Sebahattin Zaim Üniversitesi mezuniyet töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Türkiye’ye insan hakları dersi vermeye kalkan ülkelerin hepsinin Afrika’daki tarihinin kan, gözyaşı, soykırım ve katliamla bezeli olduğunu belirterek, “Kongo’da Belçika, Namibya’da Almanya, diğer ülkelerde İngiltere, Fransa uygarlık taşıma iddiasıyla kıtanın tüm kaynaklarını yıllarca sömürdüler, yağmaladılar. Bunları yaparken çok ciddi soykırımlar yaptılar” dedi.
Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin Halkalı Yerleşkesi’nde düzenlenen 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhteşem bir mekânda olmaktan dolayı çok gururlu olduğunu ifade ederek, Halkalı Ziraat Mektebi’nin içinden geçen Mehmet Akif’in ruhuyla üniversitede oluşan ruhun birbirinin tamamlayıcısı olmasını diledi.
“HER BAŞARI, SIKI VE DİSİPLİNLİ BİR ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜDÜR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sabahattin Zaim Üniversitesinin hocaları ve öğrencileri açısından anlamlı bir günde onlarla birlikte olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu vurgulayarak, hayatları boyunca destekleri ve özverili gayretleriyle öğrencilerin bu mutlu günü yaşamasına vesile olan aileleri de tebrik etti.
Öğrencilerin bugünlere gelmesinde ayrıca emeği olan hocaları da tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şüphesiz her başarı öncelikle kişisel çabaların sıkı ve disiplinli bir çalışmanın ürünüdür. Okuyarak, araştırarak, sorarak, sorgulayarak, kimi zaman gece yarılarına kadar ders çalışarak kat ettiğiniz uzun bir yolun ardından işte bugün ilk etap diyebileceğimiz hedefinize ulaştınız. Tabii başarı için sadece bunlar yeterli değildir. Aile, üniversite ve öğrenci aynı hedef doğrultusunda, tıpkı bir makinenin dişlileri gibi uyum içinde olduğundan orada gerçekten güzel neticeler alınıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belki bazılarınız da kendi işini kurmak isteyecek. Tercihiniz hangisi olursa olsun yıllardır ailenizin veya içinde bulunduğunuz üniversite ortamının size sağladığı korunaklı çevreden çıkarak hayatın gerçek yüzüyle karşılaşacaksınız” diye konuştu.
“SEBAHATTİN ZAİM HOCAMIZ, HEM İLİM İNSANI HEM DE BİR DAVA ADAMIYDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sebahattin Zaim Üniversitesi’nin 2010 yılından bu yana geçen sürede ciddi bir mesafe kaydettiğini, Sebahattin Zaim’in ismini taşımanın, bir üniversite için, okulun mezunları için hem büyük bir onur olduğunu hem de ağır bir sorumluluk olduğunu sözlerine ekledi.
Hocaların hocası olan merhum Sebahattin Zaim’in yazdığı eserlerle, yetiştirdiği öğrencilerle, millî projelerde üstlendiği öncü rollerle arkasında hayırla yâd edilen güzel bir miras bıraktığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başbakanlığım döneminde burayla ilgili bana teklif getirildiği zaman, tabii adı Sebahattin Zaim olacak böyle bir üniversite için böyle bir mekânı İlim Yayma Vakfı’na tahsis etmek bizim için de büyük bir onurdu, bu da bize nasip oldu. Şimdi zarf güzel, ama mazruf, zarfın içindekilerin çok daha güzel olması lazım, işte o da sizde, onu siz halledeceksiniz. Sebahattin Zaim Hocamız, hem bir fikir ve ilim insanı, hem de bir dava adamıydı. O, örneklerine bugün sıkça rastladığımız birileri gibi hiçbir zaman milletine tepeden bakmadı, fildişi kulelerden ahkâm kesmedi” ifadelerini kullandı.
İLİM YAYMA VAKFI FAALİYETLERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sebahattin Zaim’in İlim Yayma Vakfı ve Cemiyetindeki faaliyetleriyle gençlerin ufkunu açan, onlara her alanda destek olan çalışmalara imza attığını anımsattı. Sebahattin Zaim’e Allah’tan rahmet niyaz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Eğer bugün biz milletimizi 2023 hedefleri doğrultusunda seferber edebiliyorsak, ülkemize 2053 ve 2071 vizyonu çizebiliyorsak, bunda Hocamızın çabalarının, çalışmalarının çok önemli katkısı vardır. Bakınız Peygamber Efendimiz bizlere öldükten sonra şu üç insanın amel defterinin kapamayacağını müjdeliyor. Bunlardan ilki sadaka-i cariyesi olanlardır; yani cami, mescit, medrese, vakıf, hastane, yol, köprü, okul, çeşme gibi insanlara faydalı eserler bırakandır. İkincisi; ilmi eserleri olanlardır. Üçüncüsü; kendisine arkasından dua edecek salih evlat bırakanlardır. Evet, tüm hayatını ilme, vakıf hizmetine, insan yetiştirmeye hasreden Sebahattin Zaim Hocamızın inşallah amel defterinin kapanmadığına, kapanmayacağına bu fakir inanıyor, inanıyorum.”
İnsanlar gibi devletlerin de geride bıraktıklarıyla anıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı devletlerin geride gıptayla, takdirle anılan miras bırakırken, kimi de zulümle, kanla, gözyaşıyla dolu acı bir miras bıraktığını söyledi.
“PAK BİR MİRASLA KARŞILAŞIYORUZ”
Bugün tarihe bakıldığında Selçuklu, Osmanlı, Endülüs, Babür Sultanlığı gibi devletlerin ilim, kültür, sanat ve siyaset hayatına yaptığı eşsiz katkılarla anıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyayı dolaştığımızda bu devletlerden kalan eserlerle, mimari yapılarla, vakıflarla, medreselerle, kütüphanelerle hafızalara nakşedilen tertemiz, pak bir mirasla karşılaşıyoruz. Afrika’ya, Asya’ya veya Balkan coğrafyasına yaptığımız ziyaretler sırasında sık sık şu manzaraya şahit oluyoruz: Aradan yüzyıllar geçmesine, kimi yönetimler tarafından izi silinmek için onca baskı yapılmasına rağmen Osmanlı denince hâlen insanların yüreği yanıyor, gözleri parlıyor, dillerinden güzel sözler dökülüyor. Bu insanların akıllarına katleden, sömüren, ezen, yok eden değil yaşatan, imar ve ihya eden, adaletle hükmeden bir medeniyet geliyor; Osmanlı bu diyorlar. Hamdolsun bu dünyada pek az millete nasip olan çok kıymetli, çok nadide bir mirastır” şeklinde konuştu.
“AFRİKA’NIN NERESİNE GİDERSEK GİDELİM ALNIMIZ AK, BAŞIMIZ DİK GİDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Uganda, Kenya ve Somali’yi kapsayan bir Doğu Afrika ziyareti gerçekleştirdiğini anımsatarak “Bu ziyaretler sırasında hem ülkemiz için büyük gurur kaynağı olan projelerin, eserlerin açılışını yaptık, hem de ikili iş birliğimizi perçinleyecek anlaşmalar imzaladık. Bu ülkelerin hepsiyle kökleri yüzyılları bulan derin kardeşlik ve dostluk bağlarımız bulunuyor. Afrika’nın neresine gidersek gidelim alnımız ak, başımız dik gidiyoruz. Kıtada tüm yaşayanlar bizi büyük bir hüsnükabulle karşılıyor, muhabbetle, özlemle bağrına basıyorlar. Çünkü kıtanın hiçbir ülkesinde sömürgecilik lekesiyle kirlenmemiş tertemiz bir tarihe sahibiz. Bırakın sömürmeyi, Doğu Afrika’nın özellikle Avrupalı kolonyalistlere karşı verdiği zorlu mücadelede atalarımız bu bölge halklarına tüm imkânlarıyla destek olmuşlar. Ecdadımız kimi zaman ordu göndererek, kimi zaman himaye ederek, kimi zaman da el altından yardım yaparak Afrikalıların hür ve onurlu yaşama iradelerine sahip çıkmıştır” diye konuştu.
“BATININ ŞIK KALDIRIMLARININ ALTINDA, AFRİKALILARIN CANI VE KANI VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Türkiye’ye insan hakları dersi vermeye kalkan ülkelerin hepsinin kıtadaki tarihinin kan, gözyaşı, soykırım ve katliamla bezeli olduğunu belirterek, “16. yüzyılda köle ticaretiyle başlayan kıtanın sömürgeleştirilmesi, 19. yüzyılda zirveye ulaşmıştır. 1890’da Afrika topraklarının yüzde 90’ı bir elin parmaklarını geçmeyen Avrupa ülkesinin işgali altındaydı. Bu çok önemli; bakınız, bir elin parmaklarını geçmeyen Avrupa ülkelerinin işgali altındaydı. Kimdi bunlar? Kongo’da Belçika, Namibya’da Almanya, diğer ülkelerde İngiltere, Fransa uygarlık taşıma iddiasıyla kıtanın tüm kaynaklarını yıllarca sömürdüler, yağmaladılar. Bunları yaparken çok ciddi soykırımlar yaptılar. Bugün Batı başkentlerinde şahit olduğunuz ihtişamın perdesini şöyle bir kaldırdığınızda altında milyonlarca Afrikalının dramı, gözyaşı olduğunu görürsünüz. Berlin’in, Paris’in, Brüksel’in şık kaldırımlarının altında Afrikalıların canı, kanı, emeği ve alın teri vardır. Bu dönemi aklamak için kullandıkları uygarlaştırma, modernleştirme gibi cilalı kavramların hiçbiri yapılan katliamları örtmeye yetmez” dedi.
“ALMANYA, SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI OYLAMASI YAPACAK EN SON ÜLKE”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Almanya’da Parlamentoda uydurma bir şeyler geçirdiler, sözde Ermeni soykırımı. Ey Almanya; bak yine söylüyorum, önce Holokost’un hesabını vereceksin; bu bir. Namibya’da 100 bini aşkın Namibyalıyı nasıl yok ettiniz, nasıl öldürdünüz, onun da hesabını vereceksin. Siz, Türkiye’ye veya Türklere Parlamentosunda kalkıp da sözde Ermeni soykırımı oylaması yapacak varsa belki de en son ülkesiniz. Kaldı ki bizim tarihimizle bu noktada zaten bir derdimiz yok, bir sıkıntımız yok. Bizim tarihimiz katliamlar tarihi değildir. Bizim tarihimiz, merhamet tarihidir, şefkat tarihidir, aramızdaki fark budur. Gittiğimiz ülkelerde liderlerle görüştüğümüzde, hangi ülkenin o ülkelere gelip hangi madenlerini nasıl sömürdüklerini bize anlattıkları zaman biz şok oluyoruz. Altınlarını nasıl götürdüler, petrollerini nasıl götürdüler, elmaslarını nasıl götürdüler, fildişlerini nasıl götürdüler, bunları anlatıyorlar. Ve herhangi bir dik duruş olduğu zaman katliam, bunu yaptılar” ifadelerini kullandı.
“AFRİKA’YI BÖLÜŞMEK İÇİN 1884’TE BERLİN’DE KONFERANS TOPLUYORLAR”
“Ruanda’da Fransa’yı konuşmadan yapabilir miyiz? Ruanda katliamının arkasında kim var? Fransa var” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ama sindirilmiş insanları. Tayyip Erdoğan konuşuyor, nasıl konuşmayalım. Şu anda Fransa’da Fransa Emniyetinin, güvenliğinin yaptıklarını biz ekranlarda izliyoruz. Ama açın Fransız televizyonlarını bir tanesini göremezsiniz, göstermezler. Bakın günlerdir Fransa kaynıyor, Avrupa kaynıyor, böyle de bir dezenformasyon var. Ben de şimdi endişe duyuyorum, gelişmeler endişe verici. Türkiye’de Gezi’de 12 tane ağaçtan dolayı endişe duyanlar vardı, 12 ağaç bir yerden söküldü, bir başka yere taşınacak. Telefonla konuşuyoruz Avrupalı dost görünenlerle, ya endişeleniyoruz diyorlar. Ne olduğundan haberiniz var mı? Vallahi işte televizyonlarda falan izliyoruz. Gelin de biz size yerinde gösterelim. Gelmezler. Şimdi aynı şeyi ben söylüyorum; siz yerlerde süründürüyorsunuz kızları, erkekleri, hepsini; endişeleniyoruz. Ve Afrika’da bu yağmanın bile, bu sömürü düzeninin modern yöntemlerle devam ettirildiğine hâlâ şahit oluyoruz. Burada şu hususu özellikle ifade etmek isterim: Afrika’nın paylaşılması gayesiyle düzenlenen utanç konferansının, sevgili gençler 1884 yılında Berlin’de toplandığını bilir misiniz? Afrika’yı bölüşmek için 1884’te Berlin’de konferans topluyorlar. Bugün aynı Berlin kendi tarihindeki bu kara lekeye aldırmadan ülkemizi Ermenilere karşı soykırım yapmakla itham eden Almanya Parlamentosuna ev sahipliği yapıyor. Bu ne menem iştir, bu ne perhiz ne lahana turşusu. Ben burada Kenya’nın kurucu lideri, Uhuru Kenyatta’nın babası Jomo Kenyatta son derece manidar bir sözünü, bir tespitini sizlere aktarmak istiyorum. Bakınız ne diyor baba Jomo Kenyatta: ‘Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim, topraklarımız ise beyazların elindeydi.’ Nasıl bir kurnazlık görüyor musunuz, nasıl bir oyun. Evet, bu sözler bugün dünyaya nizam vermeye kalkışan, her fırsatta insan hakları, özgürlük, demokrasi diyen birçok Avrupa ülkesinin ikiyüzlülüğünü çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Afrika’da bulunmuş hiçbir batı ülkesi kendini bu suçlamadan kurtaramaz.”
“BİZ HERKESLE YÜZLEŞMEYE HAZIRIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, durumun bu kadar açıkça ortadayken, Avrupalıların kendi tarihine hiç bakmadan Türkiye’yi asılsız iftiraların muhatabı yapmalarının kara mizah örneği olduğunu kaydetti. Şu anda Türkiye’de yaklaşık 100 bin Ermeni’nin var olduğunu, bunun yarısının Türk vatandaşı, yarısının ise vatandaş olmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fakat bunlar bize barındı diye, sığındı diye biz bunları kovmadık. Aynen Suriye’den, Irak’tan gelenleri nasıl misafir ettiysek, Ermenistan’dan gelenleri de biz aynen şu anda misafir olarak ülkemizde ne yapıyoruz? Ağırlıyoruz. Allah aşkına bu kadar yaklaşımı müşfik olan Türkiye’ye karşı bu adamların yaklaşımının acaba affedilir bir yanı var mı? Yani biz çok daha farklı yaklaşabilirdik. Eğer biz Ermeni düşmanı bir ülke olsak, bu gelenlerin hepsini Ermenistan’a geri gönderirdik. Biz Türkiye’de, Almanya’da bir de onu konuşuyorlar utanmadan, sıkılmadan, terbiyesizce; güya Ermenilere ait kiliseleri biz şu anda yıkmışız, el koymuşuz. Elinize dilinize dursun, tam aksine Ermeni vakfiyelerindeki kiliseleri kendilerine teslim ediyoruz. Varlıkları varsa kendilerine teslim ediyoruz. Diyorum ki; bak bizim arşivlerimizde şu anda milyonu aşmış belge var, bunlar incelenmiştir. Eğer kendinize güveniyorsanız, onurunuz varsa, ilminiz varsa, çıkarın hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı, gönderin kimleri gönderecekseniz, hangi ülkeden gelecekse gelsin, incelesinler, araştırsınlar. Orada eğer söylediğiniz gibi bir şey çıkıyorsa, biz herkesle yüzleşmeye hazırız. Ama bunu yapamadılar. Çünkü bu bir cibilliyet meselesidir, cibilliyet meselesi, bu çok önemli” şeklinde konuştu.
“BU MİLLET, BUGÜNE KADAR ALNI ÖNE EĞİK DOLAŞMADI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Oradan çıkıyor bir ukala, bir şey hazırlıyor, Alman Parlamentosuna sunuyor. Neymiş? Birileri de diyor ki, güya Türk. Ne Türk’ü be? Bunların kanının laboratuvar testinden geçmesi lazım. Onun kanının öyle olması, böyle olması bizi ilgilendirmiyor, ne yaptığı bizi ilgilendiriyor, nasıl yaptığı ilgilendiriyor, kim adına yaptığı ilgilendiriyor. Bunları bir üst akıl idare ediyor. Ama kim adına idare ediyor, bu önemli. Bakın son zamanlarda bazıları Berlin’e gidiyorlar geliyorlar ve kimlerle neyi konuşuyorlar, nasıl konuşuyorlar. Efendim, Parlamentodan bu karar çıktı ama bu bizim Türkiye münasebetlerini etkilemez. Sevsinler seni, nasıl etkilemez? Biz Parlamento öncesi görüşmeleri şu anda sizlerle aynen yapabilir miyiz? Eğer Tayyip Erdoğan karakteri nedir diye sorarsanız, zaten siz bana bir not verdiniz, onu zaten dünya âlem biliyor, ben bunun gereğini yine yapmaya devam edeceğim. Niye? Çünkü bu millet bugüne kadar alnı öne eğik dolaşmadı. Biz her zaman dik durduk, dikleşmedik. Yine dik duracağız, dikleşmeyeceğiz, ama yolumuza böyle devam edeceğiz” dedi.
“BU UCUZ NUMARALARA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ”
“Siz yaptıklarınıza, insanlık dışı suçlarınıza ortak arıyorsanız, o ortak biz değiliz, o ortağı gidin başka yerde bulun” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bilimsel araştırmalar, akademik çalışmalar yoluyla değil siyasetle, parlamentolar eliyle kirli emellerinizi gerçekleştirmeye çalışıyorsanız bunu yapamazsınız. Bir kulaktan girer öbür kulaktan çıkar. Yaptığınızın zaten uluslararası hukukta da en ufak bir kıymeti harbiyesi yok. Biz, bu ülkelerin kendi cürümlerini hafifletmek için başvurdukları bu kurnazlıklara, bu ucuz numaralara asla boyun eğmeyeceğiz. Dedim ya, arşivler ortada. Amaç üzüm yemekse, meseleyi çözmekse biz buradayız. Ancak bu konuyu her başınız sıkıştığınızda Türkiye’yi dövmek için bir sopa olarak kullanacaksanız, kusura bakmayın buna izin vermeyiz. Önümüzdeki dönem bu noktada bizim için görünüyor ki bol dedikodu dönemi olacak. Hocalarımızın, tarihçilerimizin, işte burada, yurt dışındaki kurum ve kuruluşlarımızın bu meseleleri hassasiyetle çalışması, takip etmesi, bu asılsız ithamlarla onların da mücadele etmesi gerekiyor. Bu konuda ben üniversitelerimizin daha aktif olmalarını bekliyorum. Ve inanıyorum ki bu süreci bizler kendi kontrolümüzde hassasiyetle götüreceğiz.”
“RABBİM BİZLERİ RAMAZAN-I ŞERİF’E KAVUŞTURDU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerif’e girildiğini belirterek, “Rabbim bizleri Ramazan-ı Şerif’e kavuşturdu. Temennimiz, duamız odur ki; Yarabbi, bizleri Ramazan-ı Şerif’e kavuşturduğun gibi inşallah Ramazan Bayramına da kavuştur. Ve bu ayın rahmet dolu, merhamet dolu bir ay olarak inşallah âlemi İslam’ın intibahına, ittihadına, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Sözlerime son verirken bir kez daha mezun olan, dereceye giren öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Profesör Doktor Sebahattin Zaim Hocamızı rahmetle, minnetle tekrar yâd ediyorum. Ve tutacağınız oruçların kabulünü Rabbimden niyaz ediyorum” dedi.
Her başarı öncelikle kişisel olarak elde edilir. Uzun bir yolun ardından ilk etap hedefine ulaştınız. Bugün yeni ve zorlu bir kulvara adım atıyorsunuz. Tercihiniz ne olursa olsun hayatın gerçek yüzü ile karşılaşacaksınız.
Sabahattin Zaim hocamız hem bir fikir ve ilim insanı hem de bir dava adamıydı. O örneklerine bugün sıkça rastladığımız birileri gibi hiçbir zaman milletine tepeden bakmadı. Fildişi kulelerden ahkam kesmedi. Bilakis hayatının her bir safhasında teoriyi pratiğe geçirmenin, onları uygulamanın çabası içinde oldu. Ekonomi, özellikle iktisat, çalışma ekonomisi başta olmak üzere birçok başlıkta kaleme aldığı 200’e yakın makalesi ve 20’nin üzerinde kitabıyla hocamız entellektüel hayatımızda çığır açan eserler verdi.
‘TERTEMİZ BİR GEÇMİŞE SAHİBİZ’
Afrika’nın neresine gidersek gidelim anlımız ak, başımız dik gidiyoruz. Kıtada tüm yaşayanlar bizi büyük bir hüsnükabulle karşılıyor, muhabbetle, özlemle bağrına basıyorlar. Çünkü kıtanın hiçbir ülkesinde sömürgecilik lekesiyle kirlenmemiş tertemiz bir tarihe sahibiz. Bırakın sömürmeyi, Doğu Afrika’nın özellikle Avrupalı kolonyalistlere karşı verdiği zorlu mücadelede atalarımız bu bölge halklarına tüm imkanlarıyla destek olmuşlar. Ecdadımız kimi zaman ordu göndererek, kimi zaman himaye ederek, kimi zaman da el altından yardım yaparak Afrikalıların hür ve onurlu yaşama iradelerine sahip çıkmıştır. Fakat bugün bize insan hakları vermeye kalkan ülkelerin hepsinin de kıtadaki tarihi kan, gözyaşı, soykırım ve katliamla bezelidir.
‘HESABINI VERECEKSİNİZ’
-Ey Almanya, bak yine söylüyorum; önce Holokost’un hesabını vereceksin. Namibya’da 100 bini aşkın Namibyalıyı nasıl yok ettiniz, nasıl öldürdünüz onun da hesabını vereceksin. Siz, Türkiye’ye veya Türklere parlamentosunda kalkıp da sözde Ermeni soykırımı oylaması yapacak, varsa belki de en son ülkesiniz. Kaldı ki bizim tarihimizde bu noktada zaten bir derdimiz yok, bir sıkıntımız yok. Bizim tarihimiz, katliamlar tarihi değildir. Bizim tarihimiz, merhamet tarihidir, şefkat tarihidir. Aramızdaki fark budur.
‘OSMANLI DENİNCE İNSANLARIN YÜREĞİ YANIYOR’
-Afrika’ya, Asya’ya veya Balkan coğrafyasında yaptığımız ziyaretler sırasında sık sık şu manzaraya şahit oluyoruz. Aradan yüzyıllar geçmesine, kimi yönetimler tarafından izi silinmek için onca baskı yapılmasına rağmen, Osmanlı denince halen insanların yüreği yanıyor, gözleri parlıyor, dillerinden güzel sözler dökülüyor. Bu insanların akıllarına, katleden, sömüren, ezen, yok eden değil, yaşatan, imar ve ihya eden, adaletle hükmeden bir medeniyet geliyor. Osmanlı bu diyorlar. Hamdolsun, bu dünyada pek az millete nasip olan çok kıymetli çok nadide bir mirastır.
‘KANININ LABARATUVAR TESTİNDEN GEÇMESİ LAZIM’
Orada çıkıyor bir ukala bir şey hazırlıyor. Alman Parlamentosu’na sunuyor. Neymiş, birileri de diyor ki güya Türk… Ne Türk’ü be… Bunların kanının labaratuvar testinden geçmesi lazım.
‘BUNA İZİN VERMEYİZ’
(Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararı) Eğer siz yaptıklarınıza, insanlık dışı suçlarınıza ortak arıyorsanız, o ortak biz değiliz. O ortağı gidin başka yerde bulun. Bilimsel araştırmalar ve akademik çalışmalar değil, siyasetle, parlamentolar eliyle kirli emellerinizi gerçekleştirmeye çalışıyorsanız, bunu yapamazsınız. Bir kulaktan girer, öbür kulaktan çıkar. Yaptığınızın zaten uluslararası hukukta da en ufak bir kıymeti harbiyesi yok. Biz bu ülkelerin kendi cürümlerini hafifletmek için başvurdukları bu kurnazlıklara, bu ucuz numaralara asla boyun eğmeyeceğiz. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Biz rahatız. Dedim ya, arşivler ortada. Amaç üzüm yemekse, meseleyi çözmekse, biz buradayız.Ancak bu konuyu her başınız sıkıştığında, Türkiye’ye dövmek için bir sopa olarak kullanacaksanız, kusura bakmayın, buna izin vermeyiz.