Peygamber (SAV)’’ İlim tahsili erkek ve kadına farz dır’’
“Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. ” (Bakara Suresi 228)
“Biz insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye ettik”Ahkaf Suresi
8 Mart 1908 yılında ABD de bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler grev yapar, grevi engellemek için işçiler fabrikaya kilitlenir, çıkan yangında 129 kadın yanarak can verir. 1977 yılında BM Genel Kurulu 8 Martı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan eder. Kısaca söylemek gerekirse kadınların haklarını gasp edip sonra da onları diri diri yakanlar, senede bir günü kadınlar günü ilan ederek adeta günah çıkarıyorlar. Gelinen noktada bugün en fazla dayak yiyen kadın ABD de, en az dayak yiyen kadın ise İran’da yaşıyor.
Şimdi de şu verilere bakalım: Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler. Memleketimizde şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.
Bugün kadınlar eziliyor, erkekler de. Ama kadınlar daha çok eziliyor. Kadın istismar ediliyor, dövülüyor, şiddete ve mağduriyetlere maruz kalıyor. Bugün çalışan kadın denilince, evinin dışında çalışanlar anlaşılıyor ve evlerde, bahçelerde, tarlalarda sabahtan akşama kadar çalışan kadınların çalışmaları görmezden geliniyor. Peki suç kimin? Bazılarının dillerine doladıkları gibi dinin mi? Elete suç dinin değil, belki yanlış ve sakat din anlayışının. Yani suç, İslam’da değil, bizim Müslümanlığımızdadır.
Şöyle ki İslam’a göre her şey insan içindir. Kainat insan için yaratılmıştır, peygamberler insan için gelmiş, kitaplar insan için inmiştir. Melekler bile insanın emrine verilmiştir. İnsan, evrenin en mükemmel varlığıdır. Kadın da insandır. Kadın erkek, birbirini tamamlayan bir bütünün iki parçasıdır. İlk insan Hz. Adem’in yanında eşi Hz. Havva vardır. Onlar bay bayan birlikte hayata merhaba demişler, cennetti birlikte yaşamışlar, yasak meyveden birlikte yemişler, dünyaya birlikte gelmişler, birlikte tevbe edip bağışlanmışlar ve dünyadaki hayatı birlikte yaşamışlardır.
İslam’da kadının mülkiyet hakkı vardır, mehir kadının hakkıdır, miras paylaşımında kadın da hak sahibidir. İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed, kadın yahut kızlarından bir fiske vurmamış ve kadınları dövenleri şiddetle kınamıştır. O’nun son sözleri “Namaza dikkat edin, kadınlar konusunda Allah’tan korkun!” cümlesi olmuştur. Din, kadının sosyal hayatta yer almasını ister. Ama onun kişiliğiyle yer almasını ister, dişiliğini sergilemesini değil.
Kur’an’ın “Ey insanlar ve ey inananlar” diye başlayan ifadeleri kadın erkek herkesi kapsar. Yanı sıra Kur’an’da kadınlarla ilgili pek çok ayet yer alır ve uzun bir sure olan ‘kadınlar (Nisa)’ suresi vardır Kitabımızda. Peygamberlerin dışında sadece bir kadının ismi (Hz. Meryem) bir Kur’an suresine isim olmuştur. Kur’an, Sebe’ kraliçesi (Belkıs)i örnek bir kişilik ve yönetici olarak anlatır. Yine Kur’an, Karınca Vadisinde karıncaları yöneten Kraliçe Karınca (Nemle)den bahseder.
Bizim dinimiz cenneti kadınların/ annelerin ayağı altına sermiştir. Ana-babaya ‘üf’ demeyi bile yasaklamıştır. Kur’an, Peygamberin eşlerini tüm müminlerin anneleri ilan etmiştir. Annelik, başka hiçbir iş ve meslekle mukayese edilemeyecek kadar büyük ve yüce bir meslektir, sanattır. Her Müslüman günlük olarak kıldığı namazlarında okuduğu ‘Rabbena’ duasında anne-babasının bağışlanması için dua eder.
Kur’an, anneliğe ayrı bir değer ve önem verir. Kur’an’ın en anlamlı suresi Fatiha’nın bir adı da Ümmü’l-Kitab (Kitabın Anası)dır. Kur’an’ın çoğunluğunu oluşturan muhkem ayetlere ‘Ümmü’l-Kitab adı verilir. Levhi Mahfuz da denilen İlahi arşivin adı da Ümmü’l-Kitab’dır. Kur’an’da Tevhid tarihinin merkezi olan Mekke, ‘Şehirlerin Anası’ (Ümmü’l-Kura) diye adlandırılır. Müminler topluluğuna isim olan ümmet kavramı da aynı kökten türemiştir. Önder anlamına gelen imam kavramı da öyle. Hz. Peygamberin bir sıfatı olan ve temizlik, saflık, bozulmamışlık anlamına gelen ümmi kavramı da öyle. Kısaca hepsinin temelinde ana vardır.
Peygamberimize ilk iman eden, İslami hareketin finansörlüğünü yapan bir kadındır (Hz. Hatice). Mekke’de ilk İslam şehidi de bir kadındır (Hz. Sümeyye). İslam tarihinde ilim, irfan, cihad, sanat, sosyal hayat vb. pek çok alanda çok sayıda kadın şahsiyet yer almıştır.
Bitirirken şu gerçekleri bir kez daha tekrarlayalım:
Dine muhatap olma, onu anlama ve gereklerini yerine getirme konusunda kadın erkek eşittir.
Kulluk yarışında cinsler arasında bir fark yoktur.
Hikmetin gereği olarak kadın olsun erkek olsun kişilere, farklı sınav soruları sorulabilir, kişilerin farklı yükümlülükleri olabilir.
Ama sonuçta, her iki cinsin asıl hedefi de Allah’ın hoşnutluğunu kazanıp cennetine girebilmek olmalıdır.
Bu yarışta kadın erkek herkes yarışmalı, çalışıp gayret etmelidir. Zira Ahiret yurdunda cennet ve cehennem/ödül ve ceza da kadın erkek herkes içindir.
İslam’ın ilk döneminden itibaren bu kutlu yarışta erkekler kadar kadınlar da yerlerini almışlardır. Tarihin görünen sayfalarına kadın kahramanların isimleri çok fazla yazılmamış olsa bile, elde edilen başarı ve başarısızlıklarda erkekler kadar, görünmeyen ya da görmezden gelinen kahramanlar olarak kadınların da katkısı ve sorumluluğu vardır.