu bilecek, bizim Rabia’mız var. Bu Rabia’da neler var? Tek millet, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süye, Abhaza’sıyla, Arap’ıyla, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla 80 milyon tek millet. Biz birbirimizi ne için seveceğiz? Parası pulu, makam mevki sahibi olduğu, hemşehrim akrabam olduğu için mi? Hepsi bir tarafa biz yaratılanı yaratandan ötürü seveceğiz. Çünkü Rabbim bizi kavimlere ayırdı, kabileler halinde bizi yarattı ama kavimler, kabileler değil üstünlük sebebi, üstünlük sebebi nedir? İttika. Allah’a kim daha yakın olursa en üstün odur. Bizim inancımızda durum bu, olaya böyle bakacağız, yolumuza da böyle yürüyeceğiz.”
BÜTÜN AFRİKA’YLA BU MÜNASEBETLERİMİZİ GELİŞTİRECEĞİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rabia’yı oluşturan bir diğer unsurun tek bayrak olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İşte bayrağımız, ellerinizde de bayrağınız. Sudan’da, Çad’da bayrağımız dalgalandı mı? Oranın gençlerinin elinde bizim bayraklarımız var mıydı? Niye? Sizi ne kadar seviyorlar anlayın. Sudanlısı da Çadlısı da seviyor. Çünkü biz onları ayırmadık, onlara biz ‘Afrikalı, koy bir kenara’ diye bakmadık. Onları ötelediler biz ise kucakladık ve bizi kucaklayanlar da artıyor. Göreve geldiğimizde, 15 sene önce Afrika’da kaç büyükelçiliğimiz vardı? 12. Şimdi 41 büyükelçiliğimiz var. Her yerinde olacağız. Bütün Afrika’yla bu münasebetlerimizi geliştireceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayrağın renginin şehidin kanından geldiğini, hilalin bağımsızlığın, yıldızın ise şehitlerin ifadesi olduğunu belirterek, “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” dizelerini anımsattı. Bu toprakların uğrunda ölenler sayesinde arazi olarak kalmadığını, vatan olduğunu vurgulayan Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:
“Şehitler olduğu için, şehit kanlarıyla yoğrulduğu için bu topraklar vatan oldu, bize vatan oldu. 780 bin kilometrekareyle bize vatan oldu. Ama şunu unutmayın, biz 18 milyon kilometrekarelik bir vatandan küçüle küçüle 780 bin kilometrekareye geldik. Ah! neydik ne olduk, bunu da bilelim, tarihimizi de bilelim. Payitaht’ı izliyorsun değil mi? Orada görüyorsunuz. Hala bir şeyler almak istiyorlar. Asla. 780 bin kilometrekarelik vatan toprağında birileri, ‘Paralel devlet yapılanmasıymış, orada bilmem ne devleti kuracaklarmış.’ Asla. Buna teşebbüs edenlerin karşısında biz askerimizle, polisimizle, jandarmamızla, güvenlik güçlerimizle F-16 oluruz, helikopterlerle üzerlerine gideriz, tank, top oluruz inlerine kadar kovalarız onları. Şu anda kovalıyor muyuz? Bakıyorsun, bir haftada 75 tanesi gitmiş. Öbür hafta bakıyorsun 100 tanesi gitmiş. Durmak yok, yola devam. İnlerine kadar. Sıfırlayacağız bunları. Benim vatandaşımın, halkımın, kardeşimin huzurunu bozamayacaklar. Huzurumuza musallat olanlar bedelini ağır ödeyecekler.”
Rabia’nın dördüncü unsurunu ise tek devletin oluşturduğuna işaret eden Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden başka devletimiz yok. Kimse yok paralelmiş, bilmem şuymuş buymuş bu yollara tevessül etmesin. Tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için bir, iri, diri kardeş ve hep birlikte Türkiye olunması gerektiğine dikkati çekerek, konuşmasını alandakilerle “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının sözleriyle tamamlandı.