ANAYASA MAHKEMESİ’NİN İPTAL KARARI IŞIĞINDA
DİPLOMA DENKLİK SORUNU
Ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sonrası, olağanüstü hal ilan edilmiş olup, Anayasanın olağanüstü halleri düzenleyen maddelerine göre; yeni devlet yönetiminde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile hızlı kararlar alınmaya başlanmıştır. Bu kararlar “Cumhurbaşkanı Kararı” ve “Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri” olarak ikiye ayrılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı kararları, Cumhurbaşkanı’nın tek başına vereceği kararlara ilişkin yasal düzenlemelerdir. Bu kararnameler ise eski Başbakanlık sistemindeki, “kanun hükmünde kararnameler” niteliğindeki düzenlemelerdir. Nasıl ki, kanunlar anayasaya aykırı olarak düzenlenemezler ise, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de, anayasaya aykırı olarak düzenlenemez. Bu vesileyle 15 Temmuz sonrasında çıkartılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptali için bir grup millet vekili anayasa mahkemesine başvuru yapmıştır. Anayasa mahkemesi bu başvurunun Yurtdışında okuyanların denklik işlemlerinin yapılmayacağı ve daha önce alınmış olan akademik ünvanların kullanılamayacağına ilişkin düzenlemeyi de, anayasaya aykırı bulmuş ve iptal etmiştir. Bu düzenleme devlet imkanları ile yurtdışına eğitim amacıyla gönderilmiş olanlar için yapılmış ise de, Yök tüm yurtdışına gidenleri belli ki aynı çuvala koyup, denklik meselesini içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
YÖK, AYM’nin yayımladığı gerekçeli kararından sonra tanıdığı üniversitelerden mezun olanlara Diploma denklik belgelerini vermek zorundadır. Çünkü bu kişiler hakkında kesinleşmiş herhangi bir mahkeme kararı olmadan, belli bir takım suçlar isnad edilerek denklik işlemlerinin yapılmaması hem Lizbon sözleşmesine, hem de Lizbon Tanıma Sözleşmesi Kanunu olan 5463 sayılı kanuna aykırıdır. YÖK’un 2017 yılında yayımladığı diploma denklik yönetmeliğini de değiştirmesi ve yeniden düzenlemesi gerekir. Çünkü bu yönetmelik AYM’nin bu kararından sonra kadük kalmıştır. AYM’nin bu kararının ardından YÖK’ün 05.12.2017 yılında çıkardığı yönetmeliğe göre denklik başvurularını daha baştan red etmesi ve/veya çeşitli gerekçelerle denklik başvurularının red edilmesi uygulamasına devam etmesi kabul edilemez ve idari yetkinin kötüye kullanılması kapsamına girer.
Eğer YÖK, idari yetkisini kötüye kullanarak denklik başvurularını Uluslararası sözleşmeye ve 5463 sayılı kanuna aykırı olarak red etmeye devam etmesi ve mahkeme kararlarını uygulamaması suçunu işlemeye devam ederse, görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunulabilir. Böylece seçim sonrası soruşturmalar açılabilir. Mahkemeden görev suçu kararları çıkabilir. AYM’nin önceki gün yayımladığı gerekçeli kararından sonra denklik için yeni bir yasal düzenlemeye bile gerek kalmamıştır. Cumhurbaşkanlığının çıkardığı kararnamesi anayasaya aykırı duruma düşmüş olduğundan, YÖK’ün 05.12.2017 tarihli Denklik yönetmeliği’nin hukuki dayanağı da ortadan kalkmıştır. Bu durumda bir önceki yönetmelik 2010 yılındaki düzenlenen ve 2016 yılında üzerinde değişiklik yapılan yönetmelik kuralları geçerli duruma gelmiştir. Her ne kadar bu hukuken mümkün değil ise, de hakkaniyete göre böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle acilen lizbon sözleşmesine ve 5463 sayılı Lizbon Tanıma Sözleşmesine ilişkin kanuna uygun yeni bir yönetmelik düzenlemesi yapılması zorunludur. Bu YÖK’ün kanuni görevidir.
YÖK’ün seçim öncesi bu düzenlemeyi yapması için çağrıda bulunuyoruz. Yök’deki karar vericiler bunu yaparlar mı? Yapmazlar mı? Bilemeyiz. Fakat biz seçim sonrası da mücadele etmeye devam edeceğiz.
Artık çekinme değil, dik durma ve yasal hakkımız için yasa dışı uygulamaları ifşa etme dönemi başlamıştır.
Son olarak Denklik meselesinin çözümü için sosyal medyada yaptığımız etkinliklerde, atılan tweetlere dikkat etmemiz gerekir. Saygısızlık, hakaret ve kişilik haklarına zarar verici açıklamalar yapılmaması gerekir. Bazen sert eleştiriler yaptığımız oluyor. Fakat bunlar kesinlikle insanları rencide edecek, suç oluşturacak nitelikte olmaması gerekir. Bu hususta belki çok sert eleştirileri bende yapmıştım. Hatta kesinlikle kötü bir niyetle yazmadığım bir tweetim ile ilgili değerli bir dostum beni uyardı. Bu espiri mahiyetindeki bir kediyi severken çekilmiş olan kendi fotoğrafımın altına yazmış olduğum yorumun bile yanlış anlaşılmalara sebep olduğunu duydum. Bu nedenle seçim arafesinde yapılan her türlü eleştiri ve yorumların siyasetçiler tarafından çok olumsuz algılandığını, bu hassas dönemde bir tarafın lehine, diğer tarafın aleyhine siyasi bir propaganda gibi algılandığını düşündüğüm bu sosyal medya etkinliğine şahsen kendi adıma artık katılmayacağımı belirtmek istiyorum. Denklik meselesi ile ilgili yıllardır yazdık çizdik fakat geldiğimiz nokta burasıdır. O nedenle şimdiye kadar bilmeden üzdüğüm veya haksız eleştiri yaptığım her hangi bir millet vekili varsa onlardan da özür dilerim. Bizler YÖK’ün hukuka aykırı uygulamalarını millet vekillerine şikayet etmeye çalışmaktayız. Bütün eleştirilerimiz ve yazdıklarımızın amacı da bu hukuka aykırı durumları ortaya koymaktır. Onun ötesinde herhangi bir siyasi saikle yazmadığımızı herkesin bilmesini isterim. Bu hassas dönemde bal söylesek, balta anlaşılmaktadır. O nedenle bu günden itibaren hiçbir etkinliğe katılmayacağım.19.03.2023