Şûradaki konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, şûranın başarılarla dolu olmasını, hukuk birikiminin zenginleşmesine ve yeni adalet politikalarının katkı sağlamasını temenni etti.
Erdoğan, 30’a yakın farklı disiplinden bilim ve alan insanlarının görüş, düşünce, tenkit ve teklifleriyle yer alacakları şûranın hayırlara vesile olmasını dileyerek, düzenlenmesinde ve oturumlarda emeği geçenlere şükranlarını sundu.
“Bizim medeniyetimiz adalet üzere kurulmuştur.” ifadesini kullanan Erdoğan, “Arapça’daki ‘adl’ Türkçe’deki ‘törü’ kelimeleri adalet kavramının köklerini oluşturur. Devleti yönetenlerin birinci vazifesi adaleti sağlamaktır.” diye konuştu.
Kur’an-ı Kerim’de “Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara yardım etmeyi emreder” buyurulduğunu ve her cuma hutbesinde bunun hatip tarafından okunduğunu vurgulayan Erdoğan, ”El Adl, bu lafız Rabbimizin aynı zamanda 99 ismi celalinden bir tanesidir. Bir gün adaletle hükmetmeyi bir yıllık nafile ibadetten üstün gören üstün gören Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam ‘Allah adil olanları sever’ buyuruyor.” dedi.
Hazreti Ömer’in devlet yönetimindeki adaleti ve sorumluluk duygusuyla hatırlandığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla dinimizin biz inananlara yüklediği en önemli sorumluluklardan biri de adaletle davranmaktır. Batı ülkelerindeki özgürlük ve demokrasi arayışlarına baktığımızda hepsinin de adalet temelli olarak ortaya çıktığını ve geliştiğini görürüz. Kendi tarihimizde de adaletle davranan devlet adamlarının hayırla yad edildiğini görürüz. Selçuklu ve Osmanlı döneminin adalet kurumları çağlarının çok ötesinde bir anlayışı ifade ediyordu. Eğer bugün 600 yıl çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş Osmanlı ile ilgili yüzümüzü kızartacak, başımızı öne eğdirecek en küçük bir olumsuzluk yoksa bunun sebebi devletin adalet üzere yönetilmiş olmasıdır. Bugün Osmanlı’nın çekildiği coğrafyalarda yaşanan acılar, zulümler, katliamlar, insanlık suçları hep adaletsizliğin eseridir.
Tabii burada bir gerçeği altını çizerek tespit etmemiz lazım, hukuk başkadır, kanun başkadır, adalet başkadır. Adaletin tesisine hizmet etmeyen hukuk da kanun da toplum nezdinde hükümsüzdür. Kağıt üzerinde kalan kanunların ne anlama geldiğini en iyi siz hukukçular, hukukçularımız bilirsiniz. Ülkemizde uzun bir dönem işte böyle bir kağıt üzerinde hukuk dönemi yaşanmıştır.”
GECİKEN ADALET ADALET DEĞİLDİR
Erdoğan, merhum Abdurrahim Karakoç’un şu dizlerini okudu:
“Gene tehir etme üç ay öteye, bu dava dedemden kaldı hakim beg. Otuz yıl da babam düştü ardına, siz sağ olun, o da öldü hakim beg. Kırk yıl önce, yani babam ölünce, kadılıklar hakimliğe dönünce, mirasçılar tarla, takım bölünce, irezillik beni buldu hakim beg. Yaşım 72, usandım gel-git, bini buldu burada yediğim zılgıt, eğer diyeceksen ‘bana ne, öl git’ oğlumun bir oğlu oldu hakim beg. Kabahat sizde mi, kanunlarda mı? Şaşırdım billahi yolu yordamı, kızma sözlerime alam kadanı, sıkıntıdan içim doldu hakim beg.”
Erdoğan, dizeleri okuduktan sonra, ”Sıkıntıdan milletimizin içini işte böyle dolduran bir adalet işleyişine rıza gösterebilmemiz mümkün değildir. Onun için ne diyoruz ‘geciken adalet adalet değildir’. Onun için de imkan bulduğumuzda hemen bu konuyu önceliklerimizin en başlarına aldık.” değerlendirmesinde bulundu.
“Milletimizin ‘şeriatın yani adaletin kestiği parmak acımaz’ ifadesi, dikkat ediniz buradaki sınırsız teslimiyet duygusu, ağır aksak işleyen hukuk sistemine değil hakiki adalete karşıdır.” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun için gerek kanun yaparken gerekse onu uygularken mihenk noktamızın daima adaletin tesisi olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Şöyle bir geçmişe doğru baktığımızda ne zaman adalete sıkı sıkıya sarılmışsak o zaman yükseldiğimizi, güçlendiğimizi, huzurlu ve müreffeh bir toplum haline geldiğimizi görüyoruz. Ne zaman adalet yolundan ayrılmışsak işte o zaman gerilemiş, zayıflamış, iç ve dış sorunların ağırlığı altında ezilmişizdir.”
Partilerini 2001’de kurmak için arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde, partinin ismi için seçtikleri mefhumların en başında adaletin geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaptığımız gözlemler ve araştırmalar sonucunda, milletimizin adalet ve kalkınmaya olan hasretini gördüğümüz için partimizin adını Adalet ve Kalkınma Partisi olarak belirledik.” dedi.
Erdoğan, 42 bin kişi üzerinde 81 vilayette kamuoyu araştırmasını yaptıklarını ve bu isimde karar kıldıklarını belirterek, ”AK Parti kısaltmasıyla da bu iki kavramı adeta taçlandırdık. Hükümete gelir gelmez de ülkemizi dört temel taş üzerinde yükselteceğiz dedik, eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bununla birlikte adalet ile zulüm arasındaki ince çizginin adaletin tesisini fevkalade zorlaştıran bir husus olduğunu da biliyoruz. Örneğin bir çiçeği, bir ağacı sularken adalet üzere hareket ederken aynı suyu bir dikene vermek zulüm yoluna sapmak demektir.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Konfüçyüs’ün “Adalet, kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner.” sözlerini hatırlatarak, bunun için ülkenin adalet kurumlarının duvarlarında “Adalet, mülkün temelidir” yazılı olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Az önce de ifade edildi. O tabii mal mülk anlamında değil, devlet. Onun için de oraya yazıyorlar zaten. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışı da temeli adalet olan bir yönetim özleminin aslında ifadesidir.” diye konuştu.
Tüm zorlukları bilerek adaletin tesisi için 15 yıldır çalıştıklarını, bu alanda temel kanunların yenilenmesinden geleneksel mimariye sahip modern adliye binalarının inşasına, Ulusal Yargı Ağı UYAP’ın kuruluşuna kadar Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, “Ama bir şeyi gerçekleştiremedik, UYAP gibi çok önemli bir teknolojiyi, mekanizmayı maalesef bu bir öz eleştiridir, Feto’culara kaptırdık. Bu ağı, orayı o kendi sinsi emelleri için çok acımasız kullandılar ve oradan da gerçekten en büyük zulmü icra ettiler.” ifadesini kullandı.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve istinaf mahkemeleri ile iki dereceli yargılama sistemine geçilmesinin de adaletin daha kamil manada tesisi için attıkları adımlar arasında bulunduğunu bildiren Erdoğan, “İnşallah önümüzdeki dönemde, bu çalışmalarımızı yeni yönetim sisteminin inşasını da fırsat bilerek, daha kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.” dedi.
Her şey yolunda giderken adaletle davranmanın nispeten daha kolay olabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Zor olan sıkıntılı anlarda kriz dönemlerinde aynı davranışı sergileyebilmektir.” dedi.
DÜŞMANLIKLA ADALET YAN YANA YÜRÜMEZ
Birinci Adalet Şûrası’nın çok önemli olduğuna vurgu yapan Erdoğan, ”Rabbimizin emr-i ilahisi ‘bütün işlerinizde müşavere ediniz, istişare ediniz, kendi aranızda istişareyle müşavereyle hareket ediniz.’ Bu tür uyarılar var.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün adına Danıştay denen kurumun ilk kurulduğunda Şûra-yı Devlet olduğunu anımsatarak, “Devletin şûra, istişare mekanizması bugünkü Danıştay. Zaman zaman Zerrin Hanım’la görüşmelerimizde hep bunları konuşuyoruz. Biz Danıştay olarak devletimize nasıl yardımcı olabiliriz düşünceleri üzerinde hassasiyetlerini hep kendilerinden dinlemişimdir. Çünkü kuruluş sebebi bu. Ecdat bunun için burayı kurmuş ki yanlışa düşülmesin. Hata payını azaltalım. Bunun için Şûra-yı Devlet’i kurmuşlar. Merhum Karakoç’un deyimiyle adavetle yani düşmanlıkla adalet yan yana yürümez.” değerlendirmesini yaptı.
BUNLARDA ADALET FİLAN YOK. KENDİMİZİ ALDATMAYALIM
“15 Temmuz gibi tarihimizin en alçak darbe girişimi sırasında karşımızdakiler, gözlerini kırpmadan uçaklarıyla helikopterleriyle tanklarıyla toplarıyla tüfekleriyle milletimizi şehit ederken, devletimizi ele geçirmeye çalışırken dahi adaletten ayrılmamış bir milletiz, bir ülkeyiz.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Darbe girişimi gibi dünyanın en kuralsız en vahşi saldırısını dahi hukuk devleti ilkelerinden ayrılmadan bastırabilecek dünyada başka bir ülke başka bir millet tanımıyorum. Hepsini gördüm. 15 Temmuz gecesinde ve ertesinde hepsinin adeta iyot gibi yaklaşımları ortaya çıktı. Hiç kimse kalkıp da ‘bize ne düşüyor?’ demediler. Ama kendi ideolojilerini paylaşan birilerine yönelik Türkiye’de yargı bir karar vermeye kalksa bununla ilgili olarak hemen hesaba çekerler. ‘Filanca niye içeride?’ Sizde böyle bir şey normal zamanda olduğu zaman biz size kalkıp ‘filanca niye içeride?’ diyor muyuz veya bunu bize geri verin diyor muyuz? Ülkeme darbe yapanlar, senin ülkene geliyor, senin ülkendeki darbecileri koruma altına alıyorsun, bunları bize iade etmiyorsun.
Bunlar sorulduğu zaman bunlar neymiş? Batı, adil davranırlarmış. Bunlarda adaletfilan yok. Kendimizi aldatmayalım. Adalet burada, burada. Biz mekanizmamıza güveniyoruz ve onlarla da mukayese etmiyoruz. Bunlar, bize ahkam kesmesinler. Bunların uygulamalarında neler yaptığını gayet iyi görüyoruz. İşte en son ABD, Rıza Sarraf meselesini gördük, gördünüz. Bunun hukukla bir alakası var mı? Tamamıyla siyasi bir kararı çok açık net alabiliyorlar. Ülkemden sene 99, kaçıp giden o malum teröristi Amerika’da besleyen kişiler, ‘ver bunu bize’ dediğimizde, bunu bize veriyor mu? Vermiyor. Ama bizden 12 tane terörist istediler, biz onlara verdik. 15 yıllık süre içerisinde ‘bunlar teröristtir’ dediler, iyi niyetimizi gösterdik verdik. ‘Hadi şimdi sen de bize ver’ deyince, vermiyor. İşte şu anda yargı makamlarımız, bu kişiyle ilgili kararlarını veriyor, bütün dosyaları gönderiyoruz, 4 bin 500 koli bunlara gönderildi. Hukuka, kanuna zerre kadar saygıları yok. Kendilerinde verdikleri siyasi kararlarla kalkıp Türkiye’ye meydan okumaya yöneliyorlar. Beni bu noktada farklı görün, ben bunların bu tür kararlarına kesinlikle saygı duymuyorum ve bunlara da inanmıyorum.”
Erdoğan, darbe girişiminin anlaşıldığı saatlerden itibaren ülkenin gerçek savcıları, gerçek hakimleri, gerçek adli personelinin harekete geçtiğini, sistemin hemen işlemeye başladığını belirtti.
Darbeciler hakkında derhal soruşturmaların açıldığını, gözaltı emirlerinin verildiğini kaydeden Erdoğan, “Şehit edilen, yaralanan vatandaşlarımızın hakları, devletimizin çiğnenen hukuku ve onuru koruma altına alınmıştır. Dolayısıyla ben o darbe girişiminde gerçekten dimdik duran savcılarımız ve hakimlerimize şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz’da cumhuriyet tarihimizde ilk defa yargımız darbecilerin, vesayetçilerin gücün değil, milletin yanında yer almıştır. 1960 darbesinde, 1980 darbesinde, 28 Şubat’ta daha sonra Feto’nun kumpasları sırasında yaşananlardan aldığı derslerle yargımız, 15 Temmuz’da safını, adına karar verdiği milletin yanı olarak belirlemiştir.” diye konuştu.
Erdoğan, 15 Temmuz sonrası kendi bünyesindeki FETÖ’cüleri temizlemek için en kararlı ve tavizsiz adımları atan kurumun, adalet teşkilatı olduğunu vurguladı.
Bugüne kadar 4 binin üzerinde FETÖ’cü hakim ve savcının görevden uzaklaştırılarak kurumun üzerindeki kara bulutların dağıtıldığını belirten Erdoğan, “FETÖ’nün sadece ahlak değil, akıl sınırlarını da zorlayan yöntemlerine, hilelerine, tuzaklarına karşı adaletteşkilatımızın gösterdiği güçlü duruş gerçekten çok önemlidir.” dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“ByLock konusunda ortaya çıkartılan Mor Beyin uygulaması bunun en somut örneklerinden biridir. Örgüt, sırf bu uygulamayla tespit edilen terör örgütü üyelerinin suçlarını gizlemek için 11 binin üzerinde masum insanı ateşe atmaktan çekinmeyecek bir yönteme başvurmuştur. Farklı uygulamaların arkasına gizledikleri kodlarla bu insanları ByLock’un sitesine yönlendirmişlerdir. Amaçları eldeki deliller üzerinde soru işaretleri oluşturarak, mücadeleyi sulandırmaktır. Kurumlarımızın dikkati ve çalışması sayesinde bu oyun da bozulmuştur. Bu konuda ortaya çıkan mağduriyetler süratle telafi edilmektedir. Mevcut soruşturmaların ve yargıların da aynı titizlikle yapılarak masumlarla suçluların ayırımının, mahşeri vicdanı tatmin edecek şekilde ortaya konacağına inanıyorum.
Milletimizden ricam; adalet teşkilatımızı, özellikle hakimlerimizi ve savcılarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik ithamlara itibar etmemeleridir. Davalar sonuçlanıp kararlar ortaya çıktığında varsa eksiği, fazlası bunları hep birlikte konuşur, tartışırız. Bu aşamada bizlere ve milletimize düşen, sabırlı olmak, adalet teşkilatımızın işini kolaylaştırmaktır.”
MEMNUNİYET DÜZEYİ ARTIYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hakim, savcı ve yardımcı personel sayısındaki azalmaya rağmen, hizmetleri aksatmadan, hatta eskisine göre daha hızlı bir şekilde veren adalet teşkilatının tüm mensuplarına fedakarlıkları için teşekkür ederek, “Personel sayısındaki azalmaya ve karar süresindeki kısalmaya rağmen, milletimizin adalethizmetlerinden memnuniyet düzeyinin artıyor olması, teşkilatın kendisini arındırarak, asli görevine odaklandığında neleri başarabileceğini de göstermektedir.” dedi.
Şimdi yeni alımlar ve hizmet içi eğitimlerle süratle personel eksiğinin giderildiğini bildiren Erdoğan, hizmetlerin de daha üst kaliteye çıkartıldığını söyledi.
Millete verdikleri adalet sözünü tutma yolunda, tüm zorluklara ve engellere rağmen kararlılıkla yürümeye devam ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce darbecilerin ardından vesayetçilerin, son olarak da FETÖ’cülerin milletimizin duygu dünyasında adalete vurduğu darbelerin tüm izlerini silene kadar bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” diye konuştu.
PARA CİVA GİBİDİR
Erdoğan, adaletle ekonomi arasında da çok yakın bir ilişki olduğunun altını çizerek, dünyada hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla çalışmadığı her yerden ciddi yatırımcıların, ciddi girişimcilerin uzak durduğunu söyledi.
Yatırımcının “Yargıda şöyle, şöyle oluyor. Burada bize bir garanti verebilecek misiniz?” sorusunu sorduğunu, kendilerinin de “Herhangi bir yanlışınız olmadıktan sonra ne demek tabii ki veririz” dediğini anlatan Erdoğan, “Ama sizler de benim vatandaşlarım neye tabiyse yatırımcı olarak aynı şeye tabisiniz. Bu güven onları da ne yapıyor? Ülkemize çekiyor. Para civa gibidir. Sadece kara değil aynı zamanda güvene ve istikrara doğru kendine en uygun yeri bulur ve oraya gider. Adaletin bozulduğu yerde ekonomiyi, ekonominin çöktüğü yerde adaleti ayakta tutmak fevkalade zordur.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı’nın sömürgecilerin dünyayı talan ettikleri bir dönemde ekonomi alanında kendisine çıkış yolu bulamadığı için zor durumda kaldığına işaret ederek, bu durumun askeriyeden eğitime, sağlıktan sanayiye kadar tüm alanlarla beraber adaleti de olumsuz etkilediğini söyledi.
Cumhuriyetin kurulduğunda da aynı sıkıntıyla karşı karşıya kalındığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Darbeler, cuntalar, vesayet girişimleri, siyaset ve toplumla beraber adalete de büyük bir zarar vermiştir. Hukukun böylesine örselendiği bir yerde ekonomik kalkınma elbette çok yavaş ilerliyor. Eğer Türkiye, geçtiğimiz 15 yılda cumhuriyet döneminde yapılanların tamamının kat be kat fazlası yatırım yapmayı başarmışsa, ekonomisini 3 kattan fazla büyütmüşse, bunda hukuk devletini tavizsiz işletme konusundaki hassasiyetimizin çok büyük bir payı vardır. Üstelik bu neticeyi önce vesayetin, ardından FETÖ’nün tüm istismar ve oyunlarına rağmen elde etmiş olmamız çok daha önemlidir. Diğer taraftan ekonomiyle ilgili günümüzdeki kriterlerin ve açıklanan değerlendirme sonuçlarının kesinlikle adil olmadığı da bir gerçektir. Türkiye olarak, en önemli yatırımları yaptığımız, en yüksek oranlı büyümeyi sağladığımız, en canlı üretime sahip olduğumuz dönemlerde dahi kredi derecelendirme kuruluşlarının kasıtlı açıklamalarına maruz kalmış bir ülkeyiz.”
Erdoğan, onlar bu açıklamaları yaparken kendilerinin ise bunlara inanılmaması gerektiğini söylediklerini hatırlatarak, nitekim büyümede, üçüncü çeyrekte Türkiye’nin dünyada bir numara olduğunu vurguladı.
Yıl sonu itibarıyla da dünya genelinde büyük ihtimalle ilk üçte olunacağını bildiren Erdoğan, “Ortalamada kesinlikle 7’nin üstünde oluruz. Biz koşacağız, onlar kovalayacak. Kararlıyız, inançlıyız ve bu yarışta Türkiye olarak varız. Özellikle 2013 yılından itibaren bu tür kuruluşlar ülkemizi batırmak, bitirmek yerle yeksan etmek için adeta ellerinden geleni yapıyorlar ama nafile. Görüldüğü gibi biz dimdik ayaktayız. Yatırımlarımızla büyümemizle istihdamımızla ihracatımızla hedeflerimize doğru ilerliyoruz.” dedi.
TÜRKİYE’DE GÜVEN VAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa ziyaretinde, TÜSİAD’ın karşılığı olan Fransız İşverenler Örgütü MEDEF ile yaptıkları toplantıyı hatırlatarak, buradaki katılımcılardan hiçbirisinin garip garip sorular sormadığını, tam aksine hepsinin mevcut yatırımlarını nasıl büyüteceklerini istişare ettiğini belirtti.
Türkiye’de güven olduğunu belirten Erdoğan, batılı ülkelerin, kendi seri üretimlerine rakip gördükleri geleneksel üretim metotlarını yok etmek için Hindistan’da, Çin’de, Güney Asya’da, Afrika’da ve diğer yerlerde değil adalet, insanlıkla bağdaşmayan ne vahşetler uyguladıklarını tarihin kaydettiğini dile getirdi.
Son Afrika seyahatinde de bunu, oraların liderlerinden açık net dinlediğini anlatan Erdoğan, “Zengin kaynakların o fakir bekçileri olmanın ötesinde kıymet verilmeyen insanlar, bugün hala Afrika başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında makus talihlerini değiştirecek yatırımcılar bekliyorlar.” diye konuştu.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyanın geri kalanından olabilecek en ucuz fiyata aldığı ürünleri, diğer tarafa 10 kat karla satan bir ekonomik sistem, eninde sonunda çökmeye mahkumdur. Küresel ekonomideki değişim bir kez daha insanların canları, kanları, alın terleri ve gelecekleri üzerinden belirli bir yere evrilmeye çalışılıyor. Gizli, açık tehditlerle adeta haraca bağlanan ülkeler ve toplumlar bu çarpık düzeni finanse etmeye zorlanıyor. Türkiye olarak tüm bu adaletsizliklere, haksızlıklara, hukuksuzluklara, zorbalıklara karşı itirazımızı her platformda dile getiriyoruz. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ sözümüz, küresel adaletsizliğe karşı yapılmış en büyük başkaldırıdır. Her geçen gün daha da büyük destek bulan bu itirazımızı, daha adil bir küresel yönetim düzeni kurulana kadar sürdüreceğiz.”
SÜREKLİ BEL ALTI VURUŞLARA MARUZ KALIYORUZ
Aynı itirazı ekonomi alanındaki çarpıklıklar için de yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, “Biz, altyapımızla üstyapımızla hedeflediğimiz ekonomik büyüklüğe ulaşmak için çalışırken sürekli bel altı vuruşlara maruz kalıyor, yavaşlatılmaya çalışılıyoruz. Bunun en önemli sebebi, bizim sömürüyü ve sınırsız bir üretim-tüketim hırsını değil paylaşımı kardeşlerimizle birlikte büyümeyi, onlarla birlikte kalkınmayı esas alan anlayışımızdır.” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokrasiyi, özgürlükleri, hukuku, refahı sadece kendileri için isteyip sıra başkalarına geldiğinde başımıza en büyük faşist, en büyük diktatör, en büyük sömürgeci kesilenlerin sonu yaklaşıyor. Dünya bu kadar adaletsizliği, bu kadar zulmü kaldıramaz. İnşallah tüm insanlık için daha adil, daha huzurlu, daha güvenli, daha müreffeh günler yakındır.” diye konuştu.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Divanı Hümayun toplantısı sırasında, elinde yay tutan Sultan Süleyman’ın adalet küresinden Kayseri kadısı hakkındaki şikayeti dinlemesi” konulu bir minyatür takdim etti.
Erdoğan, salonda bulunan Başbakan Binali Yıldırım, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcıları Bekir Bozdağ ve Hakan Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın yanı sıra yargı mensupları ve Yazar Alev Alatlı ile hatıra fotoğrafı çektirdi.
Şûra, Alatlı’nın vereceği konferansla basına kapalı devam etti.